Devletten her kötülük beklenir

  • Çocuk yaşta tutuklanan ve müebbet hapis cezası verilen çocukların aileleri, ”14 yaşındaki çocukları tutuklayıp müebbet veren devlet, her şeyi yapabilir” dedi. 

ZEYNEP DURGUT/MA/ŞIRNAK

Şırnak ile Cizre, İdil ve Silopi ilçelerinde 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasaklarında başlatılan saldırılar sonucunda yüzlerce çocuk da tutuklanıp cezaevine konuldu. Çok sayıda çocuğa ”devletin birliği ve bütünlüğünü bozmak” gerekçesiyle müebbet hapis cezaları verildi. Çocukluğunu dört duvar arasında geçirenler, farklı hastalıklarla boğuşuyor. Şu anda ağır hasta tutsak kategorisinde yer alan çocuklar, cezaevlerinde yaşam mücadelesi veriyor. Yaşlarından büyük cezalar alan ve çocukken tutuklanan İsmail Tanboğa, Naif İşçi, Yusuf Şahin ve Reşit İlhan’ın aileleri, çocuklarının bırakılmasını istedi. 

İskenderun Cezaevi’nde tutulan 22 yaşındaki hasta tutsak İsmail Tanboğa, Cizre’de 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında henüz 16 yaşındayken, “kasten adam öldürmek” iddiasıyla dört kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Daha ortaokul öğrencisiyken tutuklanan Tanboğa, 6 yıldır cezaevinde. Mamayla beslenen Tanboğa, protein kaçağı hastalığından dolayı kaybettiği kilolarını alamıyor. Şu an 35 kilo olan Tanboğa’nın durumu gün geçtikçe kötüye gidiyor.

Kumri Tanboğa

Bir deri bir kemik kaldı

İsmail’in annesi Kumri Tanboğa oğlunun tutuklandıktan sonra hastalıkları başladığını belirterek, ”Oğlum sokağa çıkma yasaklarında tutuklandı ve 6 yıldır cezaevinde. Tutuklandıktan sonra hastalıkları da başladı ve mamayla besleniyor. Durumu hiç iyi değil. Ona verilen bu hapis cezası onun yaşından ve ömründen daha büyük. Bu kadar yaşayabilecek mi ki bu kadar ceza verdiler. Devletin bu çocuklara karşı hiç mi yüreği yanmıyor. Benim oğlum futbolcuydu. Cezaevine girdi ve şu anda bir deri bir kemik kalmış. Hasta bir insanın size ne zararı olabilir, niye bırakmıyorsunuz? Bıraksanız bile kendi yaşamını tek başına idame edebilecek biri değil. Bıraksınlar biz kendimiz bakarız ve tedavisiyle ilgileniriz” şeklinde konuştu. 

Tanboğa, oğlunun görüşüne gittiğinde durumunun çok ağır olduğunu aktararak, ”Böbreklerinin ağrıdığını ve yürümekte güçlük çektiğini söyledi. Midesi iflas edecek duruma gelmiş. Çocuklarımızı bıraksınlar” dedi.

14 yaşında cezaevine atıldı

 Daha 14 yaşındayken tutuklanan çocuklardan biri de Naif İşçi.  Şırnak’ın Cizre ilçesinde Eylül 2010’da evine yapılan baskınla gözaltına alınan İşçi, çıkarıldığı mahkemece “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “örgüt propagandası yapmak”, “toplantı ve gösteri kanununa muhalefet” ile “tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve taşınması” iddialarıyla 24 yıl hapis cezasına mahkum edildi ve 11 yıldır tutuklu bulunuyor. Tutuklanmadan kısa bir süre önce trafik kazası geçiren İşçi’nin, sol bacağında 11 yıldır platin bulunuyor. Çıkartılmayan platin, İşçi’nin bir bacağının kısa kalmasına neden oluyor. 

Nebahat İşçi

Acaba naif büyümüş müdür?

 İşçi’nin annesi Nebahat İşçi, katliam ve uyuşturucu satanların cezalandırılmadığını ifade ederek, hiçbir şey yapmayan Kürt çocuklarının cezalandırıldığını söyledi. Naif’in daha çocuk olduğunu belirten anne İşçi, şunları anlattı: ”Düşünün her gün yemek için ağlayan biriydi. Örgülü peyniri çok severdi. Bana onu getirmeden sofraya gelmem, derdi. Ben onu el üstünde büyüttüm. İlk göz ağrımdı. 5 yıldır oğlumu doyasıya görmedim. Kendime, sürekli nasıl bir değişiklik olmuştur, acaba büyümüş müdür diye soruyorum. Bu ceza onun yaşından çok çok daha fazlaydı. Şimdi Naif’te onlarca hastalık çıkmış. Çocukluğu dört duvar arasında geçti. İlk alındığı zaman ağlıyordu ve bacağıma sarılıp beni almasınlar, diyordu. 14 yaşındaki bir çocuktu işte. 

Şimdi tek kişilik hücrede

Oğlum şimdi tek kişilik hücrede tutuluyor. Naif’in nasıl büyüdüğünü göremedim... Nasıl olur da devlet, bir çocuktan bu kadar korkar? Naif şimdi 26 yaşında. Çocukluğunu sokaklarda yaşayamadı, dört duvar arasında geçirdi. Çocuklarımızı artık bizden uzaklaştırdıkları yeter. Kürt çocuklarını tutuklayarak teslim alamayacaklar, ancak 14 yaşındaki bir çocuktan korkan devlet her şeyi de her kötülüğü de yapabilir.”

Ğalya Şahin

18 yaşına 120 yıl hapisle girdi

 Daha 18 yaşındayken tutuklananlardan biri de Silopili Yusuf Şahin. Şahin, Mardin Artuklu Üniversitesi öğrencisiyken, annesi ve kardeşi yalnız kalmasın diye 2015’te sokağa çıkma yasaklarından bir hafta önce Silopi’ye geldi. Şahin, geldikten sonra yasak ilan edildiği için kentte kalmak zorunda kaldı. Yasak sırasında evlerine yapılan baskınla gözaltına alınan Şahin, “Örgüte üye olmamakla birlikte, örgüte yardım etmek” iddiasıyla tutuklandı. Ailesi, tutuklandığında Yusuf’un üç gün boyunca polis işkencesine maruz kaldığını belirtti. Yapılan yargılamalar sonucunda Yusuf Şahin’e farklı suçlamalar iddiasıyla 120 yıl hapis cezası verildi. Yusuf’un kalbinde bir delik olduğu için cezaevi koşullarında zorluklarla yaşama mücadelesi veriyor. 

Şahin’in annesi Ğalya Şahin, oğlunun tutuklandığı günü anlatarak, ”Tutuklandıktan sonra Şırnak T Tipi Kapalı Cezaevi’ne atıldı. Sonra Rize Kalkandere, ardından Ağrı’nın Patnos ilçesi, tekrar Şırnak ve son olarak Maraş‘ta bulunan cezaevine sürgün edildi. Nereye götürürlerse götürsünler biz oraya gideceğiz. Sağ olduğumuz sürece çocuklarımızla birlikte olacağız. Sürgün politikalarıyla bizi bıktırmak, tüketmek istiyorlar ama bizler bu oyuna gelmeyeceğiz. Yusuf kalbinden rahatsız. Görüşler de iki yıldır korona gerekçesiyle engelleniyor. Sadece 40 dakika kapalı görüşte görmek için bu kadar yol gidiyoruz. Bu adalet mi?” diye sordu. 

Anne Şahin, oğluna verilen cezanın kabul edilir bir tarafının olmadığını vurgulayarak, ”Oğluma 120 yıl hapis cezası verildi. Bununla birlikte de devlete verdiği zarar iddiasıyla da 18 bin TL para cezası verildi. Kürt olduğumuz için bunu yapıyorlar. Bu zulüm son bulsun” dedi.

Ayşe İlhan

Tutuklandıktan sonra hastalıklar

Reşit İlhan da Silopi ilçesinde 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasakları sırasında tutuklandı. Küçük yaşta 36 yıl hapis cezası verilen İlhan, şu anda Gümüşhane E Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Annesi Ayşe İlhan, ”Oğlum 6 yıldır cezaevinde. Çocuklarımız bu cezayı hakkedecek bir şey yapmadılar. Oğlum tutuklandıktan sonra hastalıkları başladı. 20 gün önce yine bulundukları koğuşa gardiyanlar baskın yapmış ve çarşaflarına kadar her şeylerine el koymuşlar. Reşit gibi Hamza ve Halil de aynı yerde kalıyor. Üçü de Silopili arkadaş ve aynı yaştalar ve aynı koğuştular. Gümüşhane çok uzak olduğu için her seferinde görüşlerine gidemiyoruz. Çocuklarımıza verilen bu cezaları da kabul etmiyoruz.” 

 

Kimliksizlik dayatılıyor

Silivri Cezaevi’nde sevk edilen ve halay çektiği gerekçesiyle disiplin cezası alan tutsak Mehmet Salih Erol, ”terör kimliği” dayatmasına dair, ”Bize kimliksizlik dayatılmakta, adli mahkumlar gibi davranmamız istenmekte” dedi. 

Silivri Cezaevi Kampüsü’ndeki 5 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi’ne 8 Ekim’de gardiyanlar ve askerler koğuşlara baskın düzenledi. 5 No’luda bulunan yaklaşık 150 tutsak, 2,3 ve 7 No’lu cezaevlerine sevk edildi. 7 No’lu Cezaevi’ne sevk edilen tutsaklardan Mehmet Salih Erol, sevk sırası ve sonrasında yaşananları gönderdiği mektupla anlattı. Erol, mektubunda şu bilgileri paylaştı: “Sırf zamanı öğrenmeyelim diye bize saat bile verilmedi. Yani ta ki TV’yi taktırıp zamanı öğrenene kadar zamansız bırakıldık. Buraya üç koğuş (F-2, F-10 ve F-8) olarak getirildik. Şu an iki koğuşuz. Yani üç koğuştan iki koğuş yaratıldı. Her koğuş bir koridorda ve birbirimizden uzağız. İletişim yok. Hiçbirimiz öbür koğuşta ne olup bitiyor haberdar değiliz.

Tüm bunları protesto etmek için geçen hafta görüşe çıkmadık. Bize kimliksizlik dayatılmakta, adli mahkumlar gibi davranmamız istenmekte ve tahrikler geliştirilmekte.

Temizliği bir halayla kutlayalım dedik arkadaşlarla. Meğerse bu toprakların kadim bir geleneği olan halay, burada yasakmış. Çünkü idare ‘Vay siz misiniz halay çeken?’ diyerek hepimiz hakkında disiplin soruşturması başlattı. Bu soruşturma kaynaklı tahliyesi gelen arkadaşlarımız tahliye edilmemekte. Radyolarımıza da el konuldu. Yani dışarıda ne olup bittiğinden bihaberiz. TV’de ise sadece havuz medyası var. Tek bir muhalif sese bile izin verilmiyor. Bu anlamda sizler bizim dışarıdaki sesimiz, gözümüz, kulağımızsınız. Nefesimiz, özlemlerimiz ve kutsal özgürlük düşlerimizsiniz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.