İmralı ve Türk faşizminin oyunları

Forum Haberleri —

  • İmralı Kürt halkının yüreğinin attığı yerdir. Kürt halkının varlığına ve geleceğine yaklaşımın göstergesidir. Kürt halkının her zamankinden fazla İmralı’yla bütünleşmesi, varlığına ve geleceğine sahip çıkması en öncelikli görevidir.

ZEKİ AKIL

İmralı sistemi Türkiye’deki hapishaneler sisteminden tamamıyla farklıdır. Esasında Kürt halkına karşı oluşturulan sistemi ifade ediyor. Kürtler nasıl ki hiçbir hukuka sahip değil ve ortadan kaldırılma tehlikesiyle karşı karşıyaysa İmralı’daki pozisyon da aynıdır. BM kararlarında ulusların kaderlerini tayin hakkı vardır. Bu hak ve ilke bütün dünyada kabul görmüştür. Ancak Türkiye hiçbir uluslararası hukuku ve halklar için geçerli olan var olma hakkını tanımıyor. Aynı şey İmralı için de geçerlidir. Türk devleti ne iç hukukuna ne de uluslararası hukuka, AİHM kararlarına ve CPT’nin uyarı ve kararlarına uyuyor.

15 Şubat 1999’dan beri İmralı’da özel bir statü oluşturuldu. Bu statü bir tutuklunun yasalara uygun haklarını ve belirlenmiş kuralları içermiyor. Normalinde bütün hapishaneler gibi Adalet Bakanlığına bağlı olması gerekir. Ancak ne olduğu, kime bağlı olduğu belli olmayan, resmi olarak çerçevesi bilinmeyen kriz yönetimi denilen bir yere bağlandı. Halbuki İmralı’da sadece bir kişi, Önder Apo tutuluyordu. Ortada kriz olacak bir bileşim ve hareketlilik de yoktu. Burada esas olan siyasi tutum ve devletin Kürtlere yönelik amaçlarıdır.

Uluslararası hukukta da tecrit suç olarak tanımlanmış. Bir insanı toplumdan ve sosyal aktivitelerden mahrum bırakırsan zamanla beyin ve ruh sağlığı bozulur. Ama hukukta bireyin vücut bütünlüğü, ruh ve düşünce sağlığı garanti altına alınır. Tecrit insanın ruh ve fiziki sağlığını, bütünlüğünü hedefler. İmralı’daki tecrit son derece hesaplanmış, planlanmış bir uygulamadır. Uzun yıllara dayalı mücadele sonucu ancak İmralı’ya 4-5 tutuklu daha götürüldü. Bu götürülenler de bu tecrit sisteminin kıskacına alındılar. Tüm cezaevlerinde mektuplaşma, aile ve avukatlarıyla görüşme haklarından mahrum bırakıldılar.

Türk devletini yönetenler büyük bir pişkinlik ve utanmazlıkla yıllarca ya koster bozuk ya da hava muhalefeti deyip aile ve avukat görüşlerini engellediler. Tabi, İmralı Kürt halkının Önderini barındırıyordu. Halkın önderinin sağlığı hakkında bilgi alması önemliydi. Herhangi bir tutuklu değildi. Zaten maruz kaldığı uygulamalar herhangi bir tutukluya yapılan uygulamalar değildir. Defalarca Kürt özgürlük güçleri ve halk Önderliğe yaklaşımın Kürt halkına yaklaşım olduğunu, savaş ve barış gerekçesi olarak ele alınacağını dile getirdiler. Ancak Türkiye’yi yönetenler bildiğini okumaya devam ettiler.

İmralı etrafında yürütülmeye çalışılan politikaları ve oyunları araştırmacılar birçok yönüyle ele alabilirler. Bu 22 yıl büyük bir mücadele ve nefes nefese bir mücadeleyi içeriyor. Önder Apo insanüstü bir irade, sabır ve bilinçle ayakta kalmayı ve politika üretmeyi başardı. Türk devleti Kürt direniş güçlerini ve halkı başsız bırakıp dağıtmayı ve tasfiyeyi hep amaçladı. İmralı’yı gözden düşürmeye, unutturup sıradanlaştırmaya çalıştı. Erdoğan yönetimi ise Önder Apo’nun bütün barış ve çözüm girişimlerini suiistimal çalıştı. Israrla tasfiye girişimlerinin yanında seçim ve iktidarda kalma taktiği biçiminde ele aldı. İmralı dünyaya kapatılmışken son İstanbul belediye seçiminde de görüldüğü gibi Erdoğan, Ali Kemal Özcan’ı İmralı’ya göndererek Önder Apo’dan aldığı bir mektupla İstanbul seçimlerini etkilemeye çalıştı.

Erdoğan’ın görüşme masasını devirdiği 2015 baharından beri İmralı daha katı bir tecride alındı. Cezaevlerinde ve dışarıda yayılan kitlesel direnişler sonucu sınırlı bir haber İmralı’dan alınabildi. En son Leyla Güven öncülüğünde gelişen uzun süreli bir açlık grevi ve kampanyasından sonra avukatlar gidip bir görüşme yapabildi. Ondan sonra ancak bir yıl önce Önderliğe kardeşiyle bir telefon görüşmesi yaptırıldı. O zamandan beri de İmralı’dan hiçbir haber alınamadı. Kürt Özgürlük Hareketi Kürdistan’ın her yerinde bütün bileşenleriyle tecridi kırma ve özgürlüğü sağlama kampanyasıyla İmralı’yı öne çıkardı. Bu çalışmalar, halkın biriken öfkesi ve görkemli Newroz kutlamaları Türk devletini zorladı. Ayrıca Önderlik etrafında dönen oyun ve tehlikeleri açığa vuran, sosyal medyada yaşamı ile ilgili verilen haberler halkın kaygısını ve öfkesini daha da artırdı. Hükümet yasaları uygulama, tecridi kaldırma, olağan görüşme yaptırma yerine bu hafta içinde Önder Apo’yla kardeşi arasında bir telefon görüşmesi yaptırmaya kalktı.

Sözde kamuoyunun, aydınların ve siyasi çevrelerin çağrıları yokmuş gibi davranıp, kimseyi muhatap almamayla gündemi soğutacaktı. Ancak Önder Apo her zaman “ben ciddi bir insanım, muhataplarımda ciddi olmalıdır” diyordu. Bu ciddiyetsizlik karşısında tutumunu yansıtınca telefon görüşmesini yarıda kestiler. Önder Apo’nun halk üzerindeki etkisinden, düşünce gücünden korktukları için bir telefonla da olsa, çok kısa da olsa görüşlerini dışarıya yansımasını göze alamadılar. Ortadoğu’da at koşturan, dünyaya meydan okuyan, herkesi tehdit eden Türk devletini yönetenler Önder Apo karşısındaki tutumlarıyla çaplarının ne olduğunu göstermiş oldular. Bu açıdan İmralı Kürt halkının yüreğinin attığı yerdir. Kürt halkının varlığına ve geleceğine yaklaşımın göstergesidir. Kürt halkının her zamankinden fazla İmralı’yla bütünleşmesi, varlığına ve geleceğine sahip çıkması en öncelikli görevidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.