Kadın yönetmenler damga vurdu

Kültür/Sanat Haberleri —

Londra Kürt Film Festivali

Londra Kürt Film Festivali

  • Londra’da 9 gün devam eden 14. Kürt Film Festivali’nde dört önemli ödülü kadın yönetmenler aldı. 

İLHAM BAKIR / LONDRA

 

Çok sayıda kadın yönetmenin katıldığı 14. Kürt Film Festivali’nde, En İyi Uzun Metrajlı Film, En İyi Uzun Metrajlı Belgesel Film, En İyi Kısa Metrajlı Kurmaca Film ve En İyi Kısa Metrajlı Belgesel Film ödülleri kadın yönetmenlere gitti. Festivale ve filmlere kadın renginin bu kadar güçlü yansıması, Kürt sinemasının kadın özgürlük mücadelesinin gücünün seyriyle orantılı güçlü bir gelişme içinde olduğunu gösteriyor.

Londra Kürt Film Festivali, 3 Mayıs Cumartesi gecesi yapılan kapanış galası ve çeşitli ödüllerin verildiği ödül töreniyle sona erdi. Festival, aynı gün yaşamını kaybeden DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi yazar ve yönetmen Sırrı Süreyya Önder’e adandı.  Kapanış gecesi kapsamında yapılması planlanan şenlik ise Sırrı Süreyya Önder’in vefatı nedeniyle iptal edildi. Geceye katılan ve sahneye çıkan sinemacılar, değerli sanatçı ve sinema insanının kaybına dair üzüntülerini dile getiren konuşmalar yaptı. 

 

 

Kobanê’ye yolculuk

Festivalin kapanış filmi olarak gösterilen "Touching Freedom" (Özgürlüğe Dokunuş), Beyrut’ta öğrenciyken Kobanê’de sürmekte olan savaşı belgelemek üzere Rojava’ya geçen iki Kürt öğrencinin yolculuğuna odaklanıyor. Filmin iki karakteri, bizleri, şehrin neredeyse imkansız savunmasında birer kurban olan aileleri ve arkadaşlarıyla tanıştırırlar. Savaş yoğunlaştıkça Jenkidar ve Hüseyin hayatta kalmak için Kobanê’den kaçmak zorunda bırakılırlar. Barselona ve Paris'te mülteci olarak kalırlar. Yeni durumlarıyla ve yolculuklarındaki deneyimlerle yüzleştikçe, sonsuza dek dönüştüklerini fark ederler. Acıya rağmen boşuna ölmemek için aileleri ve arkadaşları hakkında dünyaya bilgi vermeleri gerektiğini bilirler. Film sonrası yapılan söyleşiye katılan yönetmen Manal Masiri ve filmin iki ana karakterinden biri olan Hüseyin, seyircilerin sorularını yanıtlarken Kobanê direnişini yaratan ruhtan ve Kobanê direnişinin nasıl bir insani direniş ve mücadele olduğundan söz ettiler. 

 

 

Soluk soluğa bir gerilim 

Festivalin büyük ödülü olan "Rojazer" En İyi Uzun Metraj Film, Almaya’da yaşayan Kürt yönetmen Ayşe Polat’ın "In The Blind Spot" (Kör Noktada) filmine verildi. Bir Alman film ekibinin Bakurê Kurdistan’da faili meçhul cinayetlerle ilgili bir film çekmesi üzerinden takibe başladığımız hikaye, bölgede cinayetler işleyen bir JİTEM ekibinin filmin yönetmenini öldürmesiyle başka bir boyuta uzanır. Bu sefer filmi bu çetenin bir karakteri üzerinden takibe koyulduğumuzda kendi içlerindeki karanlık ilişkilere ve çelişkilere, çeşitli cinayetlere tanıklık etmeye başlıyoruz. Festivaldeki pek çok başarılı kadın yönetmenden birisi olan Ayşe Polat, seyirciye soluk soluğa gerilim dolu bir hikaye izletirken bu gerilime eşlik eden muazzam bir sinematografi ile usta işi bir filmi beyaz perdeye taşıyarak, olgunluk eserini ortaya koyduğunu bizlere gösteriyor. Ayşe Polat’ın filmi, sadece kendisinin değil, Kürt sinemasının da bir olgunluk eseri olarak değerlendirilebilecek bir film. 

 

 

Direniş ve hak arama

Festivalde Rojava’da şehit düşen belgesel sinemacı Mehmet Aksoy anısına verilen En İyi Uzun Belgesel Film Ödülü’nü alan Berke Baş’ın "Still Holder"( Dargeçit) filmi de tıpkı Ayşe Polat’ın filmi gibi faili meçhul cinayetleri odağına alan bir film. Mardin'in Dargeçit ilçesinde 1995'te devlet güçleri tarafından yakınları kaybedilen ailelerin, 25 yıl süren hak arayışları ve Berke Baş’ın 7 yıl süren mahkeme takip süreci, avukatların ve İnsan Hakları Derneği'nin hukuk mücadelesi, filmin ana izleklerini oluşturuyor. Kürdistan’da suç işlemenin, Kürt katletmenin nasıl bir cezasızlıkla ödüllendirildiğini, insanın iliklerine kadar işleyen tanıklıkları, güçlü bir direniş ve hak arama hikayesine dönüştürüyor. 

 

 

Ödüllü filmler

Genç yaşta bir trafik kazasında hayatını kaybeden usta belgeselci Taha Kerimi adına verilen En İyi Kısa Belgesel Film Ödülü’nü ise 60 yaşında olan bir koçerin annesiyle geçirdiği pastoral çocukluğuna, pamuk tarlasında bulduğu ve ormanda kaybolan ilk aşkına, soğuk ve karanlık bir yerde polisten gördüğü kötü muameleye geri gidişini anlatan Aylin Gökmen’in "Ever Since, I Have Been Flyıng" (O Günden Beri Uçuyorum) filmi aldı. 

Yılmaz Güney En İyi Kısa Metraj Film Ödülü, "Agony" (Izdırap) filmiyle Borhan Ahmadi ve Leila Baghpira'ya verildi. Tecavüze uğrayan ve hamile kalan zihinsel engelli kızlarının çocuğunu aldırmaya uğraşan bir anne ve babanın, yaşadıkları çatışma ve çelişkileri sosyolojik bir arka planla son derece etkili bir hikayeye dönüştürüyor yönetmen. 

 

 

Tüm direnen kadınlar için

Pek çok filme mansiyon ödüllerinin verildiği festivalde Reber Dosky’nin "Güneşin Kızları" adlı belgesel filmindeki Êzîdî kadın karakterlerden biri olan Sarab Nayif Issa'ya Onur Ödülü verildi. Issa, ödülünü tüm direnen kadınlara adarken "Jin Jiyan Azadî!” sloganlarıyla sahneden indi. Çok sayıda kadın yönetmenin filmleriyle katıldığı, filmlerdeki pek çok ana karakteri kadınların oluşturduğu ve çok sayıda kadın sinema seyircisinin geldiği festivalde,  En İyi Uzun Metrajlı Film, En İyi Uzun Metrajlı Belgesel Film, En İyi Kısa Metrajlı Kurmaca Film ve En İyi Kısa Metrajlı Belgesel Film gibi festivalin dört önemli ödülünün kadın yönetmenlere gitmesi festivalin en dikkat çekici yanlarından birisiydi. Festivale ve filmlere kadın renginin bu kadar güçlü yansıması, Kürt sinemasının kadın özgürlük mücadelesinin gücünün seyriyle orantılı güçlü bir gelişme içinde olduğunu gösteriyor. 

Festivalde öne çıkan ve seyircilerin en çok rağbet gösterdiği filmlerden biri olan, yönetmenlerinden birinin kadın olduğu ve bir kadın karakter üzerinden takip ettiğimiz "Threads Of A Revolution" (Bir Devrimin İplikleri) filmi, ünlü düşünür Murray Bookchin'in izinden Rojava Devrimi'ni takip ederken, Bookchin'in eşi Janet Bieh bizlere Rojava’yı ve Rojavadaki kadın devrimini anlatıyor.  

The Pasha, My Mother Aand I (Paşa, Annem ve Ben) ve "Jinwar" filmleri de kadın yönetmenlerin ellerinden çıkan ve festivalin dikkat çeken filmleriydi. 

Kürtler neden ilgi odağı?

Kürt olmayan ve Kürtleri konu alan filmleriyle festivalde yer alan dört yönetmenin katıldığı panelde, sinemada Kürtlerin neden ilgi odağı olduğu, Kürt olmayan yönetmenlerin neden Kürtlere ve Kürt coğrafyasına ilgi duyduğu tartışıldı. Moderatörlüğünü yönetmen Mizgin Müjde Arslan’ın  yaptığı panelde, gelişen Kürt mücadelesinin, kadın devriminin, Rojava’da hayata geçen Kürt özgürlük paradigmasının, Kürt coğrafyası dışındaki yönetmenlerin sinemada Kürtlere dair ilginin temel sebeplerinden olduğu dile getirildi.

Asimilasyona karşı Kürt sineması

Londra’da göçmenlerin ve bu topluluğun bir parçası olan Kürtlerin en önemli sanatsal etkinliklerinden biri olan Londra Kürt Film Festivali, gelişme ve büyüme açısından büyük bir potansiyele sahip. Londra’nın kültür ve sanat hayatına renk ve çeşitlilik katan film festivali, Kürtlerin asimilasyona karşı duruşunun da önemli mevzilerinden biri olarak görmek abartılı olmaz. 9 gün boyunca Londra gibi devasa bir metropolde, Kürtlerin kendi ana dilleriyle onlarca film izlemeleri, filmler üzerinden Kürdistan’a yolculuklar yapmaları, Kürt sorunu, Kürt siyaseti, Kürt kültür ve sanatı üzerinden tartışmalar yapacak bir ortam bulmaları son derece önemli. Festivalin Kürt sinemasının seyirci ile buluşmasını sağlamanın yanı sıra sinema eğitimlerinin verildiği atölyeler, yeni üretimlerin ortaya çıkmasını sağlayacak yapım desteği olanaklarını da ortaya çıkarması, Kürt sinemasının gelişimine muazzam bir katkı sunacaktır. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.