Mücadelede bir adım bin “pakete” bedeldir 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Altılı Masa’nın “reform paketi”ni didikleyip bu paketten payımıza bir şeyler düşer mi düşmez mi diye kafa yormanın alemi yoktur. “Pakete” değil, Altılı Masa partilerinin Erdoğan’ı devirme niyetine ve devirdikten sonra siyasi mücadelenin önündeki engellerle ilgili planlarına bakmak, onları Erdoğan’ı devirmeye teşvik etmek ve devirdikten sonra Kürt halkının, kadınların ve emekçilerin önündeki engelleri kaldırmaya  zorlamak demokratik muhalefetin biricik işidir.

Altılı Masa’nın “mutabakat!” belgesini uzun uzadıya, ıcığını cıcığını çıkara çıkara, ilmi ve içtimai teoriler paralaya paralaya ele almanın, değerlendirmenin, bardağın bir “dolu” tarafını, ardından bir “boş” tarafını göstere göstere “destek ve köstek” tahtarevallisinde güle ağlaya zıplayıp oynamanın hiç mi hiç anlamı yok.

İktidar rüyası gören muhalefet, Erdoğan’ın kendilerine miras olarak bırakacağı (eğer bırakmak zorunda kalırsa) “enkazı” kaldıramaz, yeni bir Türkiye kuramaz. Bu öyle bir “enkaz” ki, bu enkaz ya “seçimsiz faşizmle” (iyimser konuşursak, muhalefetin bugüne kadar yaptığı gibi kendini faşizme uydurup, treni salladığı bir sözde seçimli faşizmle) Erdoğan tarafından amansız bir vahşetle kaldırılır ya da krizin ana nedeni olan silahlanma ve savaşa karşı Kürt özgürlük hareketinin ve yükü yoksullara yükleme mecburiyetine karşı işçi-emekçi sınıfların ve erkek oligarşiye karşı kadınların mücadelesine konulan engellerin kaldırılmasıyla zaman içinde yok edilir. Ya faşizm ya da özgürce siyasi-toplumsal mücadele. Başka bir şık yoktur. Muhalefetten beklenen, Erdoğan’ı devirmesi ve siyasi-toplumsal mücadelenin önündeki faşist devlet engelini kaldırmasından ibarettir. Enkaz bir “seçimle” kaldırılamaz. Milyonların yürüteceği azimli bir mücadeleyle, enkazdaki çökmüş betonların, buruşmuş çelik putrellerin oligarşiye direnerek sökülüp atılmasıyla kaldırılabir.

Enkazın kaldırılması ne kadar zaman alır? Bunu bilemeyiz. Her şey Kürt halkının kendi ulusal birliğini kurmasına, Türkiye halkıyla ittifakına, işçi sınıfının sınıf ve kitle sendikalarının etrafında birleşmesine ve en önemlisi kadınların Kurdistan’da olduğu gibi Türkiye’de de öncülüğü ele almasına bağlıdır.

Reform beklentisi zehirleyicidir, felce uğratıcıdır. Reformun kendisi kötü olduğu için değil, enkazı reformlarla kaldırmanın mümkün olmaması yüzünden reform beklentisi kitleleri uyuşturur. “Umudumuz Bay Kemal, Bayan Akşener” dedikten az sonra öyle bir hayal kırıklığına uğrar ki, sonunda bu  kitleler yeniden faşizmin kollarına atılır. Türkiye’de çok yönlü kriz yapısaldır. Ya böyle inişli çıkışlı sürüp gider; Kürtler, kadınlar ve emekçiler için bir hayat törpüsü olur ya da kriz, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik ve komünal Konfederalist devrim sürecinin sonunda aşılır.

O nedenle Altılı Masa’nın “reform paketi”ni didikleyip bu paketten payımıza bir şeyler düşer mi düşmez mi diye kafa yormanın alemi yoktur. “Pakete” değil, Altılı Masa partilerinin Erdoğan’ı devirme niyetine ve devirdikten sonra siyasi mücadelenin önündeki engellerle ilgili planlarına bakmak, onları Erdoğan’ı devirmeye teşvik etmek ve devirdikten sonra Kürt halkının, kadınların ve emekçilerin önündeki engelleri kaldırmaya  zorlamak demokratik muhalefetin biricik işidir.

Ben olsam “Mutabakat Belgesi” hakkında yalnızca birkaç cümle kurar, bu belgenin tartışılmasını gündemin en alt sıralarına atardım. Sistem içi partilerle “senin paketin kötü, benim paketim iyi” tartışmasına girmezdim. Altılı Masa’yı “Erdoğan’ı devirmekte kararlı değilsiniz” ve “enkazı kaldıracak asıl güçlerin önündeki faşist-oligarşik engelleri kaldırma niyetiniz yok” diye eleştirir, onları “kararlı” olmaya teşvik eder ve “niyetli olmadıkları” demokratik açılımlara zorlamaya çalışırdım.  

Erdoğan’ı devirmekte kararlılığın ilk şartı; Anayasa Mahkemesi’nin HDP’yi kapatarak, parti aktivistlerini yasaklayarak ve Yüksek Seçim Kurulu’nun anayasaya rağmen Erdoğan’ı üçüncü defa aday ilan ederek ve Erdoğan kaybettiği halde onu Başkanlık koltuğuna oturtarak yapmaya yelteneceği “sivil darbeye” karşı şimdiden halkı uyarmak ve direnişe hazırlamaktır.

Halkın önündeki faşist engelleri kaldırma niyetinin ilk şartı ise; başta Öcalan ve tüm HDP’li vekil ve Belediye Eşbaşkanları olmak üzere bütün siyasi tutsakların serbest bırakılması, düşünce özgürlüğünün önündeki tüm engellerin kaldırılması, HDP’nin “barış ve Kürt sorununda çözüm” için hem TBMM’deki partilerle,  hem de PKK ile görüşme özgürlüğünün tanınması, Suriye ve Irak’ta savaşa son verilmesi ve işgal edilen topraklardan çıkılması; Sendikalaşmanın önündeki bütün anayasal, yasal ve idari engellerin kaldırılması, genel grev hakkının tastamam tanınması; kadın katliamlarına karşı kadınların “öz savunma” hakkının “nefsi müdafaa” temelinde sınırsız genişletilmesidir…

Altılı Masa’da kim aday olursa olsun, o aday  “kararlığın ve niyetin” bu ilk şartlarına ne kadar yaklaşırsa, demokratik muhalefet o adayın kimliğine, partisine, geçmişine bakmadan onu var güçle desteklemelidir.

Özetle, “desteklemek” için “mutabakat çuvalının” içinden tavşan çıkartmaya çalışmak beyhude bir zaman kaybıdır.

Tartışılacak konu “enkazı nasıl kaldıracaksınız, öyle kaldıramazsınız, böyle kaldırırsınız” diye Altılı Masa’ya akıl vermek, kendini alternatif mücadele gücü olmaktan çıkartmak, sistem partilerinden çözüm beklemek olur. Ya da “sizin paket işe yaramaz, bizim paketle enkaz kalkar” demek, halkın örgütlü ve devrimci gücünün yerine “program” geçirme hatasına yol açar.

Enkazı kaldırma süreci, seçimde faşist diktatörlüğü yıkmakla başlayan ve sonrasında direnişler, grevler, genel grevler ve serhıldanlarla devam eden bir mücadele süreci olacaktır.

“Paket tartışması”, bunu yapanların niyetlerinden bağımsız olarak, “bardağın dolu” kısmıyla uzlaşmaya yol açar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.