Öcalan, doğru yoldaşlık istedi
Dosya Haberleri —

Zülfü Beseli/İmam Canpolat
- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile Roma’da kaldığı evde görüşen Zülfü Beseli, "Önderlikle yıllar sonra Roma’da karşılaştığımızda bana, 'ben halkımıza güveniyorum, onlar bana sahip çıkar' dediğini hiç unutmuyorum" diyor.
- Roma'da Öcalan ile buluşan yazar İmam Canpolat ise Öcalan'ın sadece Kürt halkı için değil dünya için umut olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Bugün bakıyoruz Önder Apo fikir ve düşünceleri ile küresel anlamda inanılmaz derecede bir ivme kazandı."
DENİZ BABİR
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'a yönelik devreye konulan 15 Şubat Uluslararası komplosunun yıldönümünde dünyanın dört bir yanında eylemde olan Kürt halkı ve dostları Öcalan'ın fiziki özgürlüğünü haykırdı. Kürt Halk Önderi ile kısa da olsa görüşenler, Öcalan'ın kendilerinde bıraktığı izleri gazetemize anlattı. Öcalan ile anılarını paylaşan Zülfü Beseli, ömrünün sonuna kadar Öcalan için mücadele edeceğini söylüyor.
12 Eylül'de tutuklandı
1955 Bingöl doğumlu Zülfü Beseli, birçok Kürt gibi baskı ve zulümden nasibi almış bir yurtsever. Kürt Hareketi'nin öncü kadrolardan Hüseyin Durmuş ve Veli Geçit ile tanışan Beseli, "Kasım yada Aralık 1979’da Hüseyin Durmuş heval orada şehit düştü. Kuşkusuz bu şahadet haberi beni çok etkiledi. Daha sonra 1981’de Veli Geçit heval Bingöl Sancak’da şehit düştü. 12 Eylül Darbesi öncesinde tutuklandım ve Elazığ’da Bin Beşyüz Evler denilen bir yere götürüldüm 1 ay boyunca burada işkencede kaldım. Atfedilen suç Bingöl Adaklı’da vurulan bir uzman çavuş olayında sözüm ona ismimin geçmesidir" diyor.
İlk buluşmam
Yaşadığı baskılardan dolayı Avrupa'ya göç etmek zorunda kalan Beseli, "1985'den bu yana Avrupa’da bir çok ülkede çalışmalarda bulundum. Bulunduğum süre zarfında bana düşen görevleri mümkün olduğunca yerine getirmeye çalıştım. 1994’de Önderlik sahasına gittim. Önderlik ile ilk karşılaşmam Şam’daki evde oldu. Tabi ki bu buluşmanın tarifi benim için çok zordur. Anlamı ve değeri asla hiçbir şey ile ölçülmez. Dışardan izlemek ile içerde görmek arasındaki kocaman farkı Önderlik ile beraber olduğum günlerde bunun önemini daha iyi kavramaya çalıştım" diye vurguluyor.
Sadece Başkan Apo’ya yakışıyor
Kürt Halk Önderi ile yapılan her görüşmenin bir eğitim niteliği taşıdığına dikkat çeken Beseli, şöyle devam ediyor: "Önderliğin günlük yaşamda yaptığı sohbetle dahi bir eğitimdir. Sana senin yaşamda nasıl yaşayabilmen için çok yapıcı ve dolaylı bir dili var. Bunu yaparken bir anlamda bakıyorsun ki, 'pratikte bunu uyguluyorsun.' Gerek kişilik olsun gerekse öngörü ve sezgiler noktasında önderlikte müthiş bir düşünce yoğunluğu vardı. Bunu her zaman görebiliyorduk. Fakat Önderlik kimliği taşımak bir tek Başkan Apo’ya yakışıyordu. Çünkü oldukça geniş bir bakış açısı vardı. Bizler yaşanan bir soruna yaklaşımda önderliğin o soruna yaklaşımı arasındaki o kocaman uçurum Önderliği dinlediğimizde ne kadar dar düşündüğümüzü görebiliyorduk. Önderliğin kitle ve halk çalışması yoğunlaşması her zaman önümüzü açmıştır. Özelliklede kitle örgütlemesinde olan arkadaşlar ile yürüttüğü sohbetlere çok değer veriyordu. Yıllar sonra Roma’da karşılaştığımızda bana, 'ben halkımıza güveniyorum, onlar bana sahip çıkar' dediğini hiç unutmuyorum."
Roma'da olduğunu duyurdum
Kara Gün olarak tarihe geçen 1998 Roma sürecine dair de konuşan Beseli, "Bu süreçte ben İtalya’da kitle çalışmasında bulunuyordum. Bu dönemde Önderliğin gelme durumu ile ilgili dış ilişkilerde yer alan arkadaşlar üzerinden kısmen de olsa bir bilgi vardı. Fakat sadece bilgi düzeyinde bir şeydi. Daha sonra Kani Yılmaz ile yaptığım bir telefon görüşmesinde, 'Önderliğin büyük ihtimal ile Roma’ya geleceğini ve bu bilginin gizli kalması gerektiğini' söyledi. Önderlik, Roma’ya indiğinde ilk haberi Ahmet Yaman bana vermişti. Sonrasında ise Kani aradı ve geldiğini söyledi. Ben bu haberi aldığımda hemen kaygılanmaya başladım. Çünkü İtalya istihbaratı ve MİT ortaklığı gibi endişelerim vardı. Ayrıca Önderliğin güvenliği noktasında onu koruyabilir miyiz gibi endişelerim vardı. Bundan ötürü televizyonu arayacağımı ve Önderliğin Roma’ya geldiğini duyuracağımı söyledim. Kani buna karşı çıktı 'sen bunu yapamazsın' diyerek karşı çıktı. Ben İtalya'yı iyi biliyordum ve burada Önderliği koruyamayız diyordum. Ancak halkımızın haberi olursa belki Roma’ya akın eder ve ancak öyle Önderliği Roma’da güvenliğini sağlayabiliriz diyordum. Tabi bütün bu görüşmeler ben Milano’dayken oluyor. Fakat haberi alır almaz bir arabayla Roma’ya doğru yola çıktım. Bu sırada yol esnasında da televizyonu arayarak, kaygı ve endişelerimi belirttim, Önderliğin Roma’ya geldiğini ve halkın bunu bilmesini istedim. Olurda bu durumu gizli tutarsak bu gizlilik gölgesinde Önderliğe bir şeyler yapılabilir korkusu vardı. Fakat halk Önderliğin burada olduğunu öğrenirse bu bir anlamıyla resmiyet kazanır ve böylece güvenlik sorunu da bir anlamıyla çözülmüş olur diye düşündüm. Bu amaçla, Başkanımız Roma’ya gelmiş, halkımız Roma’ya akmalı diye televizyona haber verdim. Gece geç saate yola çıktık ve sabaha karşı iki üç araba olarak Roma’ya vardık" diyor.
Haberi alan Roma’ya aktı
Bu duyurunun ardından Kürt halkının 7'den 70'e Roma'ya akın ettiğini söyleyen Beseli şöyle devam ediyor: Med TV’den haberi alan Roma’ya akın ediyor. Önderliğin yanına bir aç kadın arkadaş ile beraber gittik. Bu sırada İtalya polisleri beni sıkı bir aramadan geçirterek biraz zorluk çıkartı. Bu esnada Önderlik meğerse uzaktan gelişimi görmüş ve seyrediyormuş. Polisler çok zorluk çıkartınca Başkan o sırada fark ediyor ve Başkana sarıldığımda bana, 'sen çok deşifre olmuşsun' dediğini duydum. Önderlik ile 3 saat boyunca oturduk ve birçok konu üzerine Önderlik bizimle sohbet etti. Başkan anlatırken sadece anlamaya çalışıyorduk. On gün boyunca gece gündüz Roma’ya akan halkımızı karşıladık. Hem halkımızın Önderliğe duyduğu hasret hem de bizlerin Önderliğe duyduğumuz hasret kelimeler ile anlatılmazdı. Görüşme esnasında Önderliğe halkımızın yoğun selamları ilettik."
Kendinizi yakmayın doğru yoldaşlık istiyorum
Komplonun duyulmasının ardından bedenini ateşe veren Kürtlere dair de Öcalan'ın fikirlerini paylaşan Beseli, "Önderlik kendini yakan arkadaşlar için şunu söylüyordu; 'kendinizi yakmayın, bu sürece sahip çıkın ve devrimcilik yapın' diyordu. Asla kabul etmiyordu. Daha sonra şöyle devam etti; 'ben yetmezlik yoldaşlar istemiyorum, doğru yoldaşlık istiyorum' diyordu. En son Önderlikten ayrıldığımızda bana dönerek 'siz eski arkadaşlar beni anlamıyorsunuz' dediğini hiç unutmadım. Ayrılma esnasında birbirimize sarıldık bu sırada Önderlik bize sarılırken sıkı sıkıya sarıldı ve bizi bırakmak istemiyordu" diyor.
Önderlik rolümü oynamak zorundayım
Kısa bir aradan sonra tekrardan Öcalan ile görüşmeler yaptığını anlatan Beseli, "Bu görüşmeler esnasında Önderlik bana şunları söyledi, 'ben bu sefer ya vurulurum yada yakalanırım. İkisinden biridir. Eğer ben vurulursam kitaplarım sizlere yüz yıl yeter eğer yakalanırsam da ben bir Önderim ve Önderlik rolümü oynamak zorundayım. Benim avukatlarıma bunu net söyleyin. Ben yeri geldiği zaman barış temelinde çağrılarımda olacak ve bu kapsamda her iki tarafında kayıpları için Önderlik rolümü oynayarak özür dilemesini de bilirim. Çünkü daha fazla kanın dökülmesini istemiyorum. Bu şekilde Kürt sorununu çözmek istiyorum. Fakat birçok kişi kaçacak ancak halk bana sahip çıkacak. Bunada hazır olun. Sen benim adıma halka bunu anlatırsan halk beni anlar, bana sahip çıkacak. Fakat ben halkıma söz veriyorum nerde olursam olayım halkıma layık olmaya çalışacağım' dedi" diye anlatıyor.
Çok boyutlu komplo
Öcalan'ın Almanya'ya gitmeyi düşündüğünü dile getiren Beseli, o durumu ise şöyle özetliyor: “Önderlik Almanya’yı düşünüyordu. Fakat Almanya politik davranarak bu sorununun ellerinde patlamaması için Önderliğin aranmasını kaldırdı. Yani Almanya Önderliğin oraya politik sığınmacı girişimini böylece engellemiş oldu. İtalya ise, o dönem 740 milyar zarara uğradığını söyledi. Önderlik bunun üzerine onları daha fazla zarara sokmak istemediğini söyledi. Önderliğin, bu olayın bir uluslararası komplo olduğunu ve bunun arkadaşlar tarafından yeterince anlaşılmıyor olmasına çok kızıyordu. Önderlik şunu diyordu, 'herkese Avrupa da yer var ve kral gibi geziyorlar. Fakat benim evin dışına çıkmama dahi bile izin verilmiyor, bu sahtekarlıktır ve çok boyutlu bir komplodur' diyordu. Önderlik 15 Ocak 1999’da Roma’dan çıktı."
BM üç gün işgal edildi
Öcalan'ın Roma'dan çıkışından sonra kendisinden bir süre haber almadıklarını anlatan Beseli, "Haber alınamayınca bizler Birleşmiş Milletler‘in (BM) önünde soluğu aldık. Bir taraftan açlık grevleri başlatıldı. Herkes endişe içerisinde, 'Önderliğe ne oldu?' kaygısıyla o an tepkisini dile getirmek için kendince eyleme geçmiş durumda. Buradaki amacımız, Önderliğimizden haber alınmıyor ve bu uluslararası bir komplodur BM derhal Önderliğimizin can güvenliği konusunda bize güvence vermelidir” şeklinde bir talepti. Fakat 15 Şubat sabahı haber geldiğinde maalesef Önderliğin Türkiye’ye teslim edildiğine dair haberler aldık. Artık ne yapmamız gerektiğini biliyordum 65 arkadaş eşliğinde BM binasına girdik ve binayı işgal ettik. BM işgal eylemimiz tam üç gün sürdü. Bu sırada Önderliğin Türkiye’de can güvenliğinin garanti altına alma noktasında BM ile görüşmemiz gerekecek bir süreç başlattık. Aynı zamanda Avrupa’da birçok merkezde işgal eylemleri var ve çok arkadaşımız gözaltına alma ve tutuklanma gibi durumlarda var. Bütün bunlardan hareketle kendi aramızda üç kişilik bir komite seçtik ve bu çerçevede bir dosya hazırladık. Dosya 5 maddeden oluşuyordu. Birincisi, Önderliğin can güvenliğinin garanti altına alınması. İkincisi, BM bünyesinde bir heyet Türkiye’ye gidecek ve Önderliğimizin durumunu yerinde görecek. Üçüncüsü, BM’yi temsilen Kofi Annan Önderliğimizi kaçıran ve bu komploda yer alan ülkeleri kınayacak. Dördüncüsü, işgal eylemlerinde yer alanlara dönük hiç bir kimlik tespiti yapılmayacak, Beşincisi, ortaya çıkan zarar ve ziyanlarda kesinlikle işgal eylemlerini yapan halkımız sorumlu tutmayacaktır şeklinde Kofi Annan’a gönderdik. Eylemin üçüncü gününde taleplerimiz kabul edildi. Bizlerde bu eylemi bu talepler karşılığında bıraktık" diye anlatıyor.
Teslim olmadı
Öcalan'ın asla teslim olmadığına dikkat çeken Beseli şöyle devam ediyor: "Önderlik İmralı’da Önderlik rolünü oynadı ve son yıllarda da ben bu davada vicdanlı ve inançlı insanlar isterim dedi. Bende bu onurlu davaya inanan bir yurtsever olarak kendi kendime söz verdim Başkan Apo özgür olana dek çalışacağım. Önderlik Roma’dayken söylediği her şeyi İmralı’daki savunmasında söyledi. Önderlik öngörü ve sezgiler noktasında bu sürecin nereye evirileceğini öncesinde anlamıştı. Hatta görüşme esnasında bu sorunun ancak Ankara’da biteceğini üç kere tekrarladı."
Ömrümün sonuna kadar Önderlik için çalışacağım
Şimdilerde Öcalan'ın fiziki özgürlüğü için mücadele yürüten Beseli, sözlerini şöyle noktalıyor: "Önderliğin 'ben bu davada vicdanlı ve inançlı insanları isterim' demesi benim için daha ağır oldu. Demek ki yeterince dürüst yaklaşmamışız. Ömrüm yettiği kadar söz verdim Önderlik için çalışacağım. Önderlikte gerçek yoldaşlıkta somut pratik ile bu ilişki mümkündür diyordu. Ben her sabah Önderlik standını açarken, 'Başkanım sana tekmil vermeye geldim' diyorum. Ben başkanın çıkacağı günü bekliyorum. Buna inanıyorum. Başkan diyordu 'keşke ben bütün halka derdimi anlatabilseydim.' Bende diyorum keşke ömrüm yetse de Önderliği bir kez olsun görebilme şansım olabilse. Eyleme en çok kadın arkadaşların yoğun ilgisi var. Kadın arkadaşlar Önderlik ideolojisine gerçek anlamda inanıyorlar. Bu beni çok mutlu ediyor."
Hedef Kürt halkıydı
1989 yılında bu yana Kürt hareketiyle özgürlük mücadelesinde yer alan yazar İmam Canpolat, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile anıları ve 15 Şubat komplosunu gazetemize değerlendirdi. Komplonun yer yüzünde bir ilk olarak tarihe geçtiğine dikkat çeken Canbolat, "Bu komplonun bir özelliği de sadece Reber Apo’ya karşı geliştirilen bir komplo olması değildir. Aynı zamanda bütün Kürt halkına karşı geliştirilmek istenildi. Reber Apo şahsında bütün Kürtlerin kaderi ortaya konulmuştu. Önderlik başta Kürtlerin ve Kürtlerin farklı kesimlerinin bir bileşkesi haline gelmişti. Bu komplonun hedefi sadece Başkan Apo’nun şahsını hedeflemiyordu Kürt halkının doğrudan kaderini hedefliyordu" diyor.
Bebekleriyle gelenler vardı
Öcalan'ın Roma'ya geçtiğini öğrendiklerinde harekete geçtiklerini söyleyen Canpolat, "Önderlik Roma’ya geldi dediler. Bizler arabalara binerek direk Roma’ya doğru yolla çıktık. Roma’ya akın eden ilk grupların arasında bizde vardık. İtalya sınırına ulaştığımızda 150-200 hatta daha çok insan sınırda engellemeler nedeniyle toplantı halindeydi. İnanılmaz derecede bir yığılma vardı. Birden orası dolup taştı. Haberi alan Roma’ya geliyordu. Geceye doğru sınırlar açılınca hepimiz serbestçe Roma’ya ulaştık. Biz Roma’ya ulaştığımızda büyük bir meydanda toplandık. Fakat ilk günden itibaren komiteler ve komisyonlar kuruldu. Daha sonra herkes meydana bakan binaya odaklanmıştı. Ama Önderliğin orada olmadığını biliyordum. Ama gelenler gözlerini bir dakika olsun o pencerelerden ayırmıyordu. Hatta nöbetleşe pencereleri gözetleyenler vardı. Olurda Başkan birden çıkarsa o çıkmanın müjdesini sloganlar ile vereceklerdi. Çok değişik ve tarifsiz bir duygu hakimdi. Müthiş bir heyecan vardı. İş elbiseleriyle direk Roma’ya gelenler bile vardı. Bebekleriyle gelenler vardı. Yaşlısı, genci havanın eksilerde olduğu çetin bir kış zamanında orada hazırdı. İtalyan televizyonları sürekli canlı yayındaydı. Sürekli heyetler geliyordu" diye anlatıyor.
2 saat görüşme yaptık
Roma'da Öcalan ile buluştukları günü anlatan Canpolat, "Önderlik ile ilk karşılaşmamız 24 Aralık 1998 Roma’da tutulduğu iki katlı bir evde oldu. Roma’ya gitmek için bir ticari araç durdurduk ve Önderliğin Roma’da bulunduğu adresi verir vermez ticari taksi şoförü birden tebessümlü bir ifade ile siz PKK’li misiniz dedi. Sonra devam ederek Öcalan mükemmel bir insandır dedi. Önderliğin kaldığı eve yaklaştığımızda O kasabada yoğun bir güvenlik vardı. Önderliğin kaldığı ev ise çok sıkıydı. Bir kaç arkadaş ve Önderlik kalıyordu. Hepimizde çok heyecanlıydık. İlk kez Önderlik ile fiziki temas olacak ve bire bir görüşeceğiz. Bu duygu bizler açısından çok önemliydi. 4 ayrı güvenlikten sonra Önderliğin verdiği isimlere göre bizi içeri aldılar. Önderliğin içeride bir görüşmesi var denilerek beklenmemiz söylendi. Sonra bizi orta katta aldılar orada iki oda vardı. Birisinde Başkan kalıyor diğerinde ise arkadaşlar kalıyordu. Üst kattı ise yine güvenlik kalıyordu. Yani Başkan bir nevi hapisteydi diyebilirim. Sonra başkanın olduğu odanın kapısı açılınca misafirin İmam Uçar olduğunu anladık. Başkan misafirini uğurladıktan sonra kapıya doğru gelerek bizleri karşıladı ve içeri aldı. Önderlikle görüşmemiz 2 saatten fazla sürdü" diyor.
Bizi fotoğrafla uğurladı
Görüşme sırasında Öcalan'ın görüşmeyi ses kaydına aldığını anlatan Canpolat, "Sonra bize dönerek, 'Papa ile görüşme çalışmanız çok güzel ve bu tarz çalışmaları sıklıkla yapmanız gerekir. Bunu Papa’ya söyletmek daha da önemlidir. Kliselerle ve Kardinallerle görüşün ve anlatın' dedi. Bizlerde taleplerimizi bir dosya şeklinde bazı hediyeler eşliğinde Papa’ya verdiğimizi söyledik. Önderlik bu kapsamda bize bir perspektifte sundu. Görüşmenin bitiminde sonra Önderlik kaseti aldı ve bana dönerek, 'heval bu kaset senindir istediğiniz zaman yayınlayabilirsiniz ve size başarılar diliyorum' dedi. Daha sonraları birinci barış grubunda yer alan Haydar hevalin bulunduğu odaya girerek Haydar hevalden birer hatıra fotoğrafı çektirmemizi istedi. Bizlere de birer fotoğraf vererek uğurladı" diye belirtiyor.
Fikirleri ivme kazandı
Öcalan'ın sadece Kürt halkı için değil dünya için umut olduğunu dile getiren Canpolat, "Bugün bakıyoruz Önder Apo fikir ve düşünceleri ile küresel anlamda inanılmaz derecede bir ivme kazandı. Burada ne Önderlik onların istediği bir çizgiye gitti, ne PKK, ne de Kürt halkı. Önderlik esir düşünce herkesin de farklı farklı düşünceleri vardı" diyor.













