Göçmenler, gerçek Türkiye'yi yaşıyor

Geri Gönderme Merkezi
- Geri Gönderme Merkezlerinde tutulan göçmenler, Türkiye'nin gerçek yüzüyle karşılaşıyor; ölümler yaşanıyor, deliller karartılıyor, sistematik baskı, şiddet ve kötü muamele sıradanlaşıyor. Psikologların bile ırkçılığına maruz kalıyorlar.
ERDOĞAN ALAYUMAT /İSTANBUL
Çatalca İnceğiz Geri Gönderme Merkezi’nde Afganistanlı Khatıjeh Hasanzade’nin 8 Ağustos’ta yaşamını yitirmesi, merkezlerdeki ağır hak ihlallerini bir kez daha gözler önüne serdi. Sürekli kötü muamele, işkence ve yaşam hakkı ihlalleriyle gündeme gelen Geri Gönderme Merkezleri (GGM) Türkiye’de sivil toplumun denetimine tamamen kapalı. Göçmen hakları savunucuları, GGM’lerin denetime açılması gerektiğini söylüyor.
Çatalca İnceğiz Geri Gönderme Merkezi’nde dört aydır tutulan Afganistan uyruklu Khatıjeh Hasanzade’nin cansız bedeninin, 8 Ağustos'ta asılı bir şekilde banyoda bulunduğu iddia edildi. Ölüm sebebi, kayıtlara “intihar” olarak geçti.
Olay yeri hemen temizlendi!
Avukatlar ise farklı düşünüyor. Hasanzade’nin cansız bedenini aynı yerde yaşayan ancak farklı bir blokta olan bir göçmen kadının banyoda bulduğunu aktaran avukatlar, olaydan sonra GGM’de bulunanların koğuşlarına kapatıldığını ve yaklaşık 5 saat boyunca koğuşlarında tutulduklarını söyledi. Avukatlar, hazırlanan olay yeri inceleme tutanağında ise hiçbir şeyin kayıt altına alınmadığını belirtti. Normal şartlarda şüpheli ölümlerde savcının olay yerine gelip gerekli incelemeleri yapması gerektiğini hatırlatan avukatlar, ancak bu vakada savcının olay yerine gitmediğini ve detaylı inceleme yapılmadan olay yerinin hemen temizlendiğini, bunun da “Olayda delil mi karartılıyor?” sorusunu akıllara getirdiğini ifade etti.
Cevap bekleyen sorular
Cevap bekleyen bir sürü soru işareti olduğunu belirten avukatlar, şöyle sıraladı:
* Olay yeri incelemesi ne kadar titiz yapıldı?
* Olay yerinde bulunan görgü tanıklarının ve Hasanzade’nin koğuş arkadaşlarının ifadeleri alındı mı?
* GGM’de görev yapan kamu personelleri ve jandarma mensuplarının ifadeleri alındı mı?
* GGM’de bulunan güvenlik kameralarının kayıtları incelendi mi?
Üstü kapatılmak isteniyor
Bu soruların çoğalabileceğini söyleyen avukatlar, doğrudan dosyayı göremediklerini ve dosyada nelerin olduğuna dair bilgilerinin olmadığını; “intihar” diye kayıtlara geçmesi, olay yeri inceleme biçimi gibi pratiklerin, konunun üstünün kapatılmak istendiğinin göstergesi olarak gördeklerini belirtti.
Kadınlar odalarına kapatıldı
İstanbul Valiliği yazılı açıklama yaparak “intihar olduğunu” iddia etti. İnsan hakları savunucuları ise olayın yalnızca münferit bir vaka olmadığını, GGM’lerde devam eden kötü muamele, psikolojik baskı ve yetersiz sağlık hizmetlerinin sonucunda yaşandığını belirtiyor.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Jiyan Tosun, Çatalca İnceğiz GGM’de yaşanan olaydan sonra bütün kadınların korku ve paniğe kapıldığını ve kadınların kendi odalarına kapatıldıklarını, uzun bir süre dışarıyla iletişimlerinin engellendiğini iddia eden bilgilerin taraflarına ulaştığını söyledi. Tosun, "intihar" diyen Valiliğin nedenini açıklamadığına dikkat çekti.
Psikolojik ve fiziki şiddet
Dernek olarak gece İnceğiz GGM’ye gittiklerini belirten Tosun, orada yaptıkları görüşmeleri ve izlenimlerini şöyle aktardı: “Burada birçok kadınla görüşme gerçekleştirdik. Özellikle birkaç memurun kendilerine ciddi baskı uyguladığını, sürekli deport edilmekle tehdit ettiklerini, bazı kadınlara ‘Buradan çıksanız bile bir-iki gün sonra tekrar buraya geri geleceksiniz’ şeklinde tehditlerde bulunduklarını dile getirdiler.”
GGM’de 400’ü kadın, 100’ü çocuk olmak üzere toplam 500 kişinin kaldığını paylaşan Tosun, şunlara dikkat çekti: “Kadınlarla birlikte kalan çocukların yeterli havalandırmadan yararlanamadıklarını, özel durumda olan çocukların sağlık hakkına erişemediklerini tarafımıza aktardılar. Kadın ve çocuklara psikolojik şiddetin yanında zaman zaman fiziksel şiddetin de kendilerine uygulandığını belirttiler.”
Bir hafta sonra ikinci vaka
İnceğiz GGM’de Valilik tarafından da kabul edilen intihar iddiasının ardından 15 Ağustos'ta bir kadının intihar girişiminde bulunduğunu öğrendiklerini aktaran Tosun, şöyle devam etti: “Valilik tarafından da kabul edilen bu intihar iddiasından tam bir hafta sonra yine derneğimize GGM’de kalan bir başka kadının daha intihar girişiminde bulunduğu bilgisi aktarıldı.”
Jiyan Tosun, intihar vakalarında savcı bir soruşturma yürütecekse GGM’de kalan herkesin ifadesinin alınması ve İçişleri Bakanlığı tarafından da buralara müfettiş atanması; ihlallerde parmağı olan kamu görevlilerinin açığa alınıp haklarında soruşturma başlatılması gerektiğini söyledi.
Cezaevinden farksız
İstanbul’un Tuzla, Arnavutköy, Çatalca gibi kırsal ilçelerinde bulunan GGM’ler tamamen şehir dışına kurulmuş ve ulaşımı çok zor olan yerler. Çatalca İnceğiz GGM ise sadece kadınların yaşadığı bir merkez ve ciddi hak ihlallerinin de çok sık duyulduğu yerlerin başında geliyor. GGM’ye gidildiğinde dışarı görüntüsü yüksek güvenlikli bir cezaevinden farksız. Avukatlar içeride müvekkilleriyle görüşmeye gittikleri sırada bekleme salonu denilen alanda beklerken, içerinin kasvetinin dışarıya kadar yansıdığını hissedebiliyoruz. Dışarıdan bakıldığında her odanın 'pencere'sinin e kadar dar olduğu net bir şekilde görülüyor. Güvenlik önlemlerinin cezaevleri gibi çok sıkı olmadığı ifade ediliyor, ancak GGM’nin her tarafı kameralarla izleniyor ve güvenliği jandarma tarafından sağlanıyor. GGM’nin içinde bir çocuk parkı dikkatimizi çekiyor. Bunu avukatlara sorduğumuzda, oranın çocuklar için yapıldığını ancak çocukların o oyun parkında hiç oynamadığını belirtiyor.
23 saat içeride
GGM’de müvekkilleriyle görüşen avukatlardan edinilen bilgilere göre; GGM’de tutulan göçmenlerin günde sadece 1 saat ya da 40 dakika havalandırmaya çıkma hakları var. Onun dışında zamanlarının tümünü odalarında geçiriyorlar. Bu durum büyükler için bile katlanılamazken, çocuklar için ise tam bir işkence halini alıyor. Çocukların oyun alanı yok, sağlıklı beslenme şansları yok ve dışarıdaki oyun alanlarına çıkmalarına izin verilmiyor.
Sağlığa erişim sorunu
GGM’de anneleriyle tutulan çocukların sağlıklı beslenemediklerini söyleyen avukatlar, hasta olan çocukların ise sağlık hizmetine erişiminde ciddi sorunlar olduğunu belirtti. Bu durum sadece İnceğiz GGM’de değil, neredeyse bütün GGM’lerde rutin hale gelmiş durumda. Hasta olan bazı çocuklara ilaç verilmediği ve bazı çocukların hastaneye sevk edilmesi gerekirken bunun yapılmadığı ifade edildi.
Beslenme yetersiz
Merkezden çıkan yemekler yetersiz olduğu için çoğu zaman kimseye yetmediğini aktaran avukatlar, kantin fiyatlarının da çok pahalı olduğu için oradan alışveriş yapamadıklarını ifade etti. Kantinde satılan ürünlerin dışarıya göre üç kat daha pahalıya satıldığını belirten avukatlar, göçmenlerin genelde yarı aç yarı tok olduklarını söyledi. Temiz suya erişimlerinin de olmadığını kaydeden avukatlar, GGM’de tutulan göçmenlerin çoğuna içme suyunun parayla satıldığını, parası olmayanların ise musluk suyu içmek zorunda kaldığını; temiz içme suyu taleplerinin yanıtsız bırakıldığını paylaştı.
Psikologları da ırkçı
GGM’lerde tutulan göçmenlerin yaşadığı bir diğer sorun ise ırkçılık. Neredeyse tüm GGM’lerde göçmenler ya GGM görevlileri, ya asker ya da sağlık çalışanları tarafından ırkçılığa maruz kalıyor. Avukatların aktardığına göre; İnceğiz GGM’de haftanın bir günü göçmenlerle görüşmek için bir psikolog geliyor. Psikolog, sorunları dinlemek ya da üst mercilere aktarmak yerine göçmenlere hakaret eden bir tutum sergiliyor. Psikolog “Hepiniz pisliksiniz. Ne işiniz vardı burada? Buraya geldiniz, her şeyi kirlettiniz. Defolup gidin ülkenize” diyebiliyor.
Sivil topluma açılmalı
Sürekli kötü muamele, işkence ve yaşam hakkı ihlalleriyle gündeme gelen Geri Gönderme Merkezleri (GGM) Türkiye’de sivil toplumun denetimine tamamen kapalı. GGM’lerin denetlenemez olması ciddi hak ihlallerine neden olurken, göçmen hakları savunucuları, bu ihlallerin önlenebilmesi için “amasız, fakatsız” GGM’lerin denetime açılması gerektiğini söylüyor. Göçmen ve Mülteci Ağından Yıldız Önen, GGM’lerde tutulan göçmenlerin çoğunun hukuksuz bir şekilde geri gönderme tehdidi altında yaşamak zorunda bırakıldığını söyledi. Geri göndermenin bir çözüm olmadığını belirten Önen, “Zaten halihazırda bu yerlerde ciddi sorunlar var. Bu sorunların çözülebilmesi için bu merkezlerin sivil toplum kuruluşlarına açılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
GGM’ler kapatılmalı
GGM'lerin tamamen kapatılması gerektiğini söyleyen Önen, bunun yapılamaması durumunda ise atılması gereken adımları şöyle sıraladı: “Kişinin ailesine ve avukatlarına haber verilmesi ve göçmeni ziyaret etme koşullarının sağlanması gerekiyor. Mevcut durumda GGM’ye götürülen bir kişiden ailesi haftalar, aylar sonra haberdar oluyor. Görüşme yerlerinin izole edilmesi gerekiyor. Kişinin ailesiyle ya da avukatıyla tamamen mahremiyet gözetilerek görüşmesi sağlanmalı. Bu merkezlerde tutulan göçmenler çok sağlıksız koşullarda tutuluyor ve kimisi yerde yatmak zorunda kalıyor. Sağlıklı beslenme imkanları oluşturulmalı, hijyenik koşullarda yaşamları sağlanmalı. Son olarak, her bir bireyin hangi sebeple tutuluyorsa tutulsun hukuki güvenceleri olmalı.”
Göçmen ve Mülteci Ağı olarak GGM’lerin denetime açılması yönündeki taleplerini daha çok basın açıklamaları ve raporlama yoluyla karar alıcılara iletmeye çalıştıklarını aktaran Önen, şunları ekledi: “Yakın zamanda İstanbul Barosu Göçmen Komisyonu ile birlikte İl Göç İdaresi Başkanlığı ile görüşme gerçekleştirdik. Bu görüşmede tanık olduğumuz sorunları ve çözüm önerilerimizi ilettik. Önümüzdeki süreçte de benzer çalışmalar yapmaya devam edeceğiz.”
Tamamen savunmasızlar
Mülteciler için başvuru mekanizmalarına erişim de büyük bir sorun olarak öne çıkıyor. Göçmenlerin çoğu, hak ihlallerine uğradıklarında başvurabilecekleri bağımsız mekanizmalardan habersiz bırakılıyor ya da mevcut yollar fiilen erişilemez durumda oluyor. Hukuki destek ve psikososyal yardım talepleri çoğu zaman engelleniyor, şikayetler ise kayıt altına alınmadan görmezden geliniyor. Hak savunucuları, bu durumun göçmenlerin maruz kaldıkları hak ihlallerine karşı tamamen savunmasız kalmalarına yol açtığını vurguluyor. Bu anlamda TİHV’den uzmanlar, başvuru mekanizmalarının güçlendirilmesi ve göçmenlere erişilebilir hale getirilmesi gerektiğini söylüyor.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) başvuru hekimi Dr. Seher Andaç, GGM’lerde yaşanan hak ihlallerine dair örnek bir vakayı paylaşarak şu ifadeleri kullandı: “Başvuruculardan biri hem görevliler hem de diğer göçmenler tarafından onur kırıcı bir şekilde hastalığı ve cinsel kimliği üzerinden aşağılamalara maruz bırakıldı. Herkesin ortasında hastalığının dile getirilmesi ve kimliğinin açıklanması, ciddi hakaretlerle birleşince başvurucuda derin psikolojik sorunlar yarattı.”
Andaç, bu tür başvuruların ardından hem fiziksel hem ruhsal hem de sosyal yaşam ihtiyaçlarına yönelik kapsamlı bir gözlem, takip ve destek süreci yürüttüklerini ifade etti.
GGM’lerdeki kapalı tutulma halinin tecritten farksız olduğuna dikkat çeken Andaç, bu koşullarda göçmenlerin açlık, hijyen yoksunluğu ve bulaşıcı hastalık riskleriyle karşı karşıya bırakıldığını vurguladı. Andaç, ayrıca başka bir merkeze sevk sırasında göçmenlerin ters kelepçeli şekilde uzun yolculuklara zorlandığını, yolda yalnızca bir pet şişe su verildiğini sözlerine ekledi.
Aileler parçalanıyor
Sosyal Hizmet Uzmanı Bilal Yıldız da göçmen bir aile GGM’ye alınınca anne ve babanın ayrıldığını hatırlatarak, "Erkek ayrı bir yere, kadın ayrı bir yere alınıyor. Ailede erkek çocuk babayla, kız çocuk ise anneyle birlikte tutuluyor. Bazen refakatsiz çocukları da buralarda tutuyorlar. Çocuklar için ayrı bir ortam olmadığı için yetişkinlerle aynı ortamda kalıyorlar. Hal böyle olunca çok fazla cinsel istismar vakası yaşanıyor. Özellikle Van ve Ağrı’da bulunan GGM’lerde çok fazla cinsel istismar vakası ulaştı. Bu sorunun çözülmesinin koşulu, bu merkezlerin kapalı kutu olmaktan çıkmasıdır. Bir yer ne kadar izlenmeye kapalıysa orada o kadar çok hak ihlali yaşanıyor. GGM’lerin koşullarının yasal olarak düzenlenmesi acil bir ihtiyaçtır.”















