Devrimin ailesi
Dosya Haberleri —

Anne Sultan Yavuz, Mehmet Emin Yavuz ve Şehit Sultan Yavuz
Hilvanlı Yavuz ailesinin hikayesi, 50 yıllık özgürlük mücadelesinin ailede yarattığı devrimin ilk örneklerinden
- 1970'lerin sonunda küçük bir öğrenci grubunun yönünü Kürdistan'a çevirmesi, cemrenin düştüğü ilk anlardan biri idi. O cemrenin düştüğü yerlerin başında Hilvan yer alır. Bu anlarda hikayeyi büyüten isimlere, ailelere tanık oluruz. Onlar devrimi ilk kendinde yapanlar olur. Bir kök hücre gibi devrimin büyümesine yuva olurlar. Yavuz ailesi işte böyle bir ailedir.
- Mehmet Emin Yavuz, babası İbrahim Yavuz, kardeşleri Mustafa ve Ahmet ile birlikte 1979'da tutuklanır. 5 Nolu'nun tüm vahşetini ailecek yaşarlar. Yavuz'un kız kardeşi Sultan Yavuz, 78 yılında nişanlıdır. Ancak Sultan’ın kalbinde nişanlısı değil özgürlük aşkı vardır. Nişanını atar ve ilk kadın gerillalardan olur.
- M. Emin Yavuz, 5 Nolu'daki vahşete karşı açlık grevinde şehadete ulaşır. Sultan, dağlarda yaşamını yitirir. Yavuz'un kızı Selvi Yavuz, "Hilvan'da başlatılan özgürlük yolculuğu zaferle taçlanacaktır" diyor. Sakine Cansız, Mustafa Gezgör, Mustafa Karasu'nun sözlerini, Esat Oktay ve köpeğini hiç unutmuyor...
Bir devrimin doğum sancıları... 1970'lerin sonunda küçük bir öğrenci grubunun yönünü Kürdistan'a çevirmesi, cemrenin düştüğü ilk anlardan biri idi. O cemrenin düştüğü yerlerin başında Hilvan yer alır. Bir devrimin kaderi biraz da burada belirlenir. Burada yazılan hikaye, 50 yıllık bir maratonun ilk cümlelerini oluşturur. Bu anlarda hikayeyi büyüten isimlere, ailelere tanık oluruz. Onlar devrimi ilk kendinde yapanlar olur. Bir kök hücre gibi devrimin büyümesine yuva olurlar. Yavuz ailesi işte böyle bir ailedir. Daha hareketin başlarında talebelere gönül verirler, onların farklı olduğunu anlarlar. Onların hikayesi aslında devrimin hikayesi. Ailenin neredeyse her ferdinin özgürlük hareketinin içinde kendi patikası olur; çok büyük bedeller ve onurla açılmış bir patikadır bu.
Bir aile devrimi
Mehmet Emin Yavuz, 5 çocuk babası Hilvanlı bir devrimcidir. O dönem yeni yeşeren özgürlük hareketi ve onun önderi ile tanışır. Bu, aile için dönüm noktası olur. Bedel büyük ama onur daha büyüktür. Büyük hikaye yazmanın sırrı da işte buradadır. M. Emin Yavuz, babası İbrahim Yavuz, kardeşleri Mustafa ve Ahmet ile birlikte 12 Eylül 1980 darbesinden hemen önce 1979'un kasımında tutuklanır. 5 Nolu'nun tüm vahşetini yaşarlar. İdamla yargılanırlar. 5 Nolu'daki görkemli direnişe ailecek katılırlar.
M. Emin Yavuz'un kız kardeşi Sultan Yavuz, 78 yılında nişanlıdır. Ancak Sultan (Leyla) Yavuz'un kalbinde nişanlısı değil özgürlük aşkı vardır. Ailesiyle konuşur evlenmek istemediğini, mücadeleye katılmak istediğini söyler. Ailesi de Sultan'ı destekler, nişanlısına ve ailesine gider ve nişanı bozar. Sultan, ailesinden aldığı destekle özgürlük saflarına katılır. Özgürlük saflarına katılan ilk kadınlardan biri olur. Ailede bir de kadın devrimi yaşanır. Yavuz ailesinin hikayesini dinlemek için Hilvan'dayız. Mehmet Emin Yavuz'un kızı Selvi Yavuz, hem babasını hem halası Sultan'ı, hem de ailenin soluksuz hikayesini gazetemize anlattı.
İlk eylemi 74'te
Sözü Selvi Yavuz'a bırakıyorum. Selvi, "Hasretiyle büyüdüğün, onurlu mücadelesi uğruna vermiş olduğu ağır bedellerin bir an olsun aklından çıkmadığı ve en önemlisi kendisiyle tek anılarımın cezaevindeki görüşler olduğu, çok da tanıma şansımın olmadığı kahramanım babamı anlatabilmek pek kolay değil doğrusu. Kişiliğini, karakterini, ulusal mücadelesini, kadın özgürlük mücadelesine olan katkısını O'nu tanıyan herkes az çok bilir, ben de bildiğim kadarıyla dile getirmeye çalışacağım" diyor.
Dokuz kardeşin en büyükleri olan M. Emin Yavuz, 1949 yılında Hilvan'da dünyaya gelir. Babasının tarım işleriyle ilgilendiğini dile getiren Selvi Yavuz, "Dedemle ve amcalarımla bağ, fıstık ekimi yaparlardı. Babam yine taş ocaklarında çalışırdı. Askerlikten sonra annemle evleniyor. Annemin anlatımlarına göre çok kitap okurmuş ve saz çalmayı çok severmiş. O zaman yine ağalara karşı, bozuk düzene karşı tepkileri varmış. Örneğin 1974 yılında Erbakan Hilvan'a geldiğinde babam ve birkaç arkadaşı ona karşı yumurtalı ve sandalyeli bir eylem yapmışlar. Döneme göre her ne kadar ileri görüşlüyse de kendisindeki esas değişimi hareketi tanıdıktan sonra gerçekleştirmiş."
'Annemi Başkan ikna etti'
Babası tutuklandığında 5 kardeş olduklarını ve en küçük kardeşlerinin daha 4 aylık olduğunu söyleyen Selvi Yavuz, şunları anlatıyor: "Bilindiği üzere ilk çalışmalar Hilvan'da başlamış. O dönem babam da saflarda yerini alan ilk isimlerden. Bütün çalışmalarda gönüllülükle görev almış. Annem sürekli babama 'Bu işleri bırak, 5 çocuğumuz var. Ya öleceksin ya tutuklanacaksın' dermiş ama hiç dinlemezmiş 'Verdiğim mücadele zaten bizim ve tüm çocukların geleceği içindir' dermiş. Annemin anlatımıyla bir gün babam, Başkan ve Mehmet Karasungur arkadaşla birlikte evimize gelmişler. Annem Başkan'ı tanımıyormuş. Babam anneme sormuş biliyor musun bu kim, annem tanıyamadım demiş. Babam bu Apo, önderimiz demiş. Annem de Başkan'a dönüp sormuş yani şimdi siz ne yapmaya çalışıyorsunuz. Başkan da anneme mücadelenin neden yapıldığını anlatmış kısaca. Annem hep anlatır Başkan'ın sözlerinden sonra ben artık Emin'e bu işleri bırak demedim hatta mücadelesine elimden geldiğince destek oldum" diyor.
İlk meclis üyeleri
M. Emin Yavuz'un eşi Saadet Yavuz da artık mücadelenin içindedir. Nasıl mı, Selvi Yavuz'dan dinliyoruz; "Annem babamdaki erk zihniyetin yerine kadın haklarının ve özgürlük bilincinin oluşmuş olması ve babam tarafında ulusal mücadele ile birlikte kadın hakları mücadelesinin yer almış olmasından dolayı çok mutlu olmuş. Örneğin Kürdistan’daki ilk kadın belediye meclisindeki 3 kadından birinin annem olması, babamın kendini feodal ve erk zihniyetten arındırmış olduğunun göstergesidir. Kadının hayatın her alanında yer alması gerektiğini, özellikle siyasette, eğitimde öncü olması gerektiğini söylermiş. Annemin mücadele içinde yer almasındaki en büyük etken babamdır. O yıllarda kızlar ilkokuldan sonra pek okutulmuyormuş, babam özellikle Sultan halamın ve Fatma halamın ortaokula ve liseye kayıtlarını yaptırmış, eğitimlerinin devam etmesi gerektiğini savunmuş."
Ailede kadın devrimi
M. Emin Yavuz, asi ruhlu ve dik duruşuyla tanınıyordur. Bölgedeki feodal zihniyete karşı babasının büyük bir mücadele örneği gösterdiğini kaydeden Selvi Yavuz, "Mücadelenin başından beri dedem, babam, her iki amcam ve halam hareketin içindeydiler. Halam nişanlıymış ama evlenmek yerine mücadelede yer almak istediğini söylemiş. Babam kardeşimin tercihi neyse yanındayım demiş ve harekette daha aktif olmasının önünü açmış. Aile içerisindeki kadınlara ayrıca bir değer verirmiş ve alınacak tüm kararlarda onlarında fikirlerinin mutlaka alınması gerektiği konusunda ısrarcı olurmuş. Rahmetli nenem babamdan bahsettiğinde o bir oğul kadar çok iyi bir arkadaştı derdi. Çok tahsilli olmamasına rağmen kendisini teorik alanda da pratik alandaki gibi çok geliştirmişti. Toplumsal sorunların çözümünde de öncülük yapma kabiliyetine sahipmiş. Devrimi önce kendi şahsımızda ve ailemizde yapmalıyız diyormuş" diye vurguluyor.
Annem ve nenem direndi
Selvi Yavuz, babasının tutuklanıp Diyarbakır Cezaevi'ne gönderilmesinden sonra yaşananları şöyle anlatıyor: "1980 darbesinde babam da tutukluydu. Diğer arkadaşlar gibi o da Diyarbakır 5 Nolu'ya götürüldü. Diyarbakır Cezaevi'ndeki işkenceleri anlatmaya gerek yok, herkesçe bilinendir. Yapılan tüm işkencelere rağmen mücadelesinden geri adım atmadı. O zorlu yıllarda dedem, babam ve her iki amcam tutuklandı, halam Sultan da ikinci grupla dışarı çıktı, gerilla oldu. Bizler de nenem, küçük amcam, her iki küçük halam, annem ve biz 5 kardeş, düşman kesilmiş çete grupları diyebileceğimiz bir ortamda kaldık. Her gece bir grup kapıya dayanır Hilvan’da Apocu ailelerini barındırmayacağız ya buradan gidersiniz ya da hepinizi öldürürüz derlerdi. Nenem çok direngendi, her seferinde biz sizlerden korkmuyoruz, evimizi de hiçbir yere götürmeyeceğiz derdi. Bir gece biz evde yokken evimizi taramışlardı, evde olmadığımız için bize bir şey olmadı. Bir kez kız kardeşimin üzerine araba sürdüler, zor kurtardım. Yapabildikleri tüm baskıları yaptılar, annem ve nenem direndi. Hilvan’dan çıkmayız dediler. Düşman pes etti."
Esat Oktay ve köpeği hep aklımda
Selvi Yavuz, daha küçücük bir çocukken cezaevi kapılarındadır. Orada büyür biraz. Ama hiç kolay değildir. Gitmek, görmek ve sonra onsuz dönmek çok zordur. Her Kürt çocuğunun kalbinde, cezaevindeki bu yaralar vardır. Babalarıyla birlikte onlar da biraz hapistir. Babasının saz çalmayı çok sevdiğini dile getiren Selvi Yavuz, şöyle anlatıyor: "Bana yeşil ördek şarkısını birlikte söyleyelim mi derdi ve birlikte söylerdik. Çevresinde çok adaletli, dürüst fedakar biri olarak bilinir ve öyle anılırdı hep. İlk aylarda her hafta görüş günü annem ve nenem giderdi ama görüşemeden gelirlerdi. Sonra ara ara görüşler oldu. Görüşlere gidileceği gün çocuğu cezaevinde olan aileler birbiriyle irtibata geçer, birlikte bir minibüs kiralayıp görüşe gidilirdi. Yavuz ailesi, Kılıç ailesi, Ağırağaç ailesi, Nitelik ailesi, Artuklu ailesi ve şu an hatırlatmadığım birçok aile sabah saat 4 gibi yola çıkarlardı. Çoğu zaman görüşmeden dönerlerdi. Babamı ilk defa hatırlayabileceğim açık görüşte ziyarete gidebilmiştim. Öncesinde evdeyken hatırlayamıyorum, yaşım küçüktü. Ekonomik sıkıntılardan dolayı annem hepimizi götüremiyordu. O açık görüştür diye hepimizi götürdü. O'nu çok zayıf bir halde görmek beni çok üzmüştü ve gözyaşlarımı tutamıyordum, görüş bitinceye kadar ağlamıştım. Babam sonra mektup gönderdi. Çok üzülmüştü ağlamama, belki de önemli bir sıkıntısı vardır benimle özel ilgilenip öğrenmesini istemişti annemden. Annemin verdiği cevaplar yetersiz gelmiş olmalı ki tekrardan bana yazdı. Çok güzel çizilmiş bir kuş ve gül resmini çizmişti bir sayfaya. Görüşe gittiğimizde dış kapıdan tutun görüş alanına kadar birçok sıkıntı yaşanıyordu. Mesela Esat Oktay ve köpeği halen aklımda."
Abim mezarda uyurdu
M. Emin Yavuz, Hilvan'da özgürlük mücadelesinin kuruluş çalışmalarında yer alır. 1979 Kasım'ında tutuklanır. Diyarbakır Zindanı'nda korkunç işkencelere maruz kalır. 1988 yılında cezaevindeki baskılara karşı açlık grevine girer. Arkadaşları senin miden rahatsız girme, işkencede deterjan içirdiler kaldıramazsın der. Ancak O'nu ikna edemezler. Açlık grevine girer. Şuuru yerinde olduğu sürece tedaviyi kabul etmez, hastaneye götürülmeyi reddeder ve açlık grevinin 12. gününde 17 Şubat'ı 18 Şubat'a bağlayan gece mide kanaması geçirir ve yaşamını yitirir.
Şehadet haberini aldıklarında neler yaşadıklarını Selvi Yavuz anlatıyor: "Şehadeti bizi çok üzmüş olsa da canını mücadelesi uğruna feda etmiş olması bizi onurlandırdı. Ben o aralar halı kursuna gidiyordum, öğlen arası eve geldiğimde kardeşim Zafer'i sokakta oturmuş ağlarken gördüm. "
Geri döndük
M. Emin Yavuz’un annesi Sultan Yavuz, evladının şehadetinden sonra verdiği demeçte, oğlunun direnişinden sonra Diyarbakır Zindanı’nda koşulların düzelmesini bir zafer olarak nitelendirecektir. Babasının şehadetinden sonra topraklarından göç etmek zorunda kaldıklarını söyleyen Selvi Yavuz, "Babamın şehadetinden 1 yıl sonra evimizi Ceyhan'a götürdük. Yaklaşık 1 yıl kaldık. Orada Dürre Kaya, Nadir Temel ve aileleri de yaşıyordu. Onlara yakın bir ev kiralamıştık. Hemen hemen her hafta cezaevine arkadaşları ziyarete giderdik. Sonra Mustafa Karasu arkadaş tekrardan Hilvan'a gitmemiz gerektiğini söyledi. Yol paramızı da kendi harçlıklarından verdiler. Emin Yavuz'un ailesinin Hilvan'da olması gerektiğini söylediler ve döndük" diyor.
Zaferle taçlanacaktır
Selvi Yavuz, sözlerini şöyle noktalıyor: "Elbette annemizle birlikte çok büyük zorluklar yaşadık ama hiçbir zaman keşke böyle olmamış olsaydı demedik hiçbirimiz. Onunla hep gurur duyduk, O mücadelesini çok seviyordu. Uğruna kendisini de ailesini de feda edebilmişti. Bize düşen onun bayrağını taşımak, değerlerine sahip çıkmak. Babamın şehadetinden 3 ay sonra halam da şehit oldu. Nenem cezaevine amcamı ziyarete gittiğinde ben de gittim. Orada özellikle Sakine Cansız ve Mustafa Gezgör arkadaşlar benimle çok ilgilendiler, babamla gurur duymam gerektiğini söylediler. Ali Oruç arkadaşa bana babamın şehit düştüğü hücreyi ve cezaevini gezdirmesini söylediler. Ali arkadaş beni götürdü. Babamın yattığı yeri, hücreyi gördüm; halen gözümde canlı. Cezaevini dolaştırdı özellikle sinema salonu dedikleri işkence alanındaki duvarı, kırmızı yağlı boyayla boyamış olmalarına rağmen altında görünen kan izlerini unutmak mümkün değil. Cezaevinde vahşet yaşatılmıştı özgürlük mahkumlarına. Hilvan'da başlatılan özgürlük yolculuğu zaferle taçlanacaktır. Bu kutsal mücadelede şehadete ulaşmış tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyor, anılarına bağlılık sözümü yineliyorum."