Irkçılığa geçit yok

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Irkçılık insanın her türlü bir arada varoluş haline düşman bir eklektik fikir ve hayat iması. Sınıfsal acılardan beslenerek, sınıfsal acıları gizliyor. 

Geçtiğimiz hafta bir ırkçı saldırıyı, medyaya ve güvenlik kurumlarına içkin ırkçılık ve kadın düşmanlığı ile bezeli çarpıtmalarla beraber öğrendik. Bir toplu taşımada 6 ırkçının bir genç kadına saldırması, maske ve benzeri aslı astarı olmayan söylemlerle sadece polis ifadesine dayanarak, mağdurun ifadesi gözetilmeden aynen yansıtılıp, ırkçıların benzeri saldırılarını görmezden gelmelerine şahit olduk.

Öncelikle her ırkçı saldırı içinde kadın düşmanlığını mutlaka barındırıyor, burada gördüğümüz gibi. Failler arasında kadınların olması da pek bir şey değiştirmiyor. Karşılarında 17 yaşında genç bir kadın olduğu için daha da büyük özgüvenle saldırabiliyor ırkçılar. Pek çok defa şahit olduğumuz ve kimi zaman "ucuz kurtulduğumuz" durumları düşündüğümde, Dilan’ın başına gelen hepimizi ilgilendiriyor. Bir parkta arkadaşlarınızla piknik yaparken musallat olan dazlak’a, 'sadece sarhoştu, içmişti' diyemeyeceğimizi defalarca görmedik mi? Toplu taşıma araçlarında ve sokakta görünüşe göre ırksal profiller üretip buna göre davranmak istisnai bir durum değil, sıkça kamu gücünü elinde bulunduranlarda da şahit olduğumuz ve sonuçlarını deneyimlediğimiz bir durum.

Örneğin, bizzat başımdan geçen ve son derece politik olduğunu hala iddia edebileceğim bir saldırı sonrasında erkek polisin ilk tavrı, "ah siz göçmenler hep sorun çıkarıyorsunuz" şeklindeydi. Daha sonra uyarı aldı ve geri çekildi, çünkü yanında tesadüfen mevzunun ciddiyetini gören ve "doğru" davranan bir kadın polis sayesinde, olay davaya dönüştü ve bugün sokakta daha güvenle yürüyebiliyorum.

Dilan’ın başına gelenin defalarca AFD’ye yakınlıkları ve daha beteri, Neonazi örgütlerine yakınlıkları ile öne çıkan haberlerden öğrendiğimiz polis teşkilatı ile ilgili değil, ana akım medyaya sinen içselleştirilmiş ırkçılık ile ilgili. Doğrudan belirli sıfatlarla, belirli ırkları yan yana varsayarak cümlelerini kuran gazetecinin kamusal sorumluluğuna rağmen gücünü kötü kullandığı açık. Daha yakın zamanda Hanau katliamının yıl dönümüydü. Almanya’daki ana akım gazetelerin bununla hesaplaşmış olmadığı da ortada. İşin bizleri şaşırtmayan yanı ise ırkçılık konusunda konuşmaya başladığımızda, nereden geldiğimizin hatırlatılarak sözlerimizin kesilmesi ve bizlere had bildiren tavrı görmek olmalı. Bu durumda dilim yettiğince cevabım, "İşte tam bu yüzden biliyorum, ırkçılık nedir" oluyor. Fazlasıyla deneyim sahibiyiz, neyin ırkçılık ve neyin mizojini olduğunu anlamak için.

Neoliberal politikaların ekonomi ve kamusal hizmetleri dönüştürdüğü güvencesizlik ve rekabetçi hal, öfke yaratıyor açık. Öfke iktidara, yoksulluğa neden olan politikaları yapanlara ve yoksulluktan nemalananlara değil, ötekine döndükçe sürdürülebilir sömürü sistemi kuruluyor. Böylece 10 nesildir o kentte yerleşik kişiye ten rengi ve ana dili nedeniyle yabancı deniliyor, kadınlara kolayca şiddet uygulanabiliyor, göçmenlere daha düşük ücretler dayatılıyor. Hepsi ne kadar da ilgili birbiriyle. Almanya’dan bahsediyoruz, yoksulluk, ırkçılık, yoksul düşmanlığı, mizojini farklı bir biçimde olsa da her yerde olduğu gibi burada da var. Elektrik faturaları üzerinden soygun yapılan bir ülkeden geliyoruz diye bunları söyleme hakkımızın olmadığını iddia edenler de ırkçıların ekmeğine yağ sürüyor, çünkü burada yaşıyoruz.

Irkçılık bir hastalık değil, ırkçılık bir zeka geriliği de değil. Yanlış yönlendirilmiş öfke ve ideoloji. Ciddiye alıp mücadele etmezsek hepimizi çürütecek bir varoluş biçimi. Irkçılık homofobi, mizojini, muhafazakarlık, dinci radikalizm, transfobi, bifobi, yoksul düşmanlığı, sakat düşmanlığı ve yaşlı düşmanlığı gibi pek çok ayrımcı ve nefret dolu söylemle beraber ortaya çıkıyor. Irkçılık insanın her türlü bir arada varoluş haline düşman bir eklektik fikir ve hayat iması. Sınıfsal acılardan beslenerek, sınıfsal acıları gizliyor. Konuşulmaz hale getiriyor. Dilan yalnız değil, hepimiz Dilan’ız. Irkçıların medya ve kamusal gücü elinde tutanlar tarafından açıktan mücadele hedefi ve faillere gerçek yaptırımların uygulandığı bir sistem inşa edilmedikçe yalnız olmadıklarını da biliyoruz. Her şeye rağmen ırkçılığa geçit yok. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.