Hozanlığın komutanlıkla buluşması: Hozan Mizgîn

Elif KAYA yazdı —

Toplumsal hafızanın oluşumu ve taşınmasında müzik önemli rol oynar. Müzik, aynı zamanda varoluşu estetik bir dille ifade etme sanatıdır. Tarihsel hafızayı-duyguyu bir kuşaktan bir kuşağa aktarır, onulmaz yaraları sağaltır, direnç aşılar. Bu nedenle kelamı ‘kılam’ eyleyen dengbêjler, tarihten günümüze uzanan bir bağ oluştururlar. Kim olduğumuz kadar ne olmamız gerektiğine ayna tutarlar.

Dengbêjlik bu nedenle Kürtlerde hem bilgeliğin hem toplumsal öncülüğün simgesi olarak önemli yer edinir. Mirler, divanında bulunan dengbêjlerin şanıyla tanınırlar. Kudretleri, dengbêjin şanıyla eşdeğerde ele alınır.

Varlığın, kendini ifade etmesinin yasaklandığı dönemlerde bile halklar, kadınlar kelamın ve de kilamın kanatlarına tutunup, mücadeleyi yükseltmiş, hakikate yol almışlardır. Acısını, öfkesini, umutlarını kilamlarla dile getirip, mücadele dinamiğine dönüştürmüşlerdir. Duyguyu yücelterek, bilinçle buluşturup, kırmadan, incitmeden güzellikle yoğurmuşlardır. Aklın ve yüreğin kaldıramadığı keskin acıları dahi estetize ederek, dayanılır kılmış, yaşamın sürekliliğine dayanak yapmışlardır.

Ancak kadın ve erkek dengbêjlerin bu süreçleri aynı tarzda deneyimlediğini belirtemeyiz. Kadınlar ulus devletin tekçi politikalarından çok önce ataerkil sistemin cinsiyetçi engelleriyle karşılaştı. Duygunun ana kaynağı olan kadının, toplumsal alanda kendini ifade etmesi ayıp, günah engeliyle sınırlandırıldı. Kadınlar toplumsal alanda engellense de dengbêjliğin mutfağını hiçbir zaman terk etmedi. Aşklarını, umutlarını, acılarını yükledikleri kılamları, erkek dengbêjlerin dilinden halka ulaşmaya devam etti. Kilamı erkeğin sesinden duysak da namesinden, sözlerinden, dinlerken yarattığı duygudan bir kadının ağzından dile geldiği kendini hemen ele verir. Erkek dengbêjlere mal edilen pek çok kilam biraz incelendiğinde kadın duygusu ve diliyle söylenmiş olduğu rahatlıkla görülür.

Tabii bir de kendisine çizilen sınırlara meydan okuyan dengbêj kadınlar vardır. Yüreğinden gelen sesi topluma ulaştırmayı varoluşunun gereği bilen, bedel ödemeyi göze alan Sûsika Simo, Ayşe Şan, Meryem Xanlar vardır.

Şarkı söylediği için Amed sokaklarında abisi tarafından silahla kovalanan Ayşe Şan, eşi tarafından ya dengbêjlik ya evlilik ikilemine zorlanan Meyram Xan için kilam söylemek kolay olmasa gerek. Varlığını yoksayan ve cinsini ötekileştiren yaklaşımlara karşı iki kat mücadele vermek durumunda kalırlar.

Hozan Mizgîn (Gurbet Aydın) bunu bir derece daha ileriye taşır. dengbêjlik geleneğine, örgütsel mücadele ve komutanlık geleneğini de ekleyerek zirve yaptırır. Onu, Koma Berxwedan çalışmasının yanı sıra eyalet komutanlığıyla da tanırız. Müziği ve savaşçılığı aynı titizlikle ve sanatsal ruhla ele alır. Okuduğu şarkılarla insanı kimi kez kanatlandırırken, kimi kez kabuk bağlamayan yaralarını yeniden kanatır.

“Lo lo hevalno” şarkısı 12 Eylül karanlığında yaşanan vahşete karşı yüreğin isyanı ve ‘insanım’ diyene mücadele çağrısıdır.

Hozan Mizgîn, sanatı ve savaşı buluşturarak, devrimci sanat çizgisinin nasıl olması gerektiğini ortaya koydu. Sanatın gücünü, mücadele ve örgütleme ile buluşturmayı başaran bir mücadele geleneği yarattı. Savaşçılığın, yiğitliğin, dengbêj divanlarının erkekle özdeleştirildiği bir toplumda kadını hozan, hozanı komutan makamına oturtan, devrim içinde devrimi yapan bir duruşun sahibi oldu. Savaşı, duygu ve sanatın gücüyle buluşturarak, Kürdistan özgürlük mücadelesinin kadın rengiyle ve sanatsal ifadeyle gelişmesinde önemli rol oynadı.

Devrimci sanatın nasıl yapılabileceğini ortaya koyarak daha ileriye taşımak isteyenlere önemli bir miras bıraktı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.