İnsanlık suçu işlendi

Kadın Haberleri —

.

.

  • Hevrîn Xelef’in şehadetinin yıldönümünde kızını anlatan Suaad Mistefa: Saçından tırnağına kadar işkence etmişlerdi. Türk devleti tek başına bunu yapmadı. Bütün devletler bu katliamın sorumlusudur. İnsanlık suçu işlendi.

İşgalci Türk devletinin 9 Ekim 2019’da Kuzey ve Doğu Suriye’ye dönük başlattığı saldırılarda yüzlerce insan katledildi. Bu saldırılarda katledilen iki kadın vardı ki saldırıların asıl amacını yansıtıyordu. Suriye Gelecek Partisi Genel Sekreteri Hevrîn Xelef ve Kongreya Star ve Kadın Adalet Meclisi üyesi Yadê Aqîde (Aqîde Elî Osman).  
Hevrîn Xelef, saldırıların üçüncü gününde Türkiye’nin beslediği Ehrar El Şeqiye çeteleri tarafından işkenceyle katledildi. Katliamının birinci yılında Jinnews’e konuşan Hevrîn Xelef’in annesi Suaad Mistefa, kızıyla bağının yoldaşlık ilişkisi temelinde olduğunu dile getirdi. Ne kadar anlatsa da kızının güzelliği karşısında her şeyin eksik kalacağını ifade eden Suaad Mistefa, “Hevrîn sürekli bana, ‘senin arkadaşınım, annenim, kardeşinim’ derdi. Halkı için büyük sorumluluklar yükledi omzuna. Küçük yaştan şehadetine kadar her şeye karşı kendisini sorumlu görüyordu. Dürüstlüğü ve fedakarlığıyla tanınırdı. Toplum içinde söz sahibiydi, halk Hevrîn’e değer verirdi” diye anlattı.
 
Halklar arasında ayrım yapmazdı

Hevrîn’in çalışmalarını ağırlıklı olarak Arap nüfusunun yoğun olduğu yerlerde sürdürdüğünü belirten Mistefa, “Amacı, demokratik bir Suriye inşa etmekti. ‘Suriye halkı parçalanmasın, topraklarında özgür yaşasın’ diyordu. Din, dil, mezhep ayrımcılığı yapmazdı.  Görevi insanlık göreviydi. Arap kadınları etrafına toplar, onları örgütlerdi” diyor. 
 
‘Benden önce toprağa gitti’
 
O gün Reqa’ya gitmeden önce değer verdiği eşyaları kendisine teslim ettiğini belirten anne Mistefa, şöyle devam etti: “O gün hissettim, sanki bir şeyler olacaktı. Gözlerime uyku girmiyordu, sürekli Hevrîn’i düşünüyordum. Hislerim doğru çıktı, Hevrînim artık katillerin, kanemicilerin elindeydi. Hesekê’ye, Hevrînime koştum ama o benden önce toprağı olan Dêrik’e sarı-kırmızı-yeşil tabutuyla gelmişti.”
Son kez vedalaşmak için tabutu açtığını ancak kızının tanınmaz halde olduğunu söyleyen Mistefa, “Saçından tırnağına kadar işkence etmişlerdi. O cenazeyi öyle gördüğümde Türk devletinin kadınların iradesinden ne kadar korktuğuna bir kez daha şahit oldum. Hevrîn toplum içinde bu kadar etkili olmasaydı o çeteler bu şekilde canice katletmezlerdi. Şehadetiyle onurluyum. Kızımı zılgıtlarla toprağa kavuşturdum, ağıt yaktım, halkıma öyle hediye ettim” şeklinde duygularını aktardı.
 
‘Bütün devletler suçlu’

Hevrîn’in katledilmesinden bütün devletlerin sorumlu olduğunu vurgulayan Suaad Mistefa, “Hevrîn ihanete boyun eğmedi, ben de eğmeyeceğim. Türk devleti tek başına bunu yapmadı. Bütün devletler bu katliamın sorumlusudur. İnsanlık suçu işlendi. Başka kadınlara da bunun yapılmaması için mücadele edeceğim. Tüm insan hakları koruyucuları bu katliama ses çıkarmalı. Anneler ve kadınlar Hevrîn’in mücadelesini yükseltecek” diye ekliyor. 

HABER MERKEZİ

 

‘Annemin hayali gerçekleşti’

  • Yadê Aqîde’nin YPJ’li kızı Roza Mistefa: Normalde hiçbir anne çocuğunun savaşa katılmasını istemez fakat benim annem Rojava Kadın Devrimi’nin önemini bildiğinden, bizi evde eğitiyor, dışarıda da kadın çalışmalarına ve örgütlenmesine önem veriyordu. Bize bu devrimi sevdiren şey, onların mücadeleleridir.

Yadê Aqîde Serêkaniyê’ye canlı kalkan olmak için gittiği 13 Ekim günü hava saldırısında katledildi. Şimdilerde evinin duvarlarının her köşesine asılan resimleri, onun mücadelesini anlatıyor. Yaşamını yitirilişinin birinci yıl dönümünde YPJ’li kızı Roza Mistefa ve yol arkadaşı Bedaa Ehmed, Yadê Aqîde’nin yaşamını, mücadelesini ve kadının özgürlük davası için çabalarını Jinnews’le paylaştı.
 
‘Evde bizi eğitiyordu’
 
Şehit düştüğü tarihte 53 yaşında olan annesinin hep güleryüzlü olduğunu anlatan Roza Mistefa, “Bizim çalışmalara katılmamızı sağlayan ve yaşamımızı büyük ölçüde etkileyen, annemin duruşuydu. Hiçbir zaman ona normal bir anne gibi yaklaşmadık. Bizim için örnekti. Normalde hiçbir anne çocuğunun savaşa katılmasını istemez fakat benim annem Rojava Kadın Devrimi’nin önemini bildiğinden, bizi evde eğitiyor, dışarıda da kadın çalışmalarına ve örgütlenmesine önem veriyordu” dedi.

99’dan sonra hep siyah giydi

Annesinin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a ve onun felsefesine bağlı olduğunu belirten Mistefa, bu nedenle uluslararası komplonun gerçekleştirildiği 1999 yılından bu yana siyah giyindiğini söylüyor.
YPJ’li Mistefa, Rojava’da birçok Kürt annesi gibi Yadê Aqîde’nin de her 8 Mart, 4 Nisan, 15 Ağustos günlerinde Suriye rejimi tarafından gözaltına alındığını, ancak bu uygulamaların iradesini kırnak bir yana daha bilediğini ve çalışmalara daha güçlü sarıldığını aktardı. Mistefa, “Gruplar halinde kadınları etrafına toplayarak Önderliğin Kürdistan özgürlüğü ve kadın örgütü üzerine yazdığı kitapları okurdu. Aslında bize bu devrimi sevdiren, bağlayan ve dinç, iradeli katılmamızı sağlayan annem ve yol arkadaşlarının mücadeleleridir” dedi.
 
Direnmeye teşvik ediyordu

Mistefa, saldırıların başladığı günlerde Yadê Aqîde’nin duruşunu şu sözlerle anlattı: “DAİŞ’in elinden kurtulan halk, Türkiye’nin saldırılarına da maruz kalınca umudu zayıfladı. Herkes evini barkını bırakmaya çalışırken, annem moral verip, ‘kimse evini toprağını bırakmamalı, herkes sonuna kadar direnmelidir’ diyordu. Bir taraftan savaş bir taraftan şehitlerimizi uğurlarken annem hep canlıydı. Bize de intikam ruhunu öğretmişti. Kendine layık görmezdi o kadar emekten sonra evde oturmayı ya da toprağını bırakıp kaçmayı. Şehirdeki bütün kadınları etrafında toplayıp eylemler yaparlardı. Yaşamın her alanında sorumluluk yüklenirdi.”
 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.