Hukuksuzluğa ‘yeni anayasa’ kılıfı

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen uyduruk sisteme uygun bir anayasa peşinde olan iktidarın, faşizmin kurumsallaşmasını tamamlamak, otoriter şefçi, rejimi kalıcılaştırmak, hatta yarı diktatörlüğün anayasalı halini inşa etmek adına fırsat kolladığını biliyoruz. 

Türkiye şubat ayına iktidardan gelen ‘yeni anayasa’ gündemiyle girdi. AKP genel başkanının "Cumhur İttifakı'ndaki ortağımızla bu konuda bir anlayış birliğine varmamız halinde önümüzdeki dönemde yeni anayasa için harekete geçebiliriz" açıklamasıyla başlattığı tartışma aslında çöken bir iktidarın çaresizce gündem kotarma telaşından başka bir şeye karşılık gelmiyor. Küçük ortağından konuya dair hemen olumlu yanıt gelmesi de aczin boyutunu ortaya koyuyordu.

Burada kalsa iyi, Meclis başkanı da topa girdi ve hem anayasa muhabbetini büyüttü hem muhalefete ayar verdi. Hatta aynı konuşmada hızını alamadı, ulusötesi yayılmacı hayallerini de dile getirdi. Adalet Bakanı geri kalır mı? Kalmadı; adliye muhabiri edasıyla haberi süslemek adına 1921 anayasasına atıfta bulunarak Erdoğan’ın kafasındaki yeni anayasa meselesine ne kadar uzak olduğunu gösterdi. Dahası var, ana muhalefet anayasa tartışmasına bir klasik söylemle katıldı; ilk dört madde aynı kalırsa yeni bir anayasa yapılabilirmiş…

Bir yandan yeni anayasa tartışması piyasaya sürülürken diğer yandan öğrenciler tartaklanıyor. Kayyım olarak atanmış rektörü reddettikleri ve protesto ettikleri için terörist ilan edilerek gösterilere devam etmeleri halinde kendilerine Cizre’nin akıbeti anımsatılıyordu ki, 7 Şubat tarihi Cizre’de bodrum vahşetlerinin meydana geldiği gündü.

AKP genel başkanının kuşkusuz hayalinde bir anayasa var. 2017’de yapılan anayasa değişikliğinin yetersiz kaldığı anlaşılıyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen uyduruk sisteme uygun bir anayasa peşinde olan iktidarın, faşizmin kurumsallaşmasını tamamlamak, otoriter şefçi, rejimi kalıcılaştırmak, hatta yarı diktatörlüğün anayasalı halini inşa etmek adına fırsat kolladığını biliyoruz. 

Burada önemli soru; Türkiye’deki demokrasi güçleri, toplumsal muhalefet, siyasi muhalefet bu faşist ittifakın çağrısına yanıt vermeli midir? Ciddiye bile almamalıdır. Nitekim Erdoğan daha sonra yaptığı açıklamada yeni anayasa için yerli ve milli olmak isteyen muhalefete kapılarının açık olduğunu belirtti. Anayasa yapım sürecinin bile ayrımcı bir zemine oturtabilecek kadar toplumsal barışı yok sayan zihniyet, anayasanın bir toplumsal mutabakat olduğunun farkında bile değil. Çoğulculuk, eşit yurttaşlık, sekülerizm, demokratik anayasa kavramlarını bu iktidara anlatmaya kalkmak ise abesle iştigal olur.

Türkiye’nin yeni bir anayasaya hatta etnik kimliğe, dine, dile vurgu yapmayan kurucu bir anayasa ihtiyacı olduğu açıktır. Bu topraklar bunu geçmişte deneyimlemiş ve geçtiğimiz ay 100. yılını geride bırakan 1921 anayasasını kabul etmişti. Yerel yönetimlerin muhtariyetini merkeze alan, esasında bu topraklarda yaşayan halkların özerkliğinin tanındığı 1921 anayasası dönemin olağanüstü koşulları itibariyle toplumsal gerçekliğe en yakın anayasadır diyebiliriz. Sonraki tüm anayasalar darbe referansıyla anılagelen, toplumsal gerçeklikten kopuk, siyasi özgürlükleri tahditleyen, ulus devlet kodlarını en katı formuyla içeren bir anlayışla hayata geçirilmiştir.

Bugün bir kurucu anayasanın şartları var mıdır? Buna ilk elde evet demek mümkün değildir. Bugünkü ceberut iktidar bırakın yeni bir anayasa yapım iklimine tahammül etmeyi, mevcut anayasayı bile ihlal ederek anayasa suçu işlemeye devam ediyor. AİHM kararı bizi bağlamaz diyen bir anlayışın yeni anayasadan beklentisi ilk başta anayasanın ilgili hükmünü ortadan kaldırmak olacaktır. Sistemin anayasa arayışı, anayasalı devletin hayta geçirilme çabasıdır, yoksa anayasal devlet diye bir kaygı ile dile getirilmiş bir çağrı değildir.

Diğer taraftan yeni bir anayasa ihtiyacı tüm yakıcılığıyla siyasetin merkezinde durmaktadır. Bu iktidardan ve ötesi yüzyıllık anayasalı devletten kurtulmanın yolu anayasal devlet olmak adına çoğulcu, laik, demokratik bir anayasa yapımı için demokrasi mücadelesini yükseltmekten geçiyor. Demokratik ulus anlayışıyla, yerel demokrasiyi merkeze alan, eşit yurttaşlık temelinde demokratik bir anayasa için iktidara karşı bir toplumsal tartışma ve mücadele için harekete geçmek siyasi muhalefetin öncelikleri içinde olmalıdır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.