Ev hapsi ve adli kontrol arttı

  • Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Coşkun Üsterci ise, son yıllarda ev hapsi uygulamasının arttığına dikkat çekerek, “Sadece ev hapsi değil, adli kontrol tedbiri kararları da bir bütün olarak arttı.

 Yine tutuklamanın kendisinde de bir artış yaşanıyor. Bu da iktidarın siyasal baskıyı arttırması, hukuku baskı aracı olarak kullanmasıyla ilgili bir durumdur. Tutukluluk da illa olması gereken bir şey değildir. Belli koşullarda ölçülü, orantılı ve yasal gereklilikler oluştuğu takdirde uygulanacak bir tedbirdir. Tutukluluk en son başvurulacak yöntemdir” dedi.

Hukuk iktidarın baskı aracı haline gelmiş

“Son dönemde hemen hemen her gözaltı olayından sonra hakimler çabucak tutuklama kararı veriyor” diyen Üsterci, verilen bu kararların muhaliflere, siyasi parti üyelerine, sivil toplum örgütü temsilcilerine, insan hakları savunucularına daha fazla yapıldığının söyledi. Üsterci, “Son dönemde bu baskı o kadar çok arttırıldı ki gözaltına alınan ya tutuklanıyor ya adli kontrol veriliyor ya da ev hapsi cezası veriliyor. 2005 yılından bu yana 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda çok değişiklikler yapıldı. Adli kontrol tedbirleri telafi edici bir tedbir iken giderek tutuklama ile birlikte asli uygulama haline geldi. Bu da hukukun iktidar tarafından nasıl bir baskı aracı haline getirildiği çok somut bir örneğini oluşturuyor” diye belirtti.

Türkiye koca bir cezaevi

Ev hapsi kararlarıyla evlerin cezaevlerine dönüştürüldüğünü söyleyen Üsterci, “Şu anda cezaevlerinde kapasite fazlalığı var. Cezaevi kapasitesinin üstünde en az 40 bin insan cezaevinde. Cezaevleri yetmeyince yaygın bir şekilde adli kontrol ve ev hapsi kararları uygulanmaya başlandı. Evleri de, sokağı, dışardaki hayatı, koca bir Türkiye’yi cezaevine dönüştürmüş oldular. Bir bütün olarak kişinin, toplumun özgürlüğünü kısıtlamaya çalışıyorlar” diye konuştu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.