Kobanê’den Hesekê’ye

Forum Haberleri —

DAİŞ, 20 Ocak’ta Sina Cezaevi’ne saldırarak Almanların da aralarında bulunduğu tutuklu çete üyelerini kaçırmaya çalışmıştı.

DAİŞ, 20 Ocak’ta Sina Cezaevi’ne saldırarak Almanların da aralarında bulunduğu tutuklu çete üyelerini kaçırmaya çalışmıştı.

  • Erdoğan yönetimi başından beri DAİŞ’le Kürtlere karşı ittifak yaptı. Şimdi de onları kolluyor, barındırıp saldırtıyor. Dikkat edilirse dünya Hesekê saldırısını izleyip tartışırken Erdoğan ve basını sessiz kaldı.

Zeki AKIL

DAİŞ’in 20 Ocak akşamı Hesekê’ye saldırısı birçok yönüyle tartışılıyor. Olayın hala araştırılması ve açığa çıkarılmasına ihtiyaç var.

DAİŞ saldırı için insan bulabilir. Ancak böyle bir saldırı için ciddi bir organizeye ve desteğe ihtiyaç var. Suriye yönetiminin güvenlik zaafları var. Hükümetin denetimindeki bölgelerde ordu güçlerine karşı saldırıları da oluyor. Geniş bir alan çöl sayılır, o bölgelerden Irak’a gidiş gelişleri engellenemiyor. Irak güçleri de alanlarında tam denetim sağlayamıyor.

Nitekim Hesekê saldırısından hemen önce bir Irak askeri birimine saldırıp on bir askeri vurdular. Yine bir süre önce çeşitli saldırılarda bir grup peşmergeyi şehit ettiler.

DAİŞ sadece bu alanların denetim zafiyetinden hareketle etkinlik sağlamıyor. Bazı devletlerin gizli veya dolaylı desteğiyle etkinlik kurmak istiyor. Destek veren devletlerin başında da Türkiye geliyor. Şimdi bütün silahlı gruplar Türk devletinin emrinde ve korumasında.

İdlib, başta El Nusra olmak üzere tam bir silahlı radikal çetelerin merkezi durumunda. Türk faşizminin işgal ettiği Efrîn, Grê Spî ve Serêkaniyê silahlı çetelerin cenneti olmuş. Sıkışan oraya gidiyor.

Bütün Arap ülkelerinin el çektiği İhvancılardan, ipini koparan kim varsa Türk devletinin korumasında. DAİŞ de en fazla bu bölgeleri kullanıyor. Orada takibe uğramıyorlar. Suriye’nin içinde ve dışında ilişki kurup örgütleniyorlar. İstedikleri gibi eğitim görüyor ve silah temin ediyorlar.

Ayrıca özerk yönetime karşı MİT ve diğer birimler her türlü bilgi ve istihbaratı DAİŞ’e sağlıyor. DAİŞ orayı Suriye’nin diğer bölgelerine geçmek için bir atlama tahtası olarak kullanıyor.

DAİŞ’in özerk bölgelere saldırıp zarar vermesi ve zayıflatmasından Şam yönetimi medet umuyor. Son Hesekê saldırısında bu görüldü. Saldırının olduğu bölgede Suriye askerleri de vardı. Onlar seyretmekle yetindiler. Üstüne üstlük Şam’da oturanlar, bakanları DAİŞ’e karşı savaşan koalisyon ve SDG’lerini suçladılar. DAİŞ saldırı yapmamış, bölge katliam ve tahdit altına girmemiş gibi açıklamalar yaptılar. Halbuki Hesekê Şam yönetiminin elindeydi. DAİŞ saldırınca kaçtılar ve Hesekê’yı DAİŞ’e terkettiler. SDG, Hesekê’yi DAİŞ’ten aldı.

Şam’da oturanlarda tam bir akıl tutulması yaşanıyor. SDG ve koalisyon Suriye’yi DAİŞ belasından temizlemeye çalışıyor. Hükümetin en azından bundan memnun olması gerekir.

Özerk yönetim Şam’la diyaloga ve demokratik temelde birlikte yaşama projesine sahip. DAİŞ ise Şam’dakleri temizlemeye ve egemenliğini kurmaya çalışıyor. Bu fark bile Şam’ı daha ciddi düşünmeye ve tutarlı davranmaya çağırıyor.

Türk devleti ise ne pahasına olursa olsun, hangi şer odağı kullanılacaksa kullanılsın, mutlaka Kürtler ve özerk yönetimler yok edilmeli stratejisine sahip.

Erdoğan yönetimi başından beri DAİŞ’le Kürtlere karşı ittifak yaptı. Şimdi de onları kolluyor, barındırıp saldırtıyor. Dikkat edilirse dünya Hesekê saldırısını izleyip tartışırken Erdoğan ve basını sessiz kaldı. "Kobanê düştü, düşüyor’" diye sevincini ve sabırsızlığını açığa vuran Erdoğan bu defa daha dikkatli davrandı. Suçüstü yakalanmak istemedi. En fazla DAİŞ’in başarı haberini almak isteyenlerin başında onlar geliyordu.

Bütün dünya DAİŞ tehlikesini ve belasını özerk yönetimlerin sırtına yüklemiş. Koalisyon, hapishaneler ve ihtiyaçları için destek veriyor. Ancak bu sorunu çözmeye yetmiyor.

Avrupa ve ABD’de oturanlar, Arap ülkeleri nasıl olsa bela, tehlike bizden uzak rahatına kavuştular. Tam rehavete kapıldılar. DAİŞ sadece Kürtlerin veya özerk bölgede oturan halkların sorunu değil ki.

Bölge halkları oldukça yoksul. Olanakları çok sınırlı. Ayrıca Türk devletinin ve Şam yönetiminin tehdidi altındalar. Koalisyon ve Avrupa, Arap ülkeleri özerk yönetimleri sahiplenmiyor, tehditler karşısında destek vermiyorlar. Türk faşistleri Suriye topraklarını işgal edip katliamlar yaparken seyrettiler.

Bütün yoksulluk ve eksikliklere rağmen SDG ve bölge halkı büyük bir kahramanlık ve fedakarlıkla DAİŞ’e karşı durdu. Bütün dünya, bütün karanlık ve kötü senaryolara karşı SDG ve halkın direnişini, DAİŞ’e karşı nasıl savaştığını gördü.

SDG hiçbir tereddüde yer vermeden ilk andan başlayarak tam bir savaşçı ruh ve kararlılıkla savaş pozisyonuna geçti. DAİŞ’in ve arkasındaki güçlerin oyunlarını bozdu, heveslerini kursaklarında bıraktı.

Doğu ve Kuzey Suriye halkları direnen ve savaşan güçlerinin yanında yer aldı. Halkın duruşu çok önemliydi. Bunca kara propaganda ve tehditler karşısında halkın direniş hattında durması bu oyunların boşa çıkarılmasında en başat etken oldu.

DAİŞ çeteleri kurtarılıp şehre dağılsaydı gerçek bir katliam ve kaos ortamı yaratılacaktı. Plan da böyle hazırlanmıştı. Türk devleti de gerisini tamamlayacaktı.

Zaten olayın hemen öncesinde Şengal’e saldırmışlardı. Ertesi gün Eyn İsa cephesinde saldırıya geçtiler. Kürtleri ve bölge halkını bekleyen son ise katliam ve özerk yönetimlerin tasfiyesi olacaktı.

Bütün bu örgütlü kötülük planları bir kez daha SDG ve bölge halkının direnişine ve örgütlü iradesine çarptı. Kobanê’nin kurtuluş yıldönümü Hesekê zaferiyle birleşti.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.