Cezaevinde iyileşme şansı yok

❏

  • Ağır kanser hastası, demans veya başka ağır bir hastalığı olan birisi cezaevinde kalabilir mi? 

EYLEM KAHRAMAN

Hasta ve infaz sürelerini tamamlamalarına rağmen tahliye edilmeyen tutsak ailelerinin Diyarbakır Barosu hizmet binasında başlattığı Adalet Nöbeti iki ayı bulmak üzere. Bu süre içinde birçok ilde ve Almanya başta olmak üzere Avrupa'nın önemli merkezlerinde hasta tutsakların serbest bırakılması için eylemler ve çağrılar yapıldı. 

Türk devleti her zamanki gibi kapı duvar. Uluslararası hukuk ihlal edildiği halde Avrupa ülkelerinden de hiçbir tepki yok. “Endişeyle” izleyip izlemediklerini dahi bilmiyoruz. Cezaevleri ve hasta tutsaklar konusunu gazetemiz yazarı Dr. Dersim Dağdeviren ile konuştuk.

Siyasi tavır ve düşman hukuku

Dr. Dersim Dağdeviren, hasta tutsakların cezaevi revirlerinde haftada iki gün bulunan pratisyen hekimler tarafından üstünkörü muayene edilmesi, birçoğunun eline ağrı kesici ilaçlar tutuşturularak geri gönderilmesi ile ilgili olarak “Cezaevi koşulları zaten detaylı tetkikler için uygun değil. Tedavi olanakları da oldukça kısıtlı” diyerek konuşmasını şöyle sürdürüyor: “Buna bir de siyasi tavır ve devletin uyguladığı düşman hukuku eklenince daha da vahim bir durum ile karşılaşıyoruz. Bunun adını işkence olarak koymak gerekir. Elbette bu tıp etiği ile, yine hekimlerin sorumluluğu/göreviyle hiçbir şekilde bağdaşmıyor. Hekimler, hastalıkları önlemek ve hasta insanları sağlığına kavuşturmakla yükümlüdür.” 

Tıbbın yanı sıra hukuk da ihlal ediliyor

Dr. Dağdeviren, günümüzde bire bir geçerli ve güncel olmasa da Hipokrat yemininin hâlâ geçerli olan “hangi haneye girsem hastanın yararına ve her türlü keyfi haksızlıktan uzak gireceğim” şeklindeki önemli bir bölümüne dikkat çekerek, “Cezaevlerindeki hekimlik bundan çok uzak. Tıbbın yanı sıra iç hukuk ile uluslararası hukukun ihlali durumu da söz konusu. Ki bu konular başta hukukçular ve insan hakları örgütleri olmak üzere birçok çevre tarafından sürekli işleniyor” diyor.

Dersim Dağdeviren

Korku ortamı yaratılmak isteniyor

Hasta tutsakların ring araçlarında, elleri kelepçeli, saatlerce, bazen de günlerce süren yolculuk yetmezmiş gibi bir de Adli Tıp Kurumu'nun kapısında sıraya konulup saatlerce bekletilmesinin hastaların psikolojisini etkilediğini kaydeden Dr. Dersim Dağdeviren, bu uygulamaların tümünün bir işkence yöntemi olduğunun altını çiziyor: “Böylelikle işkencenin insan psikolojisi üzerinde yarattığı tüm etkileri görmek mümkün. Her ne kadar siyasi tutsakların iradesi güçlü ise de bu tür yöntemler onların da psikolojisini ciddi anlamda etkiliyor. Tabii ki tutsakların ailelerini ve bu uygulamaların onlar üzerindeki etkilerini de unutmamak gerekir. Aslında genel anlamda topluma bir mesaj veriliyor. Korku ortamı yaratılmak isteniyor.”

 ATK siyasetin bir aracı haline gelmiş

Adli Tıp Kurumu'nun kendisini “kökü çok eskilere ve inancımıza dayanan yüksek adalet bilincinin en anıtlaşmış tezahürlerinden biri, Adli Tıp Bilimi'nin ülkemizde gelişmesi ve kurumsallaşmasıdır” diye tarif ettiğini söyleyen Dr. Dağdeviren, kurumun verdiği kararlara bakıldığında tamamen zıt bir durum ile karşılaşıldığını belirterek sözlerine şöyle devam ediyor:“Kurum, tıptan ve tıbbın etik değerlerinden oldukça uzak. Siyasetin bir aracı haline gelmiş. Halbuki adli tıp, tıp biliminin ceza hukuku ve medeni kanunlara, özellikle de ceza hukuku tarafında, kabul edilebilir kanıtların ve ceza usulünün yasal standartlarına uygun olarak, ceza soruşturması sırasında uygulanmasıdır. Adlı Tıp Kurumu'nun tıbbın etik değerlerine aykırı kararlar verdiğini sırf hasta tutsaklar konusunda görmüyoruz. Kadın cinayetlerinde ve yine siyasi cinayetlerde de bu tutum kendisini gösteriyor. Bunun en belirgini Tahir Elçi cinayetidir. Siyasetin, bilimsel verilere dayanarak rapor yayınlamakla yükümlü kuruma doğrudan müdahalesi iddialarına karşı Adalet Bakanlığı başta olmak üzere yetkililerin herhangi bir girişimde bulunmaması zaten durumu yeterince açıklıyor.”

İyileşmek için gerekli koşullar yok

Dr. Dersim Dağdeviren, “ağır kanser hastası, demans veya başka ağır bir hastalığı olan birisi cezaevi hücresinde tek başına yaşayabilir mi” sorusunu ise şu şekilde yanıtlıyor: “Demans hastalığı bellek ve benzeri zihinsel yeteneklerin bozukluğu ile giden hastalıklara verilen isimdir. İlerleyici demans türlerinin çoğu tedavi edilemez. Ancak belirtileri yönetmek için yollar vardır. Bunun için de uzmanlar gerekiyor. Ancak cezaevinde böylesi uzmanlar yok. Ki siyasi tutsakların uzmanlara ulaşımı bilinçli olarak engelleniyor. İlaçların yanı sıra uzmanlar, değişen davranışlar ile baş etmeyi öğretir. 

Demans hastaları için çevre düzenlemesi de oldukça önemlidir. Özellikle gürültüyü ve dağınıklığı azaltmak gerekir. Bu önemli iki koşul cezaevinde yoktur. Zihninin aktif tutulması, egzersizler, sosyal aktiviteler, kaliteli uyku ve sağlıklı beslenme de belirleyicidir. 

Kanser hastaları için de uzman hekimlerin oluşu elzemdir. Tedavinin ve alakalı tetkiklerin zamanında ve doğru yapılmasının yanısıra hijyen de oldukça önemlidir. Kemoterapi alan hastanın enfeksiyon kapma tehlikesi yüksektir örneğin. Sağlıklı beslenme kanser hastaları için de önemlidir. Bütün bunlar Türkiye cezaevlerinde yoktur. Bir de konu siyasi tutsaklar olunca başta da bahsettiğimiz düşman hukuku devreye giriyor.”

Moral ve psikoloji çok belirleyici

Moral ve psikolojinin tüm hastalıklarda önemli olduğunu söyleyen Dr. Dağdeviren, bunun  kanser ve demans gibi ağır hastalıklarda daha da belirleyici olduğunu kaydediyor ve ekliyor: “Kanser tanısı almak, yaşam dengelerini psikolojik, sosyal vb. alanlarda ciddi bir biçimde etkiliyor. Bu kişiler, önemli ve ciddi risklerle karşı karşıya kalıyor. Özellikle ölüm ve yoğun acı çekme olarak algılanan kanser, ciddi korkulara yol açıyor. Bu hastalar için profesyonel psikolojik destek oldukça önemlidir. Cezaevinde ise böylesi olanaklar yoktur. Moral açısından baktığımızda ise her ne kadar siyasi bilincin ve diğer tutsakların moralli olması mevcutsa da, koşullar, özellikle de baskılar, zorluyor. Bir de hücrede tutulma cezası eklenirse durum daha da vahim oluyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.