Belediye ne ki, iktidar lazım sana

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kazanılacak belediye sayısı değil, toplam muhalif oyların sayısı hayati derecede önemlidir. Asıl stratejik siyasi mücadele bu seçimlerde değil, bu seçimlerden sonra ilk günden itibaren başlayacaktır.

Yerel seçimlere bir ay yedi gün kaldı. Göz açıp kapayıncaya kadar 1 Nisan gelmiş olacak. O günle ilgili beklentimiz ne?

Belediye seçimlerinde aday olanlar kızmasın, diyeceğim şu: Muhalefet ile iktidarın alacağı belediye sayısı Türkiye metropollerinde bilin ki en küçük bir önem taşımıyor. Çünkü yaşadık: “Her şey güzel olmadı.” Önemli olan şudur:

Metropollerde ve Kurdistan’da alınan toplam oy sayısı…

Yani önemli olan, mesela CHP’li adayların seçilip seçilmemesi değil. CHP’li seçmenlerle DEM Parti seçmenlerinin toplam oyudur.

Bu oylar yüzde kırka ulaşırsa ve diğer sistem içi muhalif partilerin oylarıyla birlikte toplam oy yüzde elliyi geçerse, AKP-MHP oyları yüzde otuzlarda kalırsa, AKP belediye sayısı bakımından önde gelse bile 1 Nisan günü ülkenin politik çehresi değişir. İktidar seçmen sayısı bakımından azınlığa düşer, 1 Nisan’dan sonra “erken seçim” gündeme gelir.

O halde bütün muhalif partiler tek bir belediyeyi kazanmak için bile aralarında ittifak yapmak yerine, oylarını arttırmayı asıl hedef olarak önlerine koymalıdırlar.

AKP-MHP diktasını açık ara azınlığa düşürmek için kendi partileri için çalışmalıdırlar.

1 Nisan’dan sonra iktidar ekonomik alanda öyle adımlar atacak ki, azınlığa düşen Erdoğan-Bahçeli rejimi kendisine oy veren tabanı bile bir arada tutma imkanını kaybedecek. Halkın kemerleri öyle sıkılacak ki, şu ana kadar “uslu” duran kitleler önce kıpırdayacak, ardından “azınlıkta” kalan iktidardan kurtulma yollarını aramaya başlayacak.

DEM Parti bu kısa zaman içinde, şu ya da bu belediyenin AKP’ye kaptırılmaması adına CHP’yle ittifak yapmamakla AKP’nin elinden “PKK CHP’yi destekliyor” demagojisini alıp, çöpe atmıştır. CHP’li seçmen DEM Parti’nin bu seçim taktiğinden dolayı mutsuz olmamalı, kendi partisinin oylarını daha da arttırmak için çaba harcamalı, diyelim ki DEM Parti’nin bu seçim taktiği nedeniyle şu ya da bu önemli belediyeyi kaybetmekten üzüntü duymamalıdır.

Çünkü CHP’li seçmen bu seçimde “ittifak sayesinde” kazandığı kimi belediyeleri şimdi ittifak olmadığı için kaybetse bile, partisinin oylarını arttırdığı, DEM Parti’nin ve öteki “eski müttefikleri” muhalif partilerin oyları AKP-MHP’yi azınlığa düşürecek ölçüde büyüdüğü zaman, bırakalım belediyeleri, iktidarı tüm muhaliflerle birlikte ele alma şansını kazanacaktır.

Belediye seçimleri işte bu nedenle stratejik bakımdan önemlidir.

Kazanılacak belediye sayısı değil, toplam muhalif oyların sayısı hayati derecede önemlidir. Asıl stratejik siyasi mücadele bu seçimlerde değil, bu seçimlerden sonra ilk günden itibaren başlayacaktır.

Daha şimdiden AKP’nin ekonomideki “şefi” krizin ancak 2028 yılından sonra “aşılacağını” itiraf etmiş bulunuyor. Demek ki dört yıl boyunca krizin yükü tümüyle emekçilerin ve emeklilerin sırtına amansızca yüklenecektir. Eğer muhalefet bu seçimlerde oylarını arttırmayı başarabilirse, azınlıktaki iktidarın halk düşmanı ekonomik politikalarına karşı “erken genel seçim” talebiyle alanlarda mücadeleye atılırsa, Erdoğan-Bahçeli diktatörlüğü değil dört yıl bir yıl bile dayanamaz.

Dayanamaz ama, buna karşılık elindeki devlet gücünü amansızca kullanmaktan da vazgeçemez. O halde asıl demokratik ittifak seçimlerden bir gün sonranın işi olacaktır. Bugün DEM Parti’nin “desteğini” arzulayan CHP tabanı, işte o gün bu partinin “desteğine” güvenebilir. Azınlık iktidarının devlet terörüne karşı direnebilecek ve kendi dışındaki kitleleri aktif mücadeleye çekebilecek gerçek güç DEM Parti’dedir.

O gün geldiğinde şu ya da bu partinin kaç belediyeyi kazanmış olması değil, kapitalist tekeller adına yaşanacak tahmin bile edilemez ekonomik saldırıya karşı alanlara çıkacak kitlelerin sayısı önem kazanacaktır.

Yerel seçimler geleceğin stratejik demokrasi mücadelesinin ilk adımı olmak bakımından önemlidir.

Geçerken söyleyecek olursak, kimi “solcuların” bu seçimlerde, mesela İstanbul’u “AKP’ye kaptırmamak” adına karışık buruşuk formüllerle CHP’ye “destek” verme yanlısı kararları seçimlerden bir gün sonrasına miyop gözlerle baktıklarını göstermekte.

Bu türden “sözde anti faşist esneklikler”in zamanı değildir. Çünkü metropollerdeki belediyeler “iktidar organları” değildir. AKP’nin, mesela bir kere daha İstanbul’u kaybetmesi değil, onu azınlıkta bırakıp, 1 Nisan gününe kitleleri hazırlamak asıl devrimci tutumdur.

Bu seçimin sloganı, “her muhalif parti kendi oylarını arttırsın, AKP-MHP diktatörlüğü azınlığa düşürülsün, azınlık iktidarı çoğunluğun ayağa kalkmasıyla yıkılsın” olmalıdır.

Şu söylenebilir: CHP oylarını arttırdığı zaman sokağa çıkmak yerine “önümüzdeki genel seçimlere bakalım” derse ne olacak?

İyi bir sorudur bu. Cevaben diyeceğim de şu:

O zaman Kurdistan’da kayyım despotizmine son verecek olan DEM Parti, “önümüzdeki seçime bakalım” diyen karnı tok, sırtı pek muhalif partilerin karnı aç, sırtı çıplak emekçileriyle ve milyonlarca emekliyle sokağa çıkar.

1 Nisan günü “Öncülüğün” diyalektiği “partilerle ittifak yap, olmazsa tabanlarıyla sokakta kucaklaş” gibi bir şeydir. Bir kısım solcu bu diyalektiği unutmuşa benziyor.

Arkadaş, 31 Mart’a bakma, 1 Nisan’a bak…Bil ki, bu 1 Nisan “şaka günü” olmayacak…Çünkü belediye değil, iktidar lazım sana…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.