‘Jin jiyan azadî’nin tohumları PKK’de atıldı

Kadın Haberleri —

.

.

  • PKK’nin 45. yıl dönümü vesilesiyle gazetemize değerlendirmelerde bulunan TJK-E üyesi Songül Ömürcan,  Kürt Özgür Kadın Hareketi’nin PKK’de şekillendiğini hatırlattı. Ömürcan, Rêber Apo’nun, kadın bilinçlenmesini, ideolojik ve felsefi donanıma kavuşmasını en öncelikli çalışmalardan biri olarak ele aldığını ifade etti.

SONGÜL ÖMÜRCAN

Partiya Karkerên Kurdistan (PKK) bundan 44 yıl önce 27 Kasım 1978’de Amed’in Lice ilçesine bağlı Fis Köyü’nde kuruldu. Kurulduğu günden bu yana Kurdistan toplumunda bir uyanış ve dirilişe yol açan PKK, 1990’lı yıllarda toplumsal bir uyanış ve diriliş devrimi gerçekleştirdi. Bu toplumsal uyanış, diriliş devriminde Kürt kadınları tarihsel bir çıkış yaptı. Bugün Kadın Kurtuluş İdeolojisi ve Jineolojî bilimi ile dünyaya ilham veren Kürt Kadın Hareketi’nin doğup geliştiği zemin PKK’dir. Kürt Özgür Kadın Hareketi’nin ideolojik formülasyonu olan  ‘Jin jiyan azadî’ tohumları PKK’nin kuruluşunda atılır.

Avrupa Kürt Kadın Hareketi (TJK-E) üyesi Songül Ömürcan PKK’nin kuruluşundan günümüze Kürt Özgür Kadın Hareketi’nin gelişim seyrini gazetemize anlattı. Ömürcan’ın yaptığı değerlendirmeyi sizlerle paylaşıyoruz.

Soluksuz mücadelenin adı: PKK

Fis Köyü

PKK’nin 45. yılına giriyoruz. Yarım asra tekabül eden bir direniş ve mücadele gerçekliği içinde Kürt halkının, kadınların ve ezilen tüm kesimlerin nefes nefese yürüttüğü bu kahramanlık destanlarıyla örülü tarihsel toplum gerçekliği büyük imkansızlıklar ve kıt olanaklarla adeta iğne ucuyla kazılarak büyük emek ve çabalar sonucu Kürdistan tarihinde diriliş, direniş, kurtuluş ve inşa süreçlerini geliştirmiştir. Kürt halkının varoluş sürecini bilinç, irade, örgüt ve eylemle en üst aşamada temsil etmiştir. Bir halkın varoluş sorununu, örgütlü-görünür bir kimlik haline getirerek kendi içinde sosyal, siyasal, kültürel ve demokratik ulus devrimleri gerçekleştirmiştir. PKK’nin kuruluşu bir nefes ise halk, bu nefesin sürekliliği için enerji ve oksijen taşıyan bir güç olarak kendi geçmişini ve geleceğini AN’daki oluşum süreciyle yaratmaya ve inşa etmeye yönelmiştir.

Kurdistan tarihinde uzun soluklu, kesintisiz bir mücadele ve direniş geleneği olarak PKK’nin varlığı; Kürt halkının varlıklaşması ve zihniyet kazanarak ideolojik, paradigmasal ve felsefik anlamda kendisini evrenselleştirmesidir. Bu nedenle PKK ve önder Apo ilk çıkışından beri doğal bir diyalektik bütünlük içinde birbirini dönüştüren-pozitif diyalektikle inşa eden bilimsel bir gerçeklikle Parti, Önderlik ve halk gerçekliğini bütünleyen ve doğal akışla birbirine bağlayan bir örgütsel ağ sistemini çok derin ve köklü yaratmıştır.

Sınıf, ulus sömrüsü varsa kadın özgürlüğü yoktur

Kürdistan Devrimi’nin önünde çözümlenmesi gereken en önemli sorunlardan biri olan kadınların örgütlendirilmesi ve mücadeleye seferber edilmesi PKK’in ilk yıllarında gündeme alınan bir husustur. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan kadın kitleleri, bağımsızlıktan en fazla çıkarı olan, örgütlenmeye ve direnişe açık bir kesim olarak değerlendirilmiştir. 1984 yılında hazırlanan “Kadın ve Devrim” broşüründe kadın sorunu şöyle dile getirilir; “İnsanlığın tanıdığı ilk baskı biçimi, kadının, ilkel topluluğun sınırsız özgürlüklerinden uygarlığa geçişin ilk adımlarından biri olarak erkeğin egemenliği altına girişidir. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan kadının sorunu, toplumun sorunlarından ayrılamaz. Kürdistan’daki kadının durumu da doğrudan toplumsal-ekonomik-siyasal yapıyla kopmaz bir şekilde bağlıdır. Toplumsal kurtuluş sorununun bir parçası olan kadının kurtuluşu sorunu da bu temelde ele alınmak zorundadır. Bir sınıfın diğer bir sınıf üzerinde, bir ulusun diğer bir ulus üzerinde baskı ve sömrüsünün olduğu yerde kadının kurtuluşu gerçekleşemez, boş bir hayaldir,’’ denilir. (Kadın ve Devrim Broşürü-1984)

Kürdistan’da kadın gerçekliği

Kadın PKK’de başından beri var mıydı, var ise ne kadar yer aldı, nasıl örgütlendi, örgütsel bir güç olarak varlık-kimlik kazandı mı gibi sorular çokça soruldu ve anlaşılmaya çalışıldı. Bu konuda çok zorlama yorumlar kadar inkarcı bir yaklaşımda doğru olmayacaktır. Kürt halkının inkar ve imha kıskacında ulusal, sınıfsal ve diğer tüm katmanlarıyla birlikte hem tanımsız bırakıldığı hem de belirsiz bir yaşam ve statü içinde tutularak derin bir kölelik, askeri bir işgal, kültürel bir soykırım, siyasal ve sosyal sömürü altında olduğunu ifade etmek gerekiyor. Sömürgeciye bağlı bir aile örgütlenmesi dışında hiçbir kurumsal örgütlenmeye sahip olmayan Kürt halkı, bu sömürgeci aile birimi içerisinde adeta kadını kölenin kölesi, ezilenin ezileni, sömürülenin sömürüleni haline getirmiştir. 

Elbette Kürt kadının doğal toplum özellikleri kır-köy yaşantısında belirgin bir rol oynamıştır. Bu doğal toplum özellikleri yiğitlik-mertlik biçiminde kendisini savaşçılık olarak gösterebilmiş, bununla birlikte yardımlaşma-dayanışma özelliklerini de korumuş ve toplumsallığın devamlılığı için bir rol oynamıştır. Kültürel olarak yabancılaşma sürecine karşı erkeğe göre daha fazla direnmiştir. Bütün bu pozitif rollerine rağmen Bakurê Kurdistan’daki inkarcı devlet anlayışının her türlü baskı ve zulmü ile birlikte var olan feodalite ve aile kıskacı altında kadının emek sömrüsünün salt bedensel olmadığı duygu, düşünce, irade, vicdan ve ahlaki bütünselliğine karşı da bir parçalılık süreklileşen bir baskı ve zulüm döngüsüyle derinleştirildiğini ifade etmek gerekiyor. Kadının mal-mülk olarak ele alındığı, özellikle namus olgusuna indirgenerek kadın cinselliğinin kutsal mihenk taşı veya lanetinin burada düğümlendirilmesi tam bir bilinç çarpıtması ve kadını mal haline getirmenin sonuçlarıdır. Kadının evin içindeki konumu yardımcı pozisyonunda bile değildir. Çünkü evin içindeki erkek devletin yardımcısı olarak pozisyon almış durumda. Bu nedenle kadına herhangi bir yan rol verilmemiştir. O çocuk doğuran, hizmet eden ve üzerinde sınırsız tasarruf hakkı olan bir meta gibidir. Kadının saygınlığı kimi yerlerde yaşla kazandığı tecrübe ve erkek çocuk doğurmasına bağlı olarak açığa çıkmış olsa da ağırlıkta kadının adı yoktur. Yaşamdaki yeri siliktir, çaresizlik diz boyudur. Baba-koca-erkek kardeş döngüsünde hep birilerine muhtaçtır ve dolayısıyla varlığı hep bir yüktür. Ağırlığı taşıyan, bütün yükleri fedakarca taşıyan kadın tüm emeğine ve çabasına rağmen yüklüktür ve ağırlık teşkil edendir. 

Kürdistan’da erkek gerçekliği

1984 yılında yazılan “Kadın ve devrim” broşüründe PKK, Kürt kadın ve erkeğini içinden geldikleri toplumsal yapıyla birlikte şöyle ele almaktadır; “Erkek, yabancı güçlere karşı kanıtlayamadığı gücünü adeta kadın üzerinde kanıtlamaya, üstünlük vasıflarını böylece gösterip tatmin olmaya çalışmaktadır. İlkel komünal topluluğun ataerkil döneme geçişindeki ilk erkek egemenliğinin tüm şiddeti burada görülür. Orada kadın var olan haklarını yitirmiş ve tanımadığı bir kölelik içine zorla sokulmuştur. Bizdeki durum biraz daha farklılık gösterir, çünkü kadının tanımadığı şey özgürlüktür. Bu nedenlerle erkeğin baskısı onda hiçbir tepki yaratmaz. Çok karılı evlilik erkeğin en doğal hakkı, kadının ise kaderidir. Birçok ortakla beraber yaşamak zorunda olan kadın, kader arkadaşlarıyla iyi ilişkiler sürdürmeyi de bir görev olarak kabullenir. Aralarındaki tek rekabet erkek evlat sayısında belirginleşir. Kendine yeterli ekonomi içinde aile nüfusu belirleyici bir rol oynar. Ailenin gücü ve saygınlığında erkek nüfusu ile ölçülür. Bu nüfusun artmasında en fazla katkısı olan kadın diğerlerine oranla daha saygın durumdadır.”

PKK bildirgesinde kadına çağrı

Bunları daha fazla açabiliriz ama konumuz açısında anlaşıldığını düşünüyoruz. Bu koşullarda PKK’nin ilk yıllarında neden kadın çok etkili değildi neden hemen özgün örgütlenme yapmadınız gibi soruların veya sorgulamaların çok anlamsız kaldığı ve var olan gerçekliğin yakınından bile geçmediği açığa çıkmaktadır. Fakat burada önemli olan nokta PKK’nin ideolojik-paradigmasal ve felsefik olarak kadını en başından beri devrimin yarısı olarak gördüğü ve kadınsız bir devrimin yarım bir devrim olduğu tespitini yapmış olmasıdır. PKK çelişkileri açığa çıkarma örgütüdür, açığa çıkardığı oranda çözmeye de yönelme hareketidir. PKK’nin ulus, sınıf ve cins çelişkilerini açığa çıkartması bu temelde parti tarihinin en önemli özgünlüklerinden biridir. 

Kuruluş bildirgesiyle ilanını yapan PKK, o dönem kadınlara şöyle seslenmiştir: “Daha sınıflı topluma girerken köleleştirilen, koyu feodal baskı altında insanca yaşamdan kopartılan, kendi geleceği üzerinde söz hakkı olmadığından alınıp satılan, ufku bin türlü dertlerle karartılan Kürdistan kadınları! Bu baskılardan kurtulmak, aydın ve özgür bir kişiliğe kavuşmak, kendinizin ve toplumun geleceği üzerinde söz sahibi olmak en az sizin kadar özgürlüğe susamış olan Kürdistan’ı bağımsız ve demokratik bir ülke haline getirmek için PKK önderliğindeki mücadeleye katılmalıyız.’’  

1987 yılında kadın ve aile çözümlemelerine ağırlık veren Önderlik Kürt kişiliğini, sıkışıp kalan-kuşatma altında tutulan aile çekirdeğini patlatarak-parçalayarak özgür kadın ve erkek kişiliklerini geliştirmek istemiştir. Kürt kapanı dediği sorunun bir yönünün aile kapanı içine hapsedildiğini gören Önderlik bitirilmiş toplumun tutunduğu aile kurumunun tüm geri yönlerini deşifre ederek Kürtlerin soya dayalı fiziksel varlığının tek başına anlamsız kalacağını bu varlığın ruhsal, duygusal, zihinsel bir bütünlük içinde kendine aitlik içinde kültürüyle, sosyalitesiyle, tüm yapısallıkları ve anlamsallığı içinde gelişmesini göstermiştir. 

Kadın yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır

Kadın toplumsallığını adım adım örerek ‘Bir adım ulusal kurtuluşsa bir adım kadın kurtuluşudur” paradigmasal bakış açısında ortaya koyduğu gibi genel, özgün-özerk örgütlenme zeminlerini birikim, deney ve tecrübelere dayanarak geliştirmiştir. Önderlik 1989 yılında yapmış olduğu değerlendirmelerde özgürlük mücadelesinde kadının yerini çok net ve temel ilkeleriyle birlikte ortaya koymuştur. “Sosyalist devrim toplumsal bir devrimdir. Ulusal kurtuluş bir toplumsal devrimdir. Hele proletarya önderliğindeyse bu tamamen toplumsaldır. Toplumun yarısı bizde, hatta yarısından daha fazlası ve köleliğin en ağırını yaşayanını bırakırsak, bu gözenek bu kadar körse ve biz bunu açmazsak devrim de başarılamaz. Bunun bir yolu mutlaka bulunacaktır. Yani tamamını bir tarafa iterek, mal-mülk gibi yaklaşırsak devrimi yapamayız. En başta devrimi mahvederiz. Genelde kadının özgürleşme derecesi, toplumun özgürleşme derecesidir. Bu alana uygulayacağımız özgürleşme derecesi, yarın kuracağımız toplumun özgürleşme derecesini belirleyecektir. Kadını ne kadar özgürleştirirsek, yarınki toplumu o kadar özgürleştirmiş olacağız. Bu konuyu ne kadar özgürlük yaklaşımı dışında tutarsak, yarın kuracağımız toplum da o kadar özgürlük dışı ve her türlü özgürlüğe aykırı, eşitsiz, sömürülü, baskılı bir düzenin kuruluşuna temel teşkil edecektir. Bu açıdan özen göstermek durumundayız. Parti bu konuda son derece ilkeli, kararlı bir mücadelenin sahibi olmak zorundadır. Unutmamalısınız ki, matematiksel anlamda bile kadın toplumun sadece yarısı değil, yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır. Kadının gerçeğini bir de burada bu yönüyle görmek gerekir. Yaşamın ayrılmaz bir parçası, öğesi, öznesi, kararı, irade gücü olması gereken kadını, Kürdistan koşullarında nasıl örgütlersiniz? Bıçağı çekerek mi, köleliği göstererek mi? Hayır, bunlar olmamalı. Her zaman söylerim; "kadın yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır" derim. Ama sadece objektif bir parçası değil, bilinçli, kararlı bir öznesi olmayı da sağlamalıdır. Bu anlamda yalnız sizler için de çözüm geliştirmiyoruz, toplumun tümü bu konudaki özgürleşmeye şiddetle muhtaçtır. Sizler bu alandaki özgürleşmenin öncülerisiniz. Görevler son derece dayatıcıdır, oldukça önem vermeniz gerekir. Parti içinde bu yaşamı birlikte ilke düzeyinde, davranış düzeyinde de gerçekleştireceksiniz. İyi bir öncülük rolüne sahip olmak çok yakıcıdır, çok önemlidir ve başarılabilinir. Bu konuda PKK'yi de örnek bir hareket haline getirmesini bilelim,” der.

Özgür kadın özgür toplumdur

PKK’nin diyalektiği bütünlüklüdür. Çalışmalar hep içi içe ve birbirini besleyecek şekilde geliştirilmiştir. Özgürlük sonranın sorunu değil AN’da yaşanan bir sorundur ve oluş sonsuz olduğuna göre özgürlük de sonsuzdur ve oluşlar bu anlamda her zaman hareket halindedir. Bu nedenle özgürlük sorununu AN’da yaratma ve örgüte-eyleme dönüştürme Önderlikte temel bir felsefik yaklaşımdır. Kadın özgürlük sorununu bu felsefik bakış açısıyla geliştirmiştir. Bu anlamda PKK’nin ilk çıkışından günümüze kadar Önderlik şahsında kadının bilinç ve irade kazanması en temel sorun olmuştur. 

İnsan kendi farkına varan doğa ise doğanın içinde ilk farkındalığı yaşayan kadın cinsi ilk toplumsallaşmanın adımını atmıştır. Adeta bu farkındalık bilme hali ve bilinç kazanma düzeyiyle kadının kimlik kazanması bir paralellik taşımaktadır. Önderlik, kadın bilinçlenmesini ve kadının ideolojik ve felsefi donanıma kavuşmasını en öncelikli çalışmalardan biri olarak ele almıştır. Bu temelde; ilk partileşmeden itibaran kadınların grup yoğunlaşması, kadın eğitimlerinin sürekliliği bu anlamda kadın kadrolarının toplumsal öncü olarak donanım kazanması temelinde stratejik bir yaklaşım esas alınmıştır. Kadına karşı güvensizlik, özünde kadının zayıf bir varlık olduğunu düşünen erkeğin kadına karşı duygusal tutumlara girmesi, korumacılık adı altında kaderciliği ve itaata yönlendirmesi, pasifleştirmesi, güvensiz yaklaşımlarla kadın, kadın sorunlarıyla salt sınırlı kalmalı ya da devrimin yükünü erkeğin belirlediği sınırlarda ve ölçülerde kaldırması gibi yaklaşımlarla önderliğin ciddi bir mücadelesi var. İlk kişilik ve toplum çözümlemelerine yönelmesi de bu yaklaşımı aşma amaçlı geliştirilen eleştiri, analiz ve çözümler üzeri birey ve toplumun iknasının özeleştiri-yüzleşme ve rızalıkla sağlanmasıdır. Gönüllü katılımı özgürlük ölçülerinde temel bir ölçü olarak geliştirmeyi esas almıştır. Bu anlamda kadın köleliliği çözümlendiği kadar erkek egemenliği de çözümlenmiştir. Kadının bağımlılığı çözümlendiği kadar erkeğin sahiplik anlayışı da çözümlenmiş ve aşılmak üzere eleştiriye tabii tutulmuştur. Kadın özgürlüğe daha hızlı ve daha kitlesel katılırken erkeğin hesapçılığını ve ketumluluğunu ise değişim dönüşüme karşı tutuculuk ve yeniliklere karşı dogmatiklik olarak değerlendirerek kadını PKK içinde özgürlük teminatı olarak hep değerlendirmiş ve toplumsal değişim ve dönüşümün öncü gücü olarak değerlendirmiştir. 

Özgün ve özerk örgütlenme emekle yaratılmıştır

Kadınların bireysel katılımları komite ve komisyonlara, oradan meclislere, komünlere, akademilere, hayatın her alanında taban örgütlenmesine dayalı bir konfederal ağa ulaşmıştır. Kadınların PKK içinde yönetim olgusu başta olmak üzere askeri, siyasi, toplumsal ve diğer tüm çalışmalarda yeteneğine ve gücüne göre yer alması hatta çoğu zaman pozitif ayrımcılık temelinde kadın katılımlarına ağırlık verilmesi sonucu oluşan ve biriken tüm emekler özgün ve özerk örgütlenmenin zemini olmuştur. Yoğun kadın katılımları adeta kadınların devrime kalkışı biçiminde kitlesel serhildanlara kitlesel katılımlara ve gerillalaşarak-savaşarak iradesini bilincini en üst düzeyde eyleme geçirmiştir. Kadında açığa çıkan örgütlendirilmiş ve eyleme geçilmiş potansiyelin kendisini özgürleştirmesidir. 

Kadının özgün özerk örgütlenmesi birlik-hareket ve partileşme temelinde gelişimini sürdürmüş ve konfederal örgütlenme ile kadın devriminin toplumsallaştırılması esas alınmıştır.

Kabul red ölçüleri ideolojiyi şekillendirdi

Kadın Partileşme aşamasına geçmeden önce ordulaşmasını sağlayarak bu ordulaşma içerisinde kahramanlar yaratarak toplumsal öncülerini açığa çıkartmıştır. Partileşme süreci erkek egemenlikli anlayışlara karşı sert bir mücadele dönemidir. Kadının kendi içindeki geriliklere karşı savaşım düzeyi kadar erkek egemenlikli yaklaşımların ‘olmaz’ teorisine karşı radikal cins mücadelesinin en üst aşamasını ifade eder. Partileşme ideolojik olarak Kadın Kurtuluş İdeolojisi’nin ilkeleri ve ölçüleri temelinde şekillenmiştir. Bu ideoloji şehitler çizgisini açığa çıkarttığı gibi kadın bakış açısından yaşamın ele alınması, örgütlendirilmesi ve yaşamsal alanların özgürleştirilmesidir. Kadının kendi kendini yönetmesi başta olmak üzere, kararlarını alabilmesi, kabul ve red ölçülerini özgür bilinç ve irade temelinde geliştirmesi, felsefeyi bilgi sevgisi ve bilginin yaşamsallaştırılması temelinde ele alınması, eylemselliği söz ve örgüt üzerinden iradileştirmesidir. Kadın Partileşmesi ile özgür yaşam ve özgür insanın kadın ve erkek şahsında somutlaşarak toplumsal değişim ve dönüşüm temelinde demokratik, eşit ve özgür sistemleri geliştirmesi esas alınmıştır. Kadın partileşmesi mücadelecilik, örgütçülük, bilinç-irade, etik-estetik ölçüler ve yurtseverlik ilkeleriyle kadının zaman-mekan içinde hem doğayı hem yaşadığı toprağı savunması hem de özgür bir kişi olarak toplumsal ölçüleri belirlemesi ve özgürlük ölçülerini kendisinde somutlaştırarak toplumsallaştırmasıdır. 

Kadının özgürlüğü ertelenemez bir görevdir

Reel sosyalizmin kadın anlayışı ile kapitalizmin liberal kadın anlayışlarını eleştirerek yeniden yapılanma sürecini 2000’li yıllarda başlatan Önderlik İmralı sürecinde 3. Doğuş olarak ifade ettiği paradigmasını Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü paradigma olarak formüle etmiştir. Sosyalizmin demokrasiye dayanması gerektiğini ifade eden Önderlik, özgürlüğün AN’da oluşturulmasını bir eylem ve örgütlenme anı olarak değerlendirerek kadın özgürlüğünün ertelenemez bir görev olduğunu belirledi. Bu anlamda reel sosyalizmde kadına karşı pragmatist yaklaşımın kadını özgürleştirmediği gibi kadın emeğinin maddi ve manevi olarak erkek tekelinde eritildiğini ve kadının konumunun kapitalizmin ölçüleri temelinde ekonomik eşitlik ve kimi insan hakları çerçevesine indirgendiğini ifade eder. Bu anlamda kadına saygı duymayan ve kadının emeğinin özgün özerk örgütlenmediği bir sistemde kadının kurtuluşunun sağlanamayacağını ifade eder. PKK’deki özgün özerk örgütlenme ve partileşme sürecini İmralı esaretinde daha fazla derinleştirerek Kadın Konfederal sisteminin örgütlendirilmesini geliştirir. Kadın Konfederal sistem ağlarının yerel, bölgesel ve evrensel ağlarla örülerek kadınlar arası dayanışma ve demokratik birlikteliklerin örgütlendirilmesinin 21. yüzyıl, kadın yüzyılı olarak kadın çağına dönüştürülebileceğini tespit etmiştir.

 Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü Paradigma

3. Doğuş olarak ifade edilen Demokratik Ekolojik Kadın Özgürlükçü paradigma ile Önderlik en başta “yarım kalan özgür yaşam projesinin” ne pahasına olursa olsun kadınlar tarafından başarıyla sonuçlandırılmasını istemiştir. Bu anlamda paradigmasal olarak tarihsel toplum gerçekliğinde kadın mirasını Neolitik çağ olarak ifade ettiği kadın devrimi dönemine taşıyarak o mirasın komünal anacıl bir toplum etrafında örgütlendiğini dile getirdi. Bu anlamda “Tanrıçalık” kültürünün bu toprakların bir kültürü olduğunu belirtti. Tanrıçalar, özel gücü çok iyi örgütleyenlerdir diyerek kadınların örgütlenme potansiyeline dikkat çekti. Ayrıca kadın ve halkların neolitikte çakılı kaldığını, tekelci uygarlıksal birikimin erkek eliyle, aklıyla geliştiğini ifade ederek kadın ve halkların tarihinin ve değerlerinin sınıflı topluma geçişin adı olan Sümer ve Mısır uygarlıklarına yol açtığını, açığa çıkartığını belirtti. Bu temelde yapılan tüm bilimsel çalışmalar, arkeolojik ve etimolojik çalışmalarda bu değerlendirmeleri desteklemiştir. Kanıt, tarih mantığıyla hareket eden pozitivizm yoruma yer vermemekte böylece tarihi egemenlerin tarihi olarak dile getirmektedir. Biz buna karşı şiirde, sözde, günlük yaşamda geleneklere girmiş ve halen varlığını sürdüren gerçekliklerle yerin altında çıkan ve henüz çözülmemiş olan bilgi, belge ve yorumlara dayanarak tarihi geliştiriyor ve bu temelde binlerce yıllık insanlık serüveninde kadının başat bir rol oynadığını ifade ediyoruz. Önderlik bakış açısında özgürlük felsefesini her aşamada esas aldığını ve kadınların felsefe ile güçleneceğini ifade etmektedir. Zeka gücüyle duygu gücünü birleştiren kadının en yaman yorumcu olarak bilgiyi gerçek anlamda işleyeceğini ve toplumsallaştıracağını dile getirmektedir. 

Kadın Rönesansı gereklidir

19. yüzyılda burjuva partilerinin, 20. yüzyılın ise emeğe dayalı partilerin yüzyılı olduğunu belirtir ve 21. yüzyılın kadına dayalı partileşmenin yüzyılı olduğu tespitiyle Kadın Kurtuluş İdeolojisi, felsefesi ve paradigması temelinde kadın partileşmesinin yaygınlaştırılmasına dikkat çeker. Yine Özgür kadın Partisi’ni devrimin ifadesi olarak ele alır. Bu devrimin kadının toplumsal sözleşmesi temelinde kadın özgürlük manifestosunu evrensel çapta çağa damgasını vuracak biçimde gelişeceğini öngörür ve değerlendirir. Ortadoğu için ‘Kadın Rönesansı’nın gerekli olduğunu ifade eden Önderlik, büyük dogmaların, gericiliğin ve erkek egemenliğinin bu rönesans ile aşılacağını ifade eder. Rönesans bir uyanış, yeniden örgütlenme ve değişim-dönüşümü tüm boyutlarıyla pratikleştirmedir. Kısacası Önderlik, kadının gözüyle nasıl bir toplumsal yaşam sorusunun kadın rönesansıyla somutlaşacağını belirtmektedir. Bu temelde Kadın Konfederal sistemini bir taban örgütlenmesi olarak aşağıdan yukarıya kendi kendini yönetim, öz yeterlilik, öz güç öz örgütlenme ve irade olarak zihniyet ve vicdan devrimi olarak geliştirme perspektifini örgütsel program, tüzük, strateji ve taktiklerle somutlaştırmıştır. Kadın hareketinin hem ideolojik öncülük olarak partileşmesi hem öz savunma boyutunda gerilla örgütlülüğü hem de toplumsal alan inşa çalışmalarıyla konfederal örgütlülük geliştirilmiştir. Demokratik konfederalizmde bilimi özgürlük sosyolojisi ve Jineolojî üzerinden geliştirmiştir. Pozitivist bilimin tekçiliğini, merkeziyetçiliğini, egemenliği ve iktidarı meşrulaştıran tüm söylemlerini deşifre etmiş ve özgürlükleri, farklılık içinde eşitlikleri, çeşitliliği, birbirini yok etmeden birbirini besleyen çelişkileri, bütünselliği evrensel bağıntı yasasını, olasılık-kaos aralıklarıyla kuantumik bakış açısıyla klasik fizik ve felsefenin yasalarını aşmıştır. Bu anlamda Özgürlük Sosyolojisi tarihi sosyolojikleştirmiş, sosyolojiyi tarihselleştirmiştir. Yani sosyoloji toplumsallığa dayalı bir bilim olarak toplumu parçalamadan, hakim sınıflara mahkum etmeden, tarihsel toplum gerçekliğini dile getirecek biçimde ele alınmıştır. Jineolojî ise kadın bakış açısıyla egemen erkek söylem ve zihniyetinin aşılmasıdır. Bilim, felsefe, din ve mitolojik düşüncenin eril bakış açısından kurtarılması ve demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigma temelinde cinsiyetçiliğin, milliyetçiliğin, bilimciliğin ve dinciliğin aşılmasıdır. Kısacası Jineolojînin dayanakları şöyle ifade edilebilir; Kürdistan kadın özgürlük mücadelesinin ulaştığı birikim ve açılım potansiyeli, neolitik devrimin  kadın yaratımları ve dünya kadın mücadele deneyimleri ve feminizm, jineolojînin temel dayanaklarını oluşturmaktadır. Önderlik jineolojî ile bilimsel kadın devrimini geliştirmek istemiştir. Özgür eş yaşam kuramıyla toplumsal özgürlüğün temeline kadın-erkek özgürlüğünü koyar ve erkeğin değişim-dönüşümünde kadın öncülüğünü esas alır. 

‘Bizim en büyük başarımız, kadın mücadelesinde oldu’

Toplumsal kurtuluş ve kadın kurtuluşu ayrılmaz olgulardır. Toplumsal cinsiyetçiliğinin körüklediği cinsiyet ayrımcılığını ve verili kadın-erkek rollerine karşı mücadeleyi, toplumsal özgürlüğün esası sayar. Erkekle eşitlenme yerine, farklılığını özgün-özerk-özgür gelişime dayalı korumayı, güçlendirmeyi bir mücadele, yaşam biçimi olarak benimser. Cins kimliğinin biyolojik, tarihsel, toplumsal, kültürel özelliklerini, doğa ve toplumsal doğayla uyum içinde, özgür kimlik ve özgür yaşamı geliştirme temelinde yorumlar. Öz bilinç, öz irade, özerk örgütlenme ile kadınla ilgili kararların kadınlar tarafından alınması, örgütlü kadın iradesi ve yönetim gücüyle toplumsal irade ve yönetimi güçlendirme, taviz verilemez esaslardır. Emek-beden sömürüsüne karşı, anti-kapitalist mücadeleyi; devlet, iktidar ve sistem-karşıtı mücadele ile birleştirerek özgürlük etiği ve estetiğini demokratik toplumun temeli sayar. 

Kısacası önderlik bir bütün olarak kadın devrimini insanlık için parlak bir ışık olarak değerlendirir. “Bizim en büyük başarımız, kadın mücadelesinde oldu,’’ der. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.