Eser dijital, para kripto, pazar internet

Dosya Haberleri —

  • Pazardaki payını son yıllarda giderek artıran kripto para birimleri, sanat piyasasına da girdi: 'Blockchain' sistemi üzerinden dünyanın dört bir yanından sanatçılar, eserlerini herhangi bir galerinin aracılığı olmaksızın satma şansı elde ediyor. Fotoğraf sanatçısı Bager Kaya, bunun Kürdistan’daki sanatçılar için olanaklar yarattığını düşünüyor.
 

MIHEME PORGEBOL

Sanat eserlerinin bir “piyasa ürünü” olarak alınıp satılması, elbette yeni bir gelişme değil.

Bu piyasanın bir yanında, “rafine zevklere sahip zenginlerden” başka pek kimsenin uğrayıp “ürün satın alamadığı” ve sadece bir “elite” dahil olmayı başarmış sanatçıların eser sergileyebildiği sanat galerileri bulunuyor.

Piyasanın diğer yanında ise başta müzik ve sinema olmak üzere farklı dallardan ürünlerin “alıcı” ile buluştuğu ve “herkese” (başka bir ifadeyle “genel alıcıya”) hitap eden platformlar var.

Metalaş(tırıl)an sanat ürünlerini de kabaca iki kategoriye ayırmak mümkün. Mesela bir müzik platformunda dinlediğimiz şarkıların ya da satın aldığımız bir kitabın bütün haklarına sahip olmuyoruz, böyle bir talepte de bulunmuyoruz. Bu durumda eserin, birçok başka insan ile birlikte, alımlayıcısı oluyoruz ve sanatın verdiği hazlar arasına herkeste bir miktar farklı sonuçlar ortaya çıkaran bu ortak deneyimin lezzeti de dahil oluyor.

Bazı sanat eserleri ise “hakları ile birlikte” alınıp satılıyor. Özellikle görsel sanatlarda, eserin “orijinalinin” ancak tek kopya olarak üretilebildiği alanlarda bu yöntem, sıklıkla kullanılıyor. Eser, çoğunlukla, ya bir koleksiyoncunun “kişisel arşivine/hazinesine” dahil oluyor ya da bir firmanın reklam kampanyasında kullanılıyor.

ABD’li grafik sanatçısı Mike Winkelmann’ın (40) NFT üzerinden şifrelediği bu eseri, New York’ta yapılan bir açık artırmada 69 milyon Dolar’a alıcı buldu.

69 milyon Dolar’a satılan dijital kolaj

Bu “pazarda” şimdi bir yenilik söz konusu: NFT (non-fungible token). Bu tanım, benzersiz (ve bu açıdan “orijinal tek kopya”) dijital varlıkları tarif ediyor.

NFT’yi meşhur eden önemli anlardan biri, Mike Winkelmann isimli sanatçının küçük bir bilgisayarda ürettiği tamamen dijital bir resmin New York’taki bir açık artırmada 69 milyon Dolar’a alıcı bulması oldu.

Winkelmann, ya da mahlası ile “Beeple”, yıllar boyunca küçük bir bilgisayarda çizdiği resimleri internette oluşturduğu bir galeride paylaşmıştı. Şimdi 69 milyon Dolar’a alıcı bulan da bu resimlerin tamamından oluşan bir kolaj.

NFT teknolojisi, bu resimlerin güçlü bir biçimde şifrelenmesini, dolayısıyla “tek orijinal kopya” olarak kalmalarını sağlıyor. “Piyasa”, kripto para teknolojisine bağlı işliyor ve eserler aracısız bir şekilde “alıcı” ile buluşuyor. Ödemeler de bir kripto para türü olan “Ethereum” ile yapılıyor.

‘Kürtler için bir avantaj’

Beeple’ın bu denli yüksek bir fiyata satılan eseri dolayısıyla son dönemde sanat piyasası ile gündeme gelse de NFT’nin kullanıldığı esas alan, sanat piyasası değil. Kripto paraya endeksli bu tescil mekanizması, başka birçok alanda da kullanılıyor ve “sanat piyasası” aslında bu büyük pazarın en küçük bölümünü oluşturuyor.

Kürt fotoğraf sanatçısı Bager Kaya, bu teknolojiyi Kürdistan’da kullanan ilk sanatçılardan da biri. Bugüne kadar birçok eserini NFT üzerinden satan Kaya, bu teknolojinin “Kürdistan’da yaşayan ve sürekli devlet baskısı altında olan sanatçılar için bir avantaj” olduğunu düşünüyor. Keza NFT, birçok sanat çevresinde de ırkçılığa maruz kalan, hikâyelerini anaakım galerilerde ancak bir otosansür ile görünür kılabilen Kürtlere, hiçbir aracı olmaksızın “dünya” ile iletişim kurma imkânı veriyor.

Bager Kaya

‘Küçük bir mahalle’

Bager Kaya, “NFT sadece bir sistem değil, ayrıca bir topluluk” diyor ve ekliyor: “Burası küçük bir mahalle ve herkes birbirini tanıyor. NFT satmak için kullanacağınız platform sayısı da henüz çok az ve en çok kullanılan platformların sayısı 7-8’dir.”

NFT’de de sanat piyasasının başka alanları gibi “sahtecilik” vakaları da yaşandığını ama bunların birçok örnekte anlaşıldığını ve faillerinin platformlardan engellendiğini belirten Kaya, “NFT’ye dönüştürülmüş her şeyin bir kodu var ve o kodun da bir sahibi oluyor. Eserlerimizi orijinal boyutları ile NFT’ye dönüştürüyoruz ve isteyenler eseri orijinal boyutu ile indirebiliyor ama sahibi olamıyor” diyor.

‘Otomatik’ telif

Sanat dünyasında en çok yakınılan konulardan biri, bir eserin sanatçıdan satın alınıp daha sonra çok daha yüksek bir fiyata başka birilerine satılabilmesi. Bu, sanat eserini çok daha keskin biçimde bir metaya dönüştürüyor ve sanatçıdan bu anlamda koparıyor. Bu telif meselesinin NFT’de nasıl olduğunu Kaya, şu sözlerle anlatıyor: “Bu durum, NFT’de yaşanmıyor. Bir eserinizi NFT olarak sattığınızda platformlar, bir sonraki satıştan size yüzde 10 telif hakkı veriyor. Çünkü NFT sanat piyasası, ilk olarak, geleneksel sanat pazarının sanatçılara yönelik haksız uygulamalarını reddetmek için yola koyuldu. Özellikle de dijital sanat eseri üretenlerin korunması amaçlanıyordu.”

Peki bu yüzde 10’luk pay, sanatçıya nasıl ulaşıyor? Sanatçı, diyelim ki 10 Ethereum’a satın alınıp başka birine 100 Ethereum’a satılan bir ürününün takibini nasıl yapacak? İkinci satıştan doğan hakkı ödenmediğinde hakkını nasıl arayacak?

Bager Kaya, işlemlerin “blockchain” sistemi üzerinden otomatik olarak gerçekleştirilmesinin bu soruna yanıt ürettiğini söylüyor. Bu “otomatize sistem” sayesinde “birine güvenme mecburiyetinin” de ortadan kalktığını belirten Kaya, “Çünkü işlem kişilere değil sisteme bağlı ve sistem de güvene ihtiyaç duymuyor. Bir eseri ikinci el pazarında 100 Ethereum’a satan kişinin eline geçen para, otomatik olarak 90 Ethereum olur ve 10 Ethereum otomatik olarak sanatçıya gider. Buna da ‘smart contract’ yani ‘akıllı sözleşme’ deniliyor.”

Tabii bu yüzde 10’luk pay, her platformda aynı değil. Kaya, mesela Çin menşeili dünyanın en büyük kripto para borsalarından biri olan Binance’de sanatçıya ikinci satıştan ödenen payın yüzde 1 olduğunu belirtiyor.

Kaya, geleneksel sanat pazarında koleksiyoncuların eserleri kaça sattıklarını sahte faturalar ve sözleşmelerle gizlemeleri gibi durumlarla da karşılaşıldığını, NFT’de bunun da olmadığını belirtiyor.

‘Bariyerleri kaldırıyor’

Bager Kaya, hukuki/siyasi statüsü olmayan ya da kabul edilmeyen halklar, mesela Kürtler için NFT’nin olanaklar sunduğunu düşünüyor. Keza böyle halklara, topluluklara mensup sanatçıların “kendi gözleriyle” sanat piyasasında tutunması oldukça zor. Kürtler de bu zorluğu sıklıkla yaşıyor, bazen gündemleştiriyor. Kaya, “NFT’nin bu tür dezavantajları ortadan kaldırması mümkün mü?” sorumuza şu yanıtı veriyor:

“Kesinlikle mümkün ve kaldırıyor da. Geleneksel sanat galerilerinde ismi bilinmeyen ya da tamamen dijital eserler üreten birinin sergilenmesi, genelde pek de mümkün değil fakat NFT ile bu durum aşılıyor. Her platform, her internet sitesi, bir galeri. Bu galerilerden eserlerinizi dünyanın her yerindeki sanatçılara ve koleksiyonculara sergileme şansı elde ediyorsunuz ve bu, klasik galerilere nazaran çok düşük miktarlara mal oluyor. Kürdistan’da yaşayan ve sürekli devlet baskısı altında olan sanatçılar için bu bir avantaj, çünkü devlet her alanı baskı altında tutuyor ve bu baskıya bir yerde Türk toplumu da dahil oluyor. NFT’de yapmanız gereken, yalnızca, eserinizi bir galeride NFT’ye dönüştürmek. Ondan sonra dünyanın her yerinden insanlar bu eseri görebiliyor ve onu satın almak isteyebiliyor. Bunun için klasik galeriler gibi bir aracı kuruma da, yüksek komisyon kesintilerine de ihtiyacınız yok.

‘Kürtler henüz yok’

Bu özelliğiyle NFT’nin sanat piyasası, böyle “dezavantajlı” sanatçıların yoğun ilgisine maruz kalmış. Kaya, Kürtlerin ise bu pazarda henüz bulunmadığını belirtiyor. Bu pazarın “evinde, bilgisayarında eser üreten bir kişiye” eserini telif ücreti ile satma olanağı verdiğine dikkat çeken Kaya, “Açıkçası bunlardan biri de benim” diyor ve devam ediyor: “NFT’de sizi herhangi bir kurumun sanatçı olarak tasdik etmesine gerek yoktur; insanlar sizi tasdik eder ve sanatçı olarak kabul eder. Eseriniz bir binaya sıkışmaz, herkese açık hale gelir.”

‘NFT’den önce söyleseydiniz…’

Kaya’nın NFT ile tanışması da bir anda olmamış. Başlarda çok zorlandığını, hatta iki hafta içinde pes ettiğini hatırlıyor. Biraz da hayal kırıklığı içinde, “Eserlerim artık satılık değildir” diye bir tweet bile yazmış. “Ama beni döndüren bir şey oldu” diyor ve bir eserinin İranlı bir iş insanı tarafından 5 Ethereum’a satın alındığını anlatıyor. Bu satıştan sonra motive olan Kaya, bir başka eserini de o dönemde 15 bin Dolar’a karşılık gelen 6 Ethereum’a satmış. Kaya, “NFT’den önce bana bir fotoğrafımı 15 bin Dolar’a satacağımı söyleseydiniz, açıkçası gülerdim. Eserlerim kötü olduğu için değil, geleneksel sanat piyasasının işleyişinden dolayı” diyor.

‘Başkaldırı olarak görüyorum’

Sunduğu bu olanaklar ile NFT’nin sanat piyasasına bugüne kadar “giriş izni” bile bulamayanlara bir kapı açtığı söylenebilir. Kaya da buna dikkat çekiyor ve şunları söylüyor: “Ben bunu sanat piyasasında bugüne kadar yok sayılmış, hak ettiği değeri görmemiş insanların, geleneksel sanat piyasasının artık taşlaşmış mekanizmasına karşı bir başkaldırısı olarak görüyorum. Sesi yeterince çıkmayan, duyulmayan, görülmeyen, varlığı dahi bilinmek istenmeyen insanların gün yüzüne çıkabileceği bir alan sağlıyor. Umarım Kürdistan sanatçısı da bu trende yerini çok geç almadan alır ve hak ettiği değeri görür.”

 

‘Kripto para’ nedir?

Kripto para -ya da diğer isimleriyle “coin” veya “token”- değişim değeri de bulunan dijital bir serveti, para birimini ifade ediyor. Kripto para piyasası, borsa gibi işliyor ve birçok kişi ve firma spekülasyonlar üzerinden bu piyasada para kazanmaya çalışıyor. Kripto paraya “dijital döviz” ya da “sanal döviz” de denilebilir. Bu para birimi, merkezi bankacılık sistemlerinin aksine, tamamen merkezsiz üretiliyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.