İnşa edilmiş felaket

Elif KAYA yazdı —

  • Depremde ağır kayıplar yaşayan vatandaşlarına devlet neden zamanında müdahale etmedi? Neden ölüm sayısının artmasına göz yumdu?  Bunun en yalın ifadeyle iki sebebi olabilir. Ya ölü sayısının artmasını isteyen zalimce bir tutum ya da çöken devlet yapısının yardım sağlayacak gücünün olmaması.
  • 24 saatin ardından depremden zarar görenlere hızla yardım ulaştırılması bir yana, OHAL ilanına gidildi, sesini duyurmaya çalışan insanlar tehdit edilerek gereğinin yapılması için savcılara talimat verildi.

Maraş merkezli kısa aralıklarla gelişen iki büyük deprem sonuçları halen tam açığa çıkmayan büyük bir yıkıma yol açtı. Deprem kuşağında bulunan bir ülke olmasına rağmen ranta kurban giden imar planları, afet durumlarına hazırlık düzeyinin yetersizliği ve yönetim basiretsizliği gibi sebeplerden ölüm sayısı oldukça yüksek.

Deprem konusunda çok az bilgisi olan insanlar bile ilk 48 saatin hayati olduğunu, bu zaman zarfında yapılan müdahalelerin hayat kurtardığını bilir. On ili kapsayan ve yüz binlerce insanın enkaz altında kaldığı bir afet durumundan bahsediyoruz. Yaralı ve sağ kurtulanların dondurucu soğuk, açlık ve susuzluk tehdidi altında olduğu koşullarda devlet kurumları ilk iki gün hiç harekete geçirilmedi. Üçüncü gün ise sınırlı sayıda ekiple, dar bir alanda çalışmalara başlandı. Medyanın kısıtlandığı ve yandaş medyanın yalan yanlış haberlerle gerçeklerin üzerini örtmeye çalıştığı koşullarda yapılan sınırlı çalışmalar da haber programlarında show malzemesine dönüşmekten kurtulamadı. On kentin yok oluşunu, enkaz altından çıkarılan birkaç kişinin saatlerce verilen görüntüsünün arkasına saklamaya çalıştılar. Oysa günlerce köylere, ilçelere hatta kent merkezinde bulunan pek çok mahalleye hiçbir yardım ulaşmadı. Yardım etmek isteyen gönüllülere ciddi anlamda engellemeler uygulandı.

Ne hikmetse kurtarma çalışmalarında hantal olan devlet, enkaz kaldırma çalışmalarında oldukça aceleci davrandı. Binlerce insan enkaz altındayken İçişleri Bakanlığı, kurtarma çalışmalarını bitirip hafriyatın kaldırılması talimatı verdi. Hafriyat kamyonlarına doldurulan cenazeler yakınlarını kaybeden insanların acısına yeni acılar ekledi.

Depremde ağır kayıplar yaşayan vatandaşlarına devlet neden zamanında müdahale etmedi? Neden ölüm sayısının artmasına göz yumdu?  Bunun en yalın ifadeyle iki sebebi olabilir. Ya ölü sayısının artmasını isteyen zalimce bir tutum ya da çöken devlet yapısının yardım sağlayacak gücünün olmaması. İlk seçenek ilk etapta biraz fazla kurgusal gelebilir. Ancak insanları diri diri bodrumlarda yakan, yerleşim yerlerini savaş uçaklarıyla bombalayan, coğrafyayı kontrol etmek için her tarafa baraj kuran, ormanları yakan bir devletten her şey beklenebilir. İlk yirmi dört saat yetkililer tarafından hiçbir açıklamanın yapılmaması, yardımların geç ve sınırlı düzeyde ulaştırılması izah gerektiren bir durumdur. 24 saatin ardından depremden zarar görenlere hızla yardım ulaştırılması bir yana, OHAL ilanına gidildi, sesini duyurmaya çalışan insanlar tehdit edilerek gereğinin yapılması için savcılara talimat verildi.

Geç müdahalenin bir diğer nedeni ise, yıllarca Kurdistan’da kirli savaş yürüten ve insan haklarını ihlal eden devletin yaşamı değersiz gören anlayışı olabilir. Farklılıkların tehlike olarak görülüp bir bir ortadan kaldırıldığı AKP faşizm yönetimi döneminde korku yayarak, güvensizlik duygusunu derinleştirerek, toplumu düşünemez, sorgulayamaz, hesap soramaz duruma getirdi. Toplumsal refahın gelişmesine aktarılacak kaynaklar yandaşlarına ve savaşa aktarıldı. Toplumun değer ifade etmediği ortamda devlet her şeyin sahibi oluverdi. Ancak toplumu yok sayan devlet uzun süre ayakta kalma şansına sahip olmaz. Nitekim bu depremle birlikte devlet de enkazın altında kaldı.

Bu durumda Kürt halkının, özgücüne dayanarak yıllardır verdiği mücadelenin kendisine kazandırdığı, dar günde kendi yarasına nasıl derman olma olanağı verdiğini daha iyi görebildik. Depremin ilk gününden itibaren, resmi makamların açıklamalarını beklemeden deprem alanlarında çalışmalara başladı. Binlerce gönüllüsüyle, halktan topladığı yardım maddelerini devletin tüm engellemelerine bakmadan halka ulaştırdı.

Reber Apo yıllarca önce, toplumun kendi örgütlülüğünü oluşturmasının yaşamsal değerini vurgularken “ daha fazla toplum, daha az devlet” demişti. Toplum her alanda kendi örgütlenmelerini geliştirdiğinde, devletin sömüren, hantallaştıran, yaşamı değersizleştiren yaklaşımlarıyla mücadele etme gücü kazanıyor.

Deprem sonrası yaşadıklarımızın doğal afet olmayıp, devletin ve iktidarın bizlere yaşattığı felaket olduğu her geçen gün daha iyi açığa çıkıyor. İnsan doğal afetlerle baş edebilir, çözümler geliştirip, can kaybını en aza indirgeyebilir. Ama her şeyi kendinde merkezileştiren, her farklılığı düşmanlaştırıp, toplumu koyun güder gibi yöneten iktidarın felaketi daha yıkıcı sonuçlara yol açıyor, daha fazla cana mal oluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.