Hilar’ın sırları

Toplum/Yaşam Haberleri —

.

.

  • Dünyadaki en eski mozaik zemin döşemesinin bulunduğu, ilk bakırın işlendiği Amed'deki Hilar mağaraları kaderine terk edilmiş durumda. M.Ö. 10 bin yıllarına dayanan tarihi yerleşim yeri definecilerin talanına uğrarken, bir mağara ise içi yeşile boyanarak mescite çevrilmekten geri kalınmamış. 

YILMAZ KAYA

Amed’de 12 bin yıllık bir tarih

İnsanlığın yerleştiği en eski yerleşimlerden biri olarak kabul edilen Hilar mağaraları ve yerleşkesi, Mezopotamya'nın ve Yakın Doğu arkeolojisinin önemli bir merkezi konumunda. Hilar, arkeoloji dünyasında, insanlığın ilk yerleşik hayata geçmesi açısından önemli bir değere sahip.
Ergani ilçesine bağlı Sesverenpınar (Hilar) köyü sınırlarında ve Dicle Nehri'nin kollarından olan Boğaz Çayı kıyısında bulunan Hilar yerleşkesi, ilk defa İstanbul Üniversitesi  Prehistorya  bölümünden Prof. Dr. Halet Çambel ile Chicago Oriental İnstıtute adına Prof. Dr. Robert J. Braid Wood tarafından 1963 yılında tespit edildi ve bir yıl sonra kazı çalışmalarına başlandı. Proje, 1978-1988 yılları arasında Karslruhe Mimarlık Enstitüsü ve 1989-1991 yıllarında Roma Üniversitesi'nin katkılarıyla ortaklaşa sürdürüldü. İlk kazılarda, buraya yerleşen ilk insanların avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri Neolitik döneme dair önemli kanıtlar ortaya çıktı. 

Dünyanın en eski mozaik döşemesi
Hilar'da, avcı bir topluluktan, çiftçiliğe dayalı geçiş sürecinin tamamı ortaya çıkarıldı. Aynı şekilde dünyanın en eski mozaik döşemesi ve içinde dikili taşların bulunduğu yerleşim merkezi de tüm ayrıntıları ile tespit edildi. Burada 20 metrekare büyüklüğündeki evlerden birinde bulunan pembe taşlarla döşeli mozaik, bilim insanlarına göre dünyanın bilinen en eski mozaiği olarak kayıtlara geçti. 
1991 yılındaki kazılarda ise M.Ö. 10.000 yılı ile 5000 yılı arasındaki dönemi kapsayan 60 yapı katı bulundu. Dallardan yapılma basit, yuvarlak kulübeden, taş temelli dörtgen yapılara geçiş, kapı, çatı, temel, su basmanı, merdiven gibi özelliklerin ortaya çıkışı; toprak dolgudan kerpiç tabanlarına, bundan da kerpiç tuğlaya nasıl geçildiği gibi, günümüze kadar uzanan köy mimarisinin başlangıç ve oluşum süreci burada tespit edildi. Çakmaktaşı, bazalt, doğal bakır, orak, kazıcı-delici aletler ve çeşitli süs eşyaları da gün yüzüne çıkarıldı. 
Hilar, insanların göçebe hayattan yerleşik hayata geçmesiyle beraber oluşturduğu sosyal, kültürel, ekonomik, dini, mimari pek çok alanda yaşadığı, çağın şartlarına göre zirve yaptığı Neolitik dönemin tüm özelliklerini yansıtıyor.

Sadece 4 bin 654 metresi araştırıldı
İnsanlığın ilk yerleşim yerlerinden biri olması nedeniyle Hilar’da çok önemli bulgulara rastlanmasına rağmen, sonraki yıllarda burada ciddi bir kazı çalışması yapılmadı. Şimdiye kadar yürütülen 16 kazı mevsiminde, Hilar yerleşiminin sadece 4 bin 654 metrekaresi kazılabildi. 
Binlerce yıllık tarihe ev sahipliği yapmış olan Hilar, köylerin kent olma aşamasındaki rolü ile bölgede ön plana çıkarken, mimariye yön verebilme potansiyeline de sahip olduğu belirtiliyor.

5 bin yıl kesintisiz yaşam vardı
Hilar'da ortaya çıkarılan arkeolojik eserler üzerinde Karbon 14 metodu ile yapılan incelemede, buraya çanak-çömleksiz dönemden itibaren insanların yerleştiği ve yaklaşık olarak M.Ö.10200 ile 5.000 yılları arasında kesintisiz bir yaşamın sürdüğü ortaya çıkarıldı.
Hilar’ın gerek mimarisi, gerekse değişik nitelikteki zengin bulgularıyla bütün kültür basamaklarının izlenebildiği dönemler arası bağı varken, etkilendiği ve etkilediği bölgeleri en iyi yansıtması açısından arkeoloji biliminde "anahtar yerleşme" özelliğine sahip. 
Hilar mağaralarında "köy meydanı" olarak kabul edilen alanda, tanrı heykelleri olduğu düşünülen dikilitaşlar bulunuyor. Bir tören meydanını andıran alandaki dikilitaşlar, arkeologlarca "tören meydanı" olarak değerlendiriliyor. 

Tohumlar burada kültüre alındı
Kazılarda, Çanak Çömleksiz Neolitik B döneminin Izgara Planlı Yapılar Evresi'nde yabani emmer ve einkorn buğdayı ile yabani mercimeğin kültüre alındığı görüldü. 
Koyun, keçi, sığır ve domuzun evcilleştirilerek yetiştirildiği, bitkisel beslenmenin ise yabani baklagiller, badem, menengiç, fıstık, bezelye, mercimek, buğday ve burçak ile sağlandığı tespit edildi. 
Hilar'da yapılan pişmiş kaplar, silindir boncuklar, misket taşları, 49 adet kilden yapılmış inan heykeleciği, 51 adet hayvan heykelciği, kemik ve boynuzdan yapılmış alet sapları da bulundu. Kazılarda yine 227'si kadın, 193'ü erkek, 142'si çocuk, 57'si bebek ve 7'si fetus olmak üzere toplam 626 insan iskeletine ulaşıldı. 

İnsanlık tarihinin en eski madenciliği
Kazılarda, Hilar sakinlerinin nabit bakırı ve malahiti işledikleri de saptandı. Bu şekilde işlenen bakırdan delgi, iğne ve tel parçaları yapıldı. Arkeologlarca, bilinen en eski dövme tekniğiyle yapılan bu nesnelerin taş örsler üzerinde, sapsız taş çekiçlerle dövülerek şekillendirildiği tahmin edilmekte. Bu şekilde doğal bakırın kullanılmasının yanı sıra ısıl işlemle cevherinden arıtılmış madenin de kullanıldığının ortaya çıkması, sadece Yukarı Mezopotamya değil, insanlık tarihinde bilinen en eski maden buluntuları olarak kabul edilmekte.

Hilar’ın sırları yer altında saklı
Hilar'da en son 2006 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Özel İdaresi, Ergani Belediyesi ve Kaymakamlığı bünyesinde 4 yıllık bir kazı çalışması gerçekleşti. Yapılan çalışmalarda bazı mağaraların hayvan barınağı olarak kullanıldığı, birinin ise mescide çevrildiği tespit edildi. Hilar'da kazılar 2000 yılında sona erdi, yeni kazı çalışması için henüz bir girişim yok. Devletin 11 yıl önce yaptığı tek şey ise mağaraların hayvan barınağına dönüştürülmemesi için çevrelerini tel örgülerle kapatmak oldu.  Bölgede yeni bir arkeolojik çalışma yapılmadığı için Hilar yerleşkesinin altındaki sırlar gizliliğini korumaya devam ediyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.