Bir partiye değil, Türk işgaline karşıyız

Dosya Haberleri —

NICO VOGEL

NICO VOGEL

  • Biz halen Güney Kürdistan’daki çatışmaları  çözmek için tüm siyasi aktörlerle görüşmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Herhangi bir yerel partiye değil, Türk işgaline karşıyız. Yine de KDP’nin bize karşı davranışını eleştiririz. Türk devleti ile işbirliklerini ve işgal konusundaki  hareketsizliklerini de şiddetle kınıyoruz.

Türk devletinin işgal operasyonlarına karşı Güney Kürdistan’a gitmek üzere bir heyet oluşturan ancak farklı havalimanlarında engellenen, buna rağmen birçok etkinliğe imza atan “Kürdistan’ı Savun İnisiyatifi”nin üyesi feminist aktivist Nico Vogel, Mezopotamya Ajansı’ndan Müjdat Can ve Gözde Çağrı Özköse’ye yolculuklarının motivasyonlarını ve yaşadıklarını anlattı.

Almanya’da da siyasal mücadeleler içinde yer aldığını ve çözüm yolları üzerine kafa yorarken Kürt özgürlük mücadelesini tanımaya başladığını anlatan Vogel, “Kürt Özgürlük Hareketi bende derin bir hayranlık uyandırdı” dedi.

Kürdistan’a yönelik son saldırılar ardından Almanya’daki siyasi grupları içinde kimi gönderecekleri üzerine tartıştıklarını, kendisinin gidenler arasında olmasından mutluluk duyduğunu belirten Vogel, ekledi: “Çünkü demokrat bir insan olarak Kürdistan’a karşı savaşa karşı çıkmanın şu anda yapılması gereken en önemli şeylerden biri olduğuna yürekten inanıyorum.”

 

Mülteciler ve silah ticareti

Heyete yönelik Almanya ve Güney Kürdistan gümrüklerinde çıkarılan engellere ilişkin Vogel, “Sorun, Alman devletinin Erdoğan rejimiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışması” dedi ve devam etti: “Bunun bir nedeni, mültecileri Avrupa’ya gelmeden önce durdurmak için Türkiye’ye bağımlı olmaları… Almanya, kendi yol açtığı yoksulluğu ve sefaleti kendi kapısının önünde görmek istemiyor. Diğer bir neden ise ekonomik çıkarlar. Almanya’dan Türkiye’de çok ciddi miktarlarda silah ihracatı var ve Alman şirketleri bundan çok para kazanıyor. Bu şirketlerin hükümette de büyük lobileri var. Dolayısıyla demokrasi, insan hakları ve barışla ilgili tüm güzel sözlere rağmen Alman devleti, Kürdistan’daki savaşı durdurmakla ilgilenmiyor. Kimyasal silah da kullanarak uluslararası hukuku ihlal eden zalim işgale karşı sessizliğini koruyor. Türkiye ve Kürdistan’da sivillerin öldürülmesi ve işkence görmesi konusunda sessizliğini koruyor.”

Heyetlerinin engellenmesinin “Almanya’nın gerçek yüzünü ortaya çıkardığına” vurgu yapan Vogel, “Özellikle Almanya’da bu yıl çok sayıda seçim yaklaşırken bu önemli bir konu. Temel insan haklarını savunmayan iktidar partilerine nasıl oy verebiliriz? Bu yüzden Kürdistan’daki savaşla ilgili bilgileri Almanya vatandaşları arasında da yaymak gerekiyor” dedi.

 

KDP engelleri: Silahlı peşmergeler ve takibat

Heyetin, en büyük sorunları KDP’nin yönettiği Hewlêr’de yaşadığını da sözlerine ekleyen Vogel, buna dair şu bilgileri verdi: “KDP, elinden geldiğince bizi durdurmaya, engellemeye çalıştı. Bizimle görüşmeye niyeti olan partileri de geri adım atsınlar diye korkutmaya çalıştılar. İşi otelimizin önüne silahlı peşmerge ve Asayiş kuvvetleri konumlandırmaya kadar götürdüler. Bizi sürekli takip ediyorlardı. Bunun dışında ise bizi görmezden gelmeyi, önemsiz göstermeyi denediler. Bu işe yaramadı, çünkü gittiğimiz her yerde medyanın ilgisini çekiyorduk. Örneğin Almanya’da neredeyse bütün önemli gazetelerde bize dair haberler çıktı. Böyle olunca KDP de taktiğini biraz değiştirdi. 13 Haziran akşamı bizimle diyalog için Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Bakan Safin Dizeyi’yi gönderdiler. Ancak bu diplomatik toplantı, bize ve savunduğumuz barış sürecine olan ilgiden ziyade sembolik bir jest gibi görünüyor.”

 

‘Halen tüm aktörlerle görüşmek gerektiği fikrindeyiz’

Bu görüşmeden bir gün sonra Birleşmiş Milletler binasının önünde savaşı protesto etmek için bir basın açıklaması yapmak istediklerini ancak otelden çıkışlarının engellendiğini aktaran Vogel, devam etti: “Bütün sokak peşmerge ve Asayiş güçleriyle doluydu. Güney Kürdistan’da genel olarak çok güzel karşılandık ancak KDP tarafından değil. Bu, bundan böyle KDP’yi düşmanımız olarak gördüğümüz anlamına gelmiyor. Biz halen Güney Kürdistan’daki çatışmaları çözmek için tüm siyasi aktörlerle görüşmenin gerekli olduğuna inanıyoruz. Herhangi bir yerel partiye değil, Türk işgaline karşıyız. Yine de KDP’nin bize karşı davranışını eleştiririz. Türk devleti ile işbirliklerini ve işgal konusundaki hareketsizliklerini de şiddetle kınıyoruz.”

 

Ya orada yaşayanların güvenliği?

KDP’nin heyet üyelerinin tahliye edilen köylere gitme girişimlerini engellediğine dikkat çeken Vogel, Mexmûr, Kandil ve Şengal’e gitmek isteyen daha küçük grupların da aynı engellere maruz bırakıldığı bilgisini verdi. KDP’nin kendilerine “Güvenlik gerekçesiyle izin veremiyoruz” dediğini aktaran Vogel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama gitmek istediğimiz yerde yaşayan insanlar var; senin, benim gibi insanlar. Peki ya onların güvenlikleri? Öte yandan Süleymaniye’ye çok yakın olan Kunamasî’ye gittik ve yaklaşık bir saat sonra, sadece 20 kilometre ileride, Gelala’da bir insansız hava aracı bombası düştü. Yani resmi savaş alanlarından uzak dururken bile güvende değildik. Bu yüzden ben çalışmalarımıza karşı gerçekleştirilen bu sabotajları siyasi kararlar olarak görmeyi tercih ediyorum.”

 

Almanya’dan Türkiye’ye iyilik

Almanya’ya geri döndüklerinde uçaktan iner inmez gözaltına alınmalarına ilişkin ise Vogel, şu bilgileri verdi: “Almanya’da aslında gözaltına alınma nedenleri hakkında bilgilendirilme hakkınız vardır ve bir avukatı arama fırsatı tanınmalıdır ama ilk bir iki saatte bu bile yapılmadı. Bize tutuklanmamızın yasal dayanağını oluşturduğu söylenen bir paragraf yazı verdiler ama o da kimlik doğrulama ile ilgiliydi. Polis oldukça kabaydı, bazıları ne yaptıklarını gerçekten anlamıyor gibiydi. Dizüstü bilgisayarlar ve USB diskler gibi teknik ekipmanlarımıza gönüllü olarak erişim vermemizi istediler. Reddettiğimizde, verilerimize erişmek için bir yasal dayanakları olmadığı da ortaya çıktı. Bizi farklı şeylerle suçladılar: PKK ile görüştüğümüzü, PKK için eylem yaptığımızı ya da bunları yapmasak bile bunları yapanlarla birlikte yolculuk ettiğimizi söylediler. Gülünçtü. Ellerinde kanıtı andıran bir şey dahi yoktu.”

Vogel, tüm bu bilgilerden hareketle, gözaltına alınmalarının “Türkiye’nin Kürdistan’daki işgaline karşı protestoyu sindirme ve susturmaya yönelik bir girişim” olduğunu anladıklarını belirtti ve ekledi: “Bu, Almanya’nın Türk devleti için yaptığı bir iyilik.”  HABER MERKEZİ

 

En çok Barış Anneleri’nden etkilendim

“Heyete “Gemeinsam Kämpfen” (Birlikte Mücadele) isimli feminist örgütün üyesi olarak katıldığı için Güney Kürdistan’da özellikle kadınların durumuyla ilgili görüşmeler yaptığını belirten Vogel, “en fazla etkilendiği” görüşmeleri ise şu sözlerle anlattı: “Kürdistan’daki en etkileyici kadın örgütlerinden birinden kısaca bahsetmek istiyorum: Barış Anneleri. Heyetimiz Süleymaniye’deki barış anneleriyle tanışma fırsatı buldu. Barış Anneleri, şehit annelerinden oluşuyor. Çocukları savaşta ölmüş. Peşmerge saflarında ya da HPG saflarında savaşan çocukların anneleri. Hepsi bir arada. Kiminin her iki tarafta da savaşan ve ölen çocukları olmuş. Kürtler arasındaki bir savaş, kelimenin tam anlamıyla, kardeşlerin savaşına yol açabilir ve bu da ailelere daha fazla acı getirir. Dolayısıyla Barış Anneleri, savaşa ve tüm ataerkil baskılara karşı direnişte öncü bir güç. Onlarla birlikte çalışacak olmamız nedeniyle çok gururluyum.”

 

Türk işgali DAİŞ’e zemin hazırlıyor

“Şeria Kampı’nda 2014’te DAİŞ’in Şengal’deki köylerini işgal etmesi üzerine kaçan kadınlar da vardı. Kampta çok kötü koşullarda yaşamak zorunda kaldıklarını anlattılar. Ziyaretimizden bir hafta kadar önce çok büyük bir yangın olmuş. Şengal’e dönmek isteyip istemediğini sorduğum bir kadın, dönmeyi çok istediğini ama DAİŞ’in tekrar dönme ihtimalinden çok korktuğunu söyledi. İşte çember burada kapanıyor. Türkiye’nin Rojava’daki işgal için cihatçı paralı askerler kullandığını, bu saldırıların bölgeyi istikrarsızlaştırdığını ve DAİŞ’in yeniden yükselmesi için zemin hazırladığını hepimiz biliyoruz. Türk devleti, Kürtleri ve faşist ideallerine uymayan diğer etnik ve dini grupları doğrudan ve dolaylı olarak tehdit etmektedir. Bu yüzden Kürdistan’ı Türk işgaline karşı savunmak gereklidir. Güney Kürdistan’daki tüm parti ve aktörlerin canlarına ve topraklarına yönelik saldırılara karşı birlikte durması gerekiyor. Ve dünyadaki tüm demokratik ve barışsever insanları Türk ordusunun işlediği insanlığa karşı suçlara sessiz kalmamaya, bu savaşa karşı net bir duruş sergilemeye çağırıyoruz.”

 

Güney halkı Türk işgaline karşı 

“Boşaltılan köyleri, Mexmûr’u ve savaştan daha doğrudan etkilenen diğer yerleri görmemiz engellenmiş olsa da savaşın Güney Kürdistan halkı için ne anlama geldiği konusunda kesinlikle izlenimler edinebildik. Türk ordusunun geniş orman alanlarını yakması nedeniyle doğanın ve ekolojik sistemin tahribatı ile ilgili birçok endişeyi gözlemledik. Bir yıl önce Türk drone saldırısına uğrayan bir aileyi ziyaret etmiştik; anne, bu saldırı sonucu bir bacağını kaybetmişti. Onun asla istemediği ve dolayısıyla sorumlusu da olmadığı br savaş sonucu bacağını kaybetmesini tüm gücü ve öfkesiyle anlatmasını dinlemek, gerçekten etkileyiciydi.

Kürdistan halkı, barış içinde yaşamak istiyor. Kimi KDP siyasetine açıktan karşı çıkıyor, kimi çıkamıyor ya da konuşmaktan korkuyor olsa da halk, savaşa ve daha önemlisi de Türk işgaline karşı. Bunu gördükten sonra Kürt halkının yaşamına mal olan Türkiye sınır geçişlerinde KDP’nin süregelen eylemsizliğinin ve hatta desteğinin hiç de demokratik ve hiçbir şekilde kabul edilebilir olmadığını itiraf etmeliyim.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.