Beyaz torosçulara dokunulmuyor

Cumartesi Anneleri

Cumartesi Anneleri

  • Barış ve Cumartesi Anneleri ile insan hakları savunucuları, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, 'beyaz toroslar'a uzanan devlet terörüyle ilgili sözlerinin, somut adımlara dönüşmesini istedi. 
  • Yüzlerce annenin çocuklarının cenazesine bile ulaşamadığını hatırlatan Raife Ana, “Mezarları bile yok ama kaybedenler aramızda dolaşıyor. Buna adalet mi diyeceğiz?” diye sordu.
  • Hanım Tosun, "Barış, silahların susmasıyla sağlanamaz. Herkes kendi dilini, kültürünü özgürce yaşayabilmeli. Yüzleşme, ifade özgürlüğü ve adaletle kalıcı barış olur” dedi. 
  • Erdoğan'ın sözlerine rağmen Mehmet Ağar'ın iktidarın yanında durduğuna dikkat çeken İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, savaşın nedeninin devletin inkar ve imha politikaları olduğunu hatırlattı. 

ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin, silahların susmasının sadece Kürtler için değil, Türkiye’nin tümü için bir demokratikleşme fırsatı olduğunu belirterek, "Bu kadar savaşın yaşandığı bir ülkede bir gün bile genel grev yapılmadı. Sendikalar ve sol hareketler başka coğrafyalardaki savaşlara gösterdikleri duyarlılığı bu topraklarda göstermedi" eleştirisinde bulundu.  

Yıllardır inkâr edilen, üzeri örtülen ve konuşulmaktan kaçınılan bir devlet pratiği, bu kez bizzat iktidarın en tepesinden itiraf edildi. PKK’nin silah bıraktığına dair görüntülerin ardından konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte devletin yürüttüğü savaş politikalarının yol açtığı ağır insan hakları ihlallerine değinerek, “Hukuk ve meşruiyet dışı mücadele yöntemleri terörü bitirmek yerine tam tersine büyüttü” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son sözlerini, yaşamını barış mücadelesine adayan Barış Anneleri'nden Raife Çirik, Cumartesi Anneleri'nden Hanım Tosun ve İnsan Hakları Derneği (İHD) Eşbaşkanı Eren Keskin, gazetemize yorumladı. 

 

 

40 yıldır yüreği yanıyor

İlk olarak görüştüğümüz Barış Annesi Raife Çirik'in hayatı, savaşın en ağır yükünü taşıyarak geçmiş. Bir oğlu, iki çocuk babasıyken PKK’ye katılmış, Şirnex kırsalında şehit düşmüş. Uzun süre cenazesi verilmemiş. Kızının eşi ise 30 yıldır cezaevinde. “Benim derdim bitmez” diyor ama hâlâ barışa dair çok büyük umutları var. Raife Çirik, PKK'nin silah bırakma törenini televizyondan izlediğinde karmaşık duygular yaşadığını; bir yandan sevindiğini, bir yandan yüreğinin yandığını söyledi. İçindeki acı hiç dinmeyen ama yine de barış için mücadele etmekten vazgeçmeyen Raife Çirik, “Bizim yüreğimiz 40 yıldır yanıyor ama artık kimsenin yüreği yanmasın istiyoruz” dedi. 

Devlete güvenleri yok

Devletin bugüne kadar güven verici hiçbir adım atmadığını kaydeden Raife Ana, silahların susmasının anlamlı olabilmesi için sürecin sahici adımlarla sürmesi gerektiğini vurguladı. Raife Ana, şöyle devam etti: “PKK silah bıraksa da bırakmasa da devletten bir beklentim yok, çünkü devletin politikaları değişmedi. Herkes barıştan bahsediyor ama devlet ne yapacak, o henüz belli değil. Devlete güvenmiyoruz ama iki tarafa da güvenmek istiyoruz.”

Çocuklarımızın mezarı yok

Yüzlerce annenin çocuklarının cenazesine bile ulaşamadığını hatırlatan Raife Ana, bu gerçekliğe rağmen barış çağrısı yapmaya devam ettiklerini belirterek, “Çocuklarımızın mezarı bile yok. Nerede gömüldüklerini bile bilmiyoruz ama onları kaybedenler aramızda dolaşıyor. Buna adalet mi diyeceğiz?” diye sordu. 

Yüzleşme ve adalet olmalı

Barışa olan inancını kaybetmeden, sürecin tüm zorluklarına rağmen mücadele etmeye devam edeceklerini vurgulayan Raife Ana, şunları söyledi: “Bu ülkeye barış gelecekse annelerin gözyaşları ve Önderliğimizin çabasıyla gelecek. İnkâr politikaları sürerse bu süreç de yarım kalır. Silahlar sadece bırakılmadı, imha edildi. Mesele sadece silah bırakmakla bitmiyor. Gerçek barış, yüzleşme ve adaletle mümkün olur.”

 

 

Ciddi adımlar atmalılar

Galatasaray Meydanında buluştuğumuz gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi, Cumartesi Annesi Hanım Tosun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faili meçhuller, beyaz toroslar ve yakılan köylere dair sözlerine temkinli yaklaşıyor. Ona göre bu tür çıkışlar yeni değil. Hanım Ana, devletin sözlerle değil, somut adımlar atması gerektiğini belirterek, “Erdoğan daha önce de benzer şeyler söyledi. Eğer devlet ileriye doğru bir adım atıyorsa aynı anda 10 adım da geriye atıyor. İnşallah bu kez geri dönülmez bir yola girilir” dedi. 

Daha meydanı bile açmadı

Barış söylemlerinin artık içi dolu politikalarla desteklenmesi gerektiğini vurgulayan Hanım Tosun, “İktidar gerçekten barış istiyorsa geçmişle yüzleşmek zorunda. Gözaltında kayıpları, faili meçhul cinayetleri, beyaz torosları anıyorsa samimi ve ciddi adımlar atmalı. Şimdiye kadar attığı hiçbir adım da samimi değil” dedi. Erdoğan’ın faili meçhullerden bahsettiği konuşmasının Galatasaray Meydanı’ndaki yasaklarla açık bir çelişki içinde olduğunu vurgulan Hanım Tosun, “Cumartesi günleri, Galatasaray Meydanı’nda kayıplarımızı anmak istiyoruz ama karşımıza bariyerler dikiliyor. Eğer devlet gerçekten değiştiyse, önce bu bariyerleri kaldırsın. Önce meydanı açsın” şeklinde konuştu. 

'Faili meçhuller'den başlamalı

30 yıl önce gözaltında kaybedilen eşi Fehmi Tosun’un akıbetini sormaktan asla vazgeçmeyen Hanım Tosun, hakikat komisyonları kurulmadan, devlet arşivleri açılmadan ve sorumlular yargılanmadan gerçek bir barış olmayacağını savunarak, şunları dile getirdi: “Bir adım atılacaksa faili meçhullerden başlamalı. Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti ortaya çıkmalı. Arşivler açılmalı. Yoksa barış sadece kâğıt üzerinde kalır. Türkiye’de hakikatle yüzleşmenin ilk adımı olarak, Cumartesi Anneleri’nin 30 yıllık mücadelesinin kabul edilmesi gerekir, çünkü yıllarca 'terörist' ilan edildik. Bugün devlet yetkilileri faili meçhulleri tanıyorsa bizim yıllardır sokakta verdiğimiz mücadelenin sonucudur ama hâlâ meydanlar yasak, hâlâ yas tutmak suç sayılıyor. Bu nasıl barış olacak? Sembolik de olsa hemen kayıplarımızın dosyaları açılsın ve faillerin kim olduğu açıklansın. Meclis arşivleri açılsın, bize bir mezar taşı göstersinler. Gerçekten adım atmak istiyorlarsa buradan başlasınlar.”

Silahların susması yetmez

Kürt tarafının atması gereken adımları attığını ama devlet adım atmadan bu sürece olan güveninin pekişmeyeceğini kaydeden Hanım Tosun, şöyle konuştu: "Bir taraf silahlarını bırakırken diğer tarafın operasyon yapması, savaş uçaklarının kalkması, bombalamaların sürmesi bu süreci boşa çıkarır. Sadece geçmiş değil, bugünün uygulamaları  da barışın önünde engel. Gözaltı ve tutuklama furyası hemen durdurulmalı. Seçilmiş siyasetçiler serbest bırakılmalı ve görevlerine dönebilmeli. Barış, yalnızca silahların susmasıyla değil, halkların onuruyla yaşadığı bir düzenle mümkün. Bizler özgürce, başta Galatasaray Meydanı olmak üzere ülkenin tüm meydanlarına çıkabilmeliyiz. Herkes kendi dilini, kültürünü özgürce ifade edebilmeli. Yüzleşme, ifade özgürlüğü ve adalet olmadan barış kalıcı olamaz.”

 

 

Savaş yorgunu iki halk var

İHD Eşbaşkanı Eren Keskin ise silah bırakma kararını büyük bir özveri ve tarihsel adım olarak değerlendirerek, yıllardır çatışma ortamında yaşayan halkların artık savaşın yükünü kaldıramadığını söyledi. Keskin, “Bu coğrafyanın artık çatışmalı bir ortama tahammülü yok. Savaş yorgunu iki halk var. Kürt halkı bunun çok farkında ama Türk halkı hâlâ sofradaki ekmeğin neden eksildiğini göremiyor. Oysa bunun nedeni de savaştır” dedi.

Keskin, silahların susmasının sadece Kürtler için değil, Türkiye’nin tümü için bir demokratikleşme fırsatı olduğunu belirterek, bu sefer gerçekten olmasını beklediğini kaydetti. 

Yüzleşme, salt söylemle olmaz

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında beyaz toroslar, faili meçhuller ve devletin işlediği suçlara dair ifadelerini “önemli ama eksik” bulan Keskin, gerçek bir yüzleşme için sadece söylemin değil, eylemin gerektiğininin altını çizdi. Keskin, şunları söyledi: “Birkaç ay öncesine kadar bu iklim yoktu. Şimdi bu sözler söylenebiliyorsa Kürt Hareketi'nin bedeller ödeyerek yürüttüğü mücadelenin sonucudur ama yetmez. O dönemlerin simgesi olan Mehmet Ağar hâlâ iktidarın ortağı. Beyaz toroslardan söz ederken, bu isimleri neden hâlâ koruyorsunuz? Gerçek yüzleşme bu kişilerin yargılanmasıyla olur. Bu savaşın esas nedeni devletin inkar ve imha politikalarıdır. Bu politikalar değişmeden gerçek bir barış kurulamaz.”

Sendikalar ve muhalefet sınıfta kaldı

Keskin, barış sürecinin halk tarafından sahiplenilmediği bir ortamda ilerlemesinin mümkün olmadığını belirterek, toplumsal muhalefete eleştirilerde bulundu. Keskin, şunları vurguladı: “Bu kadar savaşın yaşandığı bir ülkede bir gün bile genel grev yapılmadı. Sendikalar ve sol hareketler başka coğrafyalardaki savaşlara gösterdikleri duyarlılığı bu topraklarda göstermedi. Devletin bu yeni söylemleri karşısında, toplumsal muhalefetin görevi daha da büyüdü. Bugün sendikalara, siyasal yapılara, topluma çok daha büyük sorumluluklar düşüyor. Barış sadece dağdan gelenin silah bırakmasıyla değil, toplumsal sahiplenmeyle olur.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.