İki saniyelik görüşmeye ağırlaştırılmış müebbet!

  • Avukat Serdil İzol, AKP Eyyübiye İlçe binasının camlarını kırdıkları için ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen gençlerden Semih Altun’un olay yerinde olmadığını, suçlamaya konu tek delilin ise gençlerden biriyle hiçbir suç unsuru taşımayan iki saniyelik telefon görüşmesi olduğunu söyledi.

 

YILMAZ KAYA / URFA

AKP'nin Eyyübiye ilçe binasının camlarının kırılarak içeriye el yapımı patlayıcı (molotof) atılması gerekçesiyle tutuklanan biri kadın dört gence, ağırlaştırılmış müebbet hapis, bir kişiye ise 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Gençler polis sorgusunda işkence altında ifadelerinin alındığını belirtirken, avukatları "söz konusu suçu işledikleri kabul edilse bile alacakları ceza bu değil" diyerek, Yargıtay'a başvurdu.

Urfa'nın Eyyübiye İlçesinde 28 Ağustos 2015’te AKP İlçe binasının camları biri kadın iki kişi tarafından kırıldıktan sonra içeriye patlayıcı madde atıldı. Herhangi bir zayiat yaşanmadı. Binayı korumakla görevli içeride bulunan iki polis, saldırıyı telsizle haber vererek silahla karşılık verdi. Olay yerinden kaçan iki kişiden Şilan Çetiner (20), polis tarafından sırtından silahla vurularak yakalandı. Diğer şahıs kayıplara karıştı. Özel harekat polislerinin olay yerine gelmesi sonrasında yakındaki mezarlıkta yapılan aramada Recep Çalışkan (21) adlı kişi gözaltına alındı.

Yaralı halde işkence gördü

Yaralı olarak yakalanan Şilan Çetiner, 17 gün hastanede tedavi gördükken sonra polis sorgusuna alındı. Mahkemede, gözaltında işkence gördüğünü, insanlık dışı hakaret ve cinsel saldırıya maruz kaldığını belirten Çetiner, eylemi kabul ederek, bunu AKP'nin politikalarına bireysel bir tepki olarak yaptığını, mezarlıkta yakalanan Recep Çalışkan'ı tanımadığını ve olay sırasında yanında olmadığını söyledi.

'İfadesini' 7 ay sonra öğrendi

Recep Çalışkan’ın ise polis ve savcılık ifadesinde eyleme katıldığını kabul ederek, aynı mahallede komşuları olan Servet Kılıç (21) ve Semih Altun’un (19) da bunun planlamasında yer aldığını söylediği iddia edildi. Mahkeme aşamasında, işkence altında sorgulandığını ve bütün ifadelerin polis tarafından yazıldığını belirten Çalışkan, şunları söyledi: "Olay hakkında bilgim yok. O gün yeğenim vefat etmişti. Üzüntülüydüm. Esrar satanlardan bir miktar esrar temin ettim. Ancak nasıl kullanılacağını bilmiyordum. Bunun için daha önce uyuşturucu madde kullandığı için hakkında dava açılan ve denetimli serbestlik yasası ile serbest bırakılan komşumuz olan Servet Kılıç'ı arayarak esrarı nasıl saracağımı sordum. Gece mezarlıkta esrar içerken kötü oldum ve Servet'i arayarak beni almasını istedim. O sırada özel harekat polisleri mezarlığa operasyon yaptılar. Ben GBT'me bakacaklarını zannettim, ancak gözaltına aldılar. AKP İlçe binasına saldırdığımı, polis öldürdüğümü söylediler. Beni TEM'e götürüp orada işkence yaptılar. Kafama poşet geçiriyorlardı. Tam nefesim kesilip artık öleceğim dediğim anda çıkartıyorlardı. Beni bir koridora uzattılar, gelen giden tekmeledi. İnsanlık dışı işkenceler yaptılar. 'Senin buradan cesedin çıkar' dedi bir polis. İşkence altında, yazdıkları ifadelere imza attım. Beni tekrar gözaltına alırlar korkusu ile içeriğini bilmediğim ifadeleri savcılıkta da kabul ettim. Emniyet'teki ifademi ancak 7 ay sonra 'gizlilik' kararı kalkınca öğrendim. Dilekçe vererek oradaki ifadelere itiraz ettim."

SERVET KILIÇ VE SEMİH ALTUN

Dört kişiye ağırlaştırılmış müebbet

Polis, olaydan sonraki gün daha önce mahkeme kararıyla bir soruşturma kapsamında dinlenilen başkalarına ait telefon görüşmelerine takılan tape kayıtları sonucu Servet Kılıç ve Vedat Donuker’i (24); 32 gün sonra ise Semih Altun'u gözaltına aldı. Semih Altun suçlamaları kabul etmezken, Servet Kılıç ve Vedat Donuker, poliste verdikleri ifadelerin işkence altında alındığını belirterek, mahkemede reddettiler.

Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamada, Şilan Çetiner, Recep Çalışkan, Servet Kılıç ve Semih Altun, "Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirme, yasadışı örgüt üyeliği, örgüt propagandası ve patlayıcı madde bulundurma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Vedat Donuker'e ise "örgüt üyeliğinden" 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.

Gerçekleşmeyen fiile ceza!

Mahkeme, ayrıca olay sırasında AKP İlçe binasını korumakla görevli olan polisler İbrahim Kubilay Boztosu ve Mehmet Güler'i öldürmeye teşebbüs ettikleri için de ayrı bir cezalandırma yolunu seçti. Polis Boztosu ve Güler, mahkemede verdikleri ifadede, saldırı sırasında bina içinde bulunduklarını, bina camının kırılarak içeriye bir cismin atıldığını, küçük bir patlama yaşandığını, silahla ateş açtıklarını ve saldırıda herhangi bir yaralanma durumlarının olmadığını belirtmelerine rağmen mahkeme, 'adam öldürmeye teşebbüs' suçlarından da Şilan Çetiner ve Recep Çalışkan'a ceza verdi.

Örgütsel bir bağ yok

Davanın avukatlarından Serdil İzol, tutuklananların kollukta baskı altında ifade verdiklerini yargılama aşamasında beyan ettiklerini, çoğunun aynı mahalleden arkadaş oldukları için tape kayıtlarında görüşmelerinin olağan olduğunu, buna rağmen mahkemece 'örgüt hiyerarşisi ile hareket ettikleri'nin ileri sürüldüğünü belirtti. İzol, "Yani burada örgüt üyeliği unsurları oluşmadı. Böyle bir bağın olmadığı ortaya çıkınca zaten savcılık da örgüt üyeliğinden değil de devletin bütünlüğünü bozma suçundan TCK'nın 302. maddesi uyarınca ceza talebinde bulundu" dedi.

Sadece mala zarar suçu var

Ayrıca 'adam öldürmeye teşebbüsten' cezalar verildiğine dikkat çeken Av. İzol, "Olaydan sonra kolluk tarafından verilen ifadelerde, orada bir öldürme teşebbüsünün olmadığı açık ve net bir şekilde belirtilmekte. Yapılan eylem, sadece binanın camının kırılması ve el yapımı patlayıcının atılmasıdır. Burada sadece mala zarar verme suçu oluştuğu kanaatindeyiz. Yargılama aşamasında da şüphelilerin bazılarının başka soruşturma dosyalarında teknik dinleme kararı olduğu ortaya çıktı. Bunların HTS kayıtları olsun, tape kayıtlarının içeriği olsun, AKP İlçe binasına yönelik saldırıya ilişkin bir delile rastlanmadı. Tape kayıtlara bakıldığı zaman böyle bir suçun oluşması açısından buna ilişkin bir kaydı olur, içeriği olur. Yapılan soruşturmalarda diğer şüphelilere bakıldığı zaman hiçbir şekilde bu konuya ilişkin konuşma tespit edilmedi" diye konuştu.

İstihbari bilgilerin anlamı yok

Suçlanmalarının istihbari bilgilere dayandığını ve bunun da hukuki bir anlamının olmadığını ifade eden İzol, şöyle devam etti: "Örneğin Semih Altun hakkında hiçbir somut delil dosyada yok. Tape kayıtları var ama tape kayıtlarında herhangi bir suç unsuru yok. İlginç olan 5 kişi hakkında bir telefon trafiği de yok. Birbirlerini mahalleden tanıdıklarına ilişkin zaten beyanları mevcut. Yargılama aşamasında hiçbirinin birbiri ile alakasının olmadığı, bu konuda herhangi bir telefon konuşmasının veya bir irade birlikteliğinin olmadığı açık ve net."

Dosya içerisinde teşhislerin de bulunduğunu kaydeden Av. İzol, "Teşhislerde şüpheliler yok aslında, sadece iddianame hazırlanırken, ilk gözaltı yapılırken alınan beyanlar var. Beyanların dışında bunları destekleyen yan delil yok. Şahıslar da yargılama aşamasında ifade verirken, kolluktaki ifadelerinin baskı altında alındığını söylüyor. İlk ifadelerinden vazgeçiyorlar. Kaldı ki, kolluktaki baskı altında verdikleri ifadelerine göre cezalandırmaya gidilse dahi, dosya içerisinde bu konuya ilişkin bir yan delil yok" dedi.

Şifreli bir konuşma dahi yok

Tape kayıtları incelendiğinde herhangi bir suç unsurunun olmadığının net olarak görüldüğünün altını çizen Av. İzol, şu örneği paylaştı: "Dosyada mesela Servet Kılıç'ın telefonunda, Callrecordings denilen ve tüm konuşmaları kaydeden bir program yüklü. Arayan-aranan bütün telefon konuşmaları mevcut. Tüm tape kayıtlarının incelenmesinde herhangi bir suç unsuru yok. Şifreli bir konuşma dahi yok. Üstü kapalı veya bu konuyu ima eden bir konuşma yok. Telefon kayıtlarına baktığınız zaman, dinleme yapılan telefon kayıtlarının hiçbirisinde 28 Ağustos'taki olayın alt yapısını ortaya çıkaracak bir delil, bir emare söz konusu değil."

Tek delil iki saniyelik görüşme

Avukat İzol, müvekkili Semih Altun ile komşusu Servet Kılıç arasında suç unsuru taşımayan iki saniyelik görüşmenin mahkemece "Telefon görüşme içeriğinden eylem öncesi sanıklar Servet ve Recep’ın Semih'le irtibata geçerek plan yapıp birlikte hareket ederek eylem hazırlığı yaptığı anlaşılmıştır" şeklinde yansıtıldığını ifade ederek, şunları dile getirdi: "Semih Altun'un sadece arkadaşı ile yapmış olduğu iki saniyelik telefon görüşmesi ile bu şekilde ağır cezalandırma yoluna gidilmesi ve yapılan değerlendirmenin hakkaniyete aykırı olduğu düşüncesindeyiz. Aynı şekilde, Semih'in reddettiği sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarda suç unsuru bulup bu yönde bir cezalandırmaya gidilse dahi verilecek ceza yasalarda bellidir. Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis değil. Sosyal medya paylaşımları detaylı bir şekilde sunulmasına rağmen bu saldırıya yönelik tek delil, aynı mahalleden komşu olan şüphelilerden Servet Kılıç ile yapmış olduğu iki saniyelik bir telefon görüşmesidir." 

Alacakları ceza bu değil

Avukat İzol, soyut iddialar üzerinden ceza verildiği, delillerin bu dosya içerisinde hiç tartışılmadığını belirterek, "Eyyübiye ilçe binasına yönelik saldırının bu şahıslar tarafından yapıldığı kabul edilse bile, kasten adam öldürmeye teşebbüs yok, örgütsel hiyerarşi içinde hareket ettikleri yok. TCK 302'ye göre, dosyada bu maddenin unsurları şüpheliler açısından oluşmamış. Bunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası değil. Hukuka aykırı delillerle bir yargılama yapıldı ve hukuka aykırı bir ceza verildi. Aynı şekilde verilen ceza orantılık ilkesine aykırı" dedi.

Tahliye edilmeliler

Av. İzol, "Buradaki 5 kişi suçsuz yere bu kadar bir ağır ceza ile karşı karşıya. Bunun dışında kendileri ile birlikte aileleri de mağdur olmakta" diyerek, tutukluların başka cezaevlerine sürgün edildiğini kaydetti. "İddianamenin tamamına ve soruşturmanın ilk aşamasına baktığımız zaman gerçekten bu suçun unsurları şüpheliler için oluşmamıştır" diyen Avukat İzol, şunları ekledi: "Gaziantep İstinaf Mahkemesi, hukuka aykırı olmasına rağmen kararı onayladı. Biz de adaletin yerini bulması için Yargıtay'a başvurduk. Sunduğumuz deliller, yaptığımız itirazlar ve hukuka aykırılık yönündeki taleplerimiz dikkate alınıp incelenirse AKP İlçe binasına saldırı eylemin gerçekleştirdikleri kabul edilse bile 6 yıldır cezaevinde kalan şüphelilerin yattıkları bu süre, verilebilecek cezayı karşılayabiliyor. Tahliye edilmeleri gerekir."

 

Kardeşim benimle birlikteydi

Yaptığı iki saniyelik telefon konuşması ve sosyal medya hesaplarında örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Semih Altun'un ağabeyi Celal Altun, verilen cezaya bir anlam veremediğini söyledi.

Olay günü kardeşi ile kendi evlerinde yemek yediklerini ve geç saatte onu evine bıraktığını belirten Altun, "Recep Çalışkan adında bir komşumuz vardı, TEM'de kendisine uygulanan şiddet ve baskı sonucu, ona bu olayı kimin yaptığını sormuşlar, o da 'komşumuz Semih' diye ifade vermiş. Buna 'isim verirsen seni bırakırız' demişler, o da karakolda baskı altında bu şekilde ifade vermiş ve ifadeleri üzerine 32 gün sonra Semih'i yolda yürürken gözaltına aldılar" dedi.

Kardeşinin suçsuz olduğunu kaydeden Altun, "Bu olayla hiçbir ilişkisi olmamasına rağmen kalkıp bir ilçe binasının taşlanarak camlarının kırılması ve molotof atılması suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi hangi kitapta yazıyor anlamış değilim. Bu davada ne kanun var, ne adalet var, ne hukuk var. 5 gence kalkıp bu kadar büyük bir cezayı vermek hangi yasalarda var" diye sordu. 

Dosyanın Yargıtay’da olduğunu hatırlatarak, adalet çağrısında bulunan Altun, şunları ifade etti: "Urfa'da cezaevinde iken ara sıra gidip görüşebiliyorduk. Ancak 11 Ağustos’ta Erzincan'a sürgün edildi. Hepimiz tarım işçisiyiz. Semih de bizimle tarlada çalışırdı. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.