İki Kürt’le Japonya’ya başlayan yolculuk...
Dosya Haberleri —

Vakkas Çolak
Japonya Kürt Kültür Derneği Genel Sekreteri Vakkas Çolak’la göçün başlangıcından bugüne topluluğun hikayesini konuştuk
- Kürtlerin Japonya’ya ilk gelişi 1990 yılına uzanıyor. O dönemde Türkiye’deki çatışmalı süreç, yayla yasakları ve hayvancılıkla geçinen köylülere yönelik baskılar göçü tetikledi. Antep, Maraş ve Pazarcık üçgeninden yola çıkan ilk iki kişi, Avustralya’ya gitmek üzereyken havaalanında İranlı Kürtlerle tanışıyor. Bugün Japonya’da yaklaşık 2 bin 500 Kürt yaşıyor.
- Kürtler, Japonya’da üç farklı dönemde farklı algılarla karşılaştı. İlk dönemde, DAİŞ öncesinde, Kürtler sessiz, yardıma muhtaç bir halk olarak görülüyordu. İkinci dönemde, Rojava direnişi ve özellikle YPJ’nin DAİŞ’e karşı mücadelesi, Japonya’da büyük bir sempati yarattı. Kürtlerin yaşadıkları bölgelerdeki marketler alışveriş etiketlerinin üzerine Kürtçe yazılar dahi yazıyorlar.
- Japonya’daki Kürt topluluğu olarak çocuklarımıza yönelik sportif bir faaliyet de başlattık: FC Kürt adında bir futbol takımı kurduk. Ancak takım çok kültürlü bir yapıya sahip. Japon, Çinli, Ukraynalı, İranlı ve karışık etnik kökenlere sahip çocuklar da antrenmanlara katılıyor. Yaklaşık 60 çocuğun yer aldığı bu yapının omurgasını Kürt çocukları oluşturuyor.
ERKAN GÜLBAHÇE
Kürtlerin Japonya’daki varlığı 1990’lara dayanıyor. Bugün sayıları 2 bin 500’ü bulan Kürt topluluğu, çoğunlukla Tokyo’nun kuzeyinde yer alan Kawaguchi şehrinde yaşıyor. Kürtler bir yandan yeni bir yaşam kurarken, diğer yandan sistematik ırkçılıkla mücadele ediyor; Kürtçeyi üniversite düzeyinde yaşatıyor, çocuklar için futbol takımı kuruyor, yerel siyasetten diplomasiye kadar birçok alanda görünür hale geliyor. Japonya’daki Kürt toplumunun en önemli temsilcilerinden biri olan Japonya Kürt Kültür Derneği Genel Sekreteri Vakkas Çolak’la göçün başlangıcından bugüne topluluğun hikayesini, karşılaştıkları zorlukları, Türkiye’nin baskıları, kültürel çalışmalarını ve ırkçılıkla mücadele deneyimlerini konuştuk.
Kürtler Japonya’ya ilk kez nasıl gitti? Şu anda yaklaşık kaç kişi yaşıyor, en çok hangi şehirlerde yoğunlaşıyorlar ve buraya hangi amaçlarla göç ettiler?
Kürtlerin Japonya’ya ilk gelişi 1990 yılına uzanıyor. O dönemde Türkiye’deki çatışmalı süreç, yayla yasakları ve hayvancılıkla geçinen köylülere yönelik baskılar göçü tetikledi. Antep, Maraş ve Pazarcık üçgeninden yola çıkan ilk iki kişi, Avustralya’ya gitmek üzereyken havaalanında İranlı Kürtlerle tanışıyor. Japonya’daki iş olanaklarını öğrenince yön değiştirip oraya yerleşiyorlar. Zamanla bu sayı arttı. Beş, on, yirmi derken yıllar içinde topluluk büyüdü. 2010’lu yıllarda çatışmaların yeniden şiddetlenmesiyle birlikte bu kez gençler, üniversite öğrencileri ve siyasi baskı görenler Japonya’ya yöneldi. Bugün Kawaguchi, bu parçalı ama kararlı göçün merkezi haline gelmiş durumda. Bugün Japonya’da yaklaşık 2 bin 500 Kürt yaşıyor. Yaklaşık 2 bini Tokyo’nun kuzeyindeki Saitama eyaletinin Kawaguchi şehrinde, kalanlar ise Tokyo’nun merkezi ve diğer kentlerde dağınık şekilde ikamet ediyor. Göçün temelinde 1990’larda yaşanan baskılar, 2010’lardan itibaren ise artan siyasi nedenler etkili oldu.
Japonya’daki Kürt toplumu nasıl bir yaşam sürüyor? Günlük hayat nasıl şekilleniyor?
İlk kuşak Kürtler, dil yetersizliği ve yasal statü sorunları nedeniyle beden gücüne dayalı işlere yöneldi. En çok çalışılan alanlar inşaat ve yıkım işleri oldu. Bu alanda, Japonya’ya daha önce göç etmiş İranlı Kürtlerin katkısı büyüktü. Zamanla üniversite mezunları, öğretmenler ve çeşitli mesleklerde çalışan yeni kuşaklar yetişti. Tokyo ve Saitama’da Kürtlere ait restoranlar da açıldı. Bu mekanlar hem topluluk için bir buluşma alanı hem de Japonlar için Kürt kültürüne açılan bir kapı haline geldi.
Japon halkı Kürtlere nasıl bakıyor? Kendinizi Japon toplumu içinde güvende hissediyor musunuz?
Kürtler, Japonya’da üç farklı dönemde farklı algılarla karşılaştı. İlk dönemde, DAİŞ öncesinde, Kürtler sessiz, yardıma muhtaç bir halk olarak görülüyordu. Japonların yaklaşımı insaniydi. İkinci dönemde, Rojava direnişi ve özellikle YPJ’nin DAİŞ’e karşı mücadelesi, Japonya’da büyük bir sempati yarattı. Kürtler bu süreçte direnişçi ve kahraman bir halk olarak tanınmaya başlandı. Üçüncü dönemde ise Türkiye devletinin desteklediği karalama kampanyaları dikkat çekti. Ancak bu girişimlere rağmen Kürtlerin Japonya’daki itibarı büyük ölçüde korunuyor. Kürtlerin yoğunlukla yaşadıkları bölgelerdeki marketler alışveriş etiketlerinin üzerine Kürtçe yazılar dahi yazıyorlar.
Bir dönem Türkiye’nin baskısıyla Japonya’daki Kürtçe kurslarının kapatılmaya çalışıldığı biliniyor. Bu tür baskılar bugün de devam ediyor mu?
2009 yılında Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi’nde Kürtçe derslerine başladık. Bu dersler hem halka açık “açık akademi” kapsamında, hem de üniversite öğrencilerine yönelik iki kredilik seçmeli ders olarak yürütülüyor. Haftada iki gün yapılan dersler bugüne kadar kesintisiz devam etti ve herhangi bir idari engelle karşılaşılmadı. Ancak Türkiye, derslerin başlamasından sonra Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla Japon makamlarına “böyle bir şeyi kabul etmiyoruz” şeklinde itirazlarda bulundu. Bu girişimler 2019’dan itibaren daha sık ve görünür hale geldi. Tokyo Yabancı Diller Üniversitesi’ni en çok ziyaret eden diplomatik temsilciliğin Türkiye Büyükelçiliği olduğu yönünde bir izlenim oluştu. Türkiye tarafı ayrıca, bu derslerin Japonya’da verilmemesi, bunun yerine online olarak Türkiye’den verilmesi ve masrafların kendileri tarafından karşılanması yönünde bir teklifte bulundu. Ancak Japon yetkililer, derslerin akademik bir çerçevede yürütülmesi gerektiğini belirterek bu öneriyi reddetti.
Japonya medyasında Kürtlerle ilgili haberler yer alıyor mu? Kürt meselesi Japon kamuoyunda nasıl algılanıyor?
Son yıllarda Kürtlere yönelik nefret söylemleriyle birlikte buna karşı tepkiler de medyada yer bulmaya başladı. Japonya’daki medya organlarının büyük çoğunluğu Kürtlerle ilgili haberlere olumlu yaklaşım sergiliyor. Ancak içlerinden biri, belirgin şekilde anti-Kürt propaganda yürütüyor. Sayın Öcalan’ın açıklamaları Japon medyasında geniş yer buldu. Kürt kültürü, Kürt yemekleri ve özellikle Newroz etkinlikleri sıkça haberleştirildi. Hemen her hafta farklı bir Japon medya kuruluşunda genellikle olumlu içerikler yayımlanmaya devam ediyor.
Japonya’da Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar son yıllarda arttı mı? Saldırıların altındaki temel nedenler neler?
Bu gelişmeleri anlamak için arka planına bakmak gerekiyor. Bize göre, bu saldırılar Türkiye’nin Japonya’daki büyükelçiliği ya da istihbaratı tarafından organize edilmiş bir özel operasyon izlenimi veriyor. Çünkü bu süreçten önce Japon kamuoyunda Kürtlerin varlığına dair bir gündem yoktu. Örneğin, yaşadığımız 600 bin nüfuslu şehirde 50 bin yabancıya karşılık yalnızca 2 bin Kürt var. Bu kadar küçük bir topluluğun bir anda meclis gündemine kadar taşınması dikkat çekicidir.
Bu süreçte dikkat çeken isimlerden biri, dönemin Tokyo Büyükelçisi Korkut Güngen oldu. Güngen, çeşitli demeçlerinde Türkiye'de Kürtlerin her türlü hakka sahip olduğunu, mülteci sayılmalarının söz konusu olmadığını ve yalnızca çalışma amacıyla Japonya'da bulunduklarını ileri sürdü. Bu açıklamalar, özellikle göçmen karşıtı ve aşırı milliyetçi yayın çizgisiyle bilinen Sankei gazetesiyle yaptığı röportajlar aracılığıyla kamuoyuna yansıdı. Ancak Güngen’in yalnızca bu açıklamaları değil, görev süresi boyunca adının karıştığı bazı ciddi iddialar da gündeme geldi. Diplomatik pasaportları kullanan Güngen bağlantılı bazı kişilerin, milyonlarca Japon yenini nakit olarak çantalarla Türkiye’ye taşıdığı ve bu işlemler karşılığında Güngen ve ekibine de komisyon ödendiğine dair bilgiler, bu faaliyetlere tanıklık eden kaynaklar tarafından tarafımıza iletildi. Bu iddialar, kara para aklama şüphesini gündeme getiriyor. Ayrıca, Osaka Expo’ya katılacak Türk şirketlerinin belirlenmesi sürecinde rüşvet ilişkilerinin devreye girdiği ve bu sürecin de Güngen’in bilgisi ve yönlendirmesiyle şekillendiğine dair iddialar kamuoyuna yansımış durumda. Tüm bunlara ek olarak, Büyükelçi Güngen’in “FETÖ” ile bağlantılı olduğuna yönelik şüpheler de bazı çevreler tarafından dile getirilmeye başlandı.
Japonya’daki yasalar ırkçı saldırılara karşı nasıl bir koruma sağlıyor? Polis ve yargı bu saldırılara nasıl yaklaşıyor?
Saldırılar genellikle sosyal medya üzerinden yapılıyor. Özellikle Twitter’da Türkiye’deki bazı ırkçı yapılarla ortaklaşa hareket eden gruplar var. Bu kişiler Kürtler adına sahte hesaplar açarak Japonlara hakaret ediyorlar. Daha sonra bu kişilerin kimlikleri tespit edildi ve çoğunun Türk vatandaşı olduğu ortaya çıktı. Bazıları eylemleri kendilerinin yaptığını itiraf etti.
Japonya’da 2014 ya da 2016 yılında çıkarılan “Nefret Söylemini Önleme Yasası” mevcut. Ancak bu yasa hala zayıf ve etkisiz. Cezai yaptırım getirmiyor. Yeni düzenlemelerle sosyal medyada yalan ya da nefret içerikli paylaşımların daha hızlı tespit edilmesi planlanıyor, ama henüz uygulamada etkili bir sonuç alınabilmiş değil.
Saldırılar doğrudan kişilere ya da kurumlara yönelik hakaret veya tehdit içermediği sürece dava açılamıyor. Biz hem kurum olarak hem bireysel düzeyde davalar açtık. Ancak bu süreçler oldukça uzun sürüyor; bir yılı aşkın süredir devam eden davalar hala sonuçlanmadı.
Kürtler bu saldırılara karşı hukuki süreç başlattı mı?
Evet, dava Japonya Kürt Kültür Derneği tarafından açıldı. Mahkeme, söz konusu kişilerin dernek çevresine 600 metre yarıçapında yaklaşmasını yasakladı. Karar şu an yürürlükte ve uygulanıyor. Planlanan gösteriler iptal edildi, yeni başvurular da reddedildi. Ayrıca Japonya Barolar Birliği’ne bağlı avukatlarla birlikte söz konusu kişilere karşı tazminat davası açıldı. Bu davaya ülke genelinden 82 avukat destek veriyor. Kürtlerin yaşadığı bölgede faaliyet gösteren ırkçılık karşıtı STK’lar da sürece dahil oldu.
***
Japonya’da Kürdistan Dostluk Grubu
Japonya’daki Kürtler nasıl örgütleniyor? Ne tür çalışmalar yürütülüyor?
2013 yılında Japonya Kürt Kültür Derneğini kurduk. Bugün Japonya’daki Kürtlerin kültürel, sosyal ve toplumsal faaliyetleri bu çatı altında yürütülüyor. Ayrıca Japonya’nın doğal afetlere açık bir ülke olması ve Kürdistan’daki afetlere yönelik dayanışmayı örgütlemek amacıyla kurduğumuz Heyva Sor a Kurdistanê Japonya adlı ikinci bir dernek daha faaliyet gösteriyor. Derneklerimizde Kürtçe dil kursları, folklor çalışmaları, Kürt yemekleri, dikiş-nakış ve el sanatları atölyeleri düzenleniyor. Kürtlere yönelik Japonca, Japonlara yönelik Kürtçe dil kursları da veriyoruz. Kurd Heval adlı, Japonlar tarafından kurulan ve Kürtlerle dayanışma amacı güden bir dernekle de birlikte çalışıyoruz. Bu yapı, sağlık hizmetlerine erişim, sosyal destek programları ve uyum süreçlerine destek oluyor. Ortak konserler, Newroz kutlamaları, diplomatik ve kamuoyu faaliyetleri birlikte yürütülüyor. Japonya-Kürdistan Dostluk Derneği adlı bir diğer yapı ise Japon siyasetçilerin katıldığı, Kürtlerle siyasi ilişkileri geliştirmeye yönelik faaliyetler yürütüyor. 2023’te kurduğumuz Kürt-Japon İşbirliği ve İletişim Grubu resmi bir yapı değil, ancak oldukça aktif. Nefret söylemiyle mücadele, medya ve kamuoyunu bilgilendirme gibi alanlarda çalışıyor. Ayrıca Japonya Parlamentosu’nda 22 milletvekilinden oluşan bir Kürdistan Dostluk Grubu bulunuyor. Şu anda bu grubun başkanlığını Japonya Savunma Bakanı yürütüyor. Grup, Kürdistan’ın dört parçasıyla da ilişki kuruyor.
Japonya’daki Kürt topluluğu olarak çocuklarımıza yönelik sportif bir faaliyet de başlattık: FC Kürt adında bir futbol takımı kurduk. Bu takım, Türkiye’deki Amedspor’un formatında, gençlerin dayanışma ve kimlik bilinciyle büyümesini hedefleyen bir yapıya sahip.
İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite çağındaki çocuklardan oluşan bu takımda, ağırlıklı olarak Kürt çocukları yer alıyor. Ancak takım çok kültürlü bir yapıya sahip. Japon, Çinli, Ukraynalı, İranlı ve karışık etnik kökenlere sahip çocuklar da antrenmanlara katılıyor. Yaklaşık 60 çocuğun yer aldığı bu yapının omurgasını Kürt çocukları oluşturuyor. Takımın teknik direktörlüğünü, Amedspor’un eski oyuncusu ve eski Bağlar Belediye Başkan Yardımcısı Metin Arslanboğan yürütüyor. Kendisinin katkısıyla Japonya’da kısa sürede tanınan ve sevilen bir takım haline geldik. FC Kürt, haftada dört gün antrenman yapıyor ve çocukların yalnızca sporla değil, kolektif bilinçle büyümeleri için de bir alan oluşturuyor.
* * *
Uydurma sorun üretiliyor!