Değişim ve devrimin altın kuralı

Zozan SİMA yazdı —

  • Değişimin kendini dayattığı eşiği fark etmeyenler, aynı yollarla farklı yerlere varacaklarını sananlar, dogmatik inançlara tutunmayı tutarlılık belleyenler dönüşümü dehşet duygusu ile deneyimler. 
  • Rêber Apo, değişim ve devrimin altın kuralını  şöyle yazmıştı “Tarih ve geleneği ne kadar doğru biliyorsan, günümüzü ve geleceği, bu tarihi içselleştirdiğinde üstüne ekleyeceğin kadar değiştirebilir, dönüştürebilirsin”.

PKK’nin 12. Kongresi, yurtsever Kürt halkımızda, enternasyonalist dostlarda, PKK’nin kadrolarında birçok duyguyu iç içe yaşamaya yol açtı. Kelimenin gerçek anlamıyla duygularımız çok kolektif ve politik içerikte. Bıçak sırtında yürür, sırtında yumurta küfesi taşır tarzda adımlarla yürütülen bir süreçte her şeye rağmen Kongre’nin başarı ile sonuçlanması sevindirici. Deniz, Mahir, Hüseyin’in idam sehpasındaki son sözlerinin anısına ve Rêber Apo’ya dönük ilk komplonun yıldönümü 6 Mayıs’ın seçilmesi anlamlı. Son elli yıla damgasına vuran PKK adına faaliyetlerin sonlanmasının yarattığı hüzün ve kurucu önder kadrolarından Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un şehadetinin acısını hissettik.

PKK ile kendini bulmuş, inşa etmiş, varlığını böylesine PKK ile bütünleştirmiş olanlar için 12. Kongre’yi duygusal bir atmosferde karşılamak anlaşılırdır. Hazırlıksız ve şok olunan bir durum söz konusu değil. Çünkü bu yeni bir tartışma değil. Ama PKK kültürü, PKK ruhu, PKK’nin yarattığı değerlerin bürüneceği formlar, yapacağı başlangıçların rotasına dair bir merak duygusu var herkeste. Hata yapmaya, yetersiz yoldaşlığa, sahte dostluğa geçit verme lüksümüzün olmadığı, tarihin derslerini unutmadan, ama değişime korku ve kaygı ile yaklaşmadan devam edebilme gücü ve iradesini yaratabilme sorumluluğu var omuzlarımızda

Duyguları da alışkanlıklar gibi yaşıyoruz çoğu zaman. Kalıplaşmış reflekslerle ve hislerle sürekli aynı tepkileri vermemize yol açan durum duygusal alışkanlıklarımız. Öyle ki, çok sık tekrarlanan duygular zamanla mizacımıza, kişiliğimize dönüşüyor. Paradigma değişimi olaylara bakışımızı, düşünce biçimimizi etkilediği kadar duygularımızı da dönüştürüyor. Fakat duyguların dönüşümü çoğu zaman daha zor. Düşüncede ikna olduğumuz halde yaşamımızda duygularımıza söz geçiremediğimiz anlar az değil. Rêber Apo kendi şahsında ve önderlik ettiği harekette duyguların politikleşmesini bu nedenle temel bir yaşamsal ders olarak benimsedi ve benimsetti. Tarihin en zorlu eşiklerinde provokasyonlar, sabotaj ve komplolar, en fazla da korku, kaygı, öfke ve acıyı yönlendiren özel savaş politikaları ile yürütüldü. Onlara karşı donanımlı olmadan, ilkelerden taviz vermeyen ama politik esnekliği elden bırakmayan tarzı bir arada yürütemeyiz.

Değişimin kendini dayattığı eşiği fark etmeyenler, aynı yollarla farklı yerlere varacaklarını sananlar, dogmatik inançlara tutunmayı tutarlılık belleyenler dönüşümü dehşet duygusu ile deneyimler. Tutundukları son dal kırılacak, dalından kopan yaprak misali savrulacaklarını sanırlar. Oysa köklerle bağlarını güçlü kuranlar savrulmadan, yabancılaşmadan, yozlaşmadan dönüşümü başarabilirler. Rüzgara, fırtınalara dayanabilirler.

PKK geleneği kapitalizmin soldan mezhebine dönüşen reel sosyalizmi, katliamlarla sonuçlanan 28 isyanın tıkanmalarını aşarak bugünlere geldi. Ne ironiktir ki, bu sürece en fazla karşı çıkanlar o çıkmaz yollarda yürümeyi keramet sayıyorlar. Bir kısmı iktidarcı, özel savaşın işbirlikçisi olarak bunu bilinçli bir biçimde yaparken, bir kısmı ise aşamadıkları dogmatizmle karşı çıkıyorlar gelişen sürece. Bir dış güce dayalı, devletler arasındaki dengelerden faydalanan bir ulus-devletçik ya da devleti yıkarak, devletin içine girdiği krizde iktidar değişimini devrim diye belleyenlerden çıkıyor en olumsuz sesler. Dönüşüm ve yeni başlangıcı bir teslimiyet, kıyamet ve bitiş süreci diye lanse ederek sürecin öncülerini, eylem gücünü gaflete sürükleme amacı taşıyorlar. Bunlar sayı olarak az olsa da sesleri çok çıksın diye olanak ve imkan yaratılanlardır. Sürecin asıl aktörlerinin bu farkındalıkla zihinlerini, gönüllerini, eylemlerini özel savaşın etkilerine karşı savunmalı kılmaları gerekir.

Rêber Apo yeni paradigmayı tanımladığı Atina Savunması’nda değişim ve devrimin altın kuralını büyük harflerle şöyle yazmıştı “TARİH VE GELENEĞİ NE KADAR DOĞRU BİLİYORSAN, GÜNÜMÜZÜ VE GELECEĞİ, BU TARİHİ İÇSELLEŞTİRDİĞİNDE ÜSTÜNE EKLEYECEĞİN KADAR DEĞİŞTİREBİLİR, DÖNÜŞTÜREBİLİRSİN”. Geleneğin üzerine ekleyeceklerimizin üzerine özenle yoğunlaşmamız gereken bir dönemdeyiz. PKK bir gelenek ve kültüre dönüşmenin özgüveni ile değişime adım atıyor. Geleneği karşısına alarak, onu yıkarak varlığını sürdürebilmiş, kalıcılaşmış ve kültüre dönüşmüş hareket, düşünce ve örgüt yoktur. Geleneği bilmek, tanımak, saygı duymak ancak dönüşmesi gerekeni sosyal bilimin kılavuzluğunda dönüştürmek 21.yy devrimlerini kalıcı kılacak yegane formüldür. Rêber Apo’nun gerçekleştirmek istediği budur: Bereketli Hilal’de kadın renginde gerçekleşen ilk devrimin on bin yıllık geleneğini sosyalizmin mirası ile buluşturmak. Bu yüzden demokratik sosyalizm kadın öncülüğünde, Ortadoğu toplumlarının geleneği üzerinden ve Kürdistani renkleri ile somutlaşacaktır. PKK geleneğinin inşa etmekte olduğu demokratik sosyalizm; kadın devriminin, Ortadoğu devriminin, demokratik İslam kültürünün, ekolojik toplumun, devletsiz ve iktidarsız örgütlenme zemininde yeşerecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.