Dokunulmaz bir terör devleti

Ahmet KAHRAMAN yazdı —

  • Yer yüzünde, günümüzün sınır tanımayan tek terör devleti olan Türk devleti, bir kötülük dokunulmazı. Çünkü, NATO üyesi, ama aynı zamanda, karşı kutuptaki Ruslar ve İranlıların kolunda. NATO’cuların kaşı kalkınca, “Ruslara, Acemlere gider, bütünleşirim ha” tehditleri savuruyor.

İkinci dünya savaşından sonra, saldırganlığın yarattığı enkazı üzerinde, Birleşmiş Milletler (BM) örgütünün kurulması, işgal altındaki halklar ve tehdit altındaki devletlere rahat bir nefes aldırttı. İnsanlar, güçlülerin saldırı endişesinden uzak, huzur içinde uyudular.

Sömürge halkları, BM kuruluş bildirgesinin öngördüğü adalet ilkelerine dayanarak, başkaldırıp özgürleşmeye kanatlandılar. Afrika bile ezeli uykudan uyandı.
Fakat savaşın kan ile yıkımından doğan adalet olgusu göreceliydi. Kısa süre sonra, Ruslar “Sovyetler Birliği” adı altında imparatorluğunun sınırlarını genişletince, Batı dünyası dediğimiz Avrupa ve Amerika, NATO oluşumu ile karşılık verdi. Dünya iki kutba, parçaya ayrıldı. BM de giderek, deklere ettiği adaletten ayrıldı. Halkların kaderi ve devletlerin dokunulmazlığı tarafların çekişmesine takıldı. Çıkara kurban oldu.

Zayıf ülke ve halklar her türlü saldırıya karşı korumasız, kaderleriyle baş başa kaldı. Gücü olan sopalı egemen oldu. BM’nin ilkeleri eriyip kayboldu. Hak ile hukuk yerlerde sürünen meta, her gücün kendince teröristi oldu.

Yeryüzünün bir unutulmuş yalnızı olan Kürtler, hem düşmanlarının, hem de birbirine el ense çeken teröristi olarak, hedefe oturdu. Kendi ülkesinin yabancısı, paysız ve dünyanın yalnızı kaldı.

Olaylar ve olgulardan hareketle “yeryüzü adaleti”ni ele alırsak, hepimizin bildiği Irak’ın Saddam’ı, elleri kan içinde bir diktatördü. “Terör devleti” çarkını yönetiyordu. Genelde haklar, özgürlükler, özelde ise “yurttaşım” dediği Kürt halkının katiliydi.

Ancak, insan evladının vicdanı davasındaki “Evrenin Şahlar”ı, millet, halk olma, kısacası milliyetçi düşünceden yoksun, yeryüzünün dağınığı Kürtleri ne yapsındı? Katilin, gerektiğinde kullanıp savaştırdıkları bir devleti vardı. Kürtlerin yanan yarasını görmediler bile. Ama Saddam, günün birinde nemalandıkları Kuveyt petrolüne çökünce, işler değişti. Saddam, “uluslararası teröre de yardım” eden bir diktatör oldu. Irak’ın özgürleşmesi adına gırtlağına sarıldılar. Libyanın lideri Kaddafi, petrol kuyularını ona buna açmadığı için terörist besleyen diktatör, Suriyeli Esad da, İhvan denilen İslamcı çeteyi iktidara ortak etmediğinden devrilmesi kaçınılmaz diktatör oldu.

Oysa, orta yerde ırkçı bir diktatörlük kalesi duruyordu. Onlar için kullanışlı, NATO ortaklığında, eşit pay sahibi Türk devleti. Kuruluş bildirgesinde yazılı olduğu üzere NATO, “demokrasi ve özgürlükler” bekçisiydi. Bunların ise hiç bir zaman ve asla ne demokrasi, ne de insani haklara saygısı oldu. Yerli halkları kırıp sürerek yer edinmiş, esir muamelesine rağmen baş edemedikleri Kürtleri kırmaya da devam ediyorlardı.

Ama çıkarlarının bekçiliğinde kullandıkları bu devlet, asıp kesmeye, seçilmişleri zindanlara doldurmaya rağmen terörist değildi. Onun kadar olmayan Saddam, Kaddafi, Esad teröristti ama.

Halbuki onlar, Türk diktatör Recep Erdoğan gibi, uluslararası gezgin kiralık katiller olan teröristlerden İslamcı ordu kurup silahlarla donatmadı. Batı’nın sonunda savaşmak zorunda kaldığı bu teröristlerin Emir’i, edalı fetihlere çıkmadı.

Irak, Suriye ve Kurdistan’ın bu bölgeleri işgal altındadır.

Erdoğan, bununla da kalmadı. Yurttaşı Kürtleri faka, tuzağa çekip “Sri Lanka Modeli” diye övündüğü şekilde binlerce kişiyi kırıp, şehirleri enkaza çevirdi. Paris’te yayımlanan Charlie Hebdo dergisi Peygamber Muhammed’in karikatürel portresini kapağa koyduğu için, Recep Erdoğan’ın adı terör ihraç eden olarak dünyada yankılandı. Hollanda’da bombalar patlatıldı.

Ama Avrupa’dan karşı ses çıkmadı. Tersine Türkler, himaye görmeye devam etti. Çünkü Avrupa, teröristleri üstlerine salmakla tehdit ediliyordu. Avrupa, ona haraç vermek zorunda kaldı.  

Paris’te üç Kürt kadını katledildi. Müzisyen Şirin’in de canına kıyılan Kürt derneği saldırısı yaşandı. Fakat Fransa, belayı üstüne sıçratmamak için, Erdoğana “ayıbettin” bile diyemedi. Himaye bu, işte...

Ama asıl himaye, NATO’nun büyük ortağı Amerika’dan. Amerika, Türklerin eğitip silahlandırdığı IŞİD’le savaşıyor. Ancak, küsüp alınmasın diye “teröriste yardımı kes” bile diyemiyor. Tersine, Erdoğan terörü, Amerika’nın başkenti Washington’a taşıdığı halde, himayeye devam ediyor.

Erdoğan, Washington’da koruma ordusunu Kürt göstericilere saldırttığında, “istenmeyen adam” ilan edileceğini umanlar hayal kırıklığına uğradılar. Erdoğan, Kürtlerin dövülmesini seyrettikten sonra, bir koşu gidip Başkan Trump’un sofrasına oturdu. Ellerinde Rojavalı, Güney Kurdistanlı ve Şengalli masum Kürtlerin kanı bulunun Hakan Fidan da o masadaydı. Merak bu ya, yemeklerde sıradan olay ve olgular anlatılarak keyifler beslenir, iştahlar açılır. Bunların hoşlandığı da kötülük ve kandır. O nedenle acaba diyorum, Hakan  Fidan da yemekte iştah açıcı olma adına Amerikan Başkanı’na, Kürtlere kurduğu bombalı fak ve tuzakları, patlatmadan sonra etrafa saçılan insan parçacıklarının yerde seğirme hallerini mi anlattı?

Hava araçları ve füzeleriyle özgür Kurdistan’ın üç parçasında sivil, savunmasız insan kanı oluk oluk. Evrenin ise vicdanı, cüzdan dolusu birer cüzdan.
Cüzdandan vicdan dünyasında katillere dokunulmaz.

Başa dönersek, Dünya Savaşı’nın enkazı başında yazılan hukuk ve adalet, kısa zamanda renk ve şekil değiştirdi. Cüzdan, cüzdanı şişkin olan da haklı oldu.
Yer yüzünde, günümüzün sınır tanımayan tek terör devleti olan Türk devleti, bir kötülük dokunulmazı. Çünkü, NATO üyesi, ama aynı zamanda, karşı kutuptaki Ruslar ve İranlıların kolunda. NATO’cuların kaşı kalkınca, “Ruslara, Acemlere gider, bütünleşirim ha” tehditleri savuruyor.

O zaman akan sular duruyor. O da, NATO’nun işleyişi, üye kaydını sekte vurarak, iki taraftan ayrı ayrı bir şeyler tırtıklamaya çalışıyor. “Hafiflik” işte. “Hafif meşrep” hadsiz, utanma bilmezdir. Birine, “sana geliyorum”, ötekine de “Ruslara gidiyorum ha” diyerek, geçinmeye çalışıyor.

Bu arada, teröristin çamura düşmüş halleri ya olan, Kürtlere oluyor...

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.