Bir ‘siyasi afet’ olarak iktidar

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Türkiye için mesele daha da dramatik. Bugünkü iktidarın artık bir siyasi afet ve sürekli felaket üreten bir mekanizma olduğunu söyleyebiliriz. Önündeki hiçbir meseleyi çözemediği gibi, meseleleri içinden çıkılmaz hale getirmeye, yeni meseleler yaratmaya da devam ediyor.

Küresel iklim krizi kapitalist sistemin bir sonucu ve büyüyerek sürüyor. Nihayete ermesi, küresel ısınmanın yavaşlaması şimdilik mümkün değil.

Kapitalist sistem ve onun yeniden üretiminin ayrılmaz parçası olan ulus devlet egemen sistemi, iktidar ve sermaye birikim ilişkisini doğa ve emek sömürüsü üzerinden biçimlendire geldiği için, krizin sonlanması sistemin sonlanmasıyla ancak mümkün olabilir.

İyi bir kapitalizm yok…

Küresel iklim krizine karşı başta gelişmiş kapitalist ülkeler olmak üzere sürekli olarak Paris İklim Anlaşmasını hayata geçirmek adına çağrı yapsalar da bu çağrıların hiçbir anlamı da sahiciliği de yok.

Sistem olabildiğince azgın bir yok edici olarak doğaya ve insana saldırmaya devam ediyor. Bu saldırının düzenleyicisi de kuşkusuz siyasi iktidarlar. Yangınlardan sellere kadar ortaya çıkan tüm doğal afetlerin dramatik artışının arkasında bu saldırı var.

Son yirmi yılda doğal afetlerin yüzde yüz artığı, ısınmanın bu ritimle artması halinde önümüzdeki yıllarda afetlerin yüzde iki yüzlere kadar artacağı bilim insanları tarafından dile getiriliyor. Oysa bu afetlerin kısmen önüne geçilebilir ve yıkıcı etkileri azaltılabilir. Bu mümkün…

Türkiye için mesele daha da dramatik. Bugünkü iktidarın artık bir siyasi afet ve sürekli felaket üreten bir mekanizma olduğunu söyleyebiliriz. Önündeki hiçbir meseleyi çözemediği gibi, meseleleri içinden çıkılmaz hale getirmeye, yeni meseleler yaratmaya da devam ediyor.

Toplumla bağları kopmuş olan Erdoğan iktidarının toplumla yegâne ilişkisi şiddet! Şiddetin nedeyse her biçimini toplum üzerinde uygulamaktan kaçınmayan siyasi iktidar ömrünü uzatmak adına ayrımcılık, şiddet ve savaş politikalarını ısrarla sürdürüyor. Siyasi ve iktisadi şiddetin ulaştığı boyut son olarak Van’da yaşanan sel ve ülke genelinde yaşanan orman yangınlarında siyasi afet olarak açığa çıkmıştır.

Van’da yaşanan sel felaketi her şeyden önce önlenebilir bir felaket sınıfına giriyor. Yanlış yol ve kanal hesapları, mühendisliği yok sayan çıkarcı iktidar müteahhit ortaklığı, bölgenin iklim koşullarını zorlayan güvenlik barajları, enerji politikalarının sömürü düzeninin bir parçası haline gelmesi, tarımın çökertilmesi gibi uzun yıllardır uygulanan politikalar bu felakete davetiye çıkaran birkaç başlık.

Bu politikalar bir yanıyla sömürü mekanizmasına hizmet ederek ekonomik şiddet mekanizmasını yaratmakta, diğer taraftan da Kürt düşmanlığının bir sonucu olarak ortaya çıkmakta.

Devlet o denli halka düşmanca yaklaşıyor ki bırakın sel felaketini önlemeyi sel sonrası, afet sonrası uygulamalarda bile ayrımcılığın en bariz halini görmek mümkün.

Diğer taraftan orman yangınları konusunda da aynı yaklaşımın gizlenmeye çalışılsa da sürdüğünü söylemek mümkün. Bu ayrımcılığın bir yanı ekonomik çıkar ilişkilerinde saklıyken, diğer yanı kuşkusuz siyasi iktidarın beka hesaplarında gizli.

İktidarın halkın iradesini yok saymakla yetinmediğini, halkın topyekûn teslimiyeti peşinde olduğunu söylemek mümkün. İktisadi ve sosyal yaşamı sürekli olarak bu anlayışla düzenlemeye çalışan iktidar selde olduğu gibi Kürt toplumuna kayyumu, göçü ve teslimiyeti dayatmaya devam ediyor.

Yoksulluk ve şiddet girdabı sistemli bir şekilde üretilmekte

Doğal afetler sonrası ortaya çıkan durum akut bir durum değil. Siyasi iktidarın Kürt düşmanlığı başta olmak üzere topluma yaklaşımındaki çarpıklık, meseleleri çözümsüz kılmanın ötesinde kronikleştirmektedir. İktidarın siyasi afet haline gelmesi her vakada derin, yıkıcı tablolarla karşılaşmamıza neden olmaktadır.

Bugünkü iktidarın tamamen tükenmiş olduğunu son birkaç hafta bile tüm çıplaklığıyla göstermiştir. Kürtlere Konya’da katliam, yangınlarda kendinden olmayan belediyelere ayrımcılık, selde Kürtlere düşmanlık, mültecilerin iktidar hesaplarına alet edilmesi felaketin boyutlarını ortaya koyuyor.

Tüm bunlara rağmen HDP her yerde halkımızla birlikte tüm bu karanlığı ortadan kaldırmak adına demokratik cumhuriyet, demokratik ulus, demokratik toplum adına radikal demokrasi mücadelesinin yükseltiyor. Misak-ı Milli hayalleriyle demokratik çözümden kaçanlar halkın selinde boğulmak üzereler…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.