Devlet böyle kalmasını istiyor

  • 25 yıldır haksız yere cezaevinde tutulan 83 yaşındaki Mehmet Emin Özkan’ın avukatı Serdar Çelebi, ”Devletin karanlık güçleri tarafından bir şekilde komplo ile Özkan bu olayın faili olarak ceza aldığı için böyle kalması isteniyor”  dedi.

Devlet içinde 15 Temmuz’da yaşanan çatışma sonrası tasfiye edilen Fethullah Gülen Grubu’ndan olduğu anlaşılan ve eski istihbaratçı olduğunu öne süren bir kişi, Twitter üzerinde ‘poliseskisi’ olarak paylaşımlar yapıyor. Eski istihbaratçı, Lice’de yapılan katliam ve Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi ile eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un buna dahli konusunda derlediği bilgileri, Twitter’da paylaştıktan sonra Yeni Yaşam gazetesine de anlattı. Eski istihbaratçı, 1993’te Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a yönelik suikast ile başlayan Lice katliamının, dönemin 7. Kolordu Komutanı Hasan Kundakçı ve yardımcısı eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından organize edildiğini, suç delillerinin karartıldığı ve bu olaya ilişkin haklarında dava açılan devlet görevlilerinin beraat etmesini sağladıklarını söyledi. Bu bilgiler, dikkatleri yeniden olaylarda yer aldığı iddiasıyla yargılanıp ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen ve 25 yıldır cezaevine olan 83 yaşındaki hasta tutsak Mehmet Emin Özkan’ın dosyasına çevirdi. 

Köyünün yakılması ve baskılar nedeniyle Lice katliamından sonra Adana’ya göç eden Özkan, burada eski Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ”örgüte yardım etmek” iddiasıyla tutuklandı. Özkan bu suçtan yargılanırken gözaltına alınan ve PKK’li oldukları öne sürülen iki kişi, onun Lice olaylarına katıldıklarını iddia ettikleri PKK’li grupla gördükleri yönünde ifade verdi. 

Bu iki kişi, mahkeme sürecinde ifadelerini işkence altında verdiklerini beyan etmelerine rağmen Konya Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), 1994’te yeni suçlamayla ilgili iddianame bile hazırlanmadan Özkan’a ”devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak”tan müebbet hapis cezası verdi. Fakat Yargıtay, iddianame hazırlanmadan ceza verilmesi nedeniyle Konya DGM’nin kararını bozdu. Bu karar üzerine Konya DGM, hazırlanan yarım sayfalık iddianameyle Özkan’ı aynı cezaya mahkum etti. Mahkemede işkence altında ifade verdiklerini söyleyen iki kişinin beyanı dışında başka hiçbir delil bulunmayan Özkan’ın dosyasını daha önce bozan Yargıtay, yarım sayfalık iddianameyle verilen cezayı bu kez onadı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), DGM heyetlerinde askeri üye bulunması nedeniyle bu mahkemelerdeki yargılamaların ”adil yargılama hakkına aykırı” olduğu yönündeki kararlarından sonra yapılan yeni düzenlemeyle Özkan, Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden yargılanmaya başlandı. Yeniden yargılama kararı nedeniyle müebbet hapis cezası hükmü ortadan kalkmasına rağmen tahliye talepleri reddedildi. Yaklaşık 8 yıldır yeniden yargılanmasına başlanan Özkan’ın davasında henüz karar çıkmış değil.

Etkin soruşturma yürütülmedi

Avukatı Serdar Çelebi, müvekkilinin, zorlama deliller ve daha sonra geri çekilen itirafçı beyanlarıyla Lice’nin yakılmasından ceza alan tek kişi olarak yargı tarihinde yerini aldığını belirterek, şunları söyledi: ”Soruşturma aşamalarının tamamında ifadesi Türkçe alınmıştı. Türkçe beyanların altına imzası atılmıştı. Yani bir tercüman desteğinde bulunulmadan Türkçe ifade verdiği yönünde tutanaklar düzenlemişlerdi. Hiç Türkçe bilmiyordu. Mahkemede Türkçe tercüman eşliğinde Kürtçe savunma yapmıştı. Özkan yargılamanın her aşamasında bu suçu kendisinin işlemediğini, bu suçla alakasının olmadığını anlatmaya çalıştı ama mahkeme onun savunmasına itibar etmedi. Aslında savunmasının aksini gösterecek herhangi bir delil bulunmuyor dosyasında. İki itirafçı beyanları vardı ama onlar da mahkeme sürecinde ifadelerini geri çekmişlerdi. İtirafçılar ifadelerin geri çekmelerine rağmen mahkeme itibar etmemiş ve Lice’nin yakılma olayına katıldığı gerekçesiyle müebbet hapis ile cezalandırdı. Lice’nin kimin tarafından ve nasıl yakıldığı halk arasında da konuşulan bir konudur aslında. Bölge halkı hep anlatırdı, sık sık duymuşuzdur. Zaten basında da gündeme gelmiştir. Lice’yi herhangi bir örgütün değil, devletin kendi içinde bulunan karanlık güçler tarafından yakıldığına dair iddialar hep gündemde vardı. Ama hiçbir zaman etkin bir soruşturma yürütülmedi.”

15 yıl sonra kabul edildi

Lice’nin yakılmasından 15 yıl sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dosyanın yeniden el alındığını hatırlatan Çelebi, şöyle konuştu: ”Söz konusu soruşturma nispeten failleri bulmaya yönelik bir soruşturmaydı. O soruşturma sonucunda bir iddianame hazırlandı iki asker hakkında. Lice’nin yakılması olayı, Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi olayının devlet içindeki güçler tarafından yapıldığı, aslında delillerinin de ortaya konulduğu bir iddianameydi ve iki asker hakkında dava açıldı. Tabii o davanın açılmasıyla beraber Özkan’ın bu olaya karışmadığı yargı mercileri tarafından teyit ve tespit edilmişti. Cumhuriyet savcısı tarafından hazırlanan iddianamede birebir Özkan’ın bu olaya dahlinin olmadığına ilişkin tespitler vardı ve bunlar iddianamede yer aldı. Bunun üzerine biz yeniden yargılama ile ilgili başvuru yaptık ve mahkeme talebimizi kabul etti. İnfazı durdurmadığı için Özkan hiçbir zaman tahliye olmadı. Bu kadar açık delillere rağmen niye tahliye olmadığını sorguladık. Bu kadar özenli hazırlanmış ve delillerle desteklenmiş iddianameye rağmen Özkan’ın tahliye edilmemesini sürekli düşünüyorduk. Hukuk dışı bir mekanizma, hukuki olmayan kararlar ya da mahkeme salonlarında verilmeyen kararlar neticesinde tahliye olmadığı konusunda şüphelerimiz vardı. Eski istihbarat çalışanının bu konuda verdiği demeçlerden görüyoruz ki, söz konusu davaya ciddi anlamda müdahale yapılmış.”

Karanlıkta bırakılmak isteniyor

Av. Çelebi, eski istihbaratçıların Lice dosyasının Diyarbakır’dan İzmir’e nakledilmesi ve İlker Başbuğ’un yargılamaya müdahalesine dair beyanlarını da değerlendirdi. Çelebi, ”Orda bazı hakimlerin davaya bakmasının sağlanmasının tamamının bir müdahale sonucu gerçekleştiği ve aslında orada yargılanan iki asker hakkında bir beraat kararının verilmesinin amaçlandığını öğreniyoruz. Bu konuda aslında bizim de kaygılarımız vardı ama elimizde bir şey olmadığı için buna ilişkin bir şey söyleyemiyorduk. Demek ki Mehmet Emin Özkan’ın içeride kalması isteniyor. Lice’nin yakılma mevzusu karanlıkta bırakılmak isteniyor. Devletin karanlık güçleri tarafından bir şekilde komplo ile Özkan bu olayın faili olarak ceza aldığı için böyle kalması isteniyor” diye konuştu.

Yıllardır hep yargının devlet-özgürlük ikileminde devleti tercih ettiğini, devletin bekasını düşündüğünü gördüklerini ifade eden Çelebi, şunları ekledi: “Türkiye’de yaşanan bütün sorunların temelinde aslında yargının bağımsız davranmaması var. Kürt sorununun çözülmemesinin en temel nedeni de yargının aslında tarafsız, bağımsız ve hukuka uygun kararlar vermemesinden kaynaklanıyor. Yargıya direkt müdahale edilmesi gerekmiyor. Zaten onlar hangi yönde karar vermelerini gerektiğini biliyorlar. Bu tür olaylarda farklı bir karar veren hakim, başına neler gelebileceğini bilir.”  AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.