Mülteci kadınlar güvenmiyor

Kadın Haberleri —

.

.

  • Savaş mağduru kadınlar,  taciz, tecavüz ve şiddet gibi saldırılara karşı resmi kurumların korumayacağı düşüncesiyle başvuru yapmıyor.

ARJİN DİLEK ÖNCEL
MA/AMED

Ülkelerinde yaşadıkları savaştan dolayı mülteci konumuna düşen Suriyelilerin yaşadığı trajediye karşı uluslararası kamuoyu sessizliğini koruyor. Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeli mültecilerin sayısı, 16 Aralık 2020 tarihi itibarıyla bir önceki aya göre 4 bin 162 kişi artarak 3 milyon 639 bin 572’ye yükseldi.  Bunların 2 milyon 579 bin 941’i 0-18 yaş arası çocuk ve kadınlardan oluşuyor. 
İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi’nin 23 Aralık 2020 tarihli verilerine göre, bu sayının 23 bin 400’ü Amed’de yaşıyor. Amed’in Bağlar ve Sûr ilçelerinin kimi mahallelerinde yoğunlukta yaşayan Suriyeli mülteciler, ayrımcılığa maruz kalmaya devam ediyor. Bu ayrımcılığı en çok hisseden ise kadınlar. 
Kadınların bir çoğu maruz kaldıkları ayrımcılık, taciz, tecavüz ve şiddet gibi saldırılarla ilgili resmi kurumlara da başvuru yapamıyor. 
 
Başvurular şiddet nedenli

Diyarbakır Barosu’nun verilerine göre, 2019 yılında çeşitli sebeplerden ötürü baronun adli yardım birimine başvuran 46 Suriyeli mültecinin 26’sı kadın. Mülteci kadınlar, daha çok şiddet, taciz, tecavüz, alıkonma ve boşanma gibi nelerden kaynaklı baroya başvuru yaptı. 2020 yılında ise toplam 18 Suriyeli adli yardım birimine başvuru yaptı, bunların 14’ü kadınlardan oluştu. 
 
Evin sorumluluğu sırtında

Amed’de yaşayan mülteci kadınların çoğu, ev, sokak ve iş yerlerinde maruz kaldıkları cinsel şiddet olayları karşısında adliye, karakol gibi kurumları bilmemeleri ya da bu kurumların yeteri kadar koruyamayacağı düşüncesi nedeniyle başvuru yapmıyor. 
Savaştan kaynaklı göç yollarına düşen ve Amed’e yerleşen 47 yaşındaki M.A. da benzer sorunlarla karşı karşıya kalanlardan. Eşi ve 3 çocuğuyla Şam’dan önce Lübnan’a, daha sonra Türkiye’ye göç eden M.A., Amed’e yerleşti. 7 yıldır kentte yaşayan M.A., burada yaşadıkları evi “Köpek bağlasan durmaz” diye tanımlıyor. 
Bir süre sonra eşi geçirdiği kısmi felç nedeniyle çalışamayınca evin tüm sorumluluğunu tek başına yüklendi. Çocuk bakıcılığından gündelik temizlik gibi beden gücü isteyen işlerde çalışan M.A., kol ve dizlerinde başlayan rahatsızlıklar nedeniyle artık çalışamaz durumda. 

Ayrımcılık travmaya yol açıyor

Ailesiyle birlikte çok kez ayrımcılığa uğradığını anlatan M.A., ilk etkilendiği iki olayı şu sözlerle anlattı: “Oğlum karma bir okula gittiği sırada bir çocuk üzerine işiyor. Oğlum okulu bıraktı bir daha okumak istemedi. Kızım ergenlik çağında, uzaktan eğitim görüyorlar. Bir arkadaşı ona telefon kamerasını evin içine çevirmesini ve göstermesini istemiş. Bunu yapınca da yaşadığımız evle alay etmiş. Bu kızımda moral bozukluğuna neden oldu. Bizimle uzun bir süredir konuşmuyor” sözleriyle anlattı. 
 
Hırsızlık testi!

Gündelik iş için gittiği ailenin kendisini sürekli “hırsızlık testinden” geçirdiğini söyleyen M.A. “Bir ailenin evini temizliyordum. Sürekli odalara altınlarını bırakıp beni test etmeye çalışıyorlardı. Rahatsızlık duydum. Hırsız olmadığımı söyledim ve işten ayrıldım” diye belirtti. M.A., Suriyelilerin sürekli dilenci, hırsız ya da fuhuş olaylarıyla anılmasından rahatsız. 
 
Güvensizlik hissi

Çocuklarının sokağa çıkmasına müsaade etmediğini dile getiren M.A., Suriyelilerin tehlikeye daha açık bir durumda olduğu görüşünde. “Ne ben ne de çocuklarım zorunlu olmadıkça çıkmayız. Salgından önce nadiren parka giderdik. Artık onu da yapamıyoruz. Bizi kimsesiz görürler de çocuklarımı yanımdan kaçıracaklar gibi hissediyorum. Sokaklar bizim için güvenli yerler değil” diyen M.A., özellikle erkeklerin cinsiyetçi söylemlerine maruz kaldığını aktardı. 
Dünya genelinde kadına yönelik ayrımcılığın söz konusu olduğunu ancak savaş mağdurlarının bunu daha derin yaşadığını dile getiren M.A., şöyle dedi: “Bir markete gittiğimde, ürünleri inceleyip almak istiyorum. Ama çalışanlar kabaca elimden çekip ‘almayacaksan git’ diyor. Bize dilenci gibi yaklaşılıyor. Erkeklerin Suriyeli kadınlara bakışlarından rahatsız oluyorum. Sürekli taciz ediliyoruz ama nereye başvuralım. Bize inanırlar mı bilmediğimizden, o an  tepki göstermekle yetiniyoruz.” 
 
’Başka dünyadan gelmiş gibi’

Qamişlo’dan 4 yıl önce Amed’e göç eden E.H., henüz 20 yaşında. 4 yıldır kendilerine yönelik ayrımcı yaklaşımın değişmediğini söyleyen E.H., “Bazen bizi parkta gördüklerinde rahatsız edici sorular soruyorlar. O nedenle pek dışarı çıkmak istemiyoruz, sürekli evdeyim. Sanki başka bir dünyadan gelmiş gibi sorular soruyorlar” diyerek yaşadıklarını anlattı. Esnafla sürekli Kürtçe konuştuklarını ve sürekli “nerelisiniz?” sorusuna maruz kaldıklarını belirten E.H., “Bazen Suriyeli olduğumuzu söylemiyoruz. Mardinliyiz deyip geçiştiriyoruz. Çünkü Suriyeli kadınlara farklı bakıyorlar. Hemen onlarla birlikte olacağımızı düşünüyorlar” ifadelerini kullandı. 
 
Korktukları için başvurmuyorlar

E.H. ile aynı evde yaşayan H.A. da, Suriye’de yarım bırakmak zorunda kaldığı eğitimini tamamlamaya çalışıyor. Karabük Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği Bölümü’nde yüksek lisans yapan H.A., özellikle sokakta cinsiyetçi söylemlerle karşı karşıya kaldığını söylüyor. H.A., “Bize gurursuzmuşuz gibi bakıyorlar. Hakarete uğradığımız çok oldu. Ama ben onlarla kavga ediyorum” diyerek sürekli savunma halinde olduğunu anlattı. H.A., tacize uğrayan Suriyeli kadınların korktukları için resmi kurumlara başvurmadığını söyledi. 

Ayrımcılık erkeğe cesaret veriyor

Mülteci çocuk ve kadınlara yönelik çalışmalar yürüten Lotus Genç Alan Derneği (LOGAD) Kadın Çalışmaları Program Yöneticisi Fatma Gündoğdu, öne çıkan sorunları şöyle sıraladı: Dil, resmi kurumlara başvuramama ve cinsiyetçi söylem. 
Suriyeli kadınlara yönelik yaptıkları atölyelerde toplumsal cinsiyet, insan hakları, üreme sağlığı, ebeveyn çocuk ilişkisi gibi konuların tartışıldığını söyleyen Gündoğdu, “Mülteci kadınlar sokağı çok iyi kullanamıyorlar, dolayısıyla sosyal alan darlığını ciddi bir şekilde yaşıyorlar. Dışarı çıkıldığında ise sürekli ‘Suriyeli’, ‘Suriyeli kadın’ gibi sıfatlarla ötekileştiriliyorlar. Bu söylemlerin söylenmesinin altında yatan durum ise cinsiyetçi yaklaşımdır. Diyarbakır’da milliyetçi değil ama Suriyeli mülteci kadınlara yönelik cinsiyetçi bir yaklaşımın olduğunu gözlemledik. Kadına karşı erkek bakış açısı belli. Bu kadın Suriyeli ise ‘her türlü yaklaşıma’ açık gözüyle bakılması onları tehlike ile karşı karşıya getiriyor. Toplumdaki ayrımcı yaklaşım erkeğe cesaret veriyor” diye belirtti. 

 Derdini anlatamıyor

Kadınların karakol, adliye ve hastane gibi kurumlara ulaşmada güçlük yaşadıklarını vurgulayan Gündoğdu, şöyle devam etti: “Mülteci bir kadın yaşadığı sorun karşısında, polise gidip derdini anlatamıyor. Dil sorunu yaşıyor. Ona kimsenin yardımcı olamayacağını düşünüyor. Çünkü genelde sınır dışı edilmekten korkuyorlar. Gittikleri yerlerde kendilerini baskı altında hissediyorlar. Bizim görüşme sağladığımız kadınlardan hiçbiri kendilerini buraya ait hissetmiyor ve gitmek istiyor.” 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.