Kanî Goma zindanlarında direniş manzaraları

Forum Haberleri —

  • Hejar yaka paça gözaltı odasına atıldığında ayağa kalkıp hiçbir şey olmamış gibi güleç yüzüyle, “Bijî Kurdistan, Bijî gerîla” deyip zafer işareti yaptığında aldığı karşılık kocaman bir alkış oldu. Alkışların aşığıydı Hejar.

MERVAN ÖZDEMİR


Hejar, Qazî Muhammed’in dev posterinin asılı olduğu Baxê Giştî meydanına sırtını dönüp bisikletinin yönünü Saholekan caddesine çevirdiğinde akşam olacaklardan tamamen habersizdi. Her zamanki direngenliği ve yüksek enerjisi ile pedalı çevirip yavaşça ilerledi. Dilinden eksik etmediği sloganları ile etrafına neşe saçıyordu. Herkes onu çeşit çeşit bayraklarla donattığı renkli bisikletiyle tanırdı. Başûr’daki yerel ve genel siyasi güçleri tam karşısına almamak adına bir denge politikası güdüp, birçok siyasi partinin bayrağını taşısa da araya Önderlik posterini ve YPG’nin flamasını iliştirmekten geri durmuyordu. Her zamanki bayrak kombinasyonu eşliğinde bisikletiyle birlikte Saholekan caddesine aktı Hejar. Dilinde her zamanki slogan: “Bijî Kurdistan, Bijî Gerîla.”

Hejar Saholekan’a varmadan önce asayiş güçleri gözaltılara başlamıştı bile. Etrafta Kürt siyasal hareketine yakın kim varsa bir bir alınmaya başlanmıştı. Yurtsever insanlar Türkiye’nin Başûr’daki yayılmacı politikalarını, işgal saldırılarını protesto edecekti bir yürüyüşle. İzin verilmedi. Gözaltına alınmaların yarattığı kargaşa ortamı esnasında vardı oraya Hejar. Asayiş güçleri onu da tanıyordu elbet. Ne oluyor demeye varmadan bisikleti bir yana savrulup yaka paça gözaltına alınmıştı. Gözaltı merkezinde en son hatırladığım kadarıyla 70’in üzerinde insan vardı. Hejar yaka paça gözaltı odasına atıldığında ayağa kalkıp hiçbir şey olmamış gibi güleç yüzüyle, “Bijî Kurdistan, Bijî gerîla” deyip zafer işareti yaptığında aldığı karşılık kocaman bir alkış oldu. Alkışların aşığıydı Hejar. Alkışlandığında kendisini daha çok seviyor, daha da aşık oluyordu kendisine. O alkış Hejar’ı gözaltına alınmış insan sıfatından çıkarıp milyonlara dev bir platformda hitap eden popüler bir siyasetçi sıfatına kavuşturmuştu. Alkıştan sonra “Aynamı aldılar, söyleyin aynamı getirsinler.” deyişi bu anlamda çok da yersiz bir talep değildi.

Rutin gözaltı işlemlerinin ardından evlerine döneceğini düşünen Hejar’a ve gözaltına alınan insanlarımızın çoğuna asayiş güçlerinin bir sürprizi vardı. Ön kayıtlar ve ifadelerin ardından serbest bırakılmayı bekleyen insanlarımız bir anda toplu araçlara bindirilip sorgusuz ve sualsiz bir şekilde Süleymaniye’nin çok olmasa da azıcık dışında kalan bir zindanına doğru götürülmeye başlandı. Aynı araçta olduğumuz bir arkadaş önceki tecrübelerine dayanarak “Kanî Goma zindanına götürülüyoruz” diyordu. Hejar ve diğer tüm arkadaşlar olanlara bir türlü anlam veremiyordu. “Sanki ne yapmışız da zindana atılıyoruz?” şeklinde soru sorup kendilerinin mantıklı bir cevap veremediği soruya kimsenin cevap veremeyeceğini düşünüyorlardı. Araç gecenin karanlığında Kanî Goma’ya hızla ilerliyordu.

Kadınlar ve erkekler ayrıştırılıp 20 kişilik bir koğuşa 46 kişi alındığımızda herkes bir oh çekmeye başladı. Bütün gün asayişte ne olacağını beklemekten daha iyiydi cezaevinde olmak. Hemen bir araya gelinip bir program hazırlanmalı ve harekete geçilmeliydi. Bu anlamsız tutuklanmanın boşa çıkarılması gerekiyordu. Çok kısa bir görüş alış verişinin ardından açlık grevi eylemi kararı alındı. Birkaç hasta insan dışında herkes bu kararın uygulayıcısı olacağını ifade ediyordu. Saatler boyu süren gözaltı yorgunluğunun ardından sıra atıldığımız koğuşun yataksız, yastıksız ve battaniyesiz ranzalarında kendimizi birer ikişer şekilde uykunun kollarına bırakmaya gelmişti.

Sabaha Hejar’ın kapı mazgalına vurmasıyla merhaba dedik. Hejar hala bir yetkiliyi görmek ve kendisine ne için buraya konulduğumuzu sormak istiyordu. Açlık grevinin ilk günüydü. Gece boyunca bir şey yemeyen Hejar tek kanallı televizyonda gördüğü pilav reklamından çok etkilenip “Ax ax bir tabak da burada olaydı” diyordu. Temsilcimiz olarak atadığımız Hemdila Abê bu duruma çok sinirlenmiş ve Hejar’ı eylemi kırmakla suçluyordu. Hejar ise Hemdila Abê ile inatlaşmaya başlamış “Kapı açılınca babamı vursalar pilav isteyeceğim” diyordu. Hemdila Abê sinirden kızarmış, bıyıkları tel tel olmaya başlamıştı.

Birkaç saat sonra kapının ilk açılması ile içeriye giren görevli kişi bize hürmette kusur etmeyeceklerinin, başkalarına davranıldığı gibi bizlere davranılmayacağının telkininde bulunuyordu. Bir ihtiyaç listesi hazırlanması durumunda ihtiyaçlarımızın da karşılanacağını belirtip konuşmasını sonlandırdı. Hemdila Abê hiç anlamayacağımız bir şekilde kendisine vermiş olduğumuz yetkiye de dayanarak birden patlamış “Eğer bize yatak ve battaniye verilmezse bu koğuşu yakacağız” diyordu. Yetkilinin cevap verememesi Hemdila Abê’ye bu radikal çıkışı ile çok iyi bir hamle yaptığını düşündürtüyordu. Arada bir gözlerime bakıp “Gördün mü ne dedim?” demeye çalışıyordu. Hemdila Abê sonuçta dişimizi göstermişti onlara. Taleplerimiz çok kısa süre içinde karşılanacaktı. Hiçbirimiz Hemdila Abê’ye yetkili korktuğu için değil, konuştuklarının Soranca ile hiçbir alakası olmadığı ve haliyle hiçbir şey anlamadığı için sustuğunu söylemedik. Yavaşça koluna girip “Sakin ol” dedik. Hemdila Abê biraz daha devam etseydi ulusal birlik bin yıl daha hayal olabilirdi! “Sen bizi temsil ediyorsun, sıradan bir insan değilsin” deyince sakinleşmeye başladı.

Kısa süreli bir tartışmanın ardından yetkili kişiler bu defa kapıyı öğlen yemeği için açmıştı. Hejar’ın kararsızlaştığını düşünmüş olsak da Hejar en önde “Bizi haksız yere buraya getirenlerin yemeğini yemiyoruz” deyip hepimiz adına tavrımızı gösterdi. Yemek yenilmeyecek, gerekirse su da alınmayacaktı. Arada bir attığımız sloganlara cezaevinin alt katında bulunan kadın arkadaşlar yeni bir sloganla cevap veriyor, Hemdila Abê de demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yaşam iddiasının kendisine vermiş olduğu güçle kadın arkadaşlara jest olması adına hepimizi ”Jin Jîyan Azadî” demeye davet etti. Cezaevi kadın özgürlükçü sloganlarla raks ediyordu.

Hejar her nasıl olsa saklayarak cezaevine kadar sokabildiği bir Önderlik posterini koğuşun köşe başına asınca artık keyfimize diyecek yoktu. Hejar’ı herkes deli sanıyordu. Bunun algıdaki yanlışlığı bir yana, doğruluk payı da vardı bu deliliğin. Onca aramanın ve sıkı güvenlik önlemlerinin ardından o posterin cezaevine girmiş olmasını ancak deli dolu bir insan gerçekleştirebilirdi.

Yurtsever Gençlik üyelerinin kanı sımsıcak, amaçta güneş kadar net bir duruşun sahibiydiler. Sloganları ve şarkıları dillerinden eksik etmediler. Doğrusunu söylemek gerekirse asayiş güçlerinin Başûrlu yurtseverlere karşı tavrı çok daha acımasızdı. Biz Bakurlulara anlam veriyorlar da bu Başûrlulara ne oluyordu! Bu acımasızlığa karşı heyecanından ve inancından hiçbir şekilde taviz vermeyen Başûrlu arkadaşlar eylemin en güzel ve en doğru öncülüğünü üstlenmişlerdi. Kendileri başta olmak üzere hepimize dayatılan “Bir daha hiçbir şekilde, hiçbir zaman, hiçbir eyleme dahil olmayacağıma söz veriyorum” içerikli dilekçeleri imzalamayı reddettiler sonuna dek. Dördüncü günün sonunda yasal olarak hiçbir şekilde bizi tutma gerekçelerinin ortada kalmamasından kaynaklı aceleyle bizi serbest bırakmak istiyorlar, ama aynı zamanda da dilekçeleri imzalatmak istiyorlardı. Dilekçeler imzalanmadı. Başûrlu, Bakurlu, Rojavalı ve Rojhilatlı yurtseverler bir zindanda birleşmiş, aynı duruşun, amacın sahibi olmuşlardı. Sonunda çaresiz bir şekilde üçer beşer kişilik gruplar halinde çağrılıp serbest bırakıldık. Kanî Goma zindanında, çıktığımız koğuşun ardında atılan sloganların ve söylenen şarkıların yankısı ile birlikte kırk yıl önce Amed zindanlarındaki faşizm vahşetine karşı ortaya koyulan ölçünün izi kalmıştı duvarda: Berxwedan Jîyan e/Yaşamak Özgürlüktür.

Hejar çıkarken yine tişörtünün altına sakladığı Önderlik posterini cezaevi kapısında hazır bekletilen bisikletine taktı ve pedalı çevirip Süleymaniye merkezine doğru süzülüp aktı.

Kürt Özgürlük Hareketinin ve önderlerinin böyle bir büyüsü vardı işte. Kürdistan’ın dört parçasını birleştirecek tek bir gerekçeleri vardı ortada: Özgürlük ve başarıya olan inanç. Onlar bu gerçeği en fedakar ve en cesur şekilde üstelendiler, ateşten olan gömleği giymekten asla tereddüt etmediler. Hejar ve daha milyonlarcasının hiçbir karşılık beklemeden bu boyun eğmeyişlerinin öğretenleri oldular. Hejar ve biz milyonların Kürt Özgürlük Hareketine olan inancını kim boğabilir?

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.