Katledilen HEP’li babanın HEDEP’li kızı

  • Dîlok'ta 31 yıl önce katledilen HEP İl Başkanı Abdulsamet Sakık’ın mücadelesini HEDEP’te sürdüren kızı Pınar Sakık Tekin, "Bizler öldürülerek, bitirilecek bir halk değiliz, çünkü biz hakikatiz” dedi. 

Halkın Emek Partisi (HEP) Antep İl Başkanı Abdulsamet Sakık, Dîlok'un (Antep) Şahinbey ilçesinde Türk devletinin çetesi olarak salınan Hizbulkontra tarafından 3 Kasım 1992’de katledildi. Devlet Hizbulkontrayı tasfiye etmek istediğinde tutukladığı katilleri, yeniden ihtayaç duyduğu için teker bıraktı. Sakık’ın katilleri de “uzun tutukluluk" gerekçesiyle 2022'de tahliye edildi. HEP, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından 14 Temmuz 1993’te kapatıldı. HEP'in mücadelesi yeni kurulan partilerle sürdürüldü; ÖZEP, ÖZDEP, DEP, HADEP, DEHAP, DTP, HDP, DBP... Bu geleneğin son halkası ise Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) oldu. Sakık katledildiğinde henüz 11 yaşında olan kızı Pınar Sakık Tekin de babasının bıraktığı mücadele mirasını HEDEP'te sürdürüyor. Uzun yıllardır siyasi çalışmalarda yer alan Tekin, şu an HEDEP'in Amed İl Eşbaşkanlığı görevini yürütüyor. 

İşkence geri adım attırmadı

MA’dan Eylem Akdağ’a konuşan Tekin, babasının 12 Eylül döneminde ağır işkencelere maruz kaldığını ve pes etmeden mücadelesini sürdürdüğünü hatırlattı. Tekin, "Babam Mûş doğumlu, bir aşiret mensubu. Akıllara çok dogmatik bir aşiret gelmesin; ailem zincirlerini kıran bir yerde duruyordu. Geniş düşünebilen, sol ve demokrat bir aileydi. Babam da ilk başlarda ailenin bir büyüğü olarak geçim derdiyle ilgileniyormuş. Daha sonra halkını sahiplenme başlıyor. 12 Eylül döneminde Elazığ ve Amed’deki cezaevlerinde işkencelere maruz kalıyor. Gördüğü bu işkenceler, geri adım atmasına değil, daha çok mücadele etmesine neden oldu" dedi.

Yaptıklarını anlamaya çalışırdım

HEP kurulduktan sonra babasının Antep İl Başkanlığı görevine getirildiğini aktaran Tekin, şöyle devam etti: “Zahmetli süreçlerdi, belki çocuktuk ve anlayamıyorduk. Vedat Aydın’ın ölümünden sonra bizim de bir gece kapımız çalındı. Ben, küçük kardeşim, annem ve babam evdeydik. Yüzü maskeliler kapımızı ısrarla çalıyordu. O an ne yaşadığımızı tam anlayamıyorduk. Kapımızın öyle çalınışını hiç unutamıyorum. Ben hep babamı izlerdim, hep onu taklit ederdim. Onun yaptıklarını hep anlamaya çalışırdım. Kız çocuklarını daha üstün tutardı, beni yanından hiç ayırmazdı. Okuma yazması vardı ama seri değildi. Hep kendisine gazete okumamı isterdi. Bugün bir okuma alışkanlığı edinmişsem babamdan kaynaklıdır.” 

Ben hala o resimle yaşıyorum

Babasının katledildiği günü hala unutamadığını belirten Tekin, şunları paylaştı: "Katledildiği gün okuldan dönüyordum. Çok sevdiğim bir kalemim kaybolmuştu. Kalemimi arıyordum, ‘Bir kalem ne kadar değerli olabilir’ diyebilirsiniz ama o an yaşadığım şeyle bir bağlantısı vardı. İçimde bir huzursuzluk oluştu, yolunda gitmeyen bir şey vardı. Eve geldiğimde telefonumuz çaldı, babamın yaralandığı haberi geldi. Hepimiz koşuşturup, gittik. Gördüğüm resim, gazeteler altında koca bir çınarın yok oluşuydu. Babam benim için bir çınardı. O gazetelerin altında sadece saat takılı bir kol aklımda kaldı ve hala ben o resimle yaşıyorum. Kafamda bir yapboz vardı, yapar bozardım, yapar bozardım… Ta ki 3 Kasım’da Antep’in puslu sabahında babamın öldürüldüğünü görene dek. Onu gördükten sonra kafamdaki yapbozu birleştirdim. Bir daha da bozulmamak üzere. Bütün nefesimi o resimle alıp o resimle veriyorum.” 

Pınar Sakık Tekin

Halkın sevdalandığı için

O dönemde Hizbulkontranın Dîlok’ta örgütlendirildiğine dikkati çeken Tekin, "Babam kendi halkına öncülük ettiği için katledildi. Kendi halkına sevdalandığı, dilini, kültürünü ve kökünü koruduğu için katledildi. Babam, üç tane kalbine iki tane de kafasına isabet eden kurşunlar sonucu öldürüldü. Arkadan kalleşçe sıkılan kurşunların adresi belli. Failler de belli ama cezasızlık politikalarıyla bir yaptırıma tabi tutulmadı” diye konuştu. 

Babam yol göstericim

Herkesin mücadeleye başlarken bir hikayesi olduğunu dile getiren Tekin, kendisinin hikayesinin de babasının mücadelesi olduğunu söyledi. “Babamı hep sol yanımda hissettim” diyen Tekin, şunları dile getirdi: "Sanki hep sol kulağıma bir şeyler fısıldıyor; ‘yanındayım’ diyor, çünkü onlar ölümsüz, onlar ölmedi, hep yanımızda ve bizimle yaşıyor. Hala benim yol göstericim. Benim nasıl davranacağımı fısıldıyor. Miras bıraktığı mücadelenin bayrağını taşıyorum. Bir hakikati ne kadar yok sayabilirsin? Bir hakikati ne kadar arka plana atabilirsin? Herkes kendi gerçekliğiyle yaşar. Ben de kendi gerçekliğimle yaşamayı tercih ettim. O şekilde hayata bir yön verdim."

Bizi öldürerek bitiremezler

HEP’ten HEDEP’e çok zorlu süreçlerin yaşandığını; büyük bedellerin verildiğini kaydeden Tekin, şöyle konuştu: “Herkesin çok özveriyle çalıştığı, canını ortaya koyduğu dönemlerdi. HEP’ten HEDEP’e büyüyen bir mücadele var. Her geçen gün de büyümeye devam ediyor. Bizler tutuklanarak, öldürülerek, sürgün edilerek bitirilecek bir halk değiliz. Özel savaş konseptleriyle yok olacak bir halk değiliz, çünkü biz bir hakikatiz. Beğenirsiniz beğenmezsiniz, kabul edersiniz etmezsiniz ama bu hakikat her zaman var oldu ve var olmaya devam edecektir. Sadece benim babam değil, ‘Abdulsamet Sakık kimdir?’ diye sorulduğunda Muhsin Meliklerin, Mehmet Sincarların, Vedat Aydınların arkadaşı diye tanımlarım. Adını sayamadığım çok sayıda faili meçhulleri babam şahsında anıyorum. Onlar bizim bu mücadelede yolumuzu aydınlatan isimler oldu.”  AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.