Kaybettiklerimiz

Nevra AKDEMİR yazdı —

  • Türkiye’de Deniz’lerden adını alan, yoldaşımızın faşist bir saldırıyla katli de bu atmosferin içinde güçlü durmanın ne derece hayati olduğunu gösteriyor. Göz göre göre, bağıra çağıra geliyor cinayet.

Korona salgınının ivme kazandığı dönemlerde pek çok uzmanın öngörüsü, bir “baby boom” (yeni doğan sayısında artış) dönemine gireceği idi yaşlanan Avrupa’nın. Ancak beklenenin tam tersi oldu; Avrupa’nın belirli bölgeleri ABD’de savaş, krizler ve işsizlikler dönemi olarak anılabilecek bir döneme, yüzyıl başındakine benzer şekilde doğumlar azaldı. Geçtiğimiz Haziran’da ABD’de doğumların üçyüzbin ile yarım milyon arası azalacağı; Almanya Fransa’da çiftlerin yarısının çocuk sahibi olma fikrini ertelediği; İtalya’da da yüzde 37’sinin tamamen vazgeçtiği belirtilmiş bir BBC haberinde.* Doğum kontrol tedbirlerine nispeten kolay erişebilen bölgeler için geçerli bu durum elbette. Bu bölgelerde yaşayanların şanslı olduğu anlaşılmasın burada, zira hane içi şiddetin eskisine göre katlanarak arttığı ve yeni tedbirlerin gündeme geldiği bir dönem yaşadık buralarda bile.

Pandeminin yarattığı kayıp duygusunun sadece psikolojik sorunlarla ilgisi olmadığı açık. Pek çok işçi işsiz kaldı, evden çalışmanın mümkün olduğu bazı işkollarında ve mesleklerde gelir/serbest zaman azaldı. Sermayedarların daha önce yapamadıkları kadar evlerin içindeki zamanı kontrol etme ve maliyetlerini çalışanların hanelerine yüklemeleri mümkün oldu. Gece yarısı gelen telefonlar, bitmesi gereken işlerin yanında yemek yemek gibi yaşamsal işlerin “araya sıkıştırıldığı” kölelikten hallice olmayan hayatların kapısı açıldı önümüze. Dahası kadınların üzerlerindeki işler, devletten/piyasadan hizmet alma imkanı kısıtlandığı için korkunç ve yıldırıcı miktarlarda erişti. Evdeki yaşamsal işlerin, kadınların zamanını daha fazla işgal etmesi bir yana, kadınlar daha fazla işsiz ve gelirsiz kaldı.

Bu tabloya nasıl mı ulaşıyoruz? Pek çok araştırmaya** göre kadınların pandemi döneminde üstlerine düşen ev ve bakım işinin muazzam miktarda artmasına rağmen, erkeklerin çok daha az oranlarda ev işini üstlendiğini gösteren tablolardan elbette. Etrafınıza bakın, kadınların uykularından ve sosyal hayatlarından fedakarlık ederek yetiştirmeye çalıştıkları işlerinden nasıl tükendiklerini göreceksiniz.

Bu tablo içinde pek de şaşırtmamalı değil doğum oranlarının düşmesi. Ancak doğum oranları sadece bir sonuçlardan biri, zira kadın hareketinin çabalarına rağmen, toplumsal cinsiyet eşitliğinin her düzlemde en az 25 yıl geriye düştüğü açıklandı BM tarafından. Macaristan, Polonya ve Türkiye’de İstanbul Sözleşmesine dair yaratılan kirli söylem, iktidarın kendi öznelerinin fail olmasına rağmen ensest ve pedofil gibi suçları engellemek, eşcinselliği sapkınlıkmış gibi yansıtmak ve kadınlara yönelik şiddetin kadınların suçuymuşcasına sunulduğu tablo ile eril-muhafazakar-neoliberal baskıyla beraber yansıdı kadınlara. Sadece kadınlar ve LGBTİ+lar değil, doğa ve kültürel varlıkların gaspı, birikimin mülksüzleştirme yoluyla gerçekleşmesine dair kapitalizmin doğal yasası da patriyarkanın el verdiği zeminde talan etti herkesi.

Dünyanın pek çok ülkesinde bambaşka biçimlerde görülse de kocaman bir şiddet sarmalının içindeyiz. Ekonomik şiddet, politikacıların iktidarları için oluşturduğu manipülasyonlardan oluşan atmosferi içinde hakikatlere tutunmayı imkansız kılıyor neredeyse. Bu günlerde bu yüzden dayanışma ve alternatif bir gelecek umudunu örgütlemek dışında akıl sağlığımızı koruma şansımız yok.

Türkiye’de Deniz’lerden adını alan, yoldaşımızın faşist bir saldırıyla katli de bu atmosferin içinde güçlü durmanın ne derece hayati olduğunu gösteriyor. Göz göre göre, bağıra çağıra geliyor cinayet. İş cinayetleri gibi. Marmara Denizi’nin çürümesi gibi. “İsmin ne abicim” sorusunda ortaya dökülen olağan işbirliklerini görmemek mümkün mü? Üstüne diyecek o kadar az şey var ki, her şey söylendi zaten. Sözümüz sadece bu gerici, faşist karanlık güçlerin canımızdan çekip aldıklarına, Deniz’e, Nuray’a, Kader’e, Ece’ye, Nejat’a, adını sayamayacağım tüm yoldaşlarımın hayal ettikleri o geleceği kurmaktan vazgeçmeme sözü dışında.

 

* https://www.bbc.com/news/world-56415248

** https://www.bbc.com/news/world-55016842

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.