Çöpten hayatını kurmak

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Çekçekleriyle çalışan işçi sınıfının en alt katmanı bugün, değeri küresel borsalarda belirlenen materyalin fiyatına göre gece aç veya tok uyuyor olsa da, aynı dili konuşmuyor, veya sokaklarda görünmezmiş gibi hissediyor olsa da, örgütlü şekilde seslerini duyuruyorlar. O sese kulak vermeli…

Çekçekleriyle çöp toplayanlar ile uluslararası ölçekte büyük bir piyasa arasında bağ kurabiliyor musunuz? Bir tarafta kocaman rakamların döndüğü, takım elbiselerle kravatlı erkeklerin ve stilettolu kadınların son derece stresli bir ofis ortamında yaptığı işler, diğer tarafta çekçekini kaldırmakta bile zorlanan üstü pislenmiş bir çocuğu yan yana getirin.

Çünkü yaptıkları iş kocaman bir zincir. Öyle bir zincir ki, bazen valilik ve kaymakamlıkların istihbaratla işbirliği halinde çöpten “bilgi” çıkarmasına ve bizleri 6 yıl önceki gibi gar önünde bombalarla öldürecek kişileri değil, ama rant ve karın talan ve sömürüye dayalı birikiminden oluşan sistem karşıtlarını senelerce hapse tıkmasına kadar varıyor. Depoda toplanan çöpten materyaller, aracılar.

Çöpler, Türkiye’de ayrıştırılmadan evlerden çıktığı andan itibaren, çöp toplayıcılar devreye girer. Çöpün içindeki kağıt, metal gibi geri dönüşüm için piyasa değeri olan materyallerisokak-sokak gezip toplarlar ve depoya götürürler.

Depodan getirdikleri çöp kadar para alarak yaşamaya çalışırlar. Çok düşük rakamlar ve kötü koşullarda yapılan bir iş olduğu için, sadece toplumun en alt katmanında, sınıfın en kötü işlere razı olan kesimi bu işleri yapar.

Kim en son göçmüşse kente, o kesim o işe talip olur. Afgan mülteciler mesela uzun zamandır gördüklerimiz arasında.

Çöp toplayanların en sık şikayet ettiği konu, mesela metal toplayanlar için ise, değeri dünya metal piyasasında belirlenen değere göre kazandıkları paranın sürekli değişmesi değil sadece; zabıta tarafından çekçeklerine el konması olduğu sıkça gündeme yansıyor.

Zira belediye, belirli bir bölgenin çöp toplama işini birine ihale ettiyse, hangi çekçekin oraya gireceği bir gündem haline geliyor. Hatta öyle ihaleler yapılıyor ki, belediyelerin zabıtalarından polisin ablukasına kadar, her tür şiddet devreye kolayca giriyor.

Çünkü aracılar için ve uluslararası zincirin büyük şirketlere uzanan kısmında bu iş çok karlı. Sömürü ve risk arttıkça kar daha da büyüyor, hep gördüğümüz gibi.
Türkiye’nin çöple ilişkisi sadece çöp toplayıcılar etrafında dönmüyor. Kaba bir tabirle, dünyanın batısından doğusuna doğru atık piyasası var.

Türkiye gibi doğanın sermaye tarafından talan edilmesi karşısında yasaları uygulanmayan ve hukuku doğa savunucularına silah olarak kullanılan ülkelerde çöp ithalatı konusunda rekorlar kırılıyor.

Büyük bir tartışma konusu olan plastik atıkların ithal edilmesi yasağı bile sadece 2 ay dayanabildi. Türkiye’nin yeşil alanları ve yeraltı sularında sadece Türkiye’de üretilen değil, dünyada üretilip büyük rakamlara satın alınan çöplerin de katkısı bulunuyor.

Kağıt ve metal atık materyallerden farklı olarak, plastik çöp atıkların yüzde 20’sinden azı dönüştürülebiliyor, geri kalanı ise dünyanın küresel çapta tahribatını hızlandırıyor.
Terörist olma sırasının öğrencilere mi, kebapçılara mı, yoksa çöp toplayıcılara mı kime geldiği tartışıladursun, Türkiye’nin önünde kocaman bir kriz gündemi var.

Dünyanın içinde olduğu bu ara dönemde (interregnum), Türkiye’nin işsizlik, borçluluk, enflasyon, yaşam pahalılığı, kira artışları, vb sorunlarının bütünselliği bizi büyük bir ekonomik kriz tanımlamasına götürüyor.

Türkiye, “sıcak para” denilen kaynakların aktığı dönemi çoktan geride bıraktı. Şimdi bu krizi ve dolayımıyla oluşan yönetememe halini örten çatışma gündemleri ile daha fazla baskıdan başka elinde bir şey kalmadı. Bu yüzden seçimlerin kanlı geçebileceğine dair tehditleri duymaya başladık bile. Çöpün bile parasal olarak realize edildiği kapitalist dünyanın gerçeği.

Çekçekleriyle çalışan işçi sınıfının en alt katmanı bugün, değeri küresel borsalarda belirlenen materyalin fiyatına göre gece aç veya tok uyuyor olsa da, aynı dili konuşmuyor, veya sokaklarda görünmezmiş gibi hissediyor olsa da, örgütlü şekilde seslerini duyuruyorlar. O sese kulak vermeli…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.