İpe un sermekten vazgeçsin

Akın Birdal
- İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısının muhataplarından biri olan iktidarın ipe un serdiğini söyledi.
MA'ya konuşan Birdal, resmi ideolojinin demokratik niteliğe kavuşmadığını belirterek, yüzyılı aşkın süredir tekçi anlayışın devam ettiğini ve bu süre içerinde bir yüzleşmenin halen yapılamadığını ifade etti. Birdal, "Barış gelecekse de biz getiririz, diyorlar. 1951'de Türkiye Komünist Partisi (TKP) büyük tevkikat olduğu zaman bilinen yazarlar, şairler, siyasetçiler gözaltına alındı ve tutuklandı. Ankara'da işkencede sorgulanırlarken Ankara Valisi Nevzat Tandoğan sorgu yerine geliyor ve 'size ne oluyor, komünizm de gelecekse biz getiririz' diyor. Aynen şimdi böyle bir anlayışla karşı karşıyayız. Barış gelecekse ve Kürt sorunu çözülecekse 'biz getiririz, biz çözeriz' diyorlar. Oysa bu iki yanlıdır. Kiminle barışacaksınız? Bu bağlamda daha bu anlayışa gelinemedi" dedi.
Belirsizlikler bitsin
Belirsizliklerin umutsuzluğa yol açtığına vurgu yapan Birdal, şöyle devam etti: "Abdullah Öcalan'ın çağrısının dört muhatabı vardı. Birincisi PKK, ikincisi iktidar, üçüncüsü Meclis ve dördüncüsü de toplumsal ve siyasal muhalefettir. Birinci muhatap olan PKK hemen karşılık verdi. Silahlar sustu. Ne yazık ki diğer yandan silahlar susmadı. Yine kongre ne zaman, nerede ve nasıl toplanacak? Abdullah Öcalan'ın sürece dahil edilmesinin önemi büyüktür. Burada da artık tecrit kapısı açılmalı. Kuşkusuz koşulların yaratılması gerekiyor. Yani tecrit kaldırılmalı, koşullar oluşturulmalıdır. İletişim sağlanmalı. Ailesi ve avukatları sistematik olarak her hafta görüşebilmeli, ancak avukatların başvurusu yanıtsız bırakılıyor. Örneğin gazeteciler gidip görüşebilmeli. Ne yazık ki iktidar ipe un seriyor, güven verici bir adım atılmıyor."
Engelleyici yasalara tırpan
Herkesin barışa ihtiyacı olduğunu, toplumun tüm kesimlerinin barışı kendi gündemine alması; bu sürecin konuşulabilir ve tartışılabilir kılınması gerektiğini belirten Birdal, şunları söyledi: "Bunun için ‘Terörle Mücadele Yasası’ ve ‘Türk Ceza Yasası'ndaki konuşmayı, tartışmayı ve yazmayı engelleyen bütün yasaların temizlenmesi gerekiyor. Bu süreci konuşmadan, tartışmadan nasıl barışa evireceğiz? Yani o yüzleşmeden, sorgulamadan nasıl kalıcı ve onurlu barışa varacağız. Cumartesi Anneleri’nin adalet arayışını 1049. haftası da geride kaldı. Yani bazı düzenlemeler yasal çalışmaları ve yeni yasaların yapılmasını gerektiriyor. Cumartesi Anneleri’nin hakikat ve adalet arayışında Galatasaray Meydanı polis ablukasında. Bir telefonla bu bariyerler kaldırılıp, anneler, hak savunucuları karanfilleri lisenin önüne bırakabilirler. Amed'de, Hakkari'de, Batman'da yine kayıplar bulunsun, failleri yargılansın talebi var. Bunlara da muhatap yok. Bu adımlar atılabilir."
Uluslararası gözlemciler
Toplumdaki tüm kesimlerin temsiliyetinin olacağı bir 'Barış Konferansı'nın düzenlenmesi gerektiğini aktaran Birdal, kolektif iradeyle İmralı Adası'na gidilecek bir heyetin belirlenebileceğini de önerdi. Dünyadaki barış süreçlerinde uluslararası gözlemcilerin rolüna anımsatan Birdal, "İrlanda, İspanya, Güney Afrika, Kolombiya örneklerinde silahlar en son bırakılmıştır ve üçüncü göz dediğimiz uluslararası silahsızlanma komisyonu oluşturulmuştur. Silahsızlanma onların gözetiminde ve denetiminde olmuştur. Bizde hemen arabayı atın önüne koyarak, 'Silahları bırakın' diyorlar. Peki, nerede bırakılacak? Kime bırakılacak? Kim alacak bu silahları ve bırakan güçlerin güvencesi ne olacak? Üçüncü gözler nerede? Silahlar bırakılması konusunda açıklamalarda, bu koşullarda silahlar bırakılmasının söz konusu olmadığı söyleniyor" şeklinde konuştu.
Herkes için fırsat
Başta hasta tutsaklar olmak üzere cezaevlerindeki siyasetçilerin ve gazetecilerin derhal serbest bırakılması; infaz yakmaların derhal durdurulması ve İdare Gözlem Kurulu’nun (İGK) lağvedilmesi gerektiğini kaydeden Birdal, barış ve demokrasi için Meclis’te bir komisyonun kurulmasının önemini vurguladı. Birdal, şunları ekledi: "Bu sadece hak savunucuları ve Kürt halkı ile barış savunucularının duyumsadığı bir fırsat değildir. Bu siyasi iktidar için de bir fırsattır. Bence bu süreci sonlandırırsak siyasi iktidar da çalışan ve yoksullaşan emekçilerin de birtakım görece de olsa sorunlarına çözüm getirebilir. Şu anda savunma ve güvenlik harcamalarına ayrılan para emeklilere ve çalışanlara ayırsalar bu herkesin işine yarar. Herkes barış için 'bugün ben ne yaptım?' diye kendi kendine sormalı. Kant'ın (Immanuel Kant) dediği gibi 'Ben ne yapabilirim, biz ne yapabiliriz?' sorusunu sormalı. Eşitlik ve özgürlük temelinde bu süreci ilerletmeliyiz." ANKARA