Varsın yumuşasınlar biz yumuşamayalım
Veysi SARISÖZEN yazdı —
- Devlet ve siyasi iktidar şimdi uyguladığı emek düşmanı İMF’siz İMF programında halktan yana en küçük bir “yumuşamaya” gidemez ve şu anda uyguladığı savaş planlarında barıştan yana hiçbir “yumuşama” yapamaz. Ve nihayet bu vazgeçemeyeceği ekonomik program ve savaş planları yüzünden keskinleşecek direnişe karşı diktatörlükten demokrasiye geçemez.
Areda Survey isimli bir araştırma şirketinin Özgür Özel ile Tayyip Erdoğan arasındaki görüşme ile ilgili bir kamuoyu yoklaması yapmış. Bu araştırmaya göre AKP seçmeni görüşmeyi yüzde 78.6, MHP seçmeni yüzde 72.8, CHP seçmeni ise yüzde 59.6 oranında olumlu bulmuş.
Ben, aman dikkatli olalım, muhalefet, en başta da Kürt halkı CHP-AKP ‘yumuşamasından’ dolayı temelsiz bir beklentiye girmesin deyip duruyorum ya… Bu araştırma benim tepinmemin boşuna olduğunu göstermiş. Bizim olumlu beklentimiz CHP’nin seçmenlerini, hatta AKP-MHP seçmenlerini solda sıfır bırakmış. Araştırmaya bakılırsa durum şu: Özel-Erdoğan görüşmesini DEM Parti seçmeninin yüzde 81.4’ü pek beğenmiş.
En çok beğenen bizmişiz.
Araştırmayı yapan şirket güvenilir bir şirket değil. Belli ki Saray’a yakın. Onun verilerini başka araştırmalarla karşılaştırma imkanı da yok. Çünkü bu konuda tek araştırma bu şirkete ait. O nedenle araştırmanın gerçeği tümüyle yansıttığını söylemek mümkün değil.
Bu araştırmayla DEM Parti seçmeninin “en çok beğenen seçmen” olduğunun ilan edilmesi, DEM Parti seçmeninin gerçekten de “en beğenen seçmen” olduğunu değil, “en çok beğenmesi istenen” seçmen olduğunu gösteriyor. CHP’yle ilgili sayı da CHP içindeki ayrışmayı derinleştirme gibi bir niyet taşıyor.
Ancak…
Eğer bu araştırma masa başında uydurulmadıysa, sayılar ne denli çarpıtılırsa çarpıtılsın, bize yine de bir eğilimi gösterir. DEM Parti seçmeninin yüzde sekseni değil de, yüzde otuzu Özel-Erdoğan görüşmesini olumlu buluyorsa, ortada endişe verici içi boş bir beklenti var demektir. O halde beklentiyi yüzde sıfıra indirmek yaratılan yumuşama algısını çürütmek, bu algının altında yatan tehlikeyi, bu tehlike binde bir bile olsa göstermek için özgür medya kolları sıvamalıdır.
Birincisi; AKP ve CHP birbirleriyle savaşmıyor. Ne AKP CHP’lileri tutukluyor, ne de CHP AKP’yi devirmek için sokağa çıkıyor. Seçimden seçime kavga ediyorlar, sonra parlamento koltuklarını ve belediyeleri paylaşıyorlar. Devlet ve iktidar Kürt halkıyla ve yoksullarla savaşıyor.
İkincisi; AKP-CHP ile barıştığında, iktidar Kürt halkıyla ve yoksullarla barışmayacak. Üç önemli sebepten: 1. Bölgede hegemonya kurmak, enerji yollarında söz sahibi olmak gibi “milli emperyalist menfaatleri” ve küresel emperyalizmle bağımlılık ilişkileri nedeniyle Üçüncü Dünya Savaşı’nın içindedir. 2. Önündeki en büyük engel Kürt Özgürlük Hareketi olduğu için, saldırısının sivri ucunu PKK’ye yöneltmiştir. 3. Ekonomik çöküntü içindedir ve tarihte ilk defa devlete karşı Türk işçi sınıfı ve emekçileri, onların sosyalist ve demokratlarıyla Kürt halkı ve onun öncüsü PKK arasında stratejik ittifak imkanı büyümüştür.
Bu nedenlerle devlet ve siyasi iktidar şimdi uyguladığı emek düşmanı İMF’siz İMF programında halktan yana en küçük bir “yumuşamaya” gidemez ve şu anda uyguladığı savaş planlarında barıştan yana hiçbir “yumuşama” yapamaz. Ve nihayet bu vazgeçemeyeceği ekonomik program ve savaş planları yüzünden keskinleşecek direnişe karşı diktatörlükten demokrasiye geçemez.
Sonuç, yaratılmak istenen beklentilerin hiçbir temeli yoktur.
Üçüncüsü; son seçimlerin de gösterdiği gibi, AKP artık MHP’yle birlikte mevcut ekonomik programı ve savaş planlarını tek başına uygulayamaz, direnişleri tek başına önleyemez. Azınlıktadır ve iç çelişkileri keskinleşmiştir. Erdoğan’ın siyasi ve biyolojik kullanım süresi dolmuştur. Erdoğansız AKP yıkılır. O nedenle bürokrasi giderek batan gemiyi terk edebilir ve AKP tek başına artık devlet içindeki ayrışmaları da önleyemez.
Dördüncüsü; ABD ve NATO, savaşta Türkiye’nin zayıflamasını ve kaotik bir türbülansa girmesini kesinlikle istemez. O nedenle Türkiye’de “dereyi geçerken at değiştirmenin” felaket olacağını bildiği için AKP’ye karşı yıkıcı yaptırımlardan kaçınır. Şimdiki haliyle CHP’nin tek başına iktidar olmasına, bu partinin ulusalcı çizgisine ve saflarındaki Ergenekoncu unsurlara güvenmediği için yardım da etmez.
İşte bu durumda Türk devletinin çekirdeği ve Küresel güçlerin uzantıları, bu açmazdan çıkışın biricik çaresi olarak AKP ve CHP arasında emek düşmanı ekonomik program ve barış düşmanı savaş planları temelinde bir uzlaşmanın zorunlu olduğunu görmüşler ve bu uzlaşmanın ilk adımlarını CHP ve AKP yönetimi ile birlikte atmışlardır. Bu uzlaşma tehlikeli gelişmeler söz konusu olduğunda AKP-CHP ekseninde “Milli Koalisyon”a dönüşür.
“Yumuşamaya” gelince…
Seçimlerde ciddi oy desteği kazanan CHP’nin elbette tıpkı AKP gibi davranmayacağı açıktır. AKP’nin icraatı amansız bir baskı ise CHP bu baskıyı kısmen frenleyecektir. Bazı tavizler koparacaktır. AİHM ve AYM kararlarının uygulanması yolunda adımlar atacaktır. Belki DEM Parti belediyelerine kayyım saldırısı duraklayacaktır. Emekli mitingleri gibi, her hangi bir ekonomik sonuç vermeyecek eylemler yapacaktır.
Neden?
Emek ve barış düşmanı politikayı değil, bu politika yüzünden mayalanan sosyal patlama ortamını “yumuşatmak” için.
TKP geleneğini sürdürenlerin yayınladığı Politika Gazetesinde Avrupa Sosyal Demokrat hareketini yakından izlemiş olan Kemal Atakan şunları yazdı:
“Sosyal demokratlar dünyanın her yerinde sınıf mücadelesini kontrol altına almak için dönem dönem görevlendirilirler. Ekonomi içinden çıkılmaz hale geldiğinde göreve çağırılırlar, “sosyal devlet” söylemleri ile işçi sınıfı, emekçiler, köylüler, işsizler, emekliler ve yoksulların gazını alırlar. Tepki oluşmasını engellerler ve bir dönem sonra görevi yine aldıkları yere geri teslim ederler.”
“Pişmiş beklenti aşına su katmış” gibi olmamak için şunu da ifade ederek yazımı bitireyim:
Şu anda AKP-CHP uzlaşmasının emek ve barış düşmanı bir temelde gerçekleşmiş olduğunu söylemek için erken. Böyle bir uzlaşmanın gerçekleşmesi CHP içinde bu emek ve barış düşmanı program ve planları tabana benimsetme sürecine bağlıdır. AKP içinde CHP’nin bu uzlaşma karşılığında öne süreceği taleplerin de benimsenmesi zaman alacaktır.
Bu zamanı iyi kullanırsak, CHP tabanını aydınlatabiliriz, emek ve barış düşmanı politikaya karşı mücadeleyi güçlendirebiliriz, bu mücadeleye rağmen uzlaşma tümüyle önlenemese dahi, AKP faşizminin planlarında gedikler açabiliriz.