Çağrıların karşılık bulması için

Abdullah Öcalan'a Özgürlük Eylemi / foto:AFP
- KCK Genel Başkanlık Konseyi, Kürt Halk Önderi'ne silah bırakma ve örgütü lağvetme çağrıları yapıldığına işaret ederek, "Bu yönlü çağrıların karşılık bulması için öncelikle Önder Apo’nun özgür çalışma, özgür iletişim ve özgür yaşam koşullarının sağlanması gerekiyor" dedi.
Kürt Halk Önderi'nin fiziki özgürlüğünün sağlanması; 21. yüzyıl dünyasında Kürtlerin kendine demokratik ve özgür bir yaşam alanı açmasının artık olanak dahiline girdiğini belirten KCK Genel Başkanlık Konseyi, şunun altını çizdi: "Bunun zamanını ve zeminini belirleyecek olan, Kürtlerin planlı, örgütlü ve iradi duruşu olacaktır."
KCK Genel Başkanlık Konseyi, Uluslararası Komplo'nun 26. yıl dönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı.
Bu günü dönüştürme zamanı
1925’in 15 Şubat’ından 1999’un 15 Şubat'ına kadar uzayan olumsuz tarihsel ve toplumsal belleğe işaret edilen açıklamada, Kürt Halk Önderi'nin 15 Şubat gününü “Kürt Soykırım Günü” olarak tanımladığı hatırlatıldı. Dolayısıyla hem Kürt siyasal ve toplumsal tarihi açısından hem de Kürt-Türk ilişki diyalektiği açısından yıkıcı ve yakıcı bir sürece yol açan kara bir gün olduğu vurgulanan açıklamada, "Kürtlerin ulusal, siyasal ve toplumsal kaderlerinin belirlendiği ve aynı zamanda yüz yıllık Kürt-Türk ilişki çıkmazına yol açan kara bir gündür. Geldiğimiz aşamada artık bu kara günü, bu soykırım gününü bir özgürlük ve kurtuluş gününe dönüştürmenin zamanı gelmiştir. Önder Apo’nun, üzerindeki tecrit koşullarına rağmen yeniden geliştirmeye çalıştığı demokratik çözüm arayışı ve çabası bu temeldedir" denildi.
Kürt-Türk ilişkisine zehir
20. yüzyıl boyunca Kürt halkı için çizilen ve günümüze kadar da dayatılan kaderin, hep soykırım kaderi olduğu; Kürtlere dayatılan bu soykırım kaderine paralel olarak, bin yıllık Kürt-Türk ilişkisine de büyük bir düşmanlaştırma siyaseti dayatıldığı savunulan açıklamada, şunlar ifade edildi: "1071’deki Malazgirt meydan muharebesinden 1915’teki Çanakkale savaşına kadar, 1919-1922 yılları arasında Mustafa Kemal öncülüğünde verilen 'Kurtuluş savaşı'na kadar da büyük bir birlik ve bütünlük içinde yürüyen bu kardeşlik ilişkisine, 1924 anayasasıyla beraber büyük bir düşmanlaştırma siyaseti dayatıldı. Bin yıllık Kürt-Türk kardeşlik ilişkisine adeta bir tür zehir verildi.
Zehirlemeden kurtarmak için
Önder Apo, 1973’lerden günümüze kadar hem Kürt halkını bu soykırım kaderinden kurtarmanın mücadelesini büyük bir özveriyle yürüttü hem de aynı özveriyi Kürt-Türk ilişkilerini bu zehirlemeden kurtarmak için vermeye çalıştı. Kürt-Türk ilişkilerini yine tıpkı bin yıllık tarihte olduğu gibi yeniden halkların kardeşliği üzerine inşa etmenin büyük mücadelesini geliştirmeye çalıştı. Bu fırsatı her seferinde yeniden yaratmaya çalıştı.
Komplonun hedefi
İşte 15 Şubat 1999 Uluslararası Komplosu, tam da Önder Apo’nun Kürt halkını soykırım kaderinden ve Kürt-Türk ilişkilerini de düşmanlaştırma siyasetinden kurtarma mücadelesine karşı kurulmuş bir komplo olarak geliştirildi. Uluslararası Komplo'nun asıl hedefi, Kürt halkının 100 yıllık soykırım kaderine ve Kürt-Türk ilişkilerinin ise eski kanlı, çatışmalı kaderine terk edilmesiydi. Daha şiddetli ve daha yakıcı-yıkıcı sonuçlara mahkum edilmesiydi. Kürt ve Türk halklarının sonu gelmeyecek bir boğazlaşma sürecine girmelerini amaçladılar.
Boşa çıkarma tutumu
Önder Apo, daha Kenya’daki hava alanından kaçırılırcasına uçağa bindirildiğinde, büyük bir komploya uğradığını fark edip uluslararası kapitalist hegemon güçlerin bu kirli hesaplarını boşa çıkarma tutumunu geliştirdi. Şimdi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin bahsettiği uçaktaki konuşmasını, bindirildiği uçağın daha içindeyken yaptı. Hem halkını, maruz bırakıldığı kör kaderinden hem de Kürt-Türk ilişkilerini uğradığı 100 yıllık zehirleme tehlikesinden kurtarma sorumluluğuyla yaklaştı. Komplo ardından halkların büyük kanlı boğazlaşma ve kör bir savaşın içine girmesi beklenirken Önder Apo, demokratik dönüşüm stratejisini geliştirerek herkesi büyük bir şaşkınlık içine soktu.
Demokratik Cumhuriyet stratejisi
Halkların kardeşliği üzerine inşa ettiği yepyeni bir Demokratik Cumhuriyet stratejisi geliştirdi. Halkların kardeşliği üzerine kurduğu yepyeni bir paradigma geliştirdi. Önder Apo, ortaya koymuş olduğu bu tarihsel tavrıyla hem Türk devletinin hem de komplocu güçlerin hiç beklemediği, hiç hesaplamadığı ve hiç tahmin etmediği tarihi bir duruş ortaya koydu.
Demokratik Ulus kuramı
Önder Apo, Demokratik Cumhuriyet stratejisi temelinde halkların kardeşliğine dayalı yeni paradigmasını, gün geçtikçe daha da derinleştirdi ve Demokratik Ulus kuramı haline getirdi. Önder Apo’nun, hem 100 yıllık Kürt sorununa hem de halkların kardeşlik temelinde birlikte yaşam sorununa bulduğu temel çözüm, Demokratik Ulus çözümüdür. Yani diğer adıyla Demokratik Cumhuriyet çözümüdür, devlet artı demokrasi çözümüdür.
Türk devletine bekçilik rolü
20. yüzyılın kapitalist sistemi Kürtleri; dil, kültür ve kimlik sahibi onurlu bir halk olarak kabul etmedi. Kimliksel bir varlık olarak hep inkar etti, hep reddetti. Aynı yüzyılın kapitalist hegemon devletleri, Kürdistan coğrafyasını kendi emperyal çıkarları doğrultusunda sömürgeleştirip büyük bir açgözlülükle, yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını kendi aralarında paylaştılar. Üzerinde yaşayan halkıyla beraber bölüp parçaladılar. SSCB’ye karşı bekçilik rolüyle kurdukları ve görevlendirdikleri Türk ulus devletinin bölgede egemenliğini sağlaması için kendisine Kürdistan’ın en büyük parçasını verdiler.
Sistemli soykırım siyaseti
Kendini en büyük payın sahibi olarak gören sömürgeci Türk ulus devletinin, bu anlaşmalara dayanarak yürüttüğü Kürt stratejisi, yaklaşık 100 yıldan beri sürmekte olan sistemli bir soykırım siyasetidir. Gelinen aşamada bu inkar, imha ve soykırım siyaseti artık çökmüştür. Türk devletini yönetmek üzere başa gelen her hükümet, Kürtlere karşı alınmış olan bu soykırım kararını kendinden öncekilere oranla daha şiddetli ve daha derin yürütmenin adeta yarışı içerisine girdi. Soykırımcı sömürgecilik yarışında öne çıkan birçok hükümet olmuş ama hiçbiri başarılı olamamış, her seferinde Kürtlerin başkaldırı ve direnişleri karşısında yenilmekten kurtulamadılar.
AKP soykırımda sınır tanımadı
Kürtlere yaklaşımını demokratik temelde değiştirip dönüştürmemesi halinde, aynı akıbet AKP hükümetini de bekliyor. Kürtlere düşmanlık yapma yarışındaki en şiddetli hükümet, AKP hükümeti oldu. Kürt düşmanlığını, hem Türkiye içinde hem de Türkiye dışında en çok büyüten hükümet oldu. Soykırım siyasetini uygulamak konusunda sınır tanımayan AKP hükümetinin Kürt düşmanlığı sadece Türkiye sınırları içerisinde kalmadı. İşgal ve soykırım saldırılarını gün geçtikçe Kürtlerin yaşadığı her yere yaydı.
Asrın çözümü olacaktır
Önder Apo’nun davası, asrın davasıdır ve çözümü de asrın çözümü olacaktır. Bir asra damgasını vurmuş böyle tarihi bir davanın çözümü, elbette devrimci mücadele olmaksızın mümkün değildir. Devrimci mücadelenin açtığı siyasi ve hukuki zeminlerin de çok güçlü değerlendirilmesi gerekiyor. Gelinen aşamada var olan uluslararası hukuka göre; Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü için gerekli olan koşullar artık ortaya çıkmıştır. Önderliğimize biçilmiş olan 'ceza', uluslararası hukuka göre artık hükmünü doldurmuştur. En son 2024’te gerçekleştirilen AK Bakanlar komitesi toplantısı da bu gerçeği itiraf etmek zorunda kalmıştır.AKP hükümeti şu anda, bu zamana yayma politikasından fayda sağlamaya çalışmaktadır.
Özgür yaşam koşulları
Son olarak Önder Apo ile DEM heyeti iki görüşme yaptı. Hükümet tarafından Önderliğimize dönük her gün silah bırakma ve örgütü lağvetme çağrıları yapılıyor fakat yaşam ve çalışma koşullarında en ufak bir değişiklik yapılmıyor. Önderliğimize ve Hareketimize yapılan bu yönlü çağrıların karşılık bulması için öncelikle Önder Apo’nun; özgür çalışma, özgür iletişim ve özgür yaşam koşullarının sağlanması gerekiyor.
AKP'nin samiyetsizliği ortada
Bu görüşme ve çağrılar, hem Türkiye hem de Kürdistan kamuoyunda çeşitli beklentiler yaratmış durumdadır. Diğer taraftan ise AKP hükümetinin günlük olarak hem Medya Savunma Alanları'na ve Başûr’a dönük hem de Rojava alanlarındaki halkımıza dönük imha temelinde gerçekleştirdiği soykırım saldırıları, tüm şiddetiyle devam ediyor. Her gün sivilleri, kadınları ve çocukları katlediyor. Kürt sanatçı, gazeteci ve siyasetçileri hedefliyor. Yine Bakur ve Türkiye’deki siyasi soykırım saldırıları da tüm hızıyla devam ediyor. Halkın seçtiği belediyelere kayyum darbesi sürüyor. Tüm bunlar, AKP’nin samimiyetsizliğini açık biçimde gözler önüne seriyor. Beklentiye giren herkesin, öncelikle AKP hükümetini samimiyete davet etmesi ve bu yönlü bir gelişmenin ortaya çıkabilmesi için güçlü bir çaba içerisine girmesi gerekiyor.
Planlı, örgütlü ve iradi duruş
Sonuç olarak; hem Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması hem de 21. yüzyıl dünyasında Kürtlerin kendisine demokratik ve özgür bir yaşam alanı açması, artık olanak dahiline girmiştir. Bunun zamanını ve zeminini belirleyecek olan, Kürtlerin planlı, örgütlü ve iradi duruşu olacaktır. Komployu 27. yılında tamamen yenilgiye uğratmak için Kürdistan’ın tüm parçalarında ve yurt dışı alanlarda yaşayan halkımızı, devrimci yurtsever mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz. Başta da Kürt gençlerinin ve kadınlarının bu sürece öncülük etme gibi bir sorumlulukları vardır. Bu temelde Kürt gençlerini ve kadınlarını, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü sağlanıncaya kadar var olan örgütlülüğünü büyütmeye, eylemselliğini yükseltmeye ve iradesini daha da güçlendirmeye çağırıyoruz.” BEHDÎNAN