Darbe mekaniği işliyor

Tuncer Bakırhan

Tuncer Bakırhan

  • Yargıtay 3. Ceza Dairesi, tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay hakkında “ihlal kararı” veren Anayasa Mahkemesi (AYM) üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.
  • Türk Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın danışmanları, Adalet Bakanı ve MHP yönetimi, suç duyurusunu savundu. Muhalefet partileri, barolar ve hukuk otoriteleri, tepki gösterdi. 
  • HEDEP Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, 3. Ceza Dairesi’nin kendisini AYM ve Türkiye Meclisi üzerinde görmesinin, yargı eliyle siyasi darbe yapma amacının açık göstergesi olduğunu vurguladı. 

HEDEP Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, kürtlere karşı yeniden savaşın ilan edildiği 2015’ten sonra adım adım bir anayasasızlaşma sürecinin yaşandığını; Yargıtay 3.Ceza Dairesi ve Yargıtay Başsavcılığının Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ve tehdit etmesinin, Nisan 2015’ten beri fiili bir OHAL rejimine dönüşen Türkiye’nin darbe mekaniği üreten otoriterliği içinde yeni bir darbeye teşebbüs olduğunu söyledi. 

AYM, cezaevinde olan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında yapısal inceleme yaparak, hak ihlali kararı verdi, kararın derhal uygulanması için yerel mahkemeye gönderdi. Yerel mahkeme ise karar vermeyerek, dosyayı Yargıtay’a iletti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz günlerde Atalay’ın dosyası hakkında hazırlanan mütalaada, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağını iddia etti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise kararını dün verdi ve ihlal kararına direndi; AYM kararının hukuki değer ve geçerliliğinin olmadığını savundu. Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk, üye hakimler Hakan Yüksel, Mustafa Doğru, Şerafettin Saka ve Mustafa Karayıldız’ın imzasının yer aldığı kararda, dosyanın yeniden İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına sunulmasına karar verildi. Daire, oy birliğiyle aldığı kararda, Atalay’ın cezasının onanmasıyla hükmünün kesinleştiğini ve AYM’nin aldığı “hak ihlali kararına uyulmaması” gerektiğini belirtti. Yargıtay, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda inceleme yetkisinin bulunmadığını, hükümlü Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin de Türkiye Meclisi Başkanlığına gönderilmesine hükmetti.

Daire, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda da inceleme yetkisi bulunmadığını savunarak, “Kendisinin daha önceden yargısal aktivizm sonucu vermiş olduğu ve kamuoyunda üniversitelere başörtü yasağı olarak bilinen, bizce de kabul görmeyen bir kararını gerekçe göstermesi tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş ve bir ironi olarak değerlendirilmiştir” dedi. AYM’nin “yargısal aktivizim” yaparak, görev ve yetkilerini, Anayasa ve kanunlardan üstün görmek suretiyle bir nevi Anayasa'yı uygulanamaz hale getirdiği iddia edilen kararda, meşruiyeti sorgulandı. Daire, “Anayasa hükümlerini ihlal eden ve kendisine verilen yetki sınırlarını yasal olmayacak şekilde aşarak hak ihlalinin kabulü yönünde oy kullanan ilgili Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına” karar verdi. 

Saray ve MHP savundu

Yaşanan hukuk skandalına ilişkin AKP'li bazı isimler temkinli ve eleştirel imalarda bulundu, ancak Erdoğan’ın danışmanları ve MHP yönetim savundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu işlerle ilgilenen TKP’den devşirme danışmanı Mehmet Uçum, “Anayasa Mahkemesi mahkumiyeti olan milletvekillerinin dokunulmazlığına ilişkin verdiği kararlarda ısrarla Anayasa'yı tanımıyor. AYM'nin bu konuda verdiği kararlar tam bir yargısal aktivizm örneğidir. Yargıtay'ın AYM ihlal kararına uymama kararı gerekçeleriyle doğrudur. Suç duyurusu meselesi ise Milli Yargıya karşı saldırıların çok büyük bir birikim oluşturması sebebiyle reaksiyoner bir tavırdır. Yargıtay'ın kararı ayrıca turnusoldur, kim Milli Yargıdan yana kim değil belli olur. Türkiye, Milli Yargısını batıcı ve neo liberal yargı anlayışlarına karşı sonuna kadar savunacaktır, kimsenin bundan şüphesi olmasın” dedi. 

Adalet Bakanı ve MHP yönetiminden Fethi Yıldız da bu yönde görüş belirtti. AKP’li Abdulhamit Gül ve Faruk Çelik gibi isimler ise eleştirdi. 

79 baroyla 100 bine yakın avukatı temsil eden Türkiye Barolar Birliği, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin AYM'ye direnişini "Anayasal düzene karşı açık bir başkaldırı" olarak niteledi ve olağanüstü gündemle toplanma kararı aldı. Dün sabah olağanüstü toplanan Barolar Birliği, “Yargıtay Daire Üyeleri bakımından 'görevden el çektirmeye davet' yaptırımının uygulanması için Yargıtay Yüksek Disiplin Kurulu’na gerekli başvuru yapılacak” dedi. 

Anayasızlaşma dönemi

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Yargıtay’ın AYM’nin Can Atalay kararını tanımaması ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasına ilişkin HDP Genel Merkezi’nde toplanan Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sonrasında açıklama yaptı. Türkiye’nin hukuk ve siyaset tarihinde darbe mekaniğinin en canlı olduğu bir dönemden geçtiğina; Anayasa’nın AKP-MHP ittifakı tarafından askıya alındığı bu dönemde, tarihte görülmediği kadar yargıda kadrolaşmanın olduğu ve kuvvetler birliğinin esas alındığı gerçeğine işaret eden Bakırhan, 2015’ten sonra adım adım bir anayasasızlaşma sürecinin yaşandığını söyledi. 

Yargı eliyle siyasi darbe

Anayasa’nın 153. maddesine işaret eden Bakırhan, “Buna rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin kendisini Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye Meclisi ve Türkiye halklarının üzerinde görmesi, yargı eliyle siyasi darbe yapma amacının açık göstergesidir. Yargıtay 3.Ceza Dairesi ve Yargıtay Başsavcılığının Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması ve mahkeme üyelerini tehdit etmesi, Nisan 2015’ten beri fiili bir OHAL rejimine dönüşen Türkiye’nin darbe mekaniği üreten otoriterliği içinde yeni bir darbeye teşebbüstür” dedi.

Bu aşamaya gelen kadar

Türkiye’de yargı eliyle siyasete müdahalenin zemininin iktidar tarafından güçlendirildiğini belirten Bakırhan, şöyle devam etti: “İktidar ortağı Bahçeli’nin her hafta HDP’nin kapatılması başta olmak üzere birçok konuda Anayasa Mahkemesi’ni hedef göstermesi bu yargı darbesinin yolunu açan söylemlerini oluşturmuştur. Yargıda milliyetçi, ırkçı, ulusalcı, iktidar güdümlü kadrolaşma ve bu kadroların cesaretlendirilmesi, bugünkü hukuk faciasının gerekçesidir. Açıktır ki, ortaya çıkan bu hukuk faciasının baş sorumlusu AKP-MHP ittifakıdır. Bu ittifak, hukuk ve adaleti çıkarları uğruna ortadan kaldırmıştır. Dün yapılan suç duyurusuyla dünya hukuk tarihinin kara sayfalarına bir hukuk faciası daha eklenmiştir.

Tek tek sıraladı

HDP’nin kapatma davasında hukuk dışına çıkan, AİHM’in emsal kararlarını tanımayan ve kapatma davasını siyasi bir şova dönüştüren Yargıtay’ın siyasi iktidar ve ortağı tarafından cesaretlendirilmesi, dünkü hukuk faciasının ön habercisiydi. Binlerce siyasetçi arkadaşımıza verilen adaletsiz ve hukuksuz cezaları onayan, bu cezaları onadıkça siyasi iktidar tarafından sırtı sıvazlanan Yargıtay, 7 yıllık tutukluluk süresini dolduran siyasetçi arkadaşlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Leyla Güven şahsında onlarca arkadaşımızı ısrarla rehin tutmaktadır. Yargıtay’ı darbe teşebbüsüne iten ve cesaretlendiren AKP - MHP iktidarının kendisidir. İktidarın küçük ortağı yemiyor içmiyor ‘Anayasa Mahkemesi kapatılmalı’ diyor. Kimse ona ‘Senin yaptığın Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüstür!’ demiyor. Oysa bu ifadeler, faşist, popülist bir rejim tesis edeceğiz, demenin itirafıydı.

Kimse güvende değil

Kobanê Kumpas Davası gibi Kürt ve muhalif siyasetçilere, Kürt gazetecilere, Kürt kadın aktivistlere, halkın hakkını savunan avukatlara, insan hakları savunucularına, aydın ve yazarlara ve elbette Gezi protestocularına yönelik açılan davalarda ‘faşizmin hukuku’ diye niteleyebileceğimiz anlayışın bir kez daha kendisini dışa vurduğunu gördük. Bu anlayış, yurttaşları ‘hakkın öznesi’ olarak değil, bir düşman olarak görüyor. Nitekim bu zihniyet, dün aleni bir biçimde, darbeye teşebbüs etmiştir. Hukukun en üst kurumuna bu kadar rahat tehdit varsa kimse güvende değil. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya dönük bu kadar açık ve rahat ifadelerde bulunmak, aslında topluma savaş açmaktır. Toplumu kökten yok saymaktır. Bu darbeci dile, zihniyete, bu darbeci şovenizme ‘dur’ denilmelidir. İktidar, dokunduğu her şeyi çürüten, yozlaştıran bir konumdadır. 

Asıl suçlu sizsiniz!

Siyasi iktidarı defalarca uyardık. Darbe mekaniğinden siyasi çıkar elde etme tutumunun Türkiye halklarına kötülükten başka bir şey getirmeyeceğini defalarca ifade ettik. Demokratik siyaset ve uzlaşı kanallarının kapatıldığı bir dönemde yargı skandallarının ortaya çıktığı, çetelerin ülkenin başına bela olduğu, yolsuzluk ve hırsızlığın olağanlaştığı, siyasi ve ekonomik krizlerin Türkiye halklarını sarmaladığı gerçeğine defalarca işaret ettik. İktidar, tüm uyarılarımıza rağmen ele geçirdiği vesayet kurumlarını ve bu kurumlarda kadrolaşan iktidara bağlı milliyetçi, ırkçı, ulusalcı klikleri canhıraş şekilde sahiplenmeye devam ediyor.  Erdoğan, ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum ’ demedi mi? Bahçeli ‘Anayasa Mahkemesi derhal kapatılmalıdır’ demedi mi? Yerel mahkemeler defalarca ‘Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyoruz’ demedi mi? Yargıtay ‘Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorum’ demedi mi? Oysa anayasal düzeni değiştiren sizsiniz. Sizler; binlerce siyasi tutsağı uyduruk delillerle ‘Anayasal düzeni değiştirmekle’ suçladınız. Oysa asıl suçlu sizsiniz siz.

Artık tuz kokmuştur

Geldiğimiz noktada artık tuz kokmuştur. Anayasa’yı ortadan kaldırma süreci, özü itibarıyla Türkiye’de demokratik siyaseti ve hak aramayı kapatma sürecidir. Yargıtay, anayasal düzene açık şekilde başkaldırmıştır. Yargıtay’ın bu tutumu biz demokrasiye inanmıyoruz, anayasal düzeni reddediyoruz, demenin itirafıdır. Bu başkaldırı ve darbe teşebbüsüne karşı AİHM ve AYM kararlarının bir an önce uygulanması gerekiyor. Bu durumun gelişmediği her an, istikrarsızlık ve kurumsal çürüme derinleşecektir. 

Darbeci zihniyeti tanırız

HEP’ten HEDEP’e siyasi geleneğimiz boyunca darbe mekaniği ve yargının siyasi darbelerinin en yakın tanığı ve mağduru biz olduk. Bu darbeci zihniyeti çok iyi bilir, tanırız. Bu zihniyetin ancak demokrasiden, insan haklarından, barıştan yana olan siyasal ve toplumsal muhalefetin birlikte ve güçlü mücadelesiyle yenileceğini de biliyoruz. Darbenin panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla adalet ve özgürlüktür. Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay kararı derhal uygulanmalı. Hapishanelerdeki tüm siyasi tutsaklar derhal serbest bırakılmalıdır.

Meclis tutum alsın

Gelin hep birlikte, yargının siyasi darbelerine, hukuksuzluklara ve kurumsal çürümeye son verelim. Hukuk sistemini, Anayasa ve yasaları yeniden ele alıp adalet, demokrasi ve barışı tesis edelim. Cumhuriyeti demokratikleştirip darbeci anlayışlardan sonsuza dek kurtaralım . Meclis’i ve Meclis Başkanlığını bu darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz.” ANKARA

 

*****

Hukukçular ne dedi?

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasa Mahkemesi'nin kararına uymaması ve AYM üyeleri için suç duyurusunda bulunmasına hukukçular tepki gösterdi.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz: Üst mahkemeler arasında hiyerarşi değil, yetki ve görev ayrımı vardır. Yargıtay temyiz mahkemesidir ve asla Anayasa Mahkemesinin üstünde yer almaz.

Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu: Yargıtay AYM üyeleri için suç duyurusunda bulunarak Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü ilkesine karşı çıkmıştır. Anayasal düzeni tanımadığı görüntüsü yaratmıştır.

Anayasa hukukçusu Doç. Dr. Tolga Şirin: AYM üyeleri, görevleriyle ilgili suçlardan ötürü AYM’de yargılanır. AYM kararında azınlıkta kalan üyeler, çoğunlukta kalan üyeleri yargılasın istiyorlar.

Anayasa hukukçusu Dr. Serkan Köybaşı: Bu kararı alan yargıçlar görevi kötüye kullanma ve Anayasa'yı fiilen yürürlükten kaldırma (darbe) suçundan yargılanmalı ve en ağır cezayı almalı. Bunun olmaması Türkiye'de bir anayasanın olmadığı ve Türkiye'nin artık bir çadır devletine dönüştüğü anlamına gelir.

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan: AYM bir karar verdikten sonra bağlayıcılığı tartışmasızdır ve mutlak suretle uyulması gerekiyor. 

Prof. Dr. Adem Sözüer: Aslında Anayasa Mahkemesi bir anlamda kapatılmıştır. Fonksiyonları felç edilmiştir. Türkiye'de acaba hukuku temelinden sarsacak daha büyük ne olabilir? 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.