Jin Jiyan Azadî fırtınası 

Zozan SİMA yazdı —

  • Jîna şahsında kadınlara, Kürtlere, sisteme karşı çıkanlara verilmek istenen gözdağı geri tepti ve sistem karşıtı mücadele için yeni bir kıvılcım parladı. En anlamlısı ise İran ve özellikle de Rojhilat Kürdistan’ında kadın erkek herkesin hep bir ağızdan Kürtçe ve Farsça haykırdıkları ‘jin-jiyan-azadi ve zen-zendegi-azadi’ sloganlarıydı.

Türbanın altından görünen saçlarını gerekçe yaparak kendine ahlak polisi (göşte erşad) diyen ahlaksızlar gencecik bir Kürt kadını Jîna Mahsa Amînî’yi döverek katletti. Kadınların saçları çağlar boyunca onları kutsal kılan özelliklerinden sayılmış. Güzelliğin, heybetin, büyünün kaynağı olmuş. Yaresan Kürtlerde hala en büyük yeminlerden biri ‘li ser biskê dayk’ (annenin örükleri üzerine) biçimindedir. Rengarenk boncuk ve süslerle, örük ve topuzlarla, kofi ve başlıklarla her kültürde kadınların dışa yansıyan güzelliğinin ifadesi olmuş saçlar. 
 
Egemen erkekliğin karşı devrimi ardından kadına ait değerler, kadının bedeni lanetlendiği gibi saçlar korku kaynağı haline getirilmiş. Erkeklerin şehvet duygularını uyandırdığı gerekçesiyle kazıtılması, kapatılması dayatılmış. Saçların arasında şeytanın saklı olduğunu dile getiren Hristiyanlık, kadınların saçlarını örtmesi yada tıraş etmesini salık veren Yahudilik bunu dini kanun haline getirmiş. Artık bu inançların mensupları bu kuralı o kadar katı uygulamamaktadır. Somut olarak saçların kapatılmasına dair bir ayet olmamasına rağmen İslami gelenek adı altında kadınların saçlarını kapatması dayatması ise İran molla rejimi, Afganistan Taliban gericiliği, DAİŞ ve AKP faşizmi gibi gerici rejimler tarafından sürdürülmektedir. Zorla yada teşvik ederek, inandırarak ya da mecbur bırakarak, yakın dönemde de bir moda sektörü haline getirilerek kadın bedenine dönük tahakkümün veçhelerinden biri haline getirilmiştir tesettür, hicap, niqap yada türban. Sorun saçın ve bedenin kapatılmasının ötesinde kadınların kölelik statülerinin, boyun eğdirilmelerinin sağlanmasının sembolü olmasıdır. Kadınların bedenleri üzerindeki hükümranlık sadece saçların, yüzün, gözlerin, bedenin belirgin kısımlarının kapatılması ile sınırlı değil. Ona şekil verilmesinde, kesilip biçilmesinde, zayıflatılıp-şişmanlatılmasında, boyatılmasına kadar geniş bir yelpazede şekilleniyor. Kadınların kapatılması da bedenlerini teşhir etmeye teşvik edilmeleri de aynı politikanın farklı biçimleri. 
 
Kadınlar ağır acılar yaşadıklarında örüklerini keserler birçok kültürde. Êzîdîlerde bu gelenek hala yaşamaktadır. Fermanın ardından ölen, şehit düşenlerin mezarları üzerine onların sevdikleri örüklerini asarak ifade ettiler acılarını. Kürdistan’da ve Ortadoğu’nun birçok ülkesinde, İran’da da bu gelenek hala canlıdır. Şerefname de buna dair bir çok hikaye yer alır. Jîna’nın ardından gözyaşları içinde yüzlerce kadın saçlarını kesip videolarını yayınladılar. Efsanelerde, masallarda yada toplumsal yaşamda ölen oğulları, sevdikleri ardından saç kesen kadınlar bu kez çürümüş rejimin uygulamalarına direnen bir kadının anısına bir eylem olarak kestiler saçlarını. Hastane çalışanlarının gözyaşlarıyla cenazenin üzerine bıraktığı güller, mezarına boylu boyunca uzanan ve başında Kürtçe ağıt yakan annesi o acıyı ve öfkeyi daha da büyüttü. 
 
İran molla rejiminin çürümüş zihniyeti zaten son dönemde kadınlara karşı yeni bir hamle başlatmıştı. Egemen erkek söyleminin binlerce yıllık retoriği olan dünyanın kötü gidişatını kadınların açık giyinmesi, çalışması ve erkek denetiminden çıkmasına bağlayan fetvalar yayınlayarak bu katliamlarına zeminini hazırlamışlardı. Fakat Jîna şahsında kadınlara, Kürtlere, sisteme karşı çıkanlara verilmek istenen gözdağı geri tepti ve sistem karşıtı mücadele için yeni bir kıvılcım parladı. En anlamlısı ise İran ve özellikle de Rojhilat Kurdistan’ında kadın erkek herkesin hep bir ağızdan Kürtçe ve Farsça haykırdıkları ‘jin-jiyan-azadî ve zen-zendegi-azadi’ sloganlarıydı. 
 
Devrimin sihirli formülü haline gelmiş bu söz Kürdistan devriminin bir kadın devrimi karakterinde gelişmesini sağlayan Reber Apo’nun sözüydü. 2013 yılında kadın hareketine yazdığı mektupta Reber Apo bunu ‘jin-jiyan-azadî sihirli formülünü öğretmeye ve temsil etmeye devam etmelisiniz’ sözleri ile kadın devriminin tüm Ortadoğu’ya yayılması gereğini ifade etmişti. O sihirli formülün büyüsünün ne kadar etkili olduğunu bu eylemler bir kez daha göstermiş oluyor. Fakat bu eylemlerin rejimin ağır yönelimleri ile bir kez daha katliamlarla, idamlarla, tutuklamalarla bastırılmaması için süreklileşen, örgütlenen, ittifaklar oluşturan bir sürece evirilmesine ihtiyaç var. Şimdiye kadar sistem karşıtı mücadeledeki temel yetersizlik ‘dışarıdan’ bir kurtarıcı bekleme ve halkların ortak mücadelesine dönüşmemesiydi. Afganistan, Irak, Suriye örneklerinde o ‘dış kurtarıcı’nın gerici rejim ve sistemlerle nasıl uzlaştığına tüm dünya tanık oldu. Bu nedenle Rojava’da başlayıp Kuzey ve Doğu Suriye’ye yayılan direniş İran ve Doğu Kürdistan’daki mücadele için de özgücüne dayanan devrimci mücadele için yol gösterici olmalıdır. Jin-jiyan-azadî rüzgarı gericiliğin kapkara bulutlarını dağıtan bir fırtınaya dönüşerek başta kadınlar, Kürtler olmak üzere molla rejiminin zulmettiği tüm kesimlerin intikamını almalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.