Kutlanacak günümüz yok!

Elif KAYA yazdı —

  • Bir Anneler Günü’nü daha geride bırakırken, herkesten çok tanrıçalık izinde yürüyen annelerin söyleyecek sözü olmalı. Aslında yaşamın kaynağı olan annelere lütuf gibi kutlanacak bir gün vermek, yaşanan adaletsizliğin, sömürünün derinliğini gizlemekten öteye de gitmez. 

Yaşam yolunda ilk adıma onunla başlarız. Kim dokuz ay on gün anne ummanına dalmadan, ondan izler taşımadan doğar ki? Kim ilk müziği annenin kalp ritminden dinlemez? İlk gülüşü, öpücüğü, sevilmenin kanatlandıran güzelliğini ondan öğrenmez? Biz en çok da annelerimize benzeriz. Ömrümüzün ilerleyen zamanlarında anlarız ki en çok onun ayak izlerine basarak ilerlemişiz. Kesilen göbek bağıyla başlayan ayrılıkta, aynı nehirin akıntısında iki farklı kesitten öte yol gitmemişiz.

Anneler masal zamanlarında yarattığının kaderini de tayin edenlerdi. Kader, gücün, kuvvetin simgesi olarak kadınların elinde merhametli ve yaşama saygınlık veren niteliğiyle bilinirdi. Parçalanan tanrıçanın bedeni üzerinden kaldırılıp, tanrılara verilen kader tabletleri ile birlikte zulmün, ölümün, talanın kol gezdiği bir dönem başlar. Kaderi ellerinden alınan ömürler, kuru yaprak gibi her esen yelle savrulur. Oysa kaderine sahip canlar, köklerini toprağa derin salan ağaç gibi dirençli, bereketli ve de kolay kırılıp, boyun eğmezler.

Bir Anneler Günü’nü daha geride bırakırken, herkesten çok tanrıçalık izinde yürüyen annelerin söyleyecek sözü olmalı. Aslında yaşamın kaynağı olan annelere lütuf gibi kutlanacak bir gün vermek, yaşanan adaletsizliğin, sömürünün derinliğini gizlemekten öteye de gitmez. Çocuğunu koklamaya bile kıyamayan her anne bunun bir hile olduğunu hemen fark eder. Kapitalizm kutsal olan her şeyi tüketim nesnesine indirgediği gibi annelik olgusunu da pazara sürmüş. Oysa doğurduğu çocuğa yazgı vermeye çalışan anneler yılın tek günü değil, 365 gün eylemde. Kendisine verilebilecek en büyük hediye çocuğun özgür ve güvende yaşamasıdır. Bu nedenle faşizmin tehditleri altında cezaevi kapılarında, sokak eylemlerinde, morg ve adliye kapılarında çocuklarının akıbetini soruyorlar. Yılın bir günü ile yalandan dolandan hatırlanmak istemeyen anneler, çocuklarının akibetini öğrenmeyi, katillerden hesap sormayı, yaşadığı acının yasını tutmayı, baş ucunda ağlayabileceği bir mezar taşının olmasını istiyorlar.

166 gündür cezaevlerinde süren açlık grevi binlerce annenin isyanıdır aynı zamanda. Bedenlerini açlığa yatıran kızları- oğulları olduğu sürece hangi anne gününü kutlayabilir? Onlar, özgür bir yaşam uğruna yola düşen, bu uğurda bedel ödemeyi göze alan, yiğitliğe baş koyan insanlar. En çok da annelerinden bu direniş damarını almışlar.

841 kez, her cumartesi Galatasaray Meydanı’na toplanan anneler bıkmadan, usanmadan, canından can olanların akıbetini soruyorlar. Berfo Ana davasını hakka havale edip, aramızdan gitmiş olsa da Cumartesi kayıplarının akibeti sorulmaya devam ediliyor.

Emine Şenyaşar iki ayı aşkın bir zamandır eşinin- çocuklarının katillerinden hesap sorulması için “Adalet Nöbeti” tutuyor. Adaletin yitirildiği yerde önce vicdan, ahlak ve insanlığın öldüğü derin sezgisi ve bilinciyle tüm insanlık için direniyor.

Mecbure Elma, 21 yıl izini sürdüğü kızı Nalin'in bedeni yerine Kilyos kaldırımlarına gömülen birkaç kemiğini bulur. Bir de Nalin'den (Nadire Elma) geriye öyküsünü anlatmaya ahdeden bir çift çorap kalır. Çürümeye inatla direnen çorap anneye kızının kokusunu taşır.
Bir de havalanan her uçağın yüreğine bomba yağdırdığı binlerce, milyonlarca anne var. Şu anda dağda savaşanlar bu direngen annelerin kızları- oğulları. Annelerinden izler taşıdıkları ve bunu özgürlük bilinciyle buluşturduklarından bu denli asi ve direngendirler. Anneler de çocuklarından öğreniyor artık ve hayallerinin yaşamsallaştığını görüp, onun gururunu yaşıyor.

Onlar tanrıçanın izinden yürümeyi ahdedip, "kutlanacak bir günü olmayan" analar. Bir günle sınırlı kalmadan tüm zamanlardan pay almayı hak eden kadınlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.