Diktatörün korkusu ve direniş

Elif KAYA yazdı —

  • Diktatör hasta tutukluların, tahliyesini engelleyerek ölüme mahkum ediyor.  Cezaevlerinde şu an 551 ağır olmak üzere 1517 hasta tutuklu var. Bu insanlar cezaevinin ağır koşullarında ölümcül hastalıklara yakalandı ve içerde tedavi edilme koşulları sağlanmıyor.

“Cellât uyandı yatağında bir gece /"Tanrım"  dedi / "Bu ne zor bilmece: / Öldürdükçe çoğalıyor adamlar/ Ben tükenmekteyim öldürdükçe..."  Ataol Berhamoğlu’nun 1974 yılında yazdığı bu şiir günümüz Türkiye'sinin tablosunun özeti. Sanki şiir bugünü anlatır gibi. Muhalefeti, öldürerek, tutuklayarak, sürgün ederek ayakta kalmaya çalışan diktatörlerin ruh hali iyi anlatıyor. Diktatörün, direnen toplumsal kesimleri yok etmeye çalışırken, kendini tüketme diyalektiği böyle işliyor.

Günümüz Türkiye'sinde de diktatör her gün ölüm fermanı vermesine rağmen direnişin önünü alamıyor; insanları öldürerek, hapse atarak boyun eğdiremiyor. İnsanları öldürdükçe, doğayı talan edip, ormanları yaktıkça,  dağlara her gün bomba yağdırdıkça, kendisi tükeniyor.  Öldüren kendisiyken, tükenen de kendisi oluyor...

Diktatörlük mutlak biat istiyor. Biat etmeyen her şeyi düşmanlaştırıyor. Mücadele eden insanları tutuklatıp cezaevlerine dolduruyor, militer ve paramiliter güçlerini devre koyup, insanları sokak ortasında, evlerinde öldürüyor, dağlara kimyasal silah yağdırıyor. Ama insanlara baş eğdiremiyor, insanlar bulunduğu her alanı direniş alanına çeviriyor. Diktatörün dinmeyen öfkesi bundandır. Aslında öfkeden öte korkuyor.

Çocuklardan, kadınlardan, öldürmüş olduğu insanlardan korkuyor. Bu nedenle öldürdüklerinin bir mezar taşı bile olsun istemiyor. Mezarlıkları tahrip edip, cenazeleri bilinmeyen yerlere gömüyor. İnsanların yas tutma hakkını ellerinden alıp, acıyla insanlara boyun eğdirmeye, onları teslim almaya çalışıyor. Ama olmuyor, direniş bitmiyor.

Şu an Rojava’da, Medya Savunma Alanlarında, Güneyde tüm sınır hattı boyunca uluslararası antlaşmaların yasakladığı silahların kullanımı da dahil olmak üzere yoğun bir savaş yürütüyor. Şimdilik “celladın” yaptığı insanlık suçlarına göz yumanlar var. O da fırsat bu fırsat deyip daha fazla öldürmenin, coğrafyayı insansızlaştırmanın peşinde. Ama garip olan, öldürdükçe direnen insanlar daha fazla çoğalıyor. Toprağa düşen her dalın yerinde başka filizler boy veriyor. Zindanlar demokratik mücadele veren insanlarla doldurulmuş ama hiç biri baş eğmiyor. Göç edenler gittiği yere direnişi de götürüyor, susmuyor.

Diktatörün elinden gelse Hitler'e rahmet okutacak. Ama direniş onun kabusu, gönlünden geçeni yapamıyor. O öldürdükçe, tutukladıkça, sürgün ettikçe direniş her alana yayılıp, devam ediyor. Diktatörün tükenmişlik ruh haliyle sarıldığı yöntemleri mantıkla kavramak zor. Çünkü akıl dışıdır tüm yaptıkları. Şimdi otuz yılı aşkındır cezaevlerinde kalan insanları, “ pişman” olmadıkları için dışarı çıkmasına müsaade etmiyor.

Diktatörün hükmünü tanımadıkları için insanları bir ömür hapse mahkum ediyor. Ceza içinde ceza uyguluyor. Uluslar arası hukuk normlarıyla çeliştiği için yirmi yıldır kaldırılan mahkemelerin verdiği ağır cezaları düzeltmek bir yana üstüne yeni cezalar ekleniyor. Normalde kaldırılan bu mahkemelerin verdiği kararlarda demokratik kriterlere göre gözden geçirilmeli, düzeltilmeliydi ama mahkemesi kaldırıldığı halde, mahkemenin verdiği kararlar yerinde kaldı. Yeni oluşturulan mahkemeler ise bu mahkemeleri aratır zorbalığa sahip. Hasta olan tutukluların, tahliyesini engelleyerek ölüme mahkum ediyor.  Cezaevlerinde şu an 551 ağır olmak üzere 1517 hasta tutuklu var. Bu insanlar cezaevinin ağır koşullarında ölümcül hastalıklara yakalandı ve içerde tedavi edilme koşulları sağlanmıyor. Son bir yılda onlarca hasta tutuklu tedavisi yapılmadığı için cezaevinde yaşamını yitirdi.

Tutuklu aileleri 200 günü aşkındır içerideki yakınlarının sesi duyurmak ve kamuoyunu duyarlı kılmak için Adalet Nöbeti tutuyorlar. Ailelerin istedikleri öyle karşılanmayacak büyük talepler de değil. Aileler tutukluların infazı yakılmasın, hasta tutuklular ya tedavi edilsin yada tahliye edilsin diyorlar. Çocuklarının tedavisini kendileri üstlenmek istiyor.  Her gün cezaevinden yeni tabutlar çıkarken, ailelerin sesini duyan yok.

Diktatör daha fazla öldürerek, insanları yasa ve acıya boğarak, muhalifleri zindanlara doldurarak iktidarını ayakta tutmaya çalışıyor. Kendisine karşı tek bir muhalif ses olsun istemiyor. Ama direniş bitmiyor. Öldürdüğünü sandığı kadınlar, gençler, çocuklar her gün dirilip dirilip karşısına dikiliyor.  O, öldürdükçe tükeniyor, direniş ise büyüyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.