Dağ halkının zulüm karşısında direnişi!

Elif KAYA yazdı —

  • Açlığa, yokluğa, yerinden- yurdundan sürgüne rağmen Mexmûr halkı hiçbir zaman direnişten vazgeçmedi. Bu yüzden Mexmûrludur. Direnişçidir. Özgürlük arayışçısıdır. Direnişi tüm insanlık adınadır.

Kürt halkı, onurlu yaşamı geliştirmenin temel ilkesi olarak zalime karşı boyun eğmemeyi hep esas aldı. Kürt gençleri sokaklarda satırlarla kovalanırken, insanlar ensesinde kurşun yemenin tedirginliği ile dolaşırken; yılmadılar, zulme karşı direndiler. Ne resmi ne paramiliter özel savaş örgütlerine boyun eğdiler. Kürt halkı bu direnişiyle zalimleri tarihin çöp sepetine göndermeyi başardı. 2000 yılında işi biten Hizbullah’ın fişi çekilip, örgüt elemanları tutuklanmaya başladığında, Batı basını “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” diye o zaman başlık atmıştı.

AKP, Kürt özgürlük mücadelesine karşı başarısızlığını aşmak için Hizbullah’ı tarihin çöp sepetinden çıkarıp, meclise taşıyarak, iktidarda kalmanın arayışında. Dört vekili kendi listelerinden gösterip meclise aldı. Kuşkusuz AKP’nin Hizbullah’ı meclise taşımasının amacı sadece seçim kazanmakla sınırlı değildir. Geçmişinde sayısız insanın katledilmesinde yer alan örgüt elemanlarının hapisten salınmasının, bir kısmının meclise taşınmasının daha kapsamlı bir amacı vardır. Bu seçim arifesinde hem Yeniden Refah Partisi hem Hüdapar yetkililerinin kadın ve aileye ilişkin ifade ettikleri, gelecekte uygulanacak kadın düşmanı politikalara işarettir.

Gonca Kuriş gibi İslami kimliğiyle bilinen bir kadını domuz bağlarıyla bağlayıp işkence eden bu zihniyetin meclis çatısı altında tüm kadınlar için nasıl bir tehlike oluşturacağını tahmin etmek zor değil. İstanbul Sözleşmesi ve kadına karşı şiddeti önleyen 6284 sayılı yasaya karşı durduklarını ifade ederek, kadınlar için nasıl bir yaşam öngördüklerini ortaya koyuyorlar. “Kadın annedir, eştir” yani kişilik hakları olan bir birey değil, bir erkekle tanımlanıp ifade edilebilecek bir eklentidir, deniliyor. Yine programlarında yer alan “yalnız kadınların sahiplenilmesi” ve bu temelde yasal düzenlemelerin çıkarılacağının ifade edilmesi kadın özgürlük mücadelesine nasıl bir tehdit olduğunu gösteriyor. Bunların sadece söylemle sınırlı kalmayacağını, bu kurallara uymayan kadınların şeriat yöntemi denilerek şiddetle karşı karşıya bırakılacağını geçmiş dönem pratiklerinden çok iyi biliyoruz. Geçmişte başını kapatmadığı için genç kızların yüzüne kezzap mı dökülmedi, özgürlük arayışında olan kız çocuklarının kafası satırla mı parçalanmadı? Oldu. Hem de çok eski bir tarihte değil. Katilleri özel aflarla daha birkaç hafta önce salıverildi. Bu nedenle 28 Mayıs seçimleri yaşanan benzer acıları yaşamamak için son derece önemlidir.

Ne de olsa Süleyman Soylu seçim sonrası olabilecekleri kamuoyuna deklere etti. “Sınırlarımızda Kürtlerin ve ABD‘nin varlığını istemiyoruz” dedi. Kürtlerin varlığını istememek ne anlama geliyor? Peki, sınırdakini istemiyorsun ama Türkiye sınırları içindeki Kürtler ne olacak? Soylu faşizmin beyniyle düşünüp, diliyle konuştuğundan savaşı derinleştirmeyi planladıklarını haber veriyor. Kürtleri, çocuğundan yaşlısına düşman olarak görülüyor.

Irak hükümetinin Mexmûr kampını tel örgüyle çevirip, cezaevine dönüştürme girişimi de Türk devletinin baskılarının bir sonucudur. Çünkü Türk devleti dünyanın neresinde olursa olsun irade olabilen, onurlu bir Kürt olsun istemiyor. Bunun için devletin tüm olanak ve imkanlarını savaşa seferber etmiş durumda.

Bilindiği gibi Mexmûr ’da yaşayan halk, Türk devletinin baskı ve zulmünden kaçıp Botan bölgesinden buraya göç eden insanlardan oluşuyor. Daha önce pek çok kamp dolaşan halk, 1998 yılında o dönem Saddam yönetiminde olan Mexmûr  bölgesine gelip yerleşir.

Dağ halkının yaşamayı başaramayacağı denilen çöl koşullarında, mücadele ederek yerleştikleri yeri yaşam alanına çevirirler. Kendi meclisini, yönetimini, eğitim sistemini, ekonomisini, savunmasını geliştirip, demokratik temelde nasıl bir yaşam olacağının iyi örneklerinden birini ortaya koyarlar. Zulmünden kaçan halk burada da Türk devletinin zulmüyle karşı karşıya kalır. Bir yandan KDP’nin 2019 yılından bu yana uyguladığı ambargo, diğer yandan Türk devletinin hava saldırılarıyla mücadele etmek durumunda kalırlar. En son Irak devletinin kampın etrafına tel çekme girişimiyle sindirme politikalarına yeni bir tanesi daha eklenir.

Ancak unutulan şey Mexmûr halkının hiçbir zaman zulme boyun eğmediği gerçeğidir. Açlığa, yokluğa, yerinden- yurdundan sürgüne rağmen Mexmûr halkı hiçbir zaman direnişten vazgeçmedi. Bu yüzden Mexmûrludur. Direnişçidir. Özgürlük arayışçısıdır. Direnişi tüm insanlık adınadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.