Öcalan’a ceza gizleniyor

.

.

  •  22 yıldır tecrit altında tutulan, avukatları ve ailesiyle görüştürülmeyen Kürt Halk Önderi Öcalan’a Ocak’ta disiplin cezası verildiği öğrenildi. Öcalan’ın avukatlarından İbrahim Bilmez, keyfi disiplin soruşturmasının gizli yürütülüp sonuçlandırıldığını belirterek, şunları söyledi:
  •  "Sayın Öcalan’a verilen cezalar gizlenmeye çalışılıyor, çünkü birçok disiplin cezası spor etkinliğini yürüyüşe dönüştürmesinden kaynaklı veriliyor. Yani volta attığından kaynaklı. Kararın kendisi bile tebliğ edilmiyor. Böylece itiraz hakkı da engelleniyor. Bu son disiplin cezasının neye göre verildiğini bilmiyoruz."

 

Asrın Hukuk Bürosu’ndan İbrahim Bilmez, Eylül 2020 ile başlayan yeni yasak zincirlerine bir yenisinin daha eklendiğini; hem kararın kendisi hem de uygulama şeklinin hukuk dışı olduğunu belirterek, "Sudan bahanelerle sadece görünürde bir prosedür işletilerek, disiplin cezası veriliyor. Avukatlarından habersiz gizli bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılıyor. Verilen disiplin cezası, bir buçuk ay veya üç ay olmasına rağmen üç ayı aşan bir şekilde uygulanıyor. Bu tür süreçler açık, şeffaf ve aleni bir şekilde muhatabına, vekiline tebliğ edilerek yürütülür" dedi.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi, 172. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 151, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 134 gündür açlık grevi yapılıyor.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır ağır tecrit koşulları altında tutulan Öcalan, yapılan başvurulara rağmen ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. 27 Temmuz 2011’den sonra avukatlarıyla görüşmesi engellenen Öcalan, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde başlattığı ve 200 gün süren açlık grevi eylemleri sonucunda 8 yıl aradan sonra görüştü. Avukatların 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019’da yaptığı 5 görüşmenin ardından Öcalan’la görüşmeler yeniden engellendi.

Devlet ve HDP heyetiyle görüşmelerin gerçekleştirdiği 'diyalog süreci’nin sonlandırılmasının ardından avukatlarının yanı sıra ailesiyle de görüştürülmeyen Öcalan, 15 Temmuz’daki devlet içi çatışma döneminde kaygıların artması üzerine 50 Kürt siyasetçinin 5 Eylül 2016’da başlattığı açlık grevi sonucu kardeşi Mehmet Öcalan, 11 Eylül 2016’da İmralı Adası’na giderek görüşme gerçekleştirdi. Mehmet Öcalan, iki buçuk yıl aradan sonra DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in başlattığı açlık grevlerinin devam ettiği 12 Ocak 2019’da yarım saat süren bir görüşme yaptı.

Bir yılı aşkın bir süre sonra 27 Şubat 2020’de İmralı Adası’nda çıkan yangın, Öcalan’la ilgili kaygılara neden oldu. Kamuoyunda artan tepkiler üzerine kardeşi Mehmet Öcalan, 3 Mart 2020’de Öcalan’la görüştü. Koronavirüsü salgını nedeniyle bir kez daha kaygıların artması üzerine, 21 yıl sonra ilk kez telefon görüşme hakkını kullandırılarak kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürüldü. Yine bir yıl boyunca haber alınamayan Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarıyla ilgili sosyal medyada ortaya atılan iddialar bir kez daha kaygılara neden oldu. Kaygıların büyümesi üzerine Mehmet Öcalan, 25 Mart’ta ağabeyiyle 4.5 dakika süren telefon görüşmesi gerçekleştirdi, ancak bu görüşme yarıda kesildi. 

Ocak’ta yeni bir ceza

Öcalan’ın avukatlığını üstlenen Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Rezan Sarıca, MA’dan Ferhat Çelik’in sorularını yanıtladı. Hem hukuki temsilcileri olarak hem de toplum olarak İmralı tecridini kabul eder pozisyondan çıkmak gerektiğini kaydeden Bilmez, Öcalan’la görüşmek için 15 Mart’tan sonra İmralı idaresine her gün görüş başvurusunda bulunduklarını, aile bireylerinin başvurduğunu hatırlattı. Hiçbirine cevap verilmemesinin suç olduğunu, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayet ettiklerini, ancak buna da cevap verilmediğini kaydeden Bilmez, "Bu da sonuçsuz kalınca, Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvuruda bulunduk. Uzun bir aradan sonra ilk defa bu şekilde hukuk dışılığın had safhada olduğu bir kararla karşılaştık. Haberleşme hakkı, aile ve avukat ziyaret hakkı, savunma hakkı, başvuru hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi temel bütün hakları toplu bir şekilde reddedildi. Yine yaptığımız başvuruya verilen bu cevapla Ocak 2021’de yeni bir disiplin cezasının verilmiş olduğunu öğrendik" dedi.

Gizli yürütülüp sonuçlandırılıyor

Eylül 2020 ile başlayan yeni yasak zincirlerine bir yenisinin daha eklendiğini gördüklerini, hem kararın kendisi hem uygulama şeklinin hukuk dışı olduğunu belirten Bilmez, şöyle devam etti: "Herhangi bir haklı gerekçe yokken, sudan bahanelerle sadece görünürde bir prosedür işletilerek, disiplin cezası veriliyor. Avukatlarından habersiz gizli bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılıyor. Verilen disiplin cezası, bir buçuk ay veya üç ay olmasına rağmen üç ayı aşan bir şekilde uygulanıyor. Hatta başka hakların yerine getirilmesini engellemek açısından bu gerekçe olarak kullanılıyor. Avukat görüşme talebimiz de bu gerekçe ileri sürülerek bir yargı makamı tarafından reddedildi."

Avukatlara bilerek haber verilmiyor

Disiplin cezalarının avukat ile birlikte yürütülmesi, avukatlara haber verilmesi, çıkan karaların tebliğ edilmesi gerektiğine işaret eden Bilmez, herhangi bir haber verilmemesini şöyle izah etti: "Çünkü bizlerin bir hukuk mücadelesi yürütülmesi istenilmiyor. Hukuk dışı verilen kararlara elbette itirazın yapılması istenmiyor. Bu yönüyle biz avukatların, mesleğimizi yerine getirilmesi engelleniyor. İmralı’da yürütülen disiplin süreçleri, yasak uygulamaları gizli bir şekilde yürütülüyor fakat hukukta gizlilik yoktur. Zaten herhangi bir uygulama meşruluğunu ancak aleniyetten ve hakikatten alır. Bu tür süreçler açık, şeffaf ve aleni bir şekilde muhatabına, vekiline tebliğ edilerek yürütülür. Ancak Sayın Öcalan’a verilen cezalar gizlenmeye çalışılıyor, çünkü birçok disiplin cezası Sayın Öcalan’ın spor etkinliğini yürüyüşe dönüştürmesinden kaynaklı veriliyor. Yani volta attığından kaynaklı. Hapishanede dar alanda bütün hayatın daracık alanda geçtiği gerçeği karşısında insan hareketliliği fiziki açıdan önemini biliyoruz. Bunu Sayın Öcalan’da dile getiriyor. Dolayısıyla kendisine volta attığı için verilen cezalara zamanında itiraz da etti. Volta atmanın evrensel bir hareket olduğu, bunu yasaklamanın ahlaki, hukuki hiçbir yönünün olmadığına dair itirazları vardı. Bu şekilde verilmiş bir disiplin cezasının meşruluğu kabul edilebilir mi? Hukuka uygunluğu kabul edilir mi? Bu yönü ile hukuk dışı siyasi ve keyfi bir amaç taşıdığı anlaşılıyor. Bizler de bir şekilde bunları öğrenmeye başladığımız andan itibaren yürütmeye çalıştığımız hukuk mücadelesinin de önünde engel olmak için her şey yapılıyor. Dosyanın tamamı bizden kaçırıldığı için bırakalım neye dayanarak bu kararın verildiğini, kararın kendisi bile tebliğ edilmediği için disiplin cezasının neye göre verildiğini bilmiyoruz."

Sadece bizim meselemiz değil

Demokratik hukuk mücadelesini yükseltmenin zamanı olduğunu kaydeden Bilmez, şunları ekledi: "Erteleyen, izleyen, bekleyen bir yaklaşım maalesef ağır hak ihlallerini ortadan kaldırmayacaktır. Bütün hukukçuları, bütün avukatları, insan hakları mücadelesi yürüten kurumları tecride karşı mücadelede dayanışmaya çağırıyoruz. Bu sadece bizi ilgilendiren bir mesele değil. Tecrit bütün hukukçuları, avukatları ve toplumun tamamını ilgilendiren bir mesele durumuna gelmiş durumda. Tecridi herkesin kendi sorunu olarak görmesi gerekiyor. Bugün Türkiye’de yaşanan sorunların ana kaynağı Sayın Öcalan üzerinde yürütülen tecrit ve Kürt sorununa yaklaşımdır. Bu büyük bir demokrasi sorunu haline de gelmiş durumda. En büyük özgürlük sorunudur tecrit."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.