Devlet yavaş yavaş katletti

  • Türk devleti, köyünü yaktı, defalarca gözaltına aldı işkencelerden geçirdi, şehit düşen gerilla oğlunun cenazenini görmesine izin vermedi, yaşına ve hastalıklarına bakmadan cezaevinde tuttu, tedavisini engelledi, tahliyesine 10 gün kalınca da "kalp krizinden öldü" diyip cenazesini verdi. 

Eşiyle en son 9 Ağustos’ta telefonla görüşen Aslı Yıldırım, cezaevinde tutulacak biri olmamasına rağmen tüm girişimlerinin sonuçsuz kaldığını belirterek, "Göremedi torunlarını. Eve gelseydi, bu kapının arkasında ölseydi zoruma gitmezdi ama 10 gün kalmıştı, çok zoruma gitti” dedi. 

Elazığ 1 No'lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan 68 yaşındaki hasta tutsak Zülfü (İbrahim) Yıldırım’ın, geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği iddia edildi. Beyin tümörünün yanı sıra birçok hastalığı bulunan ve yüzde 96 engelli olan Yıldırım, tahliye edilmeyerek adım adım ölüme sürüklendi. Tahliyesine 10 gün kala cenazesi verilen Yıldırım, 2011'de Dersim'de “KCK” adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlar kapsamında gözaltına alınarak tutuklandı. Malatya E Tipi Cezaevi’ne konulan Yıldırım, birçok hastalığı olmasına rağmen 9 buçuk ay sonra çıkarıldığı mahkemece sağlık durumu göz önüne alınarak tahliye edildi. Tutuksuz yargılandığı süre boyunca geçirdiği ameliyatlar nedeniyle Ankara ve Amed'de tedavi gören Yıldırım’ın yargılandığı dava kapsamında “Örgüt üyeliği” iddiasıyla verilen 7 yıl 6 ay hapis cezası, Yargıtay tarafından onandı. Yıldırım, Ekim 2017'de yeniden tutuklanarak Elazığ 1 No'lu Cezaevi’ne gönderildi. Ağır sağlık sorunlarına rağmen bir yıl sonra Elazığ T Tipi Cezaevi’ne sevk edildi, ancak üç ay sonra tekrar Elazığ 1 No'lu Cezaevi’ne geri götürüldü. 

Hastalıklarla da boğuştu

Tutuksuz yargılandığı sürede beyin tümörü nedeniyle üç ameliyat geçirdi, bu ameliyatlar sonrası sağ gözünü kaybetti, sol gözünde ise yüzde 40'lık görme kaybı oluştu. Vücut direnci zayıflayan Yıldırım, aşırı stres sonucu kalp krizi geçirdi, ameliyatla kalp kapakçıkları değiştirildi. Ayrıca Yıldırım’ın tansiyon, guatr ve kolesterol gibi kronik hastalıkları da baş göstermeye başladı. 

'Kalabilir' dediler

Tutuklu olduğu süreçte yüzde 96 engelli raporu olan Yıldırım, kaldırıldığı Elazığ Fırat Üniversitesi heyetinin "cezaevinde kalabilir" raporu üzerine Adli Tıp Kurumu’na (ATK) sevk edilmedi. Tekrar cezaevine gönderilen Yıldırım, koronavirüs salgını nedeniyle 8 ay boyunca kontrole götürülmedi. Ağır sağlık sorunları ve ilerleyen yaşına rağmen tek kişilik hücrede tutulan Yıldırım'ın, tahliyesine 10 gün kala kalp krizi sonucu düşerek yaşamını yitirdiği ileri sürüldü. 

Memleketi Dersim’in Weraniç köyünde son yolculuğuna uğurlanan Yıldırım’ın mezarı başında “arkadaşım” diyerek ağıt yakan eşi Aslı Yıldırım, eşinin mücadelesini ve cezaevinde yaşadıklarını, MA'ya anlattı. 

Aslı Yıldırım

13 yıl köyüne gidemedi

Devlet baskıları sonucu 1990’lı yıllarda ailesiyle birlikte doğduğu Weraniç köyünden göç etmek zorunda kalan Yıldırım’ın, defalarca gözaltına alındığını ve 13 yıl köye girişinin yasaklandığını belirten eşi Aslı Yıldırım, HPG’li oğlu Devrim Yıldırım’ın 1999’da şehadetinin ardından baskıların katmerleştiğini söyledi. Yıldırım, şunları söyledi: “Zar zor getirmemize izin verdikleri cenazesine bakmamıza izin vermediler. Onu görmediğim için öldüğünü kabullenmiyorum, hep kapıda oturuyorum, bir gün çıkıp gelir diye bekliyorum. Çocuğum gittiğinden bu yana eşimin peşini bırakmadılar. Yıllarca işkence gördü. Köyde de sürekli gözaltına alıyorlardı. Bir gün aldıklarında, 57 gün işkence ettiler. Dişlerini kırmışlardı. Doktor işkenceden dolayı tümör çıktığını söylüyordu. Önceden yılda iki kez İstanbul ve Ankara’ya tedavi için gidiyordu ama Elazığ’da 5 yıldır ne tedavi ne başka bir şey gördü. Onun yeri cezaevi değildi.” 

Ne yaptılar bilmiyoruz

Eşinin tahliye edilmesi için birçok yere başvurduğunu, ancak sonuç alamadığını söyleyen Yıldırım, şöyle devam etti: "Elazığ’da da ne yaptılar bilmiyorum. 14 Ağustos’ta, saat 02.00’de beni aradılar ‘Zülfü Yıldırım ölmüş, gelin cenazesini alın’ dediler. Çocuklarım gitti, getirdi, cemevine bıraktık. Bir şey mi oldu, bir şey mi yaptılar, bilmiyoruz. Belki bunlar dövdüler, öldürdüler. Kaç saat hastanede kalmış, bize söyleseydiler gider beklerdik hastane önünde. Bizi ölümünden 4 saat sonra aradılar. Akşam saat 22.00’de ‘hayatını kaybetmiş’ diyorlar ama ben inanmıyorum. Ben onlara inanmıyorum.” 

Son telefon görüşmesi

Eşiyle en son 9 Ağustos’ta telefonla görüştüğünü belirten Yıldırım, şunları paylaştı: “Salı günleri beni arardı. Bu hafta da beni aradı. 10 günü kalmıştı tahliyesine, oğlum, torunlarım hepsi yurt dışında. ‘5 yıldır torunlarımı görmüyorum, torunlarımı getirsinler göreyim’ dedi. Oğluma söyledim, aldı geldi çocukları. Çarşamba günü de açık görüş vardı. Bana, ‘Ölüyorum, ne mutlu sana ki sen torunları görebiliyorsun, ben göremiyorum' dedi. Kızdım kendisine, ‘5 yıl bitmiş, 10-15 günün kalmış, sabret sen de göreceksin’ dedim. Göremedi torunlarını. Eve gelseydi, bu kapının arkasında ölseydi zoruma gitmezdi ama 10 gün kalmıştı, çok zoruma gitti. Oğlum babasını görmek için geldi ama göremedi.”   MA/DERSİM

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.