Gerçek bir dönüş henüz yok

Dosya Haberleri —

Efrîn / foto: AFP

Efrîn / foto: AFP

Efrîn İnsan Hakları Örgütü Eşsözcüsü İbrahîm Şêxo ile Türkiye ve ona bağlı çetelerin Efrîn'deki uygulamalarını konuştuk

  • İşgalin ardından 300 binden fazla Efrînli doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. O dönemde Efrîn’in nüfusu yüzde 95 ila 98 oranında Kürtlerden oluşuyordu. Ancak göçlerin ardından 2023 yılına kadar yaklaşık 700 bin Arap ve Türkmen yerleştirildi. Böylece Kürtlerin nüfus oranı yüzde 35’lere kadar düştü.
  • Efrîn’de en büyük sorun hala güvenlik. Türkiye’ye bağlı silahlı gruplar 2024’ten sonra isim değiştirerek Şam merkezli “Emn el-Am” adlı genel güvenlik yapısına dahil oldular. Bu kurum resmiyette güvenlikten sorumlu görünüyor, ancak halkı korumak yerine çoğu zaman suçların kaynağı haline gelmiş durumda.
  • Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi ile geçici Şam hükümetinin kontrol ettiği alanlar arasındaki tüm kapılar kapatılmış durumda. Yollar kapalı, Şam’a gidiş gelişler tamamen durdurulmuş. Görünürde sakinlik olsa da halk arasında derin bir tedirginlik var. Bölgedeki tüm bu baskı ve istikrarsızlığın kaynağı Türkiye’dir.
  • Eğitim dili tamamen Türkçe ve Arapça. Resmi kurumlarda Kürtçe konuşmaya izin verilmiyor. Konuşanların işleri bilinçli biçimde geciktiriliyor ya da hiç yapılmıyor. Örneğin bir dairede aralarında Kürtçe konuşan iki kişi, Arap görevli tarafından “Burada Kürtçe konuşamazsınız, dışarıda konuşun” denilerek bina dışına çıkarılmıştı.

ERKAN GÜLBAHÇE

2018’de Türkiye’nin gerçekleştirdiği işgalden bu yana Efrîn, Kürt halkının hafızasında derin bir yara olarak kaldı. Bir zamanlar zeytin ağaçlarının gölgesinde barış içinde yaşanan kent, kısa sürede silahlı grupların yağma, gasp ve şiddet alanına dönüştü. Türkiye’nin desteğiyle hareket eden çeteler, yalnızca toprakları değil, bir halkın kültürel ve manevi mirasını da hedef aldı. 2024’te BAAS rejiminin çöküşüyle birlikte ise yeni bir süreç başladı. Rejimin devrilmesi ardından bazı Arap nüfus bölgeden ayrılırken, yıllarca sürgünde yaşayan Kürtler yavaş yavaş geri dönmeye başladı. Efrîn İnsan Hakları Örgütü Eşsözcüsü İbrahîm Şêxo’ya göre rakamlar kesin olmamakla birlikte BAAS rejiminin çöküşünün ardından Efrîn’deki Kürt nüfusu yüzde 65 ila 68 arasına yükseldi. Dönüşlerde, Kuzey ve Doğu Suriye yetkilileriyle geçici Şam hükümeti arasında yapılan anlaşmanın da etkisi oldu. Ancak anlaşma, beklenen güvenlik ve adaleti getiremedi. Dönüşler sürse de halk hala eski çete gruplarının denetiminde, güvenlik birimlerinin keyfi uygulamaları altında yaşam mücadelesi veriyor.

Efrîn İnsan Hakları Örgütü Eşsözcüsü İbrahîm Şêxo ile Efrîn’in değişen demografik yapısından zeytin ekonomisinin sömürülmesine, mülkiyet gaspından inanç ve dil üzerindeki baskılara kadar birçok başlıkta yaşanan ihlalleri konuştuk.

 

 

Efrîn’in bugünkü nüfus durumu nedir? 2018 sonrası nasıl bir demografik değişim yaşandı, kaç kişi göç etti veya geri döndü? “Geri dönüş garantisi” anlaşması sonrasında nüfus dengesinde bir değişim yaşandı mı?

2018’deki işgalden sonra Efrîn’in demografik yapısı köklü biçimde değişti. İşgalin hemen ardından 300 binden fazla Efrînli doğup büyüdükleri toprakları terk etmek zorunda kaldı. O dönemde Efrîn’in nüfusu yüzde 95 ila 98 oranında Kürtlerden oluşuyordu. Ancak göçlerin ardından 2023 yılına kadar yaklaşık 700 bin Arap ve Türkmen bölgeye yerleştirildi. Kürtlere ait ev, tarla, dükkan ve zeytinlikler bu gruplara dağıtıldı. Böylece Kürtlerin nüfus oranı yüzde 35’lere kadar düştü.

8 Aralık 2024’te BAAS rejiminin devrilmesiyle birlikte bölgede yeni bir süreç başladı. Rejimin çöküşü sonrasında çok sayıda Arap, Efrîn’den ayrıldı. Yıllarca sürgünde yaşayan Kürtler ise yavaş yavaş geri dönmeye başladı. Bugün itibarıyla Kürtler nüfus olarak yeniden çoğunluğu oluşturuyor. Kesin rakam bilinmemekle birlikte Efrîn’de Kürt nüfusunun yüzde 65 ila 68 arasında olduğu, Arapların oranının ise yüzde 25’in altına düştüğü tahmin ediliyor. Bu dönüş, “geri dönüş garantisi” anlaşmasının yarattığı umutla da ilişkili. Ancak bu süreç kendiliğinden ilerliyor. Çünkü güvenlik ve mülkiyet alanlarında hala ciddi engeller var. Kürtler evlerine dönüyor ama onları bekleyen adaletli bir sistem ya da güvenli bir ortam henüz oluşmuş değil.

 

 

Efrîn’e dönmek isteyenlerin karşılaştığı başlıca engeller nelerdir?

Efrîn’de en büyük sorun hala güvenlik. Türkiye’ye bağlı silahlı gruplar 2024’ten sonra isim değiştirerek Şam merkezli “Emn el-Am” adlı genel güvenlik yapısına dahil oldular. Bu kurum resmiyette güvenlikten sorumlu görünüyor, ancak halkı korumak yerine çoğu zaman suçların kaynağı haline gelmiş durumda. Çete grupları geceleri evleri basıyor, insanları kaçırıyor, işkence ediyor, eşyaları yağmalıyor. Şikayetler Emn el-Am bürolarına yapılmasına rağmen faillerin hiçbiri cezalandırılmıyor. Çünkü bu kişilerin büyük kısmı zaten söz konusu yapının içinden geliyor.

Mülkiyet sorunu da halkın yaşamını felç etmiş durumda. Göç döneminde Kürtlerin evlerine yerleştirilen Araplar, şimdi ev sahipleri dönünce kendi mallarını onlara para karşılığı satmaya kalkıyor. Şikayet için büroya gidenlere “sabredin” deniliyor ya da rüşvet isteniyor. Bazı durumlarda ise bürokratik bahanelerle dosyalar kapatılıyor. Özellikle mülkiyet devri işlemlerinde aile fertlerinin tamamından belge isteniyor. İçlerinden biri Kuzey ve Doğu Suriye’deyse “PKK ile bağlantılı” denilerek mallarına el konuluyor. Yani, eğer bir ailenin herhangi bir ferdi Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşıyorsa, o aile doğrudan “PKK’li” olarak damgalanıyor ve bu da mallarına el koymak için yeterli bir gerekçe sayılıyor.

Ekonomik hayatta da tablo farklı değil. Zeytinlikler hala silahlı grupların elinde. Her bir çete liderinin 15–20 bin zeytin ağacına el koyduğu biliniyor. Üreticiler, zeytinlerini toplamak için 1000 dolar civarında “vergi” ödemeye zorlanıyor. Şikayet edenler traktörlerinin ya da araçlarının alınacağı tehdidiyle susturuluyor. Bazı Araplar, zeytin mevsiminde geri dönüp Kürtlerin zeytinlerini ve ekinlerini bu grupların yardımıyla topluyor.

“Geri dönüş garantisi”ne rağmen Efrîn’de ne güvenlik ne adalet sağlanmış durumda. Emn el-Am halkın şikayetlerini sonuçsuz bırakıyor, çeteler ise Türkiye’nin desteğiyle hareket etmeye devam ediyor.

Bölgedeki güvenlik güçleri resmiyette Şam’a bağlı olsa da pratikte Türkiye’nin yönlendirmesiyle hareket ediyorlar. Hırsızlık, gasp ve talan olaylarını meşru görüyor, çoğu zaman bu suçlara doğrudan karışıyorlar. Geçici Şam hükümeti bu gruplar üzerinde gerçek bir denetim kuramıyor; çünkü tek korktukları otorite Türkiye.

Yeni hükümet, Emşat grubunu Efrîn’den çıkarmaya birkaç kez teşebbüs etti, ancak Türkiye’nin müdahalesi nedeniyle bunu başaramadı.

 

 

Efrîn halkı açısından şehir bugün ne kadar güvenli sayılabilir? Halk arasında yeni bir saldırı ya da operasyon korkusu var mı?

Her ne kadar Efrîn ve Halep için çeşitli anlaşmalar yapılmış, Suriye genelinde de ateşkes ilan edilmiş olsa da halk arasında korku hala devam ediyor. Nitekim ayın 7’sinde Halep’te Eşrefiye ve Şêxmeqsûd mahallelerine saldırılar düzenlendi. Bu nedenle hem Halep’te hem de Efrîn’de yaşayan halk kendisini güvende hissetmiyor.

Son dönemde Halep’e bağlı Til Eran ve Til Hasir bölgelerinde, ayrıca Şehba’ya bağlı köylerde iki kızın kaçırılması olayları yaşandı. Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde yeni saldırı ve katliamların olacağı yönünde ciddi bir endişe hakim.

Şu anda Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Bölgesi ile geçici Şam hükümetinin kontrol ettiği alanlar arasındaki tüm kapılar kapatılmış durumda. Yollar kapalı, Şam’a gidiş gelişler tamamen durdurulmuş. Görünürde sakinlik olsa da halk arasında derin bir tedirginlik var. Bölgedeki tüm bu baskı ve istikrarsızlığın kaynağı Türkiye’dir. Türkiye, bölgede huzur ve istikrarın sağlanmasını istemediği için kendisine bağlı güçleri sürekli olarak harekete geçiriyor.

 

 

Efrîn’de yaşam ve ekonomi koşulları hangi düzeyde? Elektrik, su, sağlık, eğitim ve gıda gibi temel hizmetlere erişim ne durumda? Tarım, özellikle zeytin üretimi ve ticaret ne ölçüde sürdürülebiliyor?

Çeteler yedi yıl boyunca Efrîn’in bütün zenginliklerini talan ettiler. Bugün halkın elinde kalan tek geçim kaynağı zeytin, ancak zeytinliklerin büyük kısmı da silahlı gruplar tarafından gasp edilmiş durumda. Bu nedenle insanlar yıllık ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor.

Efrîn ve Cindirês’te daha önce elektrik sağlanıyordu, fakat şu anda tamamen Türkiye’ye bağlı bir sistem üzerinden geliyor. Elektrik hem çok pahalı hem de sık sık kesiliyor. Su kaynakları da benzer şekilde kontrol altında. Eskiden Meydankê Barajı’ndan gelen suyla tarım yapılabiliyordu. Ancak Türkiye’nin Reyhanlı’da inşa ettiği barajlar su akışını durdurdu. 2024 yılı büyük bir kuraklıkla geçti. Ekinler kurudu, halk mağdur oldu. Şêrawa bölgesinin sebze ve meyve üretimiyle bilinen köyleri susuzluk nedeniyle üretim yapamaz hale geldi, birçok ağaç kurudu.

Ne Türkiye’ye bağlı gruplar ne de bir yıldır bölgede bulunan geçici Şam hükümeti şimdiye kadar Efrîn ve çevresine herhangi bir hizmet götürmedi. Köylüler yollarını kendi imkanlarıyla onarıyor, suyu da açtıkları kuyulardan sağlamaya çalışıyor. Halk tamamen kendi çabasıyla ayakta duruyor.

Ekonomik koşullar son derece ağır. İnsanlar yalnızca ticaret yaparak geçinmeye çalışıyor, ancak bu da iki yönlü baskı altında. Mallarının bir kısmını Şam tarafına, diğer kısmını Türkiye’ye satmak zorundalar. Şam’dan gelenler çoğu zaman hırsızlık ve kaçakçılıkla uğraşırken, Türkiye’ye bağlı toptancılar malları çok düşük fiyatlara alıyor ya da üreticileri haraca bağlıyor. Geçimini sağlamak için bir şey satan her köylüden yüksek oranlarda pay alınıyor.

Zeytin toplama mevsimi başlamış durumda. Halk, çete saldırılarından korktuğu için erken toplamaya başladı. Bu da ürünün kalitesini ve verimini düşürüyor. Bölgeye hizmet götürülmemesi, üretimin engellenmesi ve ticaretin baskı altında tutulması halkın yaşamını her geçen gün daha da yaşanılmaz hale getiriyor.

Tüm bu durumun sorumlusu geçici Şam hükümetidir. Çünkü bölgede otorite olduğunu, her şeyi kontrol ettiğini iddia ediyor. Eğer gerçekten öyleyse, halkın emeğini gasp eden, üretimini ve satışını engelleyen gruplara karşı harekete geçmesi gerekir. Fakat şu ana kadar yapılan çok sayıdaki şikayete rağmen hiçbir işlem yapılmadı.

 

 

Ev, arazi veya zeytinliklerine el konulan kişilere dair elinizde belgelenmiş dosyalar var mı?

Efrîn’de daha önce çeteler tarafından el konulan ev, zeytinlik ve mallara ilişkin kesin bir sayı vermek zor, çünkü kapsamlı bir envanter çalışması yapılamadı. Ancak yereldeki incelemelere göre yalnızca Efrîn merkezinde 5 bin ile 6 bin arasında Kürtlere ait ev ve iş yeri hala silahlı grupların elinde bulunuyor. Raco ve Cindirês ilçelerinde de çok sayıda ev ve iş yeri aynı şekilde bu gruplar tarafından kontrol ediliyor.

Zeytinliklerin büyük bölümü de bu grupların denetiminde. Köylüler kendi zeytinlerini toplasa bile satış süreci tamamen onların kontrolü altında gerçekleşiyor. Örneğin Bilbil ilçesinde Şêrkiya, Qota ve Jarê köyleri El-Hemzat grubunun işgali altında. Bu bölgede yaklaşık 15 bin zeytin ağacına el konulmuş durumda. Diraquliya ve Şêxurzê köyleri ise Çeyş El-Muxdi grubunun kontrolünde. Burada en az 50 bin zeytin ağacı bu grubun elinde bulunuyor. Raco ilçesinde Goliyan ve Şexo köyleri civarındaki 20 bin civarında zeytin ağacı yine El-Hemzat grubunun denetiminde. Şiyê ilçesinde de aynı grup etkin. Köylüler tüm üretimi yapıyor ama gelirlerinin büyük kısmı çeteler tarafından alınıyor.

El-Hemzat çeteleri, Efrîn’de köylülerin zeytin satışlarından yüzde 30 ila 50 arasında haraç kesiyor. Bununla da kalmayarak, Efrîn dışında yaşayan, örneğin Kuzey ve Doğu Suriye’de, Avrupa’da ya da Türkiye’de bulunan kişilerin, ailelerine veya akrabalarına vekalet vererek kendi zeytinliklerinin ekim ve hasat işlerini yaptırmak istemeleri durumunda da devreye giriyor. Bu kişilerden elde edilen gelirlerin doğrudan yarısına el koyuyorlar. Üstelik hiçbir masrafa katılmadan, yalnızca kazancın yarısını zorla alıyorlar.

Bu durum, Efrîn ekonomisinin tamamen silahlı grupların denetimine girdiğini ve köylülerin emeği üzerinden sistematik bir sömürü düzeni kurulduğunu açıkça gösteriyor.

 

 

İnanç ve kültürel çeşitliliğe yönelik baskılar sürüyor mu? Êzîdî, Alevî, Hristiyan ve Kürt toplulukların inançlarına ve ibadet yerlerine veya kültürel sembollere yönelik ihlaller devam ediyor mu?

Maalesef inanç ve kültürel yaşam üzerindeki baskılar Efrîn’de hala devam ediyor. İşgal öncesi bölgede yaklaşık 25 bin Êzîdî yaşıyordu, bugün ise sayıları bin ile 2 bin arasında kaldı. Bir kısmı güvenlik gerekçesiyle kendilerini geçici Şam hükümetine yakın göstermeye çalışsa da, ibadetlerini ve kültürlerini özgürce yaşayamıyorlar.

Efrîn’de yaklaşık 10 bin civarında Alevi bulunuyor, ancak onlar da inançlarını gizlemek zorunda kalıyor. Êzîdîler gibi Aleviler de yalnızca evlerinde gizlice ibadet edebiliyorlar. Toplu ya da açık şekilde inançlarını yaşama imkanları yok.

Hristiyan nüfus ise yok denecek kadar azalmış durumda. Kamuoyuna göstermek amacıyla sembolik bir kilise açılmış olsa da, buraya giden Hristiyanların sayısı çok az. Üstelik bu kişilerden ek vergi alındığı belirtiliyor.

Genel olarak bakıldığında, Efrîn’de inanç grupları üzerindeki baskı sürüyor; Êzîdî, Alevi ve Hristiyan topluluklar kimliklerini gizleyerek yaşamak zorunda kalıyor.

Kürtçe diline ve kültürel yaşama yönelik kısıtlamalar nelerdir?

Resmiyette Efrîn’de Kürtçe yasak değil gibi görünse de gerçek hayatta Kürtçe'nin kullanımı ve Kürt kültürünün yaşatılmasına yönelik her türlü faaliyet sistematik biçimde engelleniyor. Okullarda Kürtçe eğitim verilmiyor. Bazı yerlerde haftada bir-iki saatlik dersler verileceği açıklansa da “öğretmen yok” gerekçesiyle bu dersler genellikle yapılmıyor.

Öğretmenler Kürtçe ders vermekten korkuyor, aileler de çocuklarını bu kurslara göndermekten çekiniyor. Çocuklarını Kürtçe derslere yazdıran aileler tehdit ediliyor, kamu çalışanları işten çıkarılıyor. Kürtçe öğrenilmesini engellemek için her yöntem meşru görülüyor.

Eğitim dili tamamen Türkçe ve Arapça. Resmi kurumlarda Kürtçe konuşmaya izin verilmiyor. Konuşanların işleri bilinçli biçimde geciktiriliyor ya da hiç yapılmıyor. Örneğin bir dairede aralarında Kürtçe konuşan iki kişi, Arap görevli tarafından “Burada Kürtçe konuşamazsınız, dışarıda konuşun” denilerek bina dışına çıkarılmıştı. Bu tür olaylar artık olağan hale geldi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.