Failler anonimleştiriliyor, cezasızlık yolu açılıyor

.

.

  • "Jitem Davaları Işığında Geçiş Dönemi Adaletini Tartışma" başlıklı tebliğinde Özlem Has Cizre, Ankara ve Kızıltepe Jitem davalarının cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlattı. Bunun da kamuoyunda Jitem davaların göstermelik olduğu algısına sebep olduğunu vurgulayan Has, "Bu göstermelik davalarda devletin kendini aklamaya çalıştığını görüyoruz" dedi.

 

MIHEME PORGEBOL

Türkiye'de toplumsal hafıza alanında çalışmalar yürüten Hafıza Merkezi, "Türkiye'de Geçiş Dönemi Adaleti: Sivil Hakikat Arayışı, Dönüşen Özneler, Yöntemler ve Araçlar" başlıklı bir sempozyum gerçekleştirdi. Youtube üzerinden online olarak gerçekleşen sempozyumun ilk oturumunda "Ceza Yargılamalarında Hakikat ve Adalet" konuşuldu. Özlem Has, Yeşim Yaprak Yıldız ve Eylem Can'ın konuşmacı olarak katıldığı oturumda ilk sözü Özlem Has aldı.

"Jitem Davaları Işığında Geçiş Dönemi Adaletini Tartışma" başlıklı tebliğinde Özlem Has Cizre, Ankara ve Kızıltepe Jitem davalarının cezasızlıkla sonuçlandığını hatırlattı. Bunun da kamuoyunda Jitem davaların göstermelik olduğu algısına sebep olduğunu vurgulayan Has, "Bu göstermelik davalarda devletin kendini aklamaya çalıştığını görüyoruz" dedi. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş süreci kapsamında atılan demokratikleşme adımları gereği Jitem meselesine dair sessizliğin kırılmaya başlandığını söyleyen Has, Jitem davalarının bir türlü sonuçlanamamasının sebebinin askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmaması olduğunu belirtti.

Has "Çözüm süreciyle beraber askerler sivil mahkemelerde yargılanmaya başlandı. Çözüm sürecinin sonra ermesi bu davaların üstünün tekrardan kapatılmasına sebep olmuştur. Davaların görüldükleri illerden yüzlerce kilometre uzağa taşınması, geçmişle yüzleşmeyi sürüncemede bırakıyor. Davaları bölme stratejisi de uygulanarak topluma karşı işlenmiş bu suçlar basit çete suçlarına indirgenmektedir. Failler anonimleştirilerek davalarda cezasızlık ve muafiyetin yolu açılıyor" ifadelerini kullandı.

Failler görünmez kılınıyor

Özlem Has'tan sonra “Failin Sözü Bize Ne Söyler? Türkiye’de Siyasal Şiddetin Failleri, İfşaatları ve İtirafları” başlıklı tebliğini sunan Yeşim Yaprak Yıldız, faillerin sık sık ifşa ve itiraflarda bulunduğunu hatırlattı. Buna karşın suçların büyüklüğü karşısında toplumsal tepkinin yeterli olmamasından ötürü bu itiraflardan sonuç alınamadığını belirtti. "Bu itiraflarda itiraf edilen suçtan ziyade suçlunun geçmişi ve kişiliğine eğilinmesi suçun büyüklüğünü hafifletiyor. Hatta dinleyiciyi de suça ortak olmaya çağırıyor. Fail giderek belirsizleşip görünmez kılınıyor. Bu yönüyle itirafların gerçeği örtmek ya da onu daha da belirsizleştirmek gibi bir sonucu da olabiliyor" ifadelerini kullanan Yeşim Yaprak Yıldız, itirafların etkili olmasını sağlamak ve  gerekli tepkiyi oluşturabilmek adına medyanın rolüne işaret etti.

"İtirafın yaygınlaştırılmasını sağlayan gazeteciler ve kurumların itirafı yapan kişiden ziyade mağdura odaklanması gerekir" diyen Yeşim Yaprak Yıldız Kürdistan'daki özyönetim direnişleri sırasında çatışmalara katılan askeri JÖH, PÖH personelleri tarafından yayımlanan fotoğraf ve videoların da birer itiraf pratiği olarak değerlendirilebileceğini söyledi. Özlem Yaprak Yıldız, suçun böylece bir gösteri haline getirildiğini vurguladı.

İşçiyi koruyacak bir kanun yok

Sempozyumun birinci oturumundaki son tebliği “İş Cinayetleri Alanındaki Cezasızlıkla Hukuki Mücadele Emek Örgütlenmesinin Asli Unsurlarından Biri Haline Gelebilir Mi?” başlığıyla yapan Eylem Can ise "Memlekette her gün en az 8-10 iş cinayeti yaşanıyor. Bu iş cinayeti mağdurlarının aileleri bir araya gelerek kendilerine 'Adalet arayan işçi aileleri' demeye başladılar ve hukuk mücadelelerini birlikte örgütlemeye başladılar. Davaları takip etmekle birlikte, cezasızlık süreciyle iş cinayetlerinin önüne geçemeyeceklerini anlayan işçi aileleri Cumartesi Anneleri’nden ilham alarak her pazar Galatasaray Meydanı'nda nöbet tuttular. O kadar uzun yargılama süreçleri var ki yargılama süreçleri aileleri cezalandırmaya dönüşüyor" dedi.

Bir işçi yaşamını kaybettiğinde son halkadaki kişinin yani ölen işçinin en yakınındakilerin cezalandırıldığını belirten Can, "Hiyerarşinin üst kısmını sanık sandalyesine getirmekte zorluk yaşanıyor. Karşımızda örgütlü bir sistem var. İşverenler organize bir şekilde davranıyorlar. Ancak işçiyi koruyacak bir kanun yok. Cezasızlıkla sonuçlanmayan neredeyse hiçbir dava yok. Bu yüzden bizim devleti ne patronları ne de kendi görevlilerini koruyabileceği bir konuma getirmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.