Okyanuslar karanlığa gömülüyor
Toplum/Yaşam Haberleri —

Okyanus / Foto:AFP
- Bir milyardan fazla insanın beslendiği okyanusların yüzde 21’i son 20 yılda karanlığa gömüldü. Asya’dan daha büyük bir alanı kaplayan bu kararma deniz yaşamını kökten değiştirebilir.
Dünyanın okyanuslarında 250 binden fazla tür yaşıyor. Bu türler arasında mikroskobik planktonlar, rengarenk mercan resifleri ve devasa mavi balinalar var. Bir milyardan fazla insan, okyanuslardan gelen besinlerden besleniyor. Ancak okyanuslar tehdit altında ve iki hafta önce Birleşmiş Milletler Okyanus Konferansı, Fransa'nın Nice kentinde toplanarak bu tehditlere nasıl karşılık verileceğini tartıştı.
Mercanlar yaşayamaz hale geldi
En büyük tehditlerden biri, okyanusların ısınması. Denizler ısındıkça, içerdikleri oksijen miktarı azalıyor ve bu durum, planktonlardan balıklara, deniz memelilerine kadar pek çok türü ölümle karşı karşıya bırakıyor. Mercan resifleri ise ısıya karşı çok hassas. Şu anda dünya mercanlarının %84’ü “beyazlaşma” sürecinde. Bu süreç, mercanların strese girdiklerinin ve artık yaşayamaz hale geldiklerinin bir göstergesi. Küresel sıcaklıklar sanayi öncesi seviyelerin 1,5 derece üzerine çıkarsa, büyük çoğunluğu ölecek. 2 dereceyi aşarsak, bu habitatların yok olması neredeyse kaçınılmaz.
Kontrolsüz balıkçılık
Bir başka ciddi tehdit ise aşırı ve kontrolsüz balıkçılık. Dünya Doğal Yaşam Vakfı’na (WWF) göre, dünya genelinde aşırı avlanan balık stoklarının sayısı son 50 yılda üç katına çıktı. Balıkların kendilerini yenilemesine fırsat kalmıyor. Akdeniz’de sardalya, hamsi, ringa gibi türlerin yarısından fazlası zaten aşırı avlanmış durumda. Bu durum sadece balıkları değil, onlarla beslenen daha büyük deniz canlılarını da etkiliyor.
Plastik kirliliği
Okyanuslardaki bir başka görünmeyen tehlike ise plastik kirliliği. Her yıl 8 ila 10 milyon ton plastik atık denizlere karışıyor. Bu atıkların çözünmesi yüzlerce yıl sürebiliyor. Eğer bu hızla gidersek, 2050 yılında denizlerde balıklardan çok plastik olacak.
Mikroplastikler, deniz canlılarının vücutlarına kadar girerek onların sağlığını ve üreme yeteneklerini tehlikeye atıyor.
Isınan okyanuslar sadece deniz yaşamını değil, karadaki iklimi de etkiliyor. Okyanus akıntıları, Asya ve Güney Amerika’daki muson mevsimlerini, Avrupa’nın ılıman havasını belirliyor. Örneğin, Atlantik Okyanusu’ndaki Körfez Akıntısı, tropiklerden Avrupa'ya sıcak su taşıyor ve kıtanın tarım verimliliğini doğrudan etkiliyor.
Midye, istiridye ve mercan
Açık Radyo’dan Atlas Sarrafoğlu’nun haberine göre Okyanuslar aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadelede en önemli müttefiklerimizden biri. Çünkü insan kaynaklı karbon emisyonlarının üçte birini okyanuslar emiyor. Ancak bu da bir sınıra kadar tabii. Okyanuslar ısındıkça bu karbonu emme yetenekleri azalıyor. Ayrıca emdikleri karbondioksit deniz suyunun asitleşmesine neden oluyor. Bu da özellikle midye, istiridye ve mercan gibi kabuklu canlılar için ölümcül olabiliyor.
Bugün dünya denizlerinin sadece %9’u koruma altında. Ancak bu alanların sadece %3’ünde balıkçılık tamamen yasak. Yani gerçek anlamda korunan alan çok az. Bu yetersizlik, okyanusların “ortak mirasımız” olan uluslararası sularda daha da belirgin. Bu alanların sadece %1’i korunuyor. 2023’te imzalanan ve uluslararası sularda biyoçeşitliliği korumayı hedefleyen anlaşma, ancak 60 ülke tarafından onaylandığında yürürlüğe girecek. Şu ana kadar 49 ülke onayladı; Almanya ve ABD hâlâ beklemede.
Denizlerin %30’unu koruma hedefi
Yine de bir umut var. Uluslararası toplum, 2030 yılına kadar denizlerin %30’unu koruma altına alma hedefinde birleşmiş durumda. Eğer bunu başarabilirsek, 2050 yılında çocuklarımıza ve torunlarımıza, büyükannelerimizin ve büyükbabalarımızın bildiğine benzeyen bir okyanus bırakabiliriz.
İki yıl içinde tükenecek
Bilim insanları, uluslararası 1,5°C hedefini tutturmak için kalan karbon bütçesinin, mevcut emisyon oranlarıyla yalnızca iki yıl içinde tükeneceği konusunda uyardı. Bu uyarı, dünyanın iklim krizinde ne kadar derin bir noktaya geldiğini gözler önüne seriyor.
Bu hedefin aşılması, zaten dünyanın dört bir yanındaki toplulukları yerle bir eden aşırı hava olaylarını daha da şiddetlendirecek. Aynı zamanda, son 10.000 yıldır medeniyetin geliştiği istikrarlı iklimin geri kazanılabilmesi için atmosferden karbonun çekilmesini gerektirecek.
Bilim insanları bir süredir, fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan emisyonlar artmaya devam ettikçe 1,5°C sınırının aşılmasının giderek kaçınılmaz hale geldiği konusunda uyarıyordu. Son analizler, bu hedefe ulaşmak için küresel emisyonların birkaç yıl içinde neredeyse sıfıra düşmesi gerektiğini gösteriyor. Ancak 2024 yılında emisyonlar yeniden artmışken, bu olasılık oldukça düşük görünüyor.
Kıyı bölgelerinde iç göç
2024 yılı, şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yıl oldu. Bu rekor, artan kömür ve gaz kullanımıyla kırıldı ve yıllık ortalama sıcaklık ilk kez 1,5°C seviyesine ulaştı. Deniz seviyesi yükselme hızı da son 10 yılda iki katına çıktı ve şu anda yılda 4 mm’ye ulaştı. Mayıs ayında yayımlanan bir çalışmaya göre, 1,5°C’lik küresel ısınma seviyesinde kıyı bölgelerindeki su baskınları yönetilemez hale gelecek ve bu durum “felaket düzeyinde iç göçe” yol açacak.
* * *
Grönland eriyor
Dünyanın en büyük adası Grönland'da buz tabakasının, Mayıs ayındaki sıcak hava dalgası sırasında ortalamanın 17 katı daha hızlı eridiği bildirildi.
Meteoroloji olaylarını inceleyen akademik işbirliği kuruluşu World Weather Attribution’un araştırmasına göre İzlanda ve Grönland'da benzer sıcaklıkların "yalnızca 100 yılda bir kaydedilebileceğine" işaret edildi.
İzlanda ve Grönland gibi "soğuğa adapte olmuş" bölgelerde sıcak hava dalgasının "benzersiz etkileri" olabileceğine dikkati çekilen araştırmada, "Grönland ve İzlanda'da altyapı soğuk havaya göre inşa edilmiş, bu da bir sıcak hava dalgası sırasında buzların erimesinin su baskınlarına, yollara ve altyapıya zarar vermesine yol açabileceği anlamına geliyor" ifadeleri yer aldı.
* * *
İklim davaları
Yeni Zelanda Hükümeti, “tehlikeli derecede yetersiz” emisyon azaltım planı nedeniyle dava edildi. The Guardian’daki habere göre davanın gerekçesi; 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşma hedefi için hazırlanan planın “tehlikeli derecede yetersiz” olması. Bu dava, ülkenin emisyon azaltım planına karşı açılan ilk dava olma özelliğini taşıyor. Ayrıca, dünyada ormanların emisyon dengeleme aracı olarak kullanılmasına karşı açılan ilk dava olduğu düşünülüyor.İklim davaları, dünya çapında giderek artan bir aktivizm biçimi haline geliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı ile Sabin İklim Değişikliği Hukuku Merkezi’nin verilerine göre 2017 yılında 884 olan iklim davası sayısı, 2022 sonu itibarıyla 2 bin 180'e ulaştı. 2023 yılında ise 233 yeni iklim davası açıldı.
* Son yıllarda ABD, iklim davalarının en yoğun yaşandığı ülkelerden biri oldu. 1986-2020 yılları arasında açılan 1.727 iklim davası açıldı. Davalar genellikle ExxonMobil gibi fosil yakıt şirketlerine ve hükümetlere karşı açıldı.
* Avrupa’da insan hakları temelli iklim davaları giderek artıyor. Özellikle Hollanda, Belçika, Norveç ve İtalya gibi ülkelerde çevreciler tarafından dikkat çekici davalar açıldı. Örneğin, Hollanda'da Shell'e karşı kazanılan dava şirketlerin bir dönüm noktası oldu. HABER MERKEZİ