İmralı Müzesi’nde ibret heykelleri

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • “İmralı’da tecrit yok” demekle "Türkiye’de hapishane yok" demek arasında inanın hiçbir fark yoktur.

Şöyle bir araştırma yapılsa, diyorum, acaba nasıl bir sonuçla karşılaşırdık?

Türkiye Cumhuriyeti’nin hapishanelerinde kaç insanın yattığı ve kaçının hapishane kurallarını çiğnediği için aldığı cezalardan dolayı otuz ay boyunca aralıksız mutlak bir tecrit altında tutulduğu bu araştırmada Adalet Bakanı olduğu söylenen adama sorulsa, acaba nasıl bir cevap alırdık?

Bana öyle geliyor ki, bu adam soruyu sorana şaşırmış gibi bakar ve “bizim devletimizde hapishane yok ki, tecrit olsun” gibi bir cevap verirdi.

“İmralı’da tecrit yok” demekle Türkiye’de hapishane yok” demek arasında inanın hiçbir fark yoktur. Adalet Bakanı olduğu söylenen adam, senin benim değil, tüm dünyanın gözlerinin ta içine baka baka “tecrit yok” diyen, utanmaz diyeceğim de çok hafif kaçacak, daha beter kelimeyi bulamadığım için de yazamıyorum, sizin aklınıza gelen nasıl bir sıfatsa, işte tam o sıfatta herifin biridir.

Cinsiyet özgürlükçü, ekolojik, komünal toplumda, gerçekten hapishane olmayacak. Bu Adalet Bakanı gibi adamlar tutuklanmayacak, geceleri kendi evlerinde kalacak, gündüzleri, o sırada işgünü kaç saatse o kadar saat, kadınlar tarafından eğitilecek. Eğitimde elbette şiddet, korkutma ve hakaret kesinlikle olmayacağı gibi, bu adamlar zincire de vurulmayacak, özel mahkum giysileri de giydirilmeyecek. Tepelerinde silahlı muhafızlar da dikilmeyecek. Hakkındaki eğitim süreci işlediği suça göre tayin edilecek. Bu eğitim sürecinde “eğitim jürisi” adamın olumlu gelişmesini değerlendirecek ve aklı başına geldiyse eğitim süreci sona erecek. Gelmediyse eğitim devam edecek.

Bunları yazarken, o günleri görmeyeceğimi bildiğim halde ödüm koptu. Ya siz erkek kardeşlerim, bu satırları okuduğunuzda kim bilir ne hale geldiniz.

Beni ve sizi bir yana bırakalım. Adalet Bakanı kılığında ortalıkta dolaşan meymenetsiz adamı düşünelim. Ben adresini bilmiyorum. İçinizde bilen varsa, ne yapsın, ne etsin bu yazıyı ona mutlaka ulaştırsın. Okursa emin olun aklı başından gidecek. “Allah korusun, o camlı eve gireceğime, Yedikule Zindanı’nın yerin dibindeki hücresine atılmaya, Cehennem Zebanilerinin elinde gebermeye razıyım” diyecektir.

Köftehor, başına gelecekleri senden benden daha iyi biliyor. Jineoloji eğitimine girmektense, işkence altında Ey Raqip Marşı’nı hançeresini yırtarak avaz avaz ve de işkence altında okumaya, bu yazıyı okur okumaz razı olacak.

Daha eğitimin ilk günü sırtında beş bin yıllık erkek egemenliğinin taşınamaz yükü altında çökeceğini anında kavrayacak. Karşısında oturmakta olan “eğitim kollektifindeki” kadınların gittikçe devleştiğini kendisinin ise gittikçe böcekleştiğini dehşet içinde hayal edecek. Huzurlu ve güven verici bir sesle anlatılan Jineolojinin ilk sayfasındaki her söz, onun bedeninden bir parça eti koparmışlar gibi beynine bir darbe indirecek. Daha Jineoloji eğitiminin ilk saatinde altını ıslatacağına sizinle bire bin bahse girebilirim.

Bakın eğitim sürecinde neler olacak?

Ona soracaklar: Erkek egemenlik çağının en adaletsiz ve insanlık dışı hapisanesi olan İmralı’da kadın devrimini başlatan Öcalan’a neden tecrit uyguladın?

Kekeleyecek: Te, te, tecet, tecmet, tecaret, tecmüret, mücerriyet, mücürit, mücbertet..

Biz erkekler olsak bu muktedirin Azrail görmüş gibi sararmış suratına bakıp, kahkahayı patlatır, kimimiz yanına yanaşıp, “Naber dingo” diyerek burnuna bir fiske vurur, kimimiz mabadına tekmeyi basar, ensesine şamar indirirdik ama eğitim jürisi elbette öyle yapmayacaktır. Jineoloji dersine ara verecek ve sabırla adamın “tecrit” kelimesini hecelemesine yardım edeceklerdir: “Eğitim hükümlüsü, lütfen heceleyin: Teeeec-riiiiit…

Alnından terler akan adam heceler: Teeem-ciiiit…Teeees-ciiiimt…Teeeer-ciiiirit…

Jüri sabırlıdır: Eğitim hükümlüsü gayret edin: Teeeec-rit….

Yarım saatlik ders süresinin zili çaldığı sırada adam “teceretul bin billahi mücerimül alem” diye sayıklamakta, ağzından salyalar, burnundan sümükler akmaktadır.

Jüri derhal sıhhiye görevlilerini çağırır, hekimeler ve hemşireler adamı kuş tüyünden döşeğe yatırırlar, salyalarını, sümüklerini bir güzel silerler, yanlarında getirdikleri iç ferahlatıcı şerbeti içirirler, bitkilerden yapılmış, muhtemelen anasonlu sakinleştirici karışımı  kaba etinden şırınga ederler.

Adam oracıkta derin bir uykuya dalar. Uykusunda sayıklamaktadır: Teeeeec-rid, cim, re, dal, mücerred soyut, tecrid soyutlama…” Uykusunda haykırır: “Ulan cadılar, Arapçayı sizden mi öğreneceğim, ben şey, neydi ya hu, Ada-lüt, aaaada-mülk, aaada-durk…neydim ulan, aaaaadaalık, adaaaa-da…İm-im-im-ra-ra-lı mıda mıyım ne?!” Yataktan yere yuvarlanır. Gözleri korkuyla belermiştir.

Eğitime iki gün ara verilir. Jineoloji akademisinin erkek psikolojisi uzmanı  adamı detaylı inceler… Raporunu verir: “Eğitilemez.”

Yazıyı bu noktada bitirmiştim ki, Quto tepeme dikildi: “Veysi abe, sonra ne oliy, milleti merakta bırakiysen” deyiverdi.

Şu cümleyi Quto’nun hatırı için yazayım dedim:

“Eğitilemez” raporundan sonra, Adalet Bakanı denilen bu iflah olmaz hakkında Eğitim Jürisinin önerisi temelinde Komün Adalet Meclisi şu kararı aldı: Tarihi İmralı Tecrit Müzesinin ibret alınacak “erkekler”  bölümünde heykelinin dikilmesine ve şahsının da ömür boyu bu bölümün bekçiliğine tayin edilmesine…

Quto okudu ve “Her bijî, Komün Adalet Meclisinin kararına katiliyem” dedi.

Not:  Bu bir kurgusal- öykümsü köşe yazısı. Şu kesin: Başta Erdoğan olmak üzere tecrit suçu işleyenlerin tümü o güne kadar yaşamıyor olsalar bile yargılanacaklar ve “affedilmeleri ve afedilme teklifleri”bile söz konusu olmaksızın,  İmralı’da ömür çürüteceklerdir. Akılları varsa ölmeden önce cinsiyet özgürlükçü, ekolojik, komünal toplumun gerçekleşmesi için şimdiden dua ederler. Ve biz de ilk ve son defa onların dualarına “Amin” deriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.