Mîr'in yanık sesi miras kaldı

Dosya Haberleri —

Mîr Perwer/Foto: Şahin BOZLAR/Paris

Mîr Perwer/Foto: Şahin BOZLAR/Paris

Paris'te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne yönelik saldırıda Evîn Goyî ve Abdurrahman Kızıl ile birlikte katledilenlerden biri de sanatçı Mîr Perwer'di. Biz de Mîr Perwer'i babası Salih Aydın'dan dinledik...

  • Baba Salih Aydın: "Mîr zaten daha ufakken sazı eline alıyordu, bir oyuncak gibi oynuyordu. Büyüdükçe ilerletti kendi çabasıyla Hozan oldu... Mûş’ta halk toplanmış yürümüş, o da katılıyor. Ceza aldı, 3-4 yıl cezaevinde yattı. Cezasını tamamladı çıktı. Tekrar 20 seneye yakın ceza geldi. Tek suçu Kürtçe şarkı söylemek, başka da suçu yoktur." 
  • Baba Salih Aydın: "Kardeşim Mehmetşah, bana dedi senin bir şeyden haberin var mı? Dedim valla haberim bir şeyden yok. Hayırdır, ne olmuş? Birden içim attı. Mûş’a geldim, baktım evin önü bavoooo, devran. Kendi başıma vurdum... Mîr Perwer şehit düşmüş. Allah hakkımızı bırakmasın, kim yapmışsa da. Siz de sahip çıkın, derdine ortak olun."

GÜLCAN DERELİ

Mîr, yanık sesli bir Kürt sanatçısıydı. Sesi hem kendisinin hem de halkının acılarını taşıyordu. O vurulduktan sonra ilk düşen videolardan birinde Bedir Xan Sindî'nin yazdığı büyük Hozan Mixemed Şexo'nun seslendirdiği "Ey felek bo te dinalim, Bo çi nêrgiz çilmisîn, Ew çima bextê me ho ye, Em bê dost û bêkes in" şarkısını söylüyordu. O yanık sesi dinleyen her onurlu Kürt, vurulanın kendisi olduğunu kalbinde hissetti. Halkının şarkılarını söylediği için 4 yıl hapis yatmış, 20 yıl hapis cezası çıkınca da sürgüne gitmişti. Geriye yatalak bir anne, bir evlat, eş ve aileyi bırakarak. Ölüm onu sürgünde buldu. O Paris'te düştüğünde geriye yanık bir ses bıraktı. 

Babası anlatıyor

Mîr Perwer'in ailesi, devletin baskıları nedeniyle ailesi Mûş Gimgim'dan (Varto) kent merkezine göç etmek zorunda kalmıştı. 1993 yılında doğan Mîr, 7 kardeşten tek erkek çocuğuydu. O yüzden de anne ve babası gözünden sakınırdı. Yakın çevresi onu mütevazi, samimi, cömert ve cesur olarak tanımlıyor. Müziği olan ilgisi çok küçükken başlayan Mîr Perwer, çocuk yaşta oyuncak niyetine sazı eline alır. O saz onun hem oyuncağı hem de geleceği olur. Yaşı ilerledikçe kendi çabasıyla artık usta bir müzisyen olur. Halkının ve kendisinin derdini anlatan yanık sesli bir Hozan. 

Mîr Perwer'i (Mehmet Şirin Aydın) babası Salih Aydın'a sorduk. Cümleler boğazına düğümlense de anlatmak istiyor. "Yaz kızım" diyor, "söylediğim her şeyi yaz, herkes bilsin." Başlıyor çocuğunu anlatmaya baba Aydın: "Mîr Perwer zaten daha ufakken oyuncak gibi sazı eline alıyordu, bir oyuncak gibi oynuyordu. Büyüdükçe daha da ilerletti kendi çabasıyla Hozan oldu. Valla ben de sevmiyordum o tür şeyleri. Ne yaptımsa engel olamadım. Sesi de güzeldi, sonra düğünlere millet çağırıyordu, o da gidiyordu."

Tek suçu Kürtçe şarkı 

Mîr'in devlet baskısından dolayı Avrupa'ya gitmek zorunda kaldığını dile getiren baba Aydın, "Bir seferinde Mûş’ta halk toplanmış yürümüş, o da yürüyüşe katılıyor. O zaman ben kaza yapmıştım, Mûş’ta değildim, o kazadan sonra eşim felç oldu, 9 senedir felçtir. Ben Elazığ’da bir hastanedeydim. Eşim 4 ay orada kaldı. Bir gün aradılar dediler Mîr yakalanmış. O zaman 3 ay falan cezaevinde yattı. Tam süreyi hatırlamıyorum. Sonra çıktı, ben de hastamı eve getirdim. Bir sene kaldı kalmadı, bu sefer tekrar 3-4 yıl ceza geldi. Önce Mûş’ta, sonra Erzurum’da yattı. Orada cezasını tamamladı çıktı. Tekrar 20 seneye yakın ceza geldi. Tek suçu Kürtçe şarkı söylemek, başka da suçu yoktur" diyor.

20 yıl ceza verdiler

Çocuğunun Avrupa’ya gideceğinden haberi olmadığını söyleyen baba Aydın, şöyle devam ediyor: "Bir baktım dedi ben Fransa’ya gelmişim. Dedim niye? Dedi valla bu kadar cezam gelmişti ben de Fransa’ya çıktım geldim. Dedim sen keşke burada olsaydın cezaevinde yatsaydın, gitmeseydin. Bana dedi keşke 5 yıl olsaydı yatsaydım. Ama 20 yıl suçsuz, hatasız, bir şarkı için, bir insan kendi anadilinde şarkı söylediği için suçlu olur mu? Birçok dilde insanlar kendi anadilinde şarkı söylüyor. Binlerce sanatçı var böyle, onlar için bir sıkıntı yok, onlar kendi anadillerinde şarkı söylüyor, ben söyledim diye bana ceza vermişler, niye Türkiye’de 20 yıl ceza yatayım. Böyle dedi."

Çok zor

Çocuğu ile her zaman iletişimde olduklarını söyleyen baba Aydın, "Sürekli konuşuyorduk, ne zaman arasam valla çalışıyorum diyordu. Onu tanış olan arkadaşlara soruyordum, valla çok iyi bir insandır diyorlardı. Kendi işindedir, gücündedir. Benim durumum da hiç iyi değildi. Devlet bir hasta bezi bile bana vermiyor. Onu bana çok gördü kızım. Valla oğlum bana da yardımcı oldu. Yatalak hastam vardı, ben çok sıkıntı çekiyordum bana para gönderiyordu, annesine, çocuklarına gönderiyordu. Zaten bir eşi, bir de çocuğu vardı. Allah kimsenin başına getirmesin, çok zor" diye vurguluyor.

Haberi kardeşim verdi

Birbirlerini çok özlediklerini, o yüzden de biraraya gelebilmek için girişimlerde bulunduklarını anlatan baba Aydın, şöyle devam ediyor: "Bu 10 gün önce bana valla baba seni özlemişim, nasıl görüşelim? Ben de dedim nasıl Avrupa’ya geleyim benim gelecek imkanım yoktur. Dedi, Sırbistan’a gel ben de oraya geleyim. 5-10 gün beraber kalalım. Çocuklarımı, kardeşimi de getir dedi. Benim de moralim biraz yerine gelsin, biraz teselli olayım. O zaman ben evi aşağı getiriyordum, yazın yukarı çıkıyoruz, hayvanlar vardır, onlarla uğraşıyorum. Dedim evi getireyim, işlerimi tamamlayayım kendime bir pasaport çıkarayım. Tamam dedim, gelelim biz 10 gün birlikte kalalım. Hayvanlara yem yapıyordum, ben işimi bitirdim, malzemeleri topluyordum, bir baktım akşam üzeri telefon geldi bana. Saat 4 falandı. Kardeşim Mehmetşah, bana dedi senin bir şeyden haberin var mı? Dedim valla haberim bir şeyden yok. Hayırdır, ne olmuş? Birden içim attı. Dedi valla Mîr Paris’te Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’ne gitmiş, orada birisi gelmiş taramış 3 kişi yaralı, 3 kişi de ölüdür. Artık Mîr ölülerin arasında mıdır, yaralıların arasında mıdır bilmiyorum."

Evin önü devran

Eşinin sağlık sorunlarından dolayı merkezde kaldığını söyleyen baba Aydın, "Annesi Mûş’ta hastane yakın diye orada kalıyor, tansiyonu çıkıyor, akciğer sorunu var, vücudu hep yara, 9 yıl bir insan yatalak kalırsa ne olur hepsi var yani. Valla o telefondan sonra öyle malzemeleri bıraktım Mûş’a geldim, baktım evin önü bavoooo, devran. Kendi başıma vurdum, ağladım, kendimi yedim ama giden geri gelmiyor. Baktım hemen Facebook’ta paylaşmışlar, Mîr Perwer şehit düşmüş. Eğer suçu bile varsa bu cenazenin geleceği bir suçu olmaması lazım. Burada cezası var diye, Kürtçe şarkı söylüyor diye bir insan nasıl katledilir? Ben gerekli yerlere gidip dava açacağım" diyor.

AİHM'e gideceğim

Saldırganın psikolojik sorunları olduğuna yönelik açıklamalara tepki gösteren baba Aydın, 10 yıl önce 9 Ocak'ta gerçekleşen Paris Katliamı’nın tetikçisi için de benzer ifadeler kullanıldığını hatırlatıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Daha önce de Paris Katliamı yapıldığında dediler katilin psikolojik sorunları vardır. Ben Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) vereceğim. Orada araştırılsın, oğlumun hakkı yerde kalmasın. Oğlum gibi insanlar bu kadar insan tarafından seviliyorsa nasıl bir insana zarar versin. Böyle insanların kimseye bir zararı olmaz. Kürtlere de olmaz, Fransa’daki insanlara da olmaz."

Sahip çıkın derdine ortak olun

Mîr Perwer'in annesi ve diğer aile fertlerinin de duygularını almak istiyorum ancak mümkün olmuyor. Baba Aydın, sözlerini şöyle noktalıyor: "Annesi perişan, sesi çıkmıyor, nefesi yok. Eşi de şu anda perişan, kızlarım da hepsi perişan, valla ben de perişanım. Allah hakkını bırakmasın kim yapmışsa. Siz de sahip çıkın, derdine ortak olun. Bir insan desin ki Şirin Aydın zerre kadar kötülüğü bize dokunmuşa ben o zaman diyeceğim ya valla haksız benim oğlumdur. Eğer zerre kadar bir zararı varsa ben yine derim. Yani bir insan şarkı söyledi diye, bir insan Kürtçe şarkı söyledi diye terörist mi olur? Ben Kürdüm Türklerle konuştuğum zaman, Türkçe konuştuğum zaman Türk mü oluyorum? Yani ben aslımı mı inkar ediyorum, yok öyle bir şey, yok. Ayıptır ya öyle bir şey olmaz ya. İnsan insan olsun, Kürt, Türk, Laz, Çerkes hepsi kardeştir yeter ki insan olsun. Yeter ki hak hukuk olsun." 

***

Buz gibi bir beden buraya geliyor

Dayısı Mehmethan da, mecbur kaldığı için köyünü terk etmek zorunda bırakıldığını söylüyor. "Gitmese tutuklanacaktı" diyen dayı Mehmethan, "Bir çocuğu var, ailesi var, annesi yataklıktır. Ablası hasta, annesi kaza yapmış, boyundan aşağısı çalışmıyor, felç olmuş. Yani kendi çoluk çocuğunun geleceği için gitti orada oturum aldı, çocuklarını da götürecekti ama orada katlettiler. Bir sene oldu oturum almıştı, çocuklarının hepsinin pasaportları hazırdı, onları da yanına alacaktı. Nasip olmadı artık onun cansız bedeni buraya geliyor. Yani bize buz gibi bir beden geliyor" diyor.  

Karıncayı incitmezdi

Katliama tepki gösteren dayı, "Mîr Perwer bir taneydi, annesinin-babasının tek erkek çocuğuydu. Kardeşleri, eşi, çocuğu geride kaldı. Durumları zaten iyi değil, çok büyük acı. Mîr bizi yaktı bıraktı, hepimizi yaktı. Mîr çok iyi bir insandı, karıncayı incitmezdi. Sadece Kürt bir sanatçıydı, kimseye bir şey yapmamıştı. Mîr’i bilerek katlettiler. Mîr’in hiçbir suçu yoktu" diyor.

Kürtçe niye zorlarına gidiyor?

Irkçılığın artık bitmesi gerektiğini söyleyen dayı Mehmethan, sözlerine şöyle devam ediyor: "İsterse Avrupa olsun, isterse Paris olsun, isterse Ermenistan olsun, isterse de Rusya olsun nerede olursa olsun biz katliamları kabul etmiyoruz. Nerede olursa olsun kınıyorum. Niye insanlar katlediliyor? Kürt olsun, Türk olsun, Çerkes olsun niye katledilsin, niye böyle olsun. Herkes özgür olsun, herkes kendi dilinde özgürce yaşasın. Bakıyoruz hep Kürt insanları katlediyorlar. Biz ona dikkat ediyoruz. Bunu da diyoruz Allah kabul etmesin. Anadil çok önemlidir. Biz Kürtçe konuştuğumuz zaman onların zoruna gitmesin, niye gitsin? İnsan insandır, Allahuteala herkesi bir yaratmış, dememiş sen Kürt'sün, sen Türk’sün, demiş herkesin kademesi bir olsun, eşit olsun. İnsanın birbirinden aklı fazla olabilir ama kıymeti aynı olacak der. İnsan hakları herkesin için aynı olacak kim olursa olsun, sen, ben, herkes için. Yani, ben Türk’üm senden yükseğim, sen Kürt’sün benden aşağıdasın diye bir şey yok. Böyle bir şey ne Allah’ın yanında vardır, ne adaletin yanında vardır. Herkes gerek aynı ola. Biz adalet istiyoruz, adaletin olduğu yerde kötülük de olmaz. "

Katil ile ilgili psikolojik sorunlarına dair ortaya atılan iddialara asla inanmadıklarının altını çizen dayı Mehmethan, sözlerini şöyle noktalıyor: "Katilin ruh sağlığının iyi olmadığına inanmıyorum. Eğer psikolojik sorunları olsaydı 5 tane şarjör onun çantasından çıkmazdı. Anasını vururdu, babasını öldürürdü, kendi komşusunu öldürürdü mutlaka. Eğer ruh sağlığı yerinde değilse niye gidip Ahmet Kaya Kürt Kültür Merkezi’nin oradaki insanları öldürdü. Buna inanmıyorum. Onların hepsi politika, biz bunlara inanmıyoruz, bunları herkes de biliyor. Niye olmuş, neden olmuş hepsini biliyoruz, Allah'a bırakıyoruz. Bunlar faşisttir."

Fotoğraflar: Şahin BOZLAR

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.