Emine hanımın çantaları

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Emine hanımın çantası, damat beyin istifası derken, ana akım medyanın görmedikleri kocaman bir cehennem, emek cehennemi.

Emine hanımın çantaları, büyük markaların satıldığı mağazalarından sokak kapatarak yaptığı alışverişler medyada pek gündeme gelmese de Fransız ürünlerine boykot yapma fikrinin dillendirildiği günlerde oldukça espri konusu olmuştu. Türkiye’nin fazlasıyla özgür ve öz hakiki bağımsız basınının bir neferi, bu çantaların aslında iktidarın “itibardan tasarruf edilmez” şiarının tersine, Emine hanımın büyük rakamlar telaffuz edilen orijinal markaların imitasyonlarını kullanmakla kalmayıp, bu çakma ürünlerin hepsinin geri dönüşüme imkân veren maddelerden üretildiğini iddia etti. Bu haber, aklıma Filipinler devrik diktatörünün eşi Imelda Marcos’un, sayısı binin üzerindeki pahalı ayakkabılarını getirdi.

Ayakkabılardan çantalara geri dönersek, haberin bir ucu küresel meta zincirlerinin en emek gücü değersiz ülkelere devrettikleri sömürü ve insan hayatını, doğayı hiçe sayan üretim zincirinden, ticaret dünyasında küresel suç olarak kabul edilen imitasyon pazarlarına kadar uzanırken, diğer ucu ise söz konusu pahalı alışverişleri konu etmesi nedeniyle gazetecilere açılan davalara kadar uzanıyor. Ancak iki hafta önceki bu haberden sonra Türkiye’nin dizginsiz gündemi, yapılabilen ve yapılamayan büyük haberlerle sarsıldı. Ekonomi bakanı olan damadın istifasının haberleştirilememe ve kulis dedikodularıyla analiz yapma arasında duran medya, yaratılmasına katkıda bulunduğu rejimi ve kendisini karakterize eden limitlerini ortaya serdi. Ülkenin en büyük gündemlerinin bir ailenin etrafında dönmesine rağmen hepimizi etkilemesinin mümkün olabilmesi, tarih boyunca pek çok totaliter rejimde görülmüş elbette. Aynı o rejimde iş cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, doğa talanıyla gelen ekolojik yıkımın ve bilimsel bilgi ile hakikatin değersizleşmesinin yarattığı kötücül gündelik hayatı deneyimlemişler, bizim gibi.

Bir kadının çanta almasının neden haber değeri taşıdığına bakalım isterseniz. İlk olarak Türk Lirasının diğer para birimleri karşısında son birkaç yılın en değersiz olduğu dönemi yaşadığını söyleyerek başlayalım. Özellikle bu durum gündelik hayatın maliyetini, tarımı çökerten politikalar ve küçük üretimi imkansız hale getiren ekonomi dışı zoru ile yaşamsal ürünleriyle ithalata bağımlı hale gelen bir ekonomide, hayat pahalılığı demek. İkinci olarak, işgücü istatistiklerinden yer alan işsizlikten bile beter olan umutsuz ve çaresiz nüfusun artışı korkunç bir rakamsal veri olarak göze çarpıyor.

Çantaları değerlendirmek için torba yasaları görmek oldukça önemli: Geçen hafta konu ettiğim torba yasa, 10 Kasım tarihinde Türkiye’de mecliste kabul edildi. Düzenlemelerden dikkat çekenler, sermayedara daha fazla teşvik ve kar vadediyor. Kayıt dışılığın 2020 Ağustos istatistiklerine yüzde 22 oranında yansıdığı bir dönemde, sigortasız çalıştırmaya para cezası uygulanması kaldırılmış. Bu durum çalışanların emeklilik hakları, sosyal sigortaları ve pandemi döneminde sağlık hizmeti desteklerinden yararlanmasını sağlayacak olan çalışma haklarının sermayedarlar tarafından gaspına yeşil ışık yakılmış görünüyor, hem de istatistiklere göre her üç işçiden biri için. Söz konusu gaspı yasal hale getiren bir uygulama olan kısa çalışma ödeneğinin cumhurbaşkanı tarafından uygulama süresini 30 Haziran 2021’e kadar uzatma yetkisine sahip olması çok çarpıcı görünüyor. Vergi borçlarının sermayedarlar için taksitlendirilmesinin yanı sıra yurtdışında bulunan kayıt dışı para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçları ile taşınmazların vergi dairelerine bildirilmesi sonucu vergi incelemesi yapılmayacak olması da üzerinde durulması gereken, özel ricalar ve gereklilikler üzerine çıkarılmış maddeler açık ki.

Torba yasadan çıkarılan kıdem tazminatının gaspını yasalaştıracak maddelere rağmen, geçici işçilik ve kayıt dışılık düzenlemeleri özellikle kadınları etkileyecek pek çok etkiyi barındırıyor bu ortamda. Tüm esneklik olarak betimlendiği halde güvencesiz çalışmayı dayatan düzenlemeleri ve hukuksuzluk, etnisite ve göçmenlik gibi pek çok bağlamda katman katman şiddetlenen sömürü koşulları demek bizler için. Emine hanımın çantası, damat beyin istifası derken, ana akım medyanın görmedikleri kocaman bir cehennem, emek cehennemi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.