Kurgudaki yapay kahramanlar

Toplum/Yaşam Haberleri —

Yapay zeka

Yapay zeka

  • 2025, yapay zekanın (AI) insan yaşamını dönüştürdüğü bir yıl. AI etiği tartışmaları, özerk sistemlerin yükselişi ve yaratıcı teknolojilerin sanatla kesişimi, edebiyatın bu yeni çağı sorgulama gücünü yeniden gündeme getiriyor. 

Kazuo Ishiguro’nun 2021’de yayımlanan romanı Klara ile Güneş (Klara and the Sun), bilinçli bir yapay zeka olan Klara’nın gözünden sevgi, fedakârlık ve insanlık temalarını işleyerek, hem geçmişten devraldığı edebi mirası hem de geleceği şekillendiren etkisini ortaya koyuyor. Nobel Ödüllü Ishiguro’nun başyapıtı, türünün kökenlerinden beslenirken, 2025’in teknolojiyle dolu dünyasında yeni bir edebi dil öneriyor. Türkiye’de de edebiyat ve teknoloji tartışmalarının (dijital yayıncılık veya AI ile yazılmış metinler üzerine sempozyumlar) artması, edebiyatta yapay zeka serüvenini güncel kılıyor. İşte Klara ile Güneş’in merkezde olduğu, mirasını ve etkisini inceleyen bir yolculuk.

İngiltere'de yaşayan Nobel Edebiyat ödüllü sahibi Japon yazar Kazuo Ishiguro, önemli romanlarından birinin kahramanı olarak yapay zekayı seçti. Aslında yazar, bunun işaretlerini, modern edebiyatın önemli eserlerinden biri olarak öne çıkan 2005'teki Beni Asla Bırakma (Never Let Me Go) adlı romanında vermişti. Bilim kurgu unsurlarıyla bir distopya kurarak, insana dair derin ve çarpıcı soruları gündeme getiren romanın kahramanları, insan klonlarıdır. Kathy H., Tommy ve Ruth, İngiltere'de Hailsham adındaki özel bir okulda büyüyen; insan olmanın anlamını ve bireysel özgürlüğü sorgulayan, derin ve karmaşık bireylerdir. Okuyucuyu, insanlığın etik ve ahlaki sınırları üzerine düşündüren roman, sadece bir distopya değil, aynı zamanda felsefi bir derinliğe sahip önemli bir edebi eserdir. 2010’da sinemaya da uyarlanan kitap, pek çok ödüle aday gösterildi; bunlardan en önemlisi yazarının 2017’de aldığı Nobel Ödülü’dür. İsveç Akademisi gerekçesini, “büyük bir duygusal güce sahip romanlarında, dünyayla bir bağlantımız olduğu yanılsamasının altında yatan dipsiz uçurumu açığa çıkaran“ bir yazar olduğuna dayandırdı.

 

 

Kazuo Ishiguro’nun 2021’de yayımlanan romanı Klara ile Güneş (Klara and the Sun), modern edebiyatta yapay zeka (AI) kahramanlı romanların zirvesi olarak kabul ediliyor. Ishiguro, Beni Asla Bırakma'dan devraldığı iyimser bir tonla Klara’nın “insan olmak ya da olmamak” ikilemini işliyor. Bilinçli bir “Yapay Arkadaş” olan Klara’nın, hasta bir kız olan Josie’ye olan bağlılığı üzerinden sevgi, fedakarlık ve insanlık temalarını işleyen roman, yalnızca edebi derinliğiyle değil, aynı zamanda türün geçmişinden devraldığı mirası yeniden şekillendirmesi ve çağdaş yazını etkilemesiyle de dikkat çekiyor. Nobel Ödüllü Ishiguro’nun bu başyapıtı, yapay zekanın insan ruhuna ayna tuttuğu bir anlatı sunarken, geçmişten gelen edebi birikimi geleceğe taşıyor. 

Kahramanların edebi kökenleri

Klara ile Güneş, yapay zeka kahramanlı romanların uzun bir geleneğinden besleniyor. 1970’lerden itibaren bu tür romanlar, bilinç, etik ve insan-makine ilişkilerini sorgulayan felsefi bir alan açtı. Isaac Asimov’un The Bicentennial Man (1976), Andrew Martin adlı robotun insanlık arayışı ile Klara’nın fedakârlık ve sevgi temalarına zemin hazırladı. Andrew’un özgürlük mücadelesi, Klara’nın insan dünyasını anlamaya çalışan naif ama derin gözlemlerine ilham veren bir duygusal çekirdek sundu. Stanisław Lem’in Golem XIV (1981), süper zeki bir yapay zekanın insanlığa felsefi dersler verdiği analitik bir anlatım ile Klara’nın daha duygusal ama benzer şekilde sorgulayıcı perspektifine teorik bir temel attı. Greg Egan’ın Permutation City (1994), dijital bilinçlerin gerçeklik arayışı ile Klara’nın kendi varoluşunu ve güneşle manevi bağını sorgulamasını önceleyen metafizik bir sorgulama getirdi. Ted Chiang’ın The Lifecycle of Software Objects (2010), Jax adlı yapay zekanın özerklik arayışı ile Klara’nın insanlarla duygusal bağ kurma çabasını yankılayan bir ebeveynlik ve etik çerçevesi sundu. Louisa Hall’un Speak (2015) ise Mary3 adlı oyuncak robotun yalnız bir kızla bağı üzerinden Klara’nın Josie’ye olan sadakatine en yakın duygusal tonu sağladı.

Bu eserler, Klara ile Güneş’in temel taşlarını oluşturdu;  Asimov’dan insanlık arayışı, Lem’den felsefi derinlik, Egan’dan varoluşsal sorgulama, Chiang’dan etik sorumluluk ve Hall’dan duygusal bağ. Ishiguro, bu mirası, bilimkurgu unsurlarını minimumda tutarak ve minimalist bir edebi üslupla yeniden yoğurdu. Klara’nın naif anlatımı, önceki kahramanların (Andrew, Golem, Jax, Mary3) analitik veya teorik tonlarından sıyrılarak, insan ruhunun kırılganlığına odaklandı. The Guardian’ın incelemesinde belirtildiği gibi, Ishiguro’nun romanı, “bencil ve fedakâr sevgi arasındaki gerilimi” ustalıkla işleyerek, türün duygusal sınırlarını genişletti.

Klara ile Güneş’in merkeziliği

Klara ile Güneş, yapay zeka kahramanlı romanların evriminde bir dönüm noktası. Klara, bilinçli bir yapay zeka olarak, insan dünyasını dışarıdan gözlemleyen bir yabancı; bu, Ishiguro’nun The Remains of the Day’deki (Günden Kalanlar) hizmetkâr anlatısına paralel bir teknik. Klara’nın güneş ile olan ilişkisi, insan algısının kırılganlığını yansıtan bir metafor olarak romanın felsefi omurgasını oluşturuyor. Roman, sevgi, yalnızlık ve ölümün kaçınılmazlığı gibi evrensel temaları, yapay zekanın etik sınırlarıyla harmanlıyor. Süddeutsche Zeitung, Klara’nın “naif ama keskin gözlemlerini” överken, romanı distopik bir gelecekte insanlığın ahlaki sorgulaması olarak niteliyor.  Romanın başarısı, yalnızca edebi derinliğinde değil, aynı zamanda çağdaş kaygılarla rezonansında yatıyor. The New York Times, romanın pandemi dönemiyle tesadüfi bağını ve ebeveynlerin çocukları için riskli kararlarını vurguluyor. Klara’nın fedakârlığı, yapay zekanın insanlığa hizmet etme potansiyelini sorgularken, teknolojinin etik sınırlarını da tartışmaya açıyor. 2021’de Booker Ödülü uzun listesine aday gösterilen roman, küresel çapta övgü topladı ve Türkçe dahil birçok dile çevrilerek geniş bir okur kitlesine ulaştı.

Sonrasına aktardığı miras

Klara ile Güneş, yapay zeka kahramanlı romanların geleceğini şekillendiren bir mihenk taşı. 2021-2025 arasında yayımlanan eserler, Ishiguro’nun açtığı yoldan yürüdü. Becky Chambers’ın A Psalm for the Wild-Built (2021), Mosscap adlı robotun insanlarla felsefi diyaloglar ile Klara’nın insanlığı anlama çabasını daha umutlu bir tonda yankıladı. C. Robert Cargill’in Day Zero (2021), Pounce adlı robotun koruyucu rolü ile Klara’nın fedakârlık temasını aksiyon odaklı bir çerçevede sürdürdü. Bu eserler, ne yazık ki Klara’nın edebi derinliğine ulaşamadı. Ishiguro’nun romanı, yapay zeka anlatılarını popüler bilimkurgudan uzaklaştırarak, daha insan odaklı bir alana taşıdı. Klara’nın “manevi bağı”, teknolojinin insan ruhuyla kesişimine dair yeni bir edebi dil öneriyor.

Roman, aynı zamanda yapay zeka etiği tartışmalarını edebiyata taşıyarak, yazarları teknolojinin insanlık üzerindeki etkilerini daha derinlemesine sorgulamaya teşvik etti. Örneğin, 2023’te yayımlanan Arkady Martine’in Rose/House adlı eseri, bir yapay zeka evin perspektifinden anlatılan bir hikâyeyle, Klara’nın gözlemci rolünü farklı bir bağlamda denedi. Ishiguro’nun romanı, yapay zekayı yalnızca bir araç değil, insanlığın aynası olarak konumlandırarak, gelecekteki eserler için felsefi bir çerçeve sundu.

Klara ile Güneş, yapay zeka kahramanlı romanların evriminde bir köşe taşı. Asimov, Lem, Egan, Chiang ve Hall’dan devraldığı mirası, duygusal ve edebi bir doruğa taşıyarak, Klara’nın gözünden insan ruhunun kırılganlığını anlattı. Roman, yeni bir dalgayı etkileyerek, yapay zekayı yalnızca teknolojik bir varlık değil, insanlığın aynası olarak konumlandırdı. Ishiguro’nun bu eseri, edebiyatın teknolojiyle kesişiminde yeni bir dil öneriyor: Naiflik, fedakârlık ve sevgiyle dolu bir dil. Türkçe okurlar için de erişilebilir olan Klara ile Güneş, kültür-sanat dünyasında hâlâ yankılanıyor ve geleceğin yazarlarına ilham veriyor. HABER MERKEZİ

 

* * *

İnsan olmamızı sağlayan şeyi programlamak mümkün mü?

Yapay zeka, uzun süredir bilimkurgu yazınının bir konusu olmuş ve Isaac Asimov, Philip K. Dick ve William Gibson gibi yazarlar, robotlar, yapay zeka ve insanlar ile makineler arasındaki ilişki hakkındaki popüler hayal gücümüzü şekillendiriyor. Bir yapay zeka makinesiyle sohbet etmek artık uzak bir hayal değil; telefonlarımızla, bilgisayarlarımızla, arabalarımızla konuşuyoruz. ChatGPT gibi yapay zeka sohbet botları ve diğerleri arama motorlarına ve başka teknolojilere entegre olmaya başladıkça gelecekte yapay zeka makineleriyle nasıl iletişim kuracağımız ve etkileşimde bulunacağımız konusunda sadece başlangıcı görüyoruz. 

Klasik bilimkurgu yazınında yapay zeka hakkında yazılanların çoğu, robot ayaklanmalarının ve insanların teknoloji üzerindeki kontrolünü kaybetmesinin genellikle fiziksel tehlikelerine odaklanırken, çağdaş yazarlar, giderek duyarlı gibi davranan sofistike yapay zeka ile etkileşimin duygusal ve varoluşsal tehlikelerini de keşfediyor. Aşağıdaki romanlar, bilimkurgudan ziyade daha çok edebiyat kurgusuna yöneliyor ve bizi insan olmamızı sağlayan şeyin ne olduğu ve bunun programlanıp programlanamayacağı üzerine düşünmeye sevk ediyor.

 

 

* Klara ile Güneş, Kazuo Ishiguro

Bu, olağanüstü gözlem yeteneklerine sahip bir 'Yapay Arkadaş' olan Klara’nın hikayesidir. Mağazadaki yerinden, içeri göz atmak için gelenlerin ve dışarıda sokakta geçenlerin davranışlarını dikkatle izler. Bir müşterinin onu seçmesi umudunu taşır. Klara ile Güneş, unutulmaz bir anlatıcının gözünden değişen dünyamıza bir bakış sunan heyecan verici bir kitaptır ve temel bir soruyu keşfeder: Sevmek ne anlama gelir?

* Plum Rains, Andromeda Romano-Lax

Yakın gelecekteki Tokyo’da, nüfus krizi ve yapay zeka destekli tıp ile dönüşen bir dünyada Filipinli bir hemşire, işini, huysuz 100 yaşındaki işverenlerinin sırlarını ortaya çıkaran ürkütücü derecede algılayıcı bir robota kaptırmaktan endişe duyar. (Türkçeye henüz çevrilmedi)

* Benim Gibi Makineler, Ian McEwan

Alternatif bir 1980’ler Londra’sında geçen hikayede, hayatını sürdüren ve tam zamanlı işten kaçınan Charlie, korkunç bir sırrı olan parlak bir öğrenci olan Miranda’ya âşıktır. Charlie, eline para geçtiğinde, ilk sentetik insanlardan biri olan Adam’ı satın alır ve Miranda’nın yardımıyla Adam’ın kişiliğini tasarlar. Neredeyse mükemmel olan bu insan, güzel, güçlü ve zekidir, ancak kısa süre içinde bir aşk üçgeni oluşur ve bu üç varlık, derin bir ahlaki ikilemle yüzleşir.

* Anne Kodu, Carole Stivers

Yıl 2049. Biyolojik savaş için tasarlanmış ölümcül bir viral olmayan ajan kontrolden çıktığında, bilim insanları insan ırkının hayatta kalmasını sağlamak için çabalamak zorundadır. Son çare olarak, genetik mühendislikle tasarlanmış çocukları büyük ölçekli robotların koza benzeri yapılarında inkübe etmek, doğurmak ve büyütmek için bir plan yaparlar. Ancak insan düzenini koruma umudu hala vardır; bu makinelere programlanmış, her birini kendine özgü kılan bir zeka —Anne Kodu. Kendi geleceğimiz olabilecek bir zamanda geçen Anne Kodu, bizi insan yapan şeyin ne olduğunu ve bizimle yarattığımız makineler arasındaki sınırların kırılgan doğasını keşfeder.

* Barren Cove, Ariel S. Winter

Yaşlı robot Sapien, yakın zamanda zayıflatıcı bir kazanın kurbanı olmuştur. Robot kültüründe sosyal olarak kabul edilen şey, devre dışı bırakılmaktır, ancak Sapien hayatını sonlandırmaya hazır değildir. Bunun yerine, kendisi için yedek parçalar sipariş eder ve onarım yapmak ve neden devam etmek istediğini düşünmek için uzak bir sahil evi kiralar. Oradayken, ev sahipleri olan, uçurumun tepesindeki geniş malikanede yaşayan tuhaf robot ailesine takıntılı hale gelir. Ailenin gizemli ve esrarengiz lideri Beachstone’un, onun varoluşsal sorularına cevaplar barındırdığına inanır. 

* Ben, Robot, Isaac Asimov

Asimov’un Robotik’in Üç Yasası, yazar tarafından hikayelerindeki robotların davranışlarını belirlemek için kullanılmış, ancak daha sonra robotik etiğini etkilemek için de benimsenmiştir;  

* Bir robot, bir insana zarar veremez veya hareketsiz kalarak bir insanın zarar görmesine izin veremez.  

* Bir robot, insanlar tarafından verilen emirlere uymak zorundadır, ancak bu emirler Birinci Yasa ile çelişirse uymaz.  

* Bir robot, Birinci veya İkinci Yasa ile çelişmediği sürece kendi varlığını korumak zorundadır.

Daha sonra bu yasaların üstünde bir “sıfırıncı yasa” eklenmiştir; bir robot, insanlığa zarar veremez veya hareketsiz kalarak insanlığın zarar görmesine izin veremez. 1950’de yayımlanan ve birbirine bağlı kısa hikâyelerden oluşan Ben, Robot, bu yasaları tanıtarak insanlık ile robotlar arasındaki karmaşık etkileşimi keşfeder. Birçok kişi, bu eserin daha sonraki yapay zeka temalı bilimkurgu eserleri için temel oluşturduğunu savunur.  

* 2001: A Space Odyssey, Arthur C. Clarke

Ekrana başarılı bir şekilde uyarlanan bir başka roman olan 2001: Uzay Yolu Macerası, edebiyatın en ikonik yapay zeka karakterlerinden biri olan HAL 9000’i sunar. Discovery One uzay gemisini ve mürettebatını Jüpiter yolculuğunda yönlendiren bu duyarlı bilgisayar, sakin ve hesapçı yapısıyla ürpertici ve tüyler ürperten bir antagonisttir. Güven, etik ve gelişmiş yapay zekânın potansiyel tehlikeleri hakkında sorular uyandırırken, insanlığın evrimi, kozmosun gizemleri ve bilgi arayışı gibi temaları keşfeden bir roman sunar.  

* Frankenstein, Mary Shelley

Bunu açıklamamıza izin verin. Mary Shelley, 1818’de Frankenstein’ı yazdığında yapay zeka henüz ufukta değildi, ancak bu roman, günümüzde yapay zekayı çevreleyen birçok etik sorunun öncüsü olarak kabul edilir. Roman, cansız maddelerden yaşayan bir varlık yaratan ve sonucunda yarattığından dehşete düşen bilim insanı Victor Frankenstein’ın hikayesini anlatır. 19. yüzyıl okuyucuları da bu yaratıktan korkmuş olsa da, modern okuyucular “canavar”a —zekayla donatılmış, varoluşsal sorularla boğuşan, amacı, yaratıcısıyla ilişkisi, sevgi ve kabul gibi konularla mücadele eden yapay bir varlığa— daha fazla sempati duymuştur. Bu çığır açan romanın, yapay zeka ve insan yenilikçiliği üzerine tartışmalar için temel bir metin olarak görülmesi şaşırtıcı değil.  

* Neuromancer, William Gibson

Distopik gelecekler ve kontrolden çıkan yapay zeka, bilimkurgu romanlarında yaygın temalardır; William Gibson, siberpunk klasiği Neuromancer’da bu fikirleri alır ve ustalıkla işler. Bu spekülatif tekno-noir roman, gizemli bir işveren tarafından güçlü bir yapay zekaya erişmek için nihai siber soygunu gerçekleştirmekle görevlendirilen bilgisayar korsanı Case’i takip eder. 1984’te yazılmış olmasına rağmen günümüzün dijital manzarası, kurumsal hakimiyet ve insan ile teknolojinin birleşimi hakkındaki etik ikilemler hakkında öngörülüdür. Her şeyi bilen Wintermute, insanları ve teknolojiyi manipüle ederek programlanmış sınırlarını aşan harika bir yapay zeka kötü karakteridir.  

* The Lifecycle of Software Objects, Ted Chiang

Ted Chiang’ın kısa hikayeleri, her bilimkurgu hayranının okuma listesinde olmalı. En uzun eseri olan Yazılım Nesnelerinin Yaşam Döngüsü, yapay zekâ geliştirmenin etik, duygusal ve felsefi zorluklarını inceleyen dokunaklı ve düşündürücü bir kısa romandır. Hikaye, eski hayvanat bahçesi bakıcısı Ana ile yazılım tasarımcısı Derek’in, çocukça zekaya sahip ve zamanla büyüyüp evrilen sanal yapay zeka varlıkları olan “dijient”leri yetiştirip eğitmesini takip eder. Sorumluluk, yaratım, bilinç ve ahlaki yükümlülük temaları, okuyucunun yapay zekaya bakış açısını sorgulamasına yardımcı olur.  

* In the Blink of an Eye, Jo Callaghan

Yapay zekanın iş yerlerine entegrasyonu konusunda hem lehte hem aleyhte argümanlar duymuşuzdur; iş kayıpları ve bilgisayar hataları gibi endişeler sıkça dile getirilir. Peki, gelişmiş bir yapay zeka, örneğin kolluk kuvvetlerinde bir insan partnerle eşleştirilirse ne olur? Başmüfettiş Kat Frank ve yapay zekâ ortağı Lock’un soğuk vakaları araştırıp suçları çözmesini takip eden bir suç gerilim romanı bu soruyu ele alıyor. Etik ve duygusal sorular, ortaklığın doğasını inceleyen bu sürükleyici romanda ön plana çıkıyor.  

* Do Androids Dream of Electric Sheep?, Philip K. Dick

Kült klasik film Bıçak Sırtı’nın (Blade Runner) ilham kaynağı olarak bilinen Philip K. Dick’in çığır açan romanı, insanlık ile yapay yaşam arasındaki bulanık sınırları derinlemesine inceler. Nükleer savaşla harap olmuş, kıyamet sonrası bir dünyada geçen hikaye, insanlardan ayırt edilemeyen haydut androidleri “emekliye ayırmakla” görevli ödül avcısı Rick Deckard’ı takip eder. Empati, kimlik, ahlak ve insan olmanın gerçek anlamı gibi temaları keşfederek varoluşsal sorular ve psikolojik derinlik sunar. Bilimkurgu tutkunları için vazgeçilmez bir okuma.  

* Tokyo Sempati Kulesi, Rie Qudan

Listemizi, yapay zekanın yaratıcı kullanımı hakkında önemli bir tartışma başlatan bir kitapla tamamlıyoruz. Akutagawa Ödülü’nü kazanan bu hikâye, dil ve onun değişen doğasının etkileriyle ilgilenir ve devasa Tokyo Sempati Kulesi (Tokyo Sympathy Tower) —mahkumların suçlu olmaktan çok koşulların kurbanı olarak görüldüğü ve sempatiyi hak ettiği bir hapishane— çerçevesinde anlatılır. İlginç olan, yazar Rie Qudan’ın romanı yazarken ChatGPT’yi kullandığını itiraf etmesidir. Daha sonra bunun, hikayede karakterlerin yapay zeka kullandığı bölümlerde özgünlük için yapıldığını açıklamış olsa daabu durum yaratıcı yazımda yapay zekanın kullanımı, kaliteli edebiyat üretme kapasitesi ve yazarların bu potansiyeli kullanma sınırları üzerine derin bir tartışma başlattı.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.