Karakol kılıfıyla maden, şirket beyanıyla ÇED

Toplum/Yaşam Haberleri —

Hasandin Yaylası

Hasandin Yaylası

  • Amed’in Pasûr (Kulp) ilçesindeki Hasandin Yaylası’nda, süresi dolmuş “ÇED gerekli değildir” raporu, şirket beyanıyla yeniden geçerli sayıldı. Maden sahasına giriş yapan şirket, yol çalışmasını “karakol yapılıyor” diyerek meşrulaştırmaya çalışıyor. “Amaç yaylaları insansızlaştırmak” diyen halk ve hukukçular tepkili. 

MEDİNE MAMEDOĞLU/AMED

 

Pasûr ilçesine bağlı Hasandin Yaylası, “Demir-Manganez Ocağı” projesiyle ekolojik bir yıkım tehdidi altında. Kulp Madencilik adlı şirketin 2008’de aldığı ancak süresi dolduğu için geçersiz olan “ÇED gerekli değildir” raporu, yıllar sonra şirketin kendi beyanına dayanılarak yeniden geçerli sayıldı. Valilik bu rapora dayanarak şirkete yeniden faaliyet izni verdi. Kararın ardından şirket, kış aylarını fırsat bilerek alana iki büyük iş makinesiyle girdi, sondaj öncesi yol çalışmasına başladı. Yaylayı korumak için alana giden köylülere “Burada karakol yapılıyor” yanıtı verildi. Ancak bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını belirten halk ve hukukçular “Karakol bahane, yol maden için açılıyor” diyor. 

 

Aynı gün başvuru, aynı gün onay

Geçtiğimiz yıl Diyarbakır Barosu ve çevre hukukçularının girişimleriyle iptal edilen 2008 tarihli ÇED kararı, Çevre Bakanlığı tarafından da geçersiz sayılmıştı. Ancak şirket, 9 Ekim 2024’te İl Müdürlüğü’ne başvurarak 2011-2013 yılları arasında bölgede 100 bin ton maden çıkardığını beyan etti. Aynı gün içinde verilen resmi yanıtta, bu beyan esas alınarak maden faaliyetleri için yeniden izin çıkarıldı. Köylüler ise bu beyanın gerçeği yansıtmadığını, bölgede daha önce herhangi bir maden çalışmasının yapılmadığını belirtiyor. 

 

 

Geçen yıl geri adım attırılmıştı

Geçtiğimiz yıl jandarma eşliğinde Hasandin’de çalışma başlatmak isteyen şirket Ağustos ayında Hasandin Koruma Platformu tarafından yapılan kitlesel eylemlerle engellenmişti. Şirket, Nisan ayının başından bu yana yeniden Hasandin’e iş makineleriyle girdi. 

Yol çalışmasına ‘karakol’ kılıfı

DEM Parti, Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu, ÖHD ve bölge halkından oluşan onlarca kişi hafta sonu iş makineleriyle yol açılan bölgeye gitti. Yayla alanına doğru uzanan onlarca kilometrelik yolun, askerlerin eşliğinde genişletildiği gözlemlendi. Yetkililer “Burada karakol yapılacak” açıklamasıyla soruları geçiştirirken, maden faaliyetiyle ilgili sorular ise yanıtsız kaldı.

Şirketin beyanı esas alındı

Şirketin bir gün içinde aldığı belgeye ancak aylar sonra erişebilen avukatlar, bu sürecin hukuksuzluğuna dikkat çekerek İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Avukatlar, şirketin kendi beyanına dayanarak izin almasını ve bu sürecin kamuoyundan gizlenmesini “hukuki skandal” olarak değerlendiriyor. Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Komisyonu Başkanı Av. Ahmet İnan, “2008’de alınan ÇED raporu 2013’te geçerliliğini yitirdi. 2025 yılındayız ve bu rapor hâlâ gerekçe olarak gösteriliyor. Şirket ‘Ben burada 100 ton maden çıkardım’ dediği için tüm süreç yeniden başlatılmış. Oysa alanda maden çıkarılmadığı belgelerle sabit” dedi. 

Delil tespiti yapılmadı 

Avukat İnan, açtıkları davada hem yürütmenin durdurulmasını hem de acil delil tespiti talep ettiklerini aktararak şunları ekledi: “Açtığımız davada, verilen kararın hukuken bir daha geri alınamayacağını vurguladık. Yıllar önceki bir projenin verilerine dayanarak yeni bir süreç başlatmak büyük bir skandaldır. Köylülerin yer altı su kaynakları tehdit altında. Bu yüzden hem yürütmenin durdurulması hem de acil delil tespiti talep ettik. Sürecin takipçisi olacağız.”

 

 

Davalar şirket lehine sonuçlanıyor!

ÖHD Ekoloji Komisyonu üyesi Delal Özbey, maden ve baraj projelerinin bölgeyi insansızlaştırma amacı taşıdığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu yaylalarda, dağlarda yaşam alanları yok edilmek isteniyor. Farqîn, Pasûr barajları ve Zore Çayı'nda yapılması planlanan projeler, bu amacın bir parçası. Aralarında 20 kilometre bile olmayan bölgelerde bu kadar yoğun proje yürütülmesinin sebebi, hukuk kurumlarının şirketlerden yana tavır takınması. Doğa katliamına dönük yürütülen davalar var ama hepsi genellikle şirketlerin lehine sonuçlanıyor. Bu projelerle insanlar göç ettirilmek isteniyor.”

 

 

Toprağımızı terk etmeyeceğiz

Kulp-Der yöneticisi Nizam Bakay da bu projenin yalnızca Hasandin için değil, tüm bölge için tehdit oluşturduğunu belirtti. Bakay, “Amaç, bölgeyi sistematik biçimde talan etmek. İçme suyumuz, geçim kaynaklarımız, hayvanlarımız tehdit altında. Şirket ısrarcı olabilir ama biz de topraklarımızı korumakta ısrarcıyız” dedi. 

 

 

Hasandin yok olursa ilçe de yok olur

Kepçelerin çalıştığı alanda onlarca ağaç kökünden kesilirken, dağ yamacından düşen kaya parçaları köylere ve yollarına tehdit oluşturuyor. Her yazını Hasandin Yaylası’nda geçiren 80 yaşındaki Abdulrezak Cengiz, bastonuyla kilometrelerce yürüyerek alana gelerek tepkisi şöyle dile getirdi: “Dağlarımızı ve bahçelerimizi perişan ettiler. Ağaçlarımızı tahrip ettiler. Suyumuz kuruyacak, hiçbir canlı burada yaşayamayacak. Bu topraklar hepimizindir. Karakol bahanesiyle bizi susturmak istiyorlar. Ama biliyoruz: Hasandin yok olursa bütün ilçe yok olur. Göç etmeyeceğiz. Babalarımızın, dedelerimizin yaşadığı bu toprakları terk etmeyeceğiz.”

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.